Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı bakanlığı tarafından bu yıl ilki düzenlenen ve Tersane İstanbul’da 1-3 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen Türkiye Denizcilik Zirvesi’nin ilk gününde ‘Denizcilikte Ticaret’ başlıklı oturumda konuşan İMEAK Deniz Ticaret Odası başkanı Tamer Kıran, Türk denizciliğinin ve dünya denizciliğinin önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı konular hakkında değerlendirmelerde bulundu.

GF, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayınladı GF, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayınladı

 

Büyük komutan büyük denizci Barbaros Hayrettin Paşa'nın dediği gibi, ‘Denizlere hakim olan cihana hakim olur.’ Büyük önder Atatürk'ün de söylediği gibi, ‘Denizciliği Türk'ün büyük milli ülküsü olarak görmeli ve onu az zamanda başarmalıyız’ sözleri aslında bu sektörün, bu içinde bulunduğumuz camianın ne kadar önemli olduğunun en önemli göstergeleri diye düşünüyorum diyen Tamer Kıran, “Tarihe baktığımızda, denizle haşır neşir olanlar, denizlere açılanlar, denizin getirdiği zenginliklerden, nimetlerden faydalanmak isteyen uluslar, ülkeler, devletler hep diğerlerinin önüne geçmiş. Denize kıyısı olmayan ülkelere kıyasla deniz kıyılarında yaşayan, konuşlanana ülkeler hep diğerlerinin önünde olmuş, hatta Çin Halk Cumhuriyeti'nin sahilleri ile karası kesimleri arasında ekonomik anlamda farklılıklar oluşmuş. Bunun nedeni, denizin getirdiği hem üzerindeki ulaşım sayesinde hem de içindeki kaynaklar vasıtasıyla getirdiği zenginliklerden faydalanmışlar. Avrupa orta çağda çok sıkışmış. Çareyi denizlere açılıp yeni yerler keşfetmekte bulmuş. Gitmiş hem iç piyasası için ucuz hammadde temin etmiş, hem ucuz iş gücünü alıp getirmiş hem de ülkesinde ürettiğini oralara tekrar ihraç ederek yeni bir ekonomi yaratma imkanı bulmuş. Burada tabii ben kesinlikle sömürgeciliği övmüyorum, bir durum tespiti yapıyorum. Oradaki ekonomik aktivitenin Avrupa'nın orta çağ karanlığından çıkmasında büyük etkisi olmuştur. Bunu denizler vasıtasıyla yaptılar. İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkeler başarılı oldular ama Almanya ve İtalya diğerlerini o kadar takip etmemişler ve dolayısıyla daha geride kalmışlar” şeklinde konuştu.

 

“Denizciliğe özel önemli kanunlar çıktı”

 

Denizlerin öneminin ne olduğuna aslında tarihe kısa bir bakışla bile görmemiz mümkün diyen Kıran, “Ülkemiz açısından da çeşitli dönemlerde bu yaşanmış. Osmanlı zamanında yabancılara verilen adli, idari, ekonomik kapitülasyonlar zamanla Osmanlı Devleti aleyhine dönmüş ve yabancılara bir ayrıcalık, imtiyaz haline gelmiş ve tamamen onlar tarafından yapılır hale gelmiş. İşte bugün kutladığımız ve 1 Temmuz 1926’da ilan edilen kabotaj, Türkiye karasuları dahilinde ticaret ve yolcu taşımacılığı her türlü yük ve yolcu taşımacılığının sadece Türk bayraklı gemiler ve Türk vatandaşları tarafından yapılabilmesi imkanı ile deniz için yeni bir dönem başlamış. Bu dönem sonra Montrö Antlaşması ile devam etmiş, boğazlarda üstünlüğümüzü tam bağımsızlığımızı elde etmişiz. Ondan sonraki süreç içerisinde çok önemli tarihler var. 1967 yılında deniz iş kanunu çıkarıldı. Aksaklıkları var, onları değiştirmemiz lazım, uğraşmamız lazım ama bugün halen de yürürlüktedir bu kanun. 1982 yılında 2581 sayılı bir kanun çıkarmışız ve denizciliğin hem inşa anlamında hep tersanecilik anlamında hem de armatörlük, işletmecilik anlamında bayağı önünü açan özelleştirme liberalleştiren bir döneme sokmuşuz. Çeşitli gümrük vergileri vardı, 1986-87 yıllarında kaldırmış. 1999 Yılında Türk uluslararası gemi sicili diye dünyada birçok örnekleri olan, önümüzü fevkalade açan bir kanunu geçirmişiz meclisten ve uygulamaya sokmuşuz 2000 yılında. 2004 yılında ÖTV'siz yakıt diye bir uygulamaya başlamışız ve iç sularımızda yük ve yolcu taşımacılığının en önemli gider kalemlerinden biri olan yakıtta bir ucuzluk sağlayarak bunun yine vatandaşlarımıza geri döndürmüşüz. Baktığımızda böyle çok tarihi merhaleler var. Çok önemli tarihler var ve bunları başarıyla geçmişiz” ifadelerini kullandı.

  

“Denizciliğin daha çok anlaşılması lazım” 

 

Denizciliğe bir bütün olarak bakmamız lazım diyen Kıran, “Denizcilik, taşımacılıktır. Bu taşımacılığın yapılabilmesi için. Kurulmuş olan tesisler tersaneciliktir ve tamir bakım sektörüdür. Bu gemilerin yanaşması gidip gelmesi, yüklenebilmesi için olan limanlar vardır. Bunlara hizmet eden yani bu sektöre hizmet eden yan dallar dediğimiz yan kollar dediğimiz acenteliğinden gemi ikmaline kadar yakıt ikmaline kadar, bu tesislerin yapım işleriyle iştigal edenlerden brokerlik firmalarına kadar çok geniş bir yelpazeyi barındırır. Ülkemizdeki sıkıntıya baktığımızda çok ön planda olmadığımızı maalesef görüyoruz. Yani bunu bilemiyorum, bizim kendi tercihimiz mi böyle olmuş yoksa tarihten beri gelen bir alışkanlık mıdır? Genlerimizden midir? Çok ön planda olmamışız. Yani bir Amik Ovası’ndaki pamuk rekoltesi bugün yaşanan konteyner krizinden çok daha önemli yer bulabilmiş. Bunun değişmesi gerekiyor. Bunun değiştirmemiz gerekiyor. Topyekûn bir hamleyle bu yönde çalışmalar yapmamız gerekiyor” dedi.

“Gemi inşada bölgemizde 1 numarayız”

 

Kıran, “Sayın bakanımızla hakikaten fevkalade yakın ilişkiler içerisindeyiz. Sayın bakanımız da şu anda aramızda. Yani her türlü konumuzda, her türlü sorunumuzda her türlü derdimiz de bakanlığımıza ulaşıyoruz. Derdimizi anlatıyoruz, her zaman çözülmüyor, onu da söyleyeyim ama hiç olmazsa muhataplarımız var. Sıkıntılarımızı, dertlerimizi söyleyebiliyoruz, tartışabiliyoruz, çözme yolunda çalışmalar yapabiliyoruz. Bu çok önemli çünkü aksi takdirde iş sadece özel sektörün veya kamunun yapacağı bir şey değil. İkisinin de yapabilecekleri bir yere kadar. Birlikte bu işin götürülmesi şart. Çünkü dünyada ülkeler bunu bu şekilde yapmış hiçbir ülke özel sektörü kendi başına alıp yürümemiş, her zaman için devletin desteği, devletin yardımı, kamunun gücü işin içinde olmuş. Bu Çin’de de böyle Yunanistan'da da böyle. Bugün dünyanın deniz taşımacılığında bir numarası Yunanistan’dır. Bizim iyi olduğumuz sektörler var. Tersanecilik gemi inşa da özellikle bölgemizde bir numarayız. İftiharla söylüyorum bir numarayız. Rusya çok aşırı bir yatırım ve ilgi göstermedi ama Ukrayna, Romanya, Bulgaristan, İsrail, Yunanistan. Bunların tamamı hem gemi inşa hem tamir bakıma girip bizimle rekabet etmek istediler ama hiçbirisi başarılı olamadı. Çok değil 10-15 sene önce olur mu yapılır mı dediğimiz gemileri bugün peynir ekmek gibi inşa ediyoruz” ifadesinde bulundu.

 

“Şimdilik cruise gemisi inşa edemiyoruz”

 

Cruise gemisi yapmak için şu an için hazır bir tesisimiz yok diyen Kıran, “Tesisimizin olmadığı doğru ama bunu bu ülkenin dinamikleri bu ülkenin girişimci, yatırımcı ruhu denizcilerin bu agresif, bu hırslı, bu isyankâr tutumu sayesinde yapmamamız için hiçbir engel de yok. Fevkalade iyi yaparız. Bugün en zor ülkeler kuzey ülkeleridir. Kanada'dır. İftiharla söylüyorum, birçok tersanemiz hakikaten 10 sene önce 15 sene önce nasıl yani diye düşüneceğimiz konuşacağımız gemileri son teknoloji balıkçı gemilerini, yani balığı arıyor, buluyor, tutuyor, içeride elleçliyor, gelen gemiye Japon gemisine veriyor, gönderiyor. Burada inşa edilmiş o altyapıya sahip balıkçı gemilerimiz var. Burada önemli olan devletin bu işe destek olması ve sahip çıkmasıdır. Orta uzun vadede sıkıntılarımız olur. Bu gayet doğaldır. Hayat çok dinamik, hayat, statik değil her şey değişiyor. Yani pilli gemiyi düşünür müydük? Bataryalı gemi yapılıyor. Bugün yelkenli gemiler deneniyor. Dolayısıyla bu bağlamda bakıp denizi bir bütün olarak görmeli ve ona böyle 1 bütüncül yaklaşımda bulunmalıyız. Burada bir bakanlığın işi değildir, bunu da açık net söyleyeyim. Bu bütün kamunun işidir. 17 bakanlığın 17’si ile de işimiz var. Tamamıyla uğraş konularımız var. Dolayısıyla böyle bakmak gerekir. Bunları söyledikten sonra yapılanlara da tabi teşekkür etmek açısından hakikaten son dönemde fevkalade güzel işler yapılmıştır. Bu dinamik yapı içerisinde hep birlikte çok daha güzel şeyler yapabileceğimize ki bugünkü bu zirve bile bunun en güzel örneklerinden bir tanesi.  Uzun zamandır böyle bir zirve yapmamıştık. Geçmişte yaptığımız var doğru ama uzun bir ara vermiştik. Dolayısıyla tekrar bu düşünceyi fiiliyata geçiren sayın bakanımız başta olmak üzere ekibine teşekkürlerimi sunuyorum. Böyle böyle ülkenin gündemine denizciliği sokacağız” şeklinde konuştu.

 

“Kriz 2020 temmuzda bitti”

 

2009 krizi ile başlayıp 2020 temmuz ayına kadar süren 11 yıllık dünya ekonomisindeki duraklama döneminin artık bir sona geldiğini ve bundan sonraki önümüzdeki 10 yıl içerisinde yeni bir kalkınma, yeni bir büyüme hamlesinin tüm dünyada yaşanacağını öngörenlerden birisiyim diyen Kıran, “Bu ekonomik büyümenin, hamlenin getireceği bütün hareketler aktiviteler bize de yansıyacaktır. İşte bunlardan bir tanesi de taşımacılıktır. Diğer bir tanesi o taşımacılığı ayakta tutan onun yan sanayi, yan kolları olan tersanecilik, tamir bakım ve diğer konulardır. Oradaki beklentilerim pozitiftir. Bununla birlikte ertelenmiş talebin devreye girmesi, insanların bir buçuk yıldır ciddi anlamda hem sosyal hayatlarından hem normal iş hayatlarından uzak kalmaları onlar insanlarda yarattığı negatif durum sebebiyle turizm ve benzeri hizmet kollarında ciddi patlamaların, pozitif yönde güzel gelişmelerin olacağını öngörüyorum. Önümüzdeki dönem için beklentim pozitif inşallah da böyle olur. Önümüzde olası güzel günler var ama bununla beraber olası tehditler de var. Ki, bunların başında da iklim değişikliği nedeniyle yapılmakta olan çalışmalar geliyor. Bunlar sadece denizciliğe özel konular değiller. Bütün üreticiler, bütün fabrikalar, bütün santraller, bütün ülkelerin kara, deniz, hava bütün yapılarını kapsayan çalışmalar bize denizin denizciye düşen tarafında ciddi tehdit olduğunu görmemiz gerekiyor. Çünkü hem IMO hem de ondan daha agresif, daha katı bir tutum sergileyen Avrupa Birliği bu konuda sert kararlar alıyorlar. Neredeyse birbirleriyle yarışacaklar. Bu kurallardan biri 2030 yılına kadar taşımacılıkta sıfır emisyonlu makineli gemiler. Nasıl olacağının artık bir plan halinde sunulması gerekiyor. 2021 yılının yarısı bitti. Yani 8 buçuk sene kaldı. Şu an itibariyle sıfır emisyonlu bir makine yok. Karada da yoktur diye diye düşünüyorum” dedi.

 

Denizcilikte sıfır emisyonlu bir makine olmadığı gibi otomotiv sanayi gibi çok fazla üretici de yok diyen Kıran, “Makine üreten fabrika sayısı 3-5’tir yani. Bunların çalıştıklarını biliyoruz ama hangi aşamada oldukları konusunda henüz net bir bilgimiz yok. Denizcilik olarak 2030’a kadar şunu yapacağız, 2040’a kadar emisyon şöyle düşüreceğiz desek bile bunu nasıl yapacağımız konusu şu anda muallakta. Bunlar hep önümüzdeki potansiyel tehlikeler işte. Önümüzdeki tehditlerden biri de sahip olduğumuz filodur. Yaklaşık 1500 gemilik Türk sahipli filonun büyük bir kısmının, belki de yarısının 2030’a kadar ıskartaya çıkma riski var. Bunlar önümüzde büyük tehditler. Bunların yenilenmesi devletle birlikte bir plan ve program dahilinde olacak şeyler. Aksi takdirde herkesin boyunu aşan konular olacaktır” ifadesinde bulundu.

ÖZEL HABER – 7DENİZ

Editör: Haber Merkezi