Posidonia’dan neler öğrendik?

“Ne yaparsanız yapın, onun sanatçısı olun. Sokak süpürgecisi bile olsanız, sokak süpürgecilerinin Picasso’su olun” Martin Luther King

Türk denizcilik sektöründeki fuarların yetersizliği konusunda epey yazı yazdım. Niyetim yazdıklarımı tekrarlamak değil. Ancak insan başarılı bir işle karşılaştığında ister istemez, “Bu işi biz neden yapamıyoruz?” diye kendine soruyor. Yapabilir miyiz? Neden yapamayalım… Önce bir kendimize güvenelim sonra da yapmak için yapmaktan artık vazgeçelim…

 

Türk denizcileri Posidonia’nın hakkını verdi!

 

İki seneyi aşan pandeminin ardından gerçekleşen Posidonia, sektöre tabiri caizse ilaç gibi geldi. Türk denizcilerinin hem fuara katılımları hem de ziyaretleri ve ilgileri hayli büyüktü. Genel olarak yaptığım görüşmeler, bana denizcilerimiz için fuarın oldukça verimli geçtiğini de gösterdi. Kısaca katılımcının da ziyaretçinin de boşa zaman harcamadığı, heybesine bir şeyler koyarak geri döndüğü bir fuar oldu Posidonia… Darısı bizim başımıza diyorum ve bu konuyu geride bırakıyorum çünkü yazmak istediğim bir mevzu daha var: Aret Taşçıyan.

 

“Bu ayıp bize yeter”

 

Türkiye’de deniz sigortacılığının yaşayan tarihidir Aret Taşçıyan. Bilgisine, deneyimine, işine olan saygısı ve sevgisine ne bizim ne de bir başka kişinin tek bir laf etmeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. Aynı düşüncelerim Türkiye ile olan bağları içinde geçerli. Kendisinin Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olması, hiçbirimizi ilgilendirmeyen bambaşka bir mevzudur. Bu yüzden esasen bu konu hakkında çok uzun yazmak istemiyorum. Ancak yazmadan geçmeyi de doğru bulmuyorum.

 

Aret Taşçıyan’ın Türkiye’nin hassas noktalarından bir tanesi olan Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili düşüncelerini defalarca “asılsız” olarak açıkladığını biliyoruz. Keza bu düşüncesini savunması sebebiyle ABD’deki Ermeni diasporası tarafından dışlanmış olduğu gerçeğinin de farkındayız. Ne gerekçeyle, hangi hırs ve gafletle böylesi bir karalama gerçekleşti anlayabilmiş değilim… Hele denizcilik sektörü gibi uluslararası bir sektörde şu mevzuyu konuşuyor olmamız gerçekten bizim ayıbımız… Demek ki biz, sektörümüzün çok dilli, dinli, kültürlü, bayraklı yapısını henüz hazmedebilmiş değiliz!

 

Taşçıyan’ın haksızlığa uğradığını düşünen bir tek ben de değilim demek ki kendisi hakkında ortaya atılan iddialar sonrasında Türk denizcilik sektörü change.org.tr’de Taşçıyan için imza kampanyası başlattı ve bu kampanyaya yüzlerce denizci katıldı. Kısaca sektör Taşçıyan’a sahip çıktı.

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 24. Maddesi şöyledir: Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kısaca herhangi bir Türk vatandaşını etnik kökeni, dini veya farklı bir inancı sebebiyle karalamak ne insanidir ne de vicdani.