Son yıllarda, küresel ticaretin büyümesi nedeniyle limanlarda ve deniz taşımacılığında gerçekleşen hızlı gelişim, ülkemizde de kendini göstermektedir.
Dünya ticaretin genişlemesi (buhran dönemleri hariç), yükün, yarı mamul ve hammaddelerin büyük ölçekli hareketliliğine yol açarak insanların ihtiyaçlarını karşılamak adına lojistik ağlarının sürekli genişlemesine neden olmuştur.
Bu durum, limanların inşasının daha da artmasına, gemilerin büyümesine, liman üst yapılarının gelişmesine, lojistik üstlerinin çoğalması ve teknolojiye ilginin artmasına yol açmıştır. Bu doğrultuda Avrupa ve Asya'daki birçok liman hızlı bir büyüme yaşamakta ve bu bölgelerdeki bazı ülkelerin ekonomik olarak kalkınması devam etmektedir.
Bu genişleme ve büyüme ile birlikte, liman operasyonları, tüm taşıma modları ve lojistik faaliyetleri artan enerji tüketimi ve çevreyi kirletici emisyonların oluşmasına neden olmakta. Bu da özellikle ekosistemler üzerinde önemli etkileri olan bir sera gazı olan karbondioksit (CO2) gibi olumsuz çevresel etkileri de beraberinde getiriyor.
Limanlar,
Günümüzde sürdürülebilirliği birincil hedef olarak kabul eden yeşil limanlar, çevresel zararın izlenmesine ve iyileştirilmesine odaklanmaktadır. Amaç, ekonomik kazanımları optimize ederken faaliyetlerinin doğurduğu çevresel etkileri de en aza indirmektir. Uygulanan tedbirler temel olarak limanlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmayı, enerji tüketimini temiz enerjiye dönüştürmeyi, su yönetimi uygulamalarını iyileştirmeyi, verimli atık yönetimini, çevre dostu operasyon yöntemlerini ve teknolojilerini benimsemeyi amaçlamaktadır. Bu düşüncedeki limanlarda “yeşil liman” başlığı altında uygulanan kriterler aşağıda belirtilmiştir.
Deniz yolu taşımacılığı
Sürdürülebilir tedarik zincirinin gelişmesinde ve korunmasında önemli bir rol oynamaktadır. Kara ve hava taşımacılığına kıyasla, denizyolu taşımacılığı ölçek ekonomisinde, taşıma maliyetlerinin azaltılması ve taşıma kapasitesinin artması gibi avantajlara sahiptir. Ayrıca uluslararası ticaretin ve ekonomik büyümenin desteklenmesine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. İstatistiklere göre, Dünya ticaretinde taşınan yüklerin yaklaşık %90'ı su yolu taşımacılığı ile taşınmaktadır. Deniz taşımacılığı aktörleri, çoğunlukla karbon emisyonları ve diğer çevresel etkiler açısından olumsuzluklar yaratan fosil yakıtlar kullanmaktadır. Buna rağmen çevresel anlamda en az hasar veren taşıma modu da yine deniz yolu taşımacılığıdır.
Söyle ki; Küresel lojistikte yük trafiği hacmi son 20 yılda %101 artarken, aynı dönemde emisyonlar yalnızca %40 arttı. Gemilerin devasa boyutları ve sürekli artan verimlilik nedeniyle nakliye, tedarik zincirinde açık ara en az emisyon salan taşıma şeklidir.
Diğer ulaşım modlarıyla karşılaştırıldığında: Büyük bir gemi, uçağın ürettiği ton-km başına %1'in biraz üzerinde CO2 yayar, demiryolu trenleri gemilere göre 7 kat daha fazla CO2/ton-km ve karayolu kamyonları ise 16 kat daha fazla CO2/ton-km karbon salınımı yayar.
Kaynak: https://marine-digital.com/
Alternatif yakıtların kirletici emisyonları azaltma potansiyeline rağmen, halen bunların kullanımı teknoloji ve altyapı açısından istenilen düzeye henüz gelemedi. Bu faktörler, denizcilik sektöründe çevresel dönüşüm üzerinde kısıtlamalar oluşturmaktadır. Dünyada artan ticaret ve ekonomik kalkınma ile birlikte, denizcilik lojistiği tedarik zinciri içerisinde giderek daha karmaşık hale gelmektedir. Bu nedenle, denizcilik endüstrisinde yeşil lojistik adına daha fazla araştırma ve inovasyon yapılması gerekiyor.
Dijital teknolojinin kullanımı, denizcilik sektöründeki aktörlere önemli ölçüde üretkenlik, zaman ve maliyet tasarrufu sağladığı kanıtlanmıştır. Bu dönüşüm temel olarak sürdürülebilir enerjiyi artırmaya, gemilerden ve limanlardan kaynaklanan emisyonları azaltmaya, alternatif yakıt kaynaklarını keşfetmeye, birim başına üretilen karbon miktarını düşürmeye ve deniz sektörünün ürettiği karbon ayak izini en aza indirmeye odaklanmıştır. Günümüzde birçok ülke ve bölge politikalarını bu yönde değiştirmekte, teknolojiyi geliştirmenin önünü açarak denizcilik endüstrisini karbonsuzlaştırmaya teşvik etmekte, ülkemizde ise yeşil liman uygulaması gönüllüğe esas olarak ele alınıyor.
Sonuç olarak, global ticaret ve uluslararası iş birliğinin içerisinde olan limanlar karmaşık uyum sorunları ve zorluklarla karşı karşıya gelmektedir. Günümüze kadarki genel kanı çevresel açıdan sağlıklı ve sürdürülebilir yönetim konusuna odaklanırken, artık yenilikçi teknolojilerin kullanımıyla ilgili pratik uygulamaların ciddi şekilde ele alınması zorunlu hal almıştır. Özellikle, limancılık ve denizcilik sektörü arasındaki iş birliği ve iletişim, gerçek zamanlı izleme ve doğru teknoloji yöntemleri ile maalesef desteklenmemektedir.
Yeşil liman politikalarının gönüllülük esasından çıkartılıp uluslararası normlara ve çağa uygun ilerlemesi bu konuda gelişimi hızlandıracağı kanaatindeyim.
Yeşil liman olmak, elbette işletmelerce kolay bir süreç değil ancak ağaç dikerek de yeşil liman olunacağı hayaline de kapılmayalım …
Saygılarımla.