Orası RUS’tur yolu yokuştur giden gelmiyor acep ne iştir

Deniz ticareti ile iştigal olan ve denizcilik sektöründe bulunan çoğu insanın diline dolanan, savaş dönemlerini anlatan bir anonim türkü başlığı ile son günlerde yaşadığımız Ukrayna-Rusya krizinin açıklayabiliriz aslında.

 

Özellikle Karadeniz ve Akdeniz’e kıyıları bulunan devletlerin Rusya ve Ukrayna krizinden dolayı deniz ticaretlerinde yaşanan olumsuzluklar herkesin malumu. Devletlerin bu krize taraf veya kayıtsız kalmaları mümkün olmadıkları gibi kendi iradeleri dışında gelişen olumsuzluklardan da uzak duramamaktadırlar.

 

Ticaret, özellikle deniz ticareti büyük sermaye yatırımların yapıldığı ve büyük ölçekte yükün taşındığı bir sektördür. Denizcilik normal zamanlarda artan bir grafiği sahip olup büyüyen sektör olmasıyla da bilinmektedir. Salgınlar, global krizler ve savaş durumları gibi hallerden hızlı etkilendiği de bir gerçek.

 

Geniş ve insan talebine karşılık veren bir hizmet sektörünün durması veya yavaşlaması hayatın işleyişinin de yavaşlaması yaşam kalitesinin düşmesi anlamına da gelmekte. Denizcilik sektörünün tam anlamıyla bir ikamesinin olmayışı da ticareti etkileyen başka bir faktör.

 

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından itibaren yaşanan olumsuzluklar, kuşatma altında bulunan limanların işleyişini durdurmasıyla hissedilmeye başlandı. Bölgedeki gemilerin Azov’a girememesi, nehirlerden geçememesi ve Karadeniz’e inememesi de bu işgalin yarattığı başka bir olumsuzluk.

Karadeniz’de dolu veya boş olarak demir mevkiinde bekleyen kuru yük ve tanker gemilerinin sayıları yaklaşık 130 kadardı. Bu Belirsizliğin devam etmesi sonucu haftalarca beklemek durumunda kaldılar ve kazanç elde etmeden gider oluşturmaya başladılar. Bunlar yetmezmiş gibi aralarında Türk firmasının da olduğu birkaç ticari gemin Rusya tarafından vurulduğu haberlerini üzülerek takip ettik.

 

Savaşların veya krizlerin hiçbir zaman kazananı olmadığı gibi savaş bölgesinde sivil insan dramlarının boyutları gün geçtikçe artmaktadır. Bu dram sadece savaş bölgesindeki toplumlarını kapsamıyor. İki ülke ile ticaret yapan ülke insanlarına da sirayet etmekte.

 

Ukrayna ve Rusya’dan tahıl ve hububat gibi temel gıda ithalatının yapan ülkeler belli bir ülke topluluğuna üye olmaları durumu Rusya’ya yapılan ambargo ve yaptırımlar karşısında taraf olmaktan kaçınamamaktalar.

 

Savaşa tarafsız olmakta bir taraftır

 

Bu iki ülke ile İthalat ve ihracat yapan ülkeler birbirlerine bağlı durumdadırlar. Bundan dolayı tarafsız kalmaya çalışan ülkelerin önünde pek fazla seçenek kalmıyor. Ya Rusya’yı ötekileştirecek ya da ülke ilişkilerini maksimum seviyede tutma çabasına girişeceksiniz. Türkiye bir NATO müttefiki olsak bile yaptırım kervanına katılmayarak tarafsız durmaya çalışıyor. Bizim açımızdan tarafsızlığın nedeni ülke menfaatlerini gözetebilme çabası.

 

Bu tarafsızlık uygulaması insani bir durum gibi gözükse de aslında ülkemizin dışa bağımlılığının hangi seviyede olduğunun da bir ispatı niteliğinde. Temel gıda ithalatının büyük bir kısmının tedarik edildiği hiçbir ülkeye yaptırım yapamamak yapılan yaptırımların sonucu ne olursa olsun ülke olarak kendime yeterim diyememek bir ülkeyi ne kadar güçlü yapar? Tartışılır.

 

Biz üretmeliyiz ve biz yetiştirmeliyiz

 

Aklıma 2015 yılındaki Rus uçağı krizi geliyor. O zamanlarda Ukrayna- Rusya krizinin patlak vermesi durumunda gelişmeler ve ticaret nasıl ilerle diye düşünüyorum. Öngörü sahibi olmak ve kendimize pay çıkartmak zorundayız. Kendine yetebilen bir ülke konumunda olmak her zor şartlarda önem arz etmektedir.

 

Ancak Afrika ülkelerinde yapılacak tarım ile değil Konya Ovası, Çubuk Ovası, Kayseri Ovası. Suruç Ovası, Harran Ovası. Elbistan Ovası, Elazığ Ovası, Erzurum Ovası. Erbaa Ovası, Turhal Ovası, Niksar Ovası, Merzifon Ovası gibi verimli topraklarımızda teşvik ile yapılacak olan tarım ülkemizi dışa bağımlı yapmaktan korur. Kim bilir belki ihracatçı konuma getirir.

 

Veysel Güngör