Enteresan bir ülke Türkiye…

Bir bakmışsınız, “Hayvanat Bahçesi Müdürü, TÜBİTAK’a Müdür Yardımcısı oldu”, “Beden eğitimi öğretmeni başhekim oldu” haberlerini okuyorsunuz…

 

Bir bakmışsınız, KPSS soruları sızdırılmış, sınav iptal edilmiş. Eğer çalınan soru falan yoksa ya eğitim sistemi ya da sınav sistemi değiştirilmiş. Bir bakmışsınız, gözaltılar, peşi sıra gelen değişiklikler, atamalar, görevden almalar gündeme oturmuş. Bir bakmışsınız, durup dururken ülkenin elektriği kesilmiş, nedenmiş, belli değilmiş.

 

Bir bakmışsınız, dünyada petrol fiyatları düşmüş düşmesine lakin, güzelim ülkemizde ne benzin ne de mazot ucuzlamamış. Bir bakmışsınız, doğalgaza, elektriğe, suya sabuna zamlar bir bir gelmiş, döviz yükselmiş, işsizlik artmış, kriz söylentileri dilden dile dolaşmaya başlamış… Ve gün gelmiş seçim kapıya dayanmış, ne olacağı pek de belli olmayan ülkemde belirsizlik almış başını gitmiş. Bu yüzden olsa gerek kimse yarın ne olacağını bilemiyor, bilen varsa da bildiğinden emin olamıyor… Böylesi bir ülkede geride bıraktığımız günlerde Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) yaptığı eğilim anketinin sonucunu açıkladı. Anketten pozitif sonuç çıkması zaten mucize olacaktı. Bu mucize de gerçekleşmedi zaten ve “iyimser-kötümser” dengesi 2011’den bu yana ilk defa eksiye düştü (-6). Peki, gerçekte bu portre kadar zor durumda mı bu ülke, yoksa asıl sorun ülkenin durumundan öte insanların düşündüğü, korkularının fobi haline gelmesi mi?

 

Bu topraklarda yaşayan herkes; iş adamından esnafına, işçisinden yöneticisine, ev hanımından öğrencisine, işsizinden emeklisine kadar yarınından emin olmadığı sürece bizim anketlerimizden pozitif sonuç binde bir çıkar. İş adamı artmasından korktuğu maliyetleri, esnaf siftah yapamamayı, işçi işten çıkarılmayı, ev hanımı kilosu 5 TL olmuş patatesi, öğrenci işsiz kalmayı, işsiz iş bulamamayı, emekli zam demeye bin şahit gerektiren maaş artışını düşündüğü sürece daha çok korkularımız olur bizim… Aslında ihtiyacımız olan şey ayan beyan ortada, güven. Sadece siyasi iktidara değil ama devletin tüm organlarına, oralarda alınacak kararlara, o kararları alacak yönetici ve idari kadrolara ne zaman güvenirsek işte o zaman negatife neredeyse kodlanmış olan bakış açımız pozitife yönelebilecek...

Yarınların bugünden çok daha güzel olacağı Türkiye dileğiyle…