Erkan-ı Devlet bizim meslek komitelerinde ne iş yapar?

“Denizcilikte hedef transit liman ülkesi olmak” der Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailooğlu. Bakanımız ülkemiz için “Denizcilik olmazsa olmazımız” vurgusunu da yapar her fırsatta. Bir önceki Bakanımız Mehmet Cahit Turhan’ın sözü “Hedef 2023’te 1 milyon amatör denizci”. Daha önceki Bakanımız Ahmet Arslan da “Hedef denizciliği ileriye taşımak” demiş… Bu böyle devam edip gidiyor… Hepsinin denizcilikle ilgili bir hedefi var, şükürler olsun ki! 

 

Gelelim bu hedef meselesine neden girdiğime…

 

Malum 16 Aralık’ta Piri reis Üniversitesi’nde DTO’nun 10’uncu Dönem 1’inci Müşterek Meslek Komiteleri Toplantısı gerçekleşti. Toplantıda komite başkanları kendi meslek grubundaki sıkıntıları kürsüye çıkarak anlattı. Toplantının yapılma amaçlarından biri de bu zaten. Devlet kurumlarından toplantıya katılan kişilerin huzurunda kürsüye çıkarak kendi meslek gruplarında yaşadıkları sıkıntıları dile getirmek ve çözümü için fikir birliği yapmak… Bu toplantıya da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürü Ünal Baylan, Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürü Salih Tan ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Durmuş Ünüvar devlet tarafından iştirak eden üç yöneticiydi.

 

Lisan-ı münasip bir cevap zor olmasa gerek

 

Her şey iyi, hoş, güzel devam ederken Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdürümüz Ünal Baylan her ne hikmetse kürsüye çıkan meslek komite başkanlarından bazılarını azarladı. Belki o gün Müdürümüzün halet-i ruhiyesi iyi değildi, belki de bizim hiçte tahmin edemeyeceğimiz birtakım olaylar gelişmişti. Açıkçası bunu ne benim ne de oraya çıkan komite başkanlarımızın bilebilmesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Gerçi Müdürümüz kötü bir gün geçiriyor olsa bile ceremesini bizim denizcilerin çekmesi doğru mu? Hak ve hakkaniyetin olduğu yerde cevap hayır tabii ki… Bizim Müdürümüzden beklediğimiz davranış şüphesiz önce dinlemesi, oluru varsa nasıl olacağını aktarması, şayet oluru yoksa da lisan-ı münasip cevap vermesiydi. Olmadı! Böyle olmadığı içinde Deniz Ticaret Odası Meslek Başkanları, Müdürümüz Baylan’ın gergin tavırlarından dolayı kürsüye çıkıp kendi sorunlarını anlatmaktan çekindiler.

 

Tabii insan merak ediyor bir meslek komite başkanı, bu toplantılarda devletin bürokratına derdini anlatamıyorsa kime anlatacak? Kimseye işini anlatmak haddimize düşmez ancak ister denizcilik isterse de bambaşka bir sektör olsun şüphesiz her sektörün sorunları var ve bu sorunlar bir şekilde devlet makamlarına iletilecek. Ayrıca bir de önden yoklama alır gibi soruları isteme durumu söz konusu… Bu da erkan-ı devletimizin yeni adeti olsa gerek! Bunu neden istediklerine inanın anlam veremiyorum onlara bilmedikleri yerden nasıl soru gelebilir ki! Neyse uzun lafın kısası sektörü dinlemeden, başarılarını, sıkıntılarını bilmeden bu sektör devletin koyduğu hedeflere nasıl ulaşacak… Tek başına hedef koymanın bir anlam ifade edeceğini sanmıyorum açıkçası.

 

Toplantıda ayrıca Baylan’ın denizcilik eğitiminde İngilizce yetersizliğinden bahsederek iki yıllık yüksekokul bölümlerini acaba liselere mi kaydırsak diye, bazı meslek komite başkanlarına fikir danışması en çok ilgimi çeken konu oldu. Bu durum bana DTO’nun bir önceki Başkanı Metin Kalkavan’ın 2014’te meclis toplantısında ki konuşmasında “İnsan yetiştirmek en büyük yatırımdır. Bizim ana konumuz, öğrenciyi esas alan denizcilik eğitim modelini hayata geçirmek ve Türkiye’nin uluslararası arenada denizcilik eğitimi konusundaki başarıyı yakalamak için ana hedef 10 yılda 7 bin zabiti dünya denizlerine hediye etmek ve filolarda çalışmalarını sağlamaktır” sözlerini bana hatırlattı. Acaba aradan geçen sekiz senede bu hedefin ne kadarını gerçekleştirdik? Bu hedefin yanına bile yaklaşamadığımızı düşünüyorum çünkü biz halen denizcilikte İngilizce eğitimi lisede mi yoksa yüksek okulda mı başlasın diye dil sorununu tartışıyoruz.

 

Denizcilik eğitimi sektörün kangreni

 

Sektörde yıllardır yapılan eğitim çalıştaylarının da bir işe yaramadığı bir gerçek. Bu demek ki yapılan çalıştaylar sadece yapıl-mış olmak için yapılıyor. Einstein’ın ünlü sözünü hatırlayalım “Aynı şeyleri tekrar tekrar yaparak farklı sonuç alamayacağımızı artık öğrenelim”sürekli değişen ve büyüyen dünya denizcilik piyasasında, denizcilik eğitimi nasıl olmalı diye tartışacağımıza İngilizceyi tartışıyor olmamız en büyük ayıbımız. Bu ayıp gerçekten Türk denizcilerine yeter de artar bile… Şu anda ne yapıyorsunuz bilemiyorum ama Allah aşkına yaptığınız işi bir beş dakika bırakın ve sektörün kangreni haline gelmiş şu sorununu çözmek için yapılması gereken her neyse ona karar verin ve kararlı bir şekilde üstünde durun…

 

Kendimizi kandırmaktan vazgeçelim

 

Bende naçizane fikrimi yazayım: Denizci ülke denizci millet hedefinden yola çıkacaksak Türkiye’deki denizci sayısı dünyadaki deniz insanı ile kıyaslandığında son derece düşük seviyede. Bizler iki yıllık meslek okullarını kaldırmalı mıyız diye tartışmak yerine denizci sayımızı nasıl artırırız onu masaya yatırmalıyız. Elbette önce kendi ihtiyacımızı karşılamalıyız ama bu ihtiyaca kitlenip dünya denizciliğini de görmezden gelmemeliyiz. İngilizce eğitimine şüphesiz ilkokuldan başlamalı, sadece zabitanları değil gemi insanlarımızı da uluslararası denizcilik sektörüne kazandırmalıyız. Tabii ki bir hedef koymalı ve bu hedef doğrultusunda kendimizi de zaman zaman tartarak ilerlemeliyiz. “Denizci millet, denizci ülke” olabilmek için doğru dürüst eğitim olmadan verilen amatör denizci belgeleriyle denizci millet olamayacağımız aşikar. Kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. Her şeyin başının eğitim olduğunu göz ardı etmeyelim…

 

Bakın, Filipinler dünya denizcilik sektöründe yılda 9 milyar Dolarlık bir kazancı elde ederken biz kendi denizci ihtiyacımızı bile henüz karşılayamıyoruz. Artık görmezden gelmekten vazgeçin de gelin denizci yetiştiren kuruluşları destekleyin. Ne yapın ne edin bir kaynak oluşturun ya da kaynaklarınızı nasıl değerlendirdiğinizi tekrar gözden geçirin.

 

Ve son olarak Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle oluşan gemi insanı eksikliği Türkiye için çok büyük bir fırsat. Bu fırsatı da kaçırmayalım…

Kalın sağlıcakla…

 

Not: Esasen bu yazıyı çok daha önce kaleme alacaktım lakin sektörün yoğun gündemi sebebiyle bugüne kaldı…

İbrahim Kocamış