Yedi yıl önce yayımlanan Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği, sadece bir regülasyon olarak değil, aynı zamanda sektörün geleceğine dair atılmış bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.
Yedi yıl önce yayımlanan Kılavuzluk ve Römorkörcülük Hizmetleri Yönetmeliği, sadece bir regülasyon olarak değil, aynı zamanda sektörün geleceğine dair atılmış bir dönüm noktası olarak tarihe geçti. 31 Aralık 2018’deki yayın tarihinden bu yana geçen zaman, yönetmeliği ne tartışmalardan uzaklaştırdı ne de uygulamada net bir istikrar yarattı. Bugün, yönetmeliğin hem hukuki hem de operasyonel düzlemi yeniden şekilleniyor ve bunun yankıları sadece kıyı yapılarında değil, sektörün bütün damarlarında hissediliyor.
2025 yazı, Türkiye denizcilik tarihinde yalnızca sıcak hava dalgalarıyla değil, aynı zamanda yüksek gerilimli ihalelerle de hafızalarda yer edecek gibi görünüyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından Kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri alanında ardı ardına açılan ve her biri 20 yılı kapsayan ihaleler, sektörün aktörlerini yeniden konumlandırıyor. Ancak bu dönüşüm, sadece kazanan-kaybeden ekseninde değil; aynı zamanda hizmet kalitesi, sürdürülebilirlik, kamu yararı ve liyakat eksenlerinde de köklü bir sorgulamayı beraberinde getiriyor.
Samsun’dan yükselen alarm zilleri
Samsun Bölgesel Hizmet Sahası’nda düzenlenen son ihalede DEKAŞ’ın teklif ettiği %58’lik devlet payı, hem kamu maliyesi açısından iddialı hem de sektör dinamikleri açısından endişe verici bir eşik olarak karşımıza çıkıyor. İlk bakışta yüksek kamu katkısı olarak değerlendirilebilecek bu oran, detaylı incelendiğinde, operasyonel kalitenin sürdürülebilirliği açısından kırmızı bayraklar gösteriyor. Yakıt fiyatları, bakım giderleri, personel maliyetleri, eğitim ve acil durum hazırlıkları gibi hizmetin bel kemiğini oluşturan kalemlerin bu maliyet yapısında nasıl karşılanacağı sorusu hâlâ yanıt bulmuş değil.
Yeni oyuncuların yükselişi: Fiyat mı, tecrübe mi?
Son zamanlar da sektöre birçok yeni kılavuzluk firması girdi. Bu firmaların bir kısmı, kuruluşlarının hemen ardından yüksek tekliflerle ihalelere katıldı. Bu durum, geleneksel firmaların yıllar boyunca oluşturduğu tecrübe, yatırım ve insan kaynağına dayalı rekabet yapısını tehdit ediyor. Rekabetin dinamizmi elbette olumlu bir gelişme olabilir, ancak deniz güvenliği gibi sıfır hata toleransı olan bir alanda, deneyimsiz ve sadece fiyat odaklı oyuncuların hızla güç kazanması sektörün bütün yapısında çatlaklar oluşturabilir.
Kalite yıpranırsa ne kazanılır?
Hizmet kalitesi; yalnızca gemi yanaştırmak değil, bir bölgenin denizcilik kültürünü, güvenliğini ve itibarını temsil eder. Devlet payına odaklanan kısa vadeli yaklaşımlar, orta ve uzun vadede kalifiye insan kaynağının azalması, bakım süreçlerinin ihmal edilmesi, teknolojik altyapının güncellenmemesi ve çevresel risklerin artması gibi sonuçlar doğurabilir. Bu tablo, sadece hizmeti sunan firmaların değil, hizmetten faydalanan liman işletmecilerinin, kaptanların ve dolayısıyla Türkiye dış ticaretinin doğrudan etkileneceği bir yapıya dönüşebilir.
Tuzla, Ambarlı, Kocaeli: Kritik tarihler, kritik kararlar
Temmuz ve Ağustos aylarında yapılacak dört büyük ihale, Türkiye denizcilik haritasını önümüzdeki yirmi yıl boyunca belirleyecek güçte. Her biri farklı ihtiyaçlara, farklı altyapı yoğunluklarına ve operasyonel zorluklara sahip bu bölgelerde alınacak kararlar, yalnızca işletme haklarını değil, aynı zamanda o bölgenin rekabet ortamını ve hizmet standartlarını da şekillendirecek.
-3 Temmuz – Kocaeli-1 Bölgesel Hizmet Sahası
-16 Temmuz – Tuzla Tersaneler Bölgesi
-30 Temmuz - Ambarlı
-6 Ağustos - Yalova Bölgesel Hizmet Sahası Kılavuzluk Hizmeti İşletme Hakkının Devredilmesi
Bu dört bölgeden biri, kıyı yapıları sahip Tuzla Tersaneler Bölgesi; diğer ikisi ise büyük ihracat limanları ve yoğun gemi trafiğiyle öne çıkan sahalardır. Bu nedenle, söz konusu bölgelerde alınacak kararların etkileri yalnızca yerel düzeyde kalmayacak, aynı zamanda ulusal çapta da hissedilecektir. Devlet yetkililerimiz, gemi emniyeti ile deniz ve çevre koruma açısından pilotaj ve römorkörcülüğün ne denli kritik bir rol üstlendiğinin bilincindedir
Denizcilik sadece ekonomik değil, stratejik bir alan
Bugün bu ihalelere ilişkin alınacak kararlar; aslında Türkiye’nin denizcilik politikasını, deniz güvenliği perspektifini ve kamu hizmeti yaklaşımını da doğrudan şekillendiriyor. Kılavuzluk ve römorkörcülük hizmetleri, sadece bir gelir kalemi değil; stratejik bir hizmettir. Bu hizmetin kalitesi, Türkiye limanlarının uluslararası itibarını, kaza oranlarını, çevre koruma performansını ve hatta gemi çağırma kararlarını etkileyebilir.
Son söz: Şeffaflık ve liyakat geri gelmeli
7Deniz Dergisi olarak çağrımız net: Bu süreçte fiyat tek başına belirleyici olmamalı. Tecrübe, operasyonel yeterlilik, eğitim altyapısı, çevresel sürdürülebilirlik ve kriz yönetim kabiliyeti gibi kriterler mutlaka dikkate alınmalı. Bugün alınacak kararlar, sadece önümüzdeki 20 yılı değil, gelecekteki denizcilik nesillerini de doğrudan ilgilendiriyor.
Kurallar değişebilir, isimler değişebilir. Ama bazı değerler var ki, onların değişmesine izin verirsek kaybeden hepimiz oluruz.
Kalın Sağlıcakla