Sağlık Bakanlığı’nda Paramedik (Acil Tıp Teknikeri) olarak görev alan İbrahim Çatak, hastane gemisi konusunda sorularımızı yanıtladı. Çatak, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin yüzer bir hastaneye ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek, “Dünyanın aylardır mücadelesini verdiği koronavirüs salgını ve olası diğer afetler için hastane gemisi oluşturma konusunda geç kalmış sayılmayız. Salgında ikinci dalganın beklendiği bu günlerde, konu ile ilgili uzmanların bir araya gelerek yapacağı planlama, hızlı bir şekilde bu gemiye sahip olmamızı sağlayabilir” dedi.

Türkiye neden yüzer hastaneye ihtiyaç duyuyor?

Eğer ülkenizin üç tarafı denizlerle çevirili ise ve ülke nüfusunuzun yarısından fazlası kıyı kesiminde yaşıyorsa elbette yüzen bir hastaneye ihtiyacınız var demektir. Ülkeniz deprem kuşağında yer alıyorsa ve deprem tehlike haritaları özellikle kıyı kesiminde yoğunlaşmış ve büyük ölçekli depremler bekleniyorsa bu ihtiyaç zaruri hale gelmiştir. Hastane gemilerini sadece depremlerde değil, yaşadığımız koronavirüs salgını sürecinde, gemi kazalarında, uçak kazalarında, göçmen hareketleri nedeniyle meydana gelen kazalarda, sel, tropik fırtına vb acil durum ve afetlerde kullanabiliriz. Özellikle kıyı kesiminde meydana gelen afet ve acil durumlara etkin müdahale edebilmek için hastane gemi vazgeçilmez bir müdahale güç çarpanıdır.

Dünyanın aylardır mücadelesini verdiği koronavirüs salgını ve olası diğer afetler için hastane gemisi oluşturma konusunda geç kalmış sayılmayız. Konu ile ilgili uzmanların bir araya gelerek yapacağı planlama, hızlı bir şekilde bu gemiye sahip olmamızı sağlayabilir. Salgında ikinci dalganın beklendiği bu günlerde yoğun bakım yatak sayımız sürekli gündeme gelmektedir. Ülkemizde 25.000’den fazla erişkin yoğun bakım yatak sayısı mevcuttur. Hastane gemilerinde oluşturulacak yoğun bakımlar ile mevcut yatak sayısı arttırılabilir. Diğer yandan Sağlık Bakanlığı tarafından yoğun bakım yatak sayının artırılması ile ilgili çalışmalar hızla devam ediyor. Felaket senaryoları gerçekleşirse ve hasta sayımız öngörülen hızda artarsa yoğun bakım yatak sayımız ihtiyacı karşılamayabilir. Böyle bir senaryo ile karşılaşmayı hiç istemeyiz ancak hazırlıklı olmalıyız. Unutulmamalıdır ki, afetlerde başarıyı afetlere hazırlık aşaması belirler.

Gerek pandemi dönemlerinde gerekse olası bir deprem sonrasında yüzer hastanelerin fonksiyonu ne olur? Müdahale ve tedavi için nasıl bir rol oynar?

Pandemi, deprem, tropik fırtına veya adı ne olursa olsun, her bir afet için ayrı bir planlama gerekir. Bu planlamalarda gemilerin nitelikleri, kapasiteleri ve isimleri farklılık gösterebilir. Genel isim olarak da bu gemilere afet gemileri adını verebiliriz. Pandemi örneği ile başlayacak olursak; en az bir hastane gemisi bir de karantina gemisi olması uygun olacaktır. Hastane gemisi, Covid-19 testi pozitif hastaların gözlem ve yoğun bakım şartlarında tedavilerini sağlamalıdır. Karantina gemisi ise; tedavi gerektirmeyen ancak karantina altında tutulması gereken kişilerin barınma ve takibi açısından kolaylık sağlayacaktır. Bunun için Ro-Ro özelliğinde yolcu gemileri kullanılabilir. Hastanelerde karantina uygulamasının ne kadar zor şartlar altında sağlanmaya çalışıldığını, çok fazla çaba sarf edildiğini biliyoruz. Bu zorlukta; hastane içi personel hareketliliği, hasta yakınları gibi etmenler önemli rol oynamaktadır. Ancak denizin ortasındaki bir gemide karantinanın bütün sert kurallarını uygulamak daha kolay olacaktır. Covid-19 için ikinci dalganın beklendiği bu günlerde hastane ve karantina gemisi özellikle hastaların izolasyonun sağlanmasında ve gemi içinde oluşturulmuş yoğun bakım yatak sayısı bakımından sağlık sisteminin omzundan büyük bir yükü üstlenmiş olacaktır. İzolasyon konusunu sadece hastalar açısından düşünmemek gerekir. Gemide görev alan sağlık ekibi ve diğer personellerin de olası bir bulaşma riski mevcuttur. Gemideki tüm personelin çalışma süreleri aylık olarak planlanabilir. Hastane gemisinde bir ay çalışan personel uygun görülen bir süre karantina gemisinde gözlem altına alındıktan sonra karaya çıkartılarak bulaşma riskinin en aza indirildiği bir sistem kurulabilir. Bu süreçte hastalık diğer kişilere veya görevli personele bulaşsa bile geminin boyutları kadar bir alan risk altında olacaktır.

Deprem örneği ile devam edecek olursak; deprem bölgesine giden karayollarının, demiryollarının ve havalimanlarının hasar görebileceği, hastane, sağlık ocağı vd. tüm sağlık tesisleri dahil kamu binalarının kullanılamaz hale gelebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Böyle bir durumda lojistik açıdan en etkin seçenek, afetlere denizden de müdahale edebilecek kapasiteye sahip olmaktır. Hatta seçenek yerine zorunluluk demek daha doğrudur. Bu konuda geçtiğimiz yıllarda hizmete sokulan, ülkemize ait 20 yataklı Nene Hatun Acil Müdahale Gemisi bulunmaktadır. Çok maksatlı kurtarma gemisi olarak planlanan gemide tıbbi cihaz ve ekipmanların yanında 10x2 ranza tipi yatak ve 2 müdahale sedyesi bulunmaktadır. Sedye geçişleri ve personel hareketliliği için yeterli genişliğe sahip olmayan bu gemi binlerce insanı etkileyecek afetlerde ihtiyaç duyulacak sağlık hizmetini karşılaması mümkün değildir. Deprem bölgesinde en az bir hastane gemisi, bir arama kurtarma gemisi ve birden fazla lojistik destek gemisinin görev alması her türlü yardıma ihtiyacı olan bölgeye hızlı bir müdahale imkanı tanır. Hastane gemisinin öncelikle meydana gelen travmanın üstesinden gelebilecek çocuk/erişkin ünite ve yoğun bakım sayılarının yeterli olması, ameliyathane, gözlem odaları, morg, eczane ve bir hastanede olması gereken tüm bölümlerin olması hasta ve yaralılara hızlı ve kaliteli bir müdahale şansı tanır. Lojistik destek sağlayacak gemilerde ise; erzak, içecek, malzeme, cihaz ve teçhizatlar şişme sahra çadır hastaneleri, seyyar ameliyathaneler, haberleşme cihazları, alternatif enerji kaynakları vb. ekipmanların olması, personelin barınma ihtiyacını da karşılayacak nitelikte olması müdahale kalitesinin günlerce devam etmesini sağlayacaktır. Bu gemilerde bölgede ihtiyaç duyulacak ve süreklilik arz edecek enerji ihtiyacının sadece fosil yakıtlar üzerinden değil, güneş, rüzgar gib alternatif enerji kaynaklarından da faydalanılabilir. Böylelikle, destek ekiplerinin havadan veya karadan afet bölgesine ulaşmasına kadar müdahale ekiplerinin ihtiyaçları karşılanabilir.  

Gemilerde bulunan filikalarla geminin yanaşamadığı bölgelerde suda arama kurtarma ve gemiye transfer işlemleri gerçekleştirilerek, deprem, tsunami, sel, fırtına veya diğer afetler nedeniyle meydana gelebilecek olası taşkınlarda yaralılara ulaşmada etkin rol alabilir. Marmara depreminde birçok yapının deniz sularına karıştığı düşünüldüğünde bu organizasyonun etkili sonuçlar alınacaktır. Ayrıca akut böbrek yetmezliği gelişen vakalarda diyaliz ihtiyacını en hızlı şekilde karşılamak için afet gemisinde oluşturulan diyaliz ünitesi ile enkazdan çıkartılan yaralının sağlık merkezine transfer planlaması süresince geçen zamandan tasarruf edilerek yaralının acil diyaliz ihtiyacı giderilmiş olacaktır. Afet gemisine taşınan yaralılar belli bir doluluk oranına ulaştıktan sonra güvenli kıyılarda kurulan sahra hastanelerine nakli sağlanarak görevin sürekliliği sağlanmalıdır.

Bu gemilerin Türk sağlık sistemi için önemi nedir? Normal zamanlarda da bu gemilerle tüm ülke kıyıları boyunca ihtiyacı olan hastalara tedavi götürebilir mi?

Bu gemilere sahip olmak, Türk sağlık sistemi açısından hayati önem arz etmektedir. Olası bir acil durum ya da afet anında kıyı bölgesinde yer alan afet bölgesine karadan ve havadan yapılacak yardım gerektiği kadar ve zamanında ulaştırılamayabilir. Bu gemiler afet bölgelerine müdahalede alternatif değil, müdahale çeşitliliği, hızı ve zenginliği katacaktır. 2018 yılında AFAD tarafından yayımlanan deprem tehlike haritası ile birlikte, sel baskını, heyelan, meteoroloji kaynaklı olayların yoğunluk haritaları dikkatle incelendiğinde; kıyı kesiminde yaşayan vatandaşlarımızın çok ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğu görülmektedir. Ülkemizin adalarımız hariç kıyı kesimi uzunluğu 8333 kilometredir. Kıyı kesimi boyunca 28 ilimizin sınırı bulunmaktadır ve büyük çoğunluğunun yerleşim merkezi kıyı kesiminde yer almaktadır. Kıyı kesiminde yer alan 16 ilimizin nüfusu 750.000 kişiden fazladır ve kıyı kesiminde bulunan illerin toplam nüfusu 45 milyonu bulmaktadır. Bu sayıya turizm ve diğer nüfus hareketlilikleri dahil edilmemiştir. Mevcut bilgiler, afetlere müdahale aşamasında çok geniş bir alanda hizmet verilmesi gerekebileceğini, havadan ve karadan müdahale seçeneklerinin yetersiz kalabileceğini ve afetlere denizden de müdahale edilebilecek kapasiteye ulaşılması için mevcut planlamaların afetlere denizden müdahale planları ile güncellenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yakın gelecekte olması beklenen ve çok ciddi hasara neden olacağı öngörülen marmara depremi, nüfus yoğunluğu ve hareketi dikkate alındığında afetlere müdahale planlarına denizden de müdahale etme yeteneğinin geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Alternatif yakıtlı yeni inşa sözleşmeleri dört ayda yüzde 48 arttı Alternatif yakıtlı yeni inşa sözleşmeleri dört ayda yüzde 48 arttı

 

Sahip olacağımız bu gemiler ile normal zamanlarda sadece ülkemizin kıyıları boyunca değil, yardım talep eden tüm ülkelere acil sağlık hizmeti, arama kurtarma, lojistik destek, eğitim ve gereksinimlerinin karşılanması sağlanabilir. Belirli zaman aralıklarında tatbikat çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri ile koordineli bir şekilde kıtalararası seyir planı yaparak hem askeri personele hem de uğradığı ülkelerde sağlık hizmeti vermesi sağlanabilir. Afet gemilerinin ait oldukları ülkelerin coğrafi özellikleri ve maruz kalabileceği afet riskleri dikkate alınarak tasarlanmalarının yanında gemi personeline uluslararası insani yardım faaliyetleri yapabilme becerileri de kazandırılmalıdır. Bu gemiler bir bakıma ülkelerin gelişmişlik düzeylerin göstergesi olmuş, barış zamanında özellikle donanmanın, afetlerde ise ülkelerinin prestij kaynağı olduğu dikkat çekmektedir.

 

Covid-19 olaylara bakış açısını değiştirdi

 

Covid-19 pandemi süreci ile birlikte afetlere yeni bir bakış açısı gelişmesini sağlandığını düşünmekteyim. Elbette Covid-19 salgınını bertaraf edeceğiz. Ancak geleceği düşünmemiz ve inşa etmemiz gerekmektedir. Bilimsel bir kurul oluşturularak, afet tehlike haritaları ışığında “Türkiye’de Afetlere Denizden Müdahale Planı” oluşturulmalıdır. Bu planda tasarımı ya da dönüşümü yapılmış, hangi donanıma sahip geminin nerede konuşlanacağı, tür ve boyutuna göre hangi afete hangi geminin müdahale edeceği planda ayrıntılı bir şekilde yer almalıdır. Unutulmamalıdır ki, afetlere müdahale planında yapılan en ufak bir hata ya da gözden kaçırılan eksiklik, yapılan müdahalenin kalitesini ve müdahale ekibinin tüm hareket kabiliyetini olumsuz etkileyebilmektedir. Denizden kıyıya her türlü acil durum ve afet anında müdahale etmek için yapılması/dönüştürülmesi gereken bu gemiler Türk sağlık sisteminin beklemede/uyuyan gücü olmamalıdır. Geminin bir bölümüne ya da konuşlanacağı limanda temin edilecek bir alan afet simülasyon merkezi haline dönüştürülüp afete hazır bir toplum yaratılmasına katkı sağlayacaktır. İlgili bakanlıklar ve YÖK ile yapılacak protokolle afet gemisinde görev alacak personel meslek yüksekokulu statüsünde uygulamalı eğitim verilerek yetiştirilebilir. Sağlık Bilimleri Üniversitesi ve Denizcilik Fakültesi bulunan bir üniversite işbirliği ile kurularak “Deniz Tıbbı” ve “Afet Tıbbı” fakülteleri kurulabilir. Afet gemisinin bekleme konumunda sağlık ve afet alanında personel yetiştirilmesinin yanında “Gemi Adamı” eğitimi de verilebilir. Genellikle sertifika programları ile verilen bu eğitim meslek yüksekokulu çatısı altında toplanarak daha nitelikli bir çerçeveye oturtulabilir. Hem sağlık/afet hem de gemi adamlığı eğitimleri sırasında acil durum veya afet meydana gelirse, öğrencilerin aldığı eğitimin seviyesine göre olay için sarf edilen süre uygulama eğitimi olarak da düşünülebilir.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ TEMMUZ-AĞUSTOS 2020 SAYISI

Editör: Haber Merkezi