Türkiye Denizcilik Federasyonu (TÜRDEF) ile İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları Derneği’nin (DEFAMED) tarafından ortaklaşa düzenlediği “Afrika’nın Doğu ve Batı Sahillerindeki Korsan Saldırıları ve Denizcilerin Yıpranması” gerçekleşti. TÜRDEF Başkan Yardımcısı Koray Karagöz moderatörlüğünde düzenlenen webinara ESKO Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Erhan Esinduy, MIKLAGARD S Gemi İşletme Enspektörü Kaptan Özlem Balca Akıncı ile ESENYEL & PARTNERS Hukuk Bürosu’ndan Avukat Selçuk Esenyel konuşmacı olarak katıldı.

 

23 Ocak’ta Gine Körfezi’nde Liberya bandırıları Mozart gemisine deniz haydutları tarafından yapılan saldırıyı hatırlatarak konuşmasına başlayan Moderatör Koray Karagöz, korsan saldırılarının çok ciddi bir sorun olmaya başladığını belirtti. BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı verilerine göre dünya ticaretinin yüzde 80’ni deniz taşımacılığı yoluyla yapıldığını ve BM Suç Ofisi’ne göre ise yanlızca Gine Körfezi’ndeki korsan saldırılarının 2020-21 yılında ekonomiye etkisi yaklaşık 818 milyon dolar seviyelerinde olduğuna işaret eden Karagöz, “2020 yılında 135 personel gemilerden kaçırıldı ve bunların yüzde 95’i de Gine Körfezi’nde gerçekleşti. Bu tüm zamanların da en yüksek seviyesi oldu” dedi. Saldırıların yüzde 80’ninin silahlı olarak gerçekleştiğini ve yüzde 25’inde de mürettebatın kaçırıldığını dile getiren Karagöz, kaçırılmada en uzak mesafenin 200 mil olduğunu aktardı.

 

 

Rehine sayısı pazarlık gücünü arttırıyor

 

Webinarın ilk konuşmacısı ESKO Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Erhan Esinduy, sunumunda artan korsan saldırıları, denizcilerin kaçırılmasından sonraki sürecin önemi ve gemide alınması gereken önlemler ile eğitim konularına değindi. Korsanların esas amaçlarının “rehine” almak olduğunu ve rehine sayısının pazarlık güçlerini arttırdığını dile getiren Esinduy, “Korsanların insanlara zarar verme gibi bir amaçları yok. Bugüne kadar da bilinçli olarak kimseyi de öldürmemişler. Mozart’ta yaşanan olayda bilinçli bir olay değildi. Dolayısıyla yaşanması gereken en fazla 4-5 haftalık bir süreç var. Zor bir süreç. Ama rehineleri tuttukları yerde aşırı kötü davranış söz konusu olmuyor. Çünkü para ancak rehineler sağlam iade edilirse alınır. Dolayısıyla insanlara bilinçli olarak zarar verme durumları söz konusu değil” dedi.

 

 

‘Citadel, denizcilik dünyasında çok hafife alınmış bir konu’

 

Korsanların gemiye çıkmasının ardından yapılması gerekenler ve denizcilerin güvenliğinin sağlanması konusuna işaret eden Esinduy, “Özellikle citadel konusu denizcilik dünyasında çok hafife alınmış bir konu. Bu personelin kendi çabasıyla 2-3 tane saç kapının belirli bir yere konulmasıyla olacak bir şey değil. Citadel çok profesyonelce düşünülmesi gereken, tecrübeyle edinilmiş bilgilere dayanarak ön araştırma sonucunda, yapılacağı yer çok iyi belirlenerek olmalı. Alınacak materyal kurşun geçirecek mi geçirmeyecek mi? Sonraki aşamada buradan gemi idare edilebilecek mi? Bunlar çok önemli. Yani citadele gireyim 5-6 saat vakit kazanayım değil. Citadelden makinenin de kontrol edilebilmesi, gerekli yemek-su ihtiyacının karşılanıyor olabilmesi lazım. Maalesef bu çoğunlukla ciddiye alınmadan yapılan bir işlem oldu. Tabiki citadelin başarılı olabilmesi için önemli olan yardımın geliyor olmasıdır. Yardım gelmediğinde citadeliniz ne kadar güçlüyse o kadar dayanabilir” diye konuştu.

 

 

Denizcilere uygulamalı olarak güvenlik eğitimi verilmeli

 

Korsan saldırılarının her geçen gün karadan uzaklaştığına dikkat çeken Esinduy, milyonlarca dolarlık bir pazarın oluştuğunu kaydederek, Gine Körfezi’ne de Aden Körfezi’nde olduğu gibi bazı ülkelerin destek göndermeyi gündemlerini aldığını belirterek, “Umarım çok sayıda ülke destekler. Çünkü Gine Körfezi’nde de mutlaka bir desteğe ihtiyaç var” dedi. Denizcilerin güvenliği için eğitim de hayati önem taşıdığını vurgulayan Esinduy, “Eğitim bu konuda çok önemli. Ama uzaktan online eğitimlerden bahsetmiyorum. Denize çıkan personele nasıl davranması gerektiğini, neyin doğru neyin yanlış olduğunu uygulamalı olarak konunun profesyoneli bir birim tarafından verilmesinden bahsediyorum. Tabi bu dünya denizlerinde olan tüm denizcilere verilmeli. Hatta bu normal eğitimin bir parçası olmalı” ifadelerini kullandı.

 

 

Artan saldırılar korsanların teknolojilerinin de geliştiğini gösteriyor

 

Esinduy’un ardından webinarın ikincisi konuşmacısı ESENYEL & PARTNERS Hukuk Bürosu’ndan Avukat Selçuk Esenyel söz alarak yaptığı sunumda uluslararası hukuktaki düzenlemelerden ve kendi tecrübelerine dayanarak Gine Körfezi’nin coğrafi koşulları ile yapılması gerekenler ile ilgili görüşlerini paylaştı. Gine Körfezi’nde başına buyruk bir topluluk tarafından saldırıların yapıldığını aktaran Esenyel, karaya bu kadar uzak düzenlenen korsan saldırılarının saldırganların teknolojilerinin geliştiğinin ve denizde ikmal yapabildiklerini gösterdiğini söyledi. Artan saldırıların bölgenin coğrafi özelliklerinin etkili olduğunu ifade eden Esenyel, “Bu bölge çok yoğun ağaçların olduğu bir bölge. Havadan kontrol sağlanamıyor. Nehirlerin darlığı sebebiyle sahil güvenlik botlarının ilerlemekte zorluk çektiği bir bölge kara tarafı da bataklık. Bu bölgede 10-11 kabile var. Bunların bir kısmı uyuşturucu, bir kısmı petrol ve bir kısmı da korsan faaliyeti yürütüyor. Neredeyse tamamı yasadışı faaliyet gösteriyor. Personel buraya getirildikten sonra çok farklı bir seçenek kalmıyor. Bunun sebebi operasyon imkansızlığı. Kabilelerin nehirlerin girişlerinde gözcüleri var. Birbirlerine haber veriliyor ve personelin transfer yapılıyor. Ve kaçırılanlara yetişemiyorsunuz” dedi.

 

 

Saldırı olmadan önlem almak gerek

 

Mevcut şartlar altında operasyon ile rehinelerin kurtarılmasının imkansız olduğuna vurgu yapan Esenyel, “Tabiki bu saldırıları olmadan önlemek lazım. Bu bölgeyi tamamen ortadan kaldırmak gibi uluslararası hukuka düşen bir yetki yok. Burası Nijerya toprağı. Nijerya’nın iç sorunu ve kendi çözmesi gerek. Öncelikle Gine Körfezi’ndeki ülkelerin bu konuda mutabakata varması lazım. Akabinde BM, NATO ve diğer ülkelerin bir araya gelerek bölgeyi güvenlik altına alması gerekiyor. Aden Körfezi’nde başarılı olduğunu düşünüyorum. Rakamlar sıfıra yakın olmaya başladı.

 

Kızıldeniz'deki aksaklıklar konteyner değer ve oranlarını yükseltiyor Kızıldeniz'deki aksaklıklar konteyner değer ve oranlarını yükseltiyor

Bir diğeri özellikle gemiler bazen kısa seyir yapmak, rotayı değiştirebiliyor. Bu bölge belli. Buna dikkat etmek gerekiyor. Bölgeyi güvenlikli bir şekilde mümkün oldukça açıkta ve maksimum süratle geçmek gerekiyor. Kısaltmak adına rotada sapma yapmak en tehlikeli şeylerden bir tanesi. Korsan saldırıları istatistiklerine baktığımızda başka rotalar belirleyebilecekken korsan bölgesine girdiğini sıkça görülüyor. Burada armatörlere iş düşüyor. Kaptanlardan ziyade armatörlerin talimatıyla rotalar kısaltılıyor. Buna ilişkin olarak kaptanlara yetki verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle olarak en önemlisi rotaların belirlenerek takip edilmesi” şeklinde konuştu.

 

 

Korsan tehlikesi yeteri kadar ciddiye alınmıyor

 

Webinarın son konuşmacısı MIKLAGARD S Gemi İşletme Enspektörü Kaptan Özlem Balca Akıncı ise, gemilerde citadelin ciddiye alınmaması konusundaki problemin daha derin olduğuna inandığını söyledi. Hem denizde hem de karadaki tecrübelerinin citadel değil korsan tehlikelerinin yeteri kadar ciddiye alınmaması olduğuna işaret eden Akıncı, “Ne gemi personeli ne de kara personeli hatta şirket bile bunu yeterince ciddiye almıyor. Herkes de şöyle bir hava var. Bana mı olacak. Bize mi gelecek gibi bir rahatlık söz konusu. Ve korsanlar gemiye çıkana kadar da bu tavır devam ediyor. En büyük sıkıntı bu. Citadelin ciddiye alınmaması da bunlardan bir tanesi. Geminin yeterli hazırlıkla gitmemesi, o kısa rotalardan gidilmeye çalışılırken tehlikeli bölgeye girilmesi aslında tamemen olayın yeteri kadar ciddiye alınmadığını gösteriyor. Tabiki her zaman olduğu gibi ticari çıkarlar ve maddi sebepler de var” diye değerlendirdi. Akıncı ardından 6 Mart 2018’de 2. Kaptan olarak çalıştığı geminin Nijerya’da uğradığı korsan saldırısında yaşadıklarını aktardı.

 

 

Armatör bu bölgeye giden gemileri koruma vermesi şart

 

Yapılan sunumların ardından söz alan tecrübeli denizci Kaptan Behzat Esinduy, söz alarak korsan saldırıları ve denizcilerin güvenliği ile ilgili görüşlerini paylaştı. Denizcinin silahlı korsanlarla karşı karşıya gelmek için değil deniz ticaretinde çalışmak için eğitildiğini altını çizen Esinduy, “Bizim görevimiz dünya ticaretini sağlamak. Covid-19’da herşey durdu ama deniz durmadı. Hala 400 bin denizci mahsur durumda. Denizcinin bu tarafına bakmak lazım. Özetle korsan saldırıda teslim olmaktan başka seçenek yok. Denizcilerin korunması için armatörün önlem alması gerek. Maliyeti ne olursa olsun bu armatörün görevi. Ki insan hayatı maliyet ile ölçülmez. Armatör geminin fizibilitesini ona göre yapacak. Korumasını ona göre sağlayacak. Bunu yapması şart. Ya da korsanlar saldırdığında teslim olup pazarlık sonucunda serbest kalacak. Denizcilerin hayatı önemli. Gine Körfezi’nde bundan başka çözüm görmüyorum” ifadelerini kullandı.

 

 

Uluslararası çözüm gerekiyor

 

Webinarın katılımcıların İMEAK DTO Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır ise konuşmasında armatörün, denizcilerin güvenliğini sağlamaktan sorumlu olduğunu aktardı. Koruma maliyetinin yük sahiplerinden alındığını ve batı Afrika’ya ticaretin daha pahalı hale geldiğini dile getiren Çakır, şöyle devam etti; “Bu uluslararası bir sorun. Çözümü de uluslararası olacak. Armatörün personelin emniyetinden kaçmaması lazım. Sefer maliyetine bunu koyup karşı taraftan yüksekten almıyorsa hata ordan başlıyor. Alınca da bu harcamayı da yapması lazım. Bu eskort veya gemiye güvenlikçi koyma olur. Burada ihmal veya tasarrufu konuşmak doğru değil. Aden Körfezi’nde olduğu gibi Uluslararası Armatörler Birliği, BİMCO vb kuruluşlar devreye girerek burada bu güvenliği sağlamalılar. Neticede bu maliyet de o bölge halkına fatura ediliyor. Oranın ithalatı-ihracatı pahalıya geliyor oradaki vatandaşa. Orada bu işten nemalanan deniz haydutları faturayı da kendi halkına çıkartıyor. İşini bilen armatörler bu maliyeti navlunlara yansıtıyor. Öncelikli tedbir armatörün personeli korumak için alacağı tedbirdir.”

 

 

Yıpranma payı sorununa global çözüm bulmak gerek

 

Denizcilerin yıpranma payına ilişin de denizcileri görüşlerini dile getirdi. Yıpranma payı denildiğinde Türk bayraklı gemilerde çalışan denizcilerden bahsedildiğini belirten Erhan Esinduy, “Ki bu başlı başına zaten bir problem. Çünkü bugün değişmeyen bir gerçek var ise dünya ticaretinin büyük çoğunluğu her ülkede yüzde 75 civarında yabancı bayraklarda yapılıyor. Yabancı bayrakta çalışan yıpranmıyor da Türk bayrağında çalışınca mı yıpranıyor. Eğer bir yıpranma payından bahsedecek isek en başta bunu çözmemiz lazım. Eğer bir Türk vatandaşı ehliyeti gemi adamı ise onun nerde çalıştığının önemi yok. Yıpranacaksa her yerde yıpranacak. O zaman buna bir formül getirilmesi lazım. yoksa Türk bayrağında çalışınca SGK’lı olunca, armatör şu kadar ekstra ödesin, yıpranma payından faydalansın, öyle bişey yok. Çünkü zaten Türk bayrağında çalışan çok az insan var. Bana göre yıpranma payı ile ilgili öncelikle global bir çözüm bulmak gerek. Bu sadece Türk bayrağının probleminin değil bu denizcinin gemi adamının problemi. Nerde çalıştığı ile alakalı bir şey değil” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

7DENİZ – ÖZEL 

Editör: Haber Merkezi