Galata, Yağ Kapanı No.25’teki Osman Azmi Karavelioğlu ve Şerikleri Şti.’yi çok iyi hatırlıyorum. Osman Azmi Karavelioğlu ve oğlu İlhan Karavelioğlu’nu daha Dünya Gazetesi’nde başladığım Deniz Ticareti sayfaları nedeniyle ziyaret etmiştim...

Image1-2İlhan Karavelioğlu: Fotoğraf: Osman Öndeş arşivi

Galata, Yağ Kapanı No.25’teki Osman Azmi Karavelioğlu ve Şerikleri Şti.’yi çok iyi hatırlıyorum. Osman Azmi Karavelioğlu ve oğlu İlhan Karavelioğlu’nu daha Dünya Gazetesi’nde başladığım Deniz Ticareti sayfaları nedeniyle ziyaret etmiştim. Perşembe Pazarı’na doğru solda dar bir sokağa sapardınız. Orada bir zamanların tanınmış esnaf lokantası da vardı. Sahibi Niğdeli Rum lokantacı Pandeli Çobanoğlu idi. 6-7 Eylül 1955 yağma ve yıkımlarında dükkânı talan etmişlerdir. Sonraki senelerde ayni yerde b ir esnaf lokantası açılmıştı. Bir kez öğle yemeğine gitmiştim. Son derece lezzetli yemekleri ve müşterilerinin semtteki dostlarıyla emsalsiz bir lokanta idi.

Karavelioğlu firması sahile dik dar iki katlı çok eski bir binada idi. Bina herhalde birkaç asırlık bir maziden geliyordu. İlhan Karavelioğlu ile babası Osman Azmi Bey Haliç’e bakan geniş pencereli bir kenardaki yine geniş bir masada karşılıklı oturmaktaydılar. Şirketin merkezi Büyükdere, Büyükdere Caddesi No.209’da imiş. Oradan da çoğu çektirmelere, kosterlere, otobüslere gaz, benzin, motorin ve yağ satışı yapılıyormuş. Galata’dan taşınacaklarını söylediklerini hatırlıyorum.Image2-3Galata, Yağkapanı İskelesi, artık yerinde yeller esmekte.

Galata’da o semte neden “Yağ İskelesi” demişler?

Yağ İskelesi geçmişte Yağkapanı denilen yerdeki vapur iskelesi idi. Haliç’te bir zamanlar sahillerdeki ticari özelliklerine uygun olarak Unkapanı, Yağkapanı, Balkapanı gibi semtler vardı. Eskiden ürünlerin gemiye yüklendiği veya indirildiği iskelelerde veya satıldığı yerlerde kabban adını taşıyan büyük teraziler bulunduğundan, bu tip yerlere Türkçede söylendiği şekliyle “Kapan” denirdi.

Unkapanı ve Balkapanı Eminönü’nde, Yağkapanı da Galata’da idi.

Seneler sonrasında Söğütlü Çeşme Kadıköy Evlendirme Dairesi’nin karşısına gelen ve Sadıkoğlu İş Merkezleri’nden önceki handa olan işyerinde İlhan Karavelioğlu’nün birkez daha ziyaret etmiştim. Telaşım ve tereddütlerim vardı; İlhan Karavelioğlu Bey ile birtürlü yaşam öyküsünü anlatması için güç saptayamamıştık. O gün bana “ Osman Bey ben hastayım” demişti! Yine de yaşam öyküsünü o gün anlattı. Bu satırlardan itibaren anlatılanlar İlhan Karavelioğlu’nun anlattığı aile öyküsüdür;

Image3-3Perşembe Pazarı- Yağkapanı sahili

İlhan Karavelioğlu’nun Anlattığı Karavelioğlu Ailesi

Babam Osman Azmi Karavelioğlu İnebolu’da 1902’de dünyaya gelmiştir ve evliliğini de İnebolu’da yapmıştır. O yıllarda karadan ulaşım imkanları hiç yok gibiydi. Bu nedenle yaşam denizlerle mümkün olabiliyordu ve tek ulaşım aracı Posta vapurlarıydı. Halk da mümkün olduğunca yelkenli teknelerle ihtiyaçlarını karşılamakta ve ticaret yapmaktaydılar. Dedem Hakkı Karavelioğlu da kaptandı ve çok mahir bir denizci olduğundan uğrak yaptığı Karadeniz iskelelerinde “Kaptan Hakkı” olarak itibarı olan bir insandı. İskenderiye’ye kadar yelkenle sefer yaptığı bilinir. O zamanın başarılı kaptanlarındı. O devirde tüm imkanlar yelkenli teknelerdi ve mavnalardı. İstanbul’a yerleştiklerinde Mavnacılar Derneği Başkanlığını yapmıştır.

Babam Osman Azmi Karavelioğlu ve ağabeyi Cemal Karavelioğlu ile 1914 - 15 yıllarında kürekle İstanbul’a geliyorlar. I. Dünya Harbi’nin zorluklarla dolu yıllarıdır. Böylece İstanbul’da Kasımpaşa’ya yerleşiyorlar. O yıllarda Kasımpaşa bir bahriye muhitidir. Haminnem Fatma Karavelioğlu ’dur. İstanbul’da dedemle bir ayrılık yaşanıyor. Dedemin ikinci evliliğinden Muhittin ve Yusuf Karaveli ismini verdikleri amcalarım olmuştur.

Daha uzun süre kaptanlık yapan Hakkı Karavelioğlu, ikinci eşinin vefatından sonra yeniden haminnem Fatma Karavelioğlu ile evleniyor. Dedem Hakkı Karavelioğlu, babam Osman Azmi Karavelioğlu’yla Perşembe Pazarı’nda ticaret yapmaya başlıyorlar. Yağkapanı diye bildiğimiz Arap Kayyum Sokak’ta bakkaliye üzerine ticaret yapıyorlar. O süreçte amcam Cemal Karavelioğlu rahatsızlanıyor. Ben o sıralarda üç dört yaşındaydım. Amcamın rahatsızlığı artıyor ve rahmetli oluyor. Biz beş kardeşiz; Ablam Sebahat (Karabekiroğlu), ve yaş sıralamasına göre ben - İlhan Karavelioğlu, İnş. Y. Müh. Orhan Karavelioğlu, Seyla (Tarhan) , İhsan Karavelioğlu’dur.

İş hayatıma en küçük kardeşim İhsan Karavelioğlu ile devam etmekteyim.

Perşembe Pazarı’nda başlayan ticaret yaşamı

Babam 1916’da akaryakıt işine başlıyor. O zamanki işyeri kiralıktır. Sonra gelir imkanı arttıkça Perşembe Pazarı’nda küçük yerleri satın alarak mülk sahibi haline geliyor. Bakkaliye ile başladığı ticaret hayatına gaz ticaretiyle devam ediyor. Romanya’dan gaz ithal ediyorlar. Zamanla bu ticaret sahasındaki pazar büyüyor ve imkanları arıyor. O kadar ki İnebolu’da “Gazcı Osman” lakabıyla anılır oluyor. Taşımalarda Mobil petrol şirketi mevcuttur. Babam bir atılım daha yapıyor ve akaryakıt ticaretine başlıyor. O yıllarda Türkiye’de akaryakıt taşımasında kullanılacak bunker amaçlı bir tanker veya akaryakıt yükleyecek bir tanker yok, fakat mevcutlar sadece yelkenli tekneler. Bu yelkenlilerde gaz fıçılara konularak taşınıyor.

Yelkenli teknelerle Köprü gözünden girmek de zaman zaman seyir bakımından ciddi zorluklara da neden olurdu. Daha sonra dizel motorlar gelmeye başlamıştır. Babam Osman Azmi Karavelioğlu akaryakıt ticaretinde Mobil’le, daha sonra Shell ve Türk Petrol’le çalışıyor ve Türkiye’de ilk bunker hizmeti veren bir firma haline geliyor.  Image4-2Türk Petrol’ün kuruluş yıllarında Bankalar Caddesi’nde olduğunu hatırlarım. Babam 30 tonluk “Hisseler” isimli bir tirhandil ile akaryakıt taşımacılığı yapıyor. Bu tirhandilde akaryakıt fıçılarla taşınmaktadır. Mazotu Mobil’in Servi Burnu’ndaki deposundan alıyor. Oradan fıçılarla yüklenen akaryakıt vakvak tulumbalarla veya emme basma tulumbalarla ve hortumlarla gemilere yakıt olarak veriyorlar.

40 tonluk “Sürat” motoru

Zamanla Çektirmelere motor konuluyor O yıllarda dizelli motorlar çok az sayıdadır. Karadeniz çektirmesi dediğimiz teknelerin sahipleri zamanla yelkenlilerine dizel motoru koydurmaya başlıyorlar.

İlk dizel motorlar Skoda marka olmuştur. Babam da Burla Biraderler’den dizel motoru alan bir armatördür. Scandia, lambalı motorlar giderek yayılıyor. Bu motorların ateşlenmesi için fitiller kullanılırdı. Babam da birçok yelkenli tekne sahibi dostlarına kefil olarak Burla Biraderler’den dizel motor almalarını sağlıyor.

Fıçılardan pompayla gemilere basılan akaryakıtın bir ileri safhasında babam, perçinli bir motora talip oluyor. Bu saç ve perçinli 40 tonluk bir teknedir. Aslında Rusya’dan alınmış ve Mobil, Haliç’teki Hale sebze ve meyve taşımacılığında kullanılmakta olan bu motoru tankere çevirmek için babama öneride bulunuyor. Babam bu tekneyi satın alıyorsa da, perçinli olması nedeniyle ambar kısmına tank yapılmıyor, fakat ayrı ayrı bir nevi tanklar yerleştiriyorlar. Bunun nedeni geminin perçinli olmasıdır. Yine akaryakıt vakvak veya emme basma tulumbalarla ve hortumla motorlara, gemilere basılıyor.

Biz daha sonra Büyükdere’de “Admiral” adını verdiğimiz tankeri inşa ettirdik. Hayri Baran da Reis tipi tankerler inşa ettirmekteydi. Müteakiben “İhsan Karaveli” ismini verdiğimiz 100 tonluk bir tanker daha inşa ettirdik.

Image5-3Çoruh Guleti

Türkiye’de ilk ihrakiye tankeri Sürat tankeri olmuştur. Ardından 15 tonluk “Karaveli” tanker filomuza katıldı. Bu tankeri müteakiben BP’ye kiraya verdik. Karaköy, Perşembe Pazarı’nda olan firmamızdan bu gemilerle bunker hizmeti vermeye devam ederken, o yıllarda Kalafatçılar kısmında, daha sonraları çok yakın dostlarımız olacak ve hemen büyük çoğunluğu tornacı olan zanaat sahipleriyle tanıştık. Mesela Göksu’lar bu dostlarımızdan olmaktadır. Yine kiracımız olan Ahmet Akgün Usta’yı hatırlıyorum.

Ziya Sönmez dayımdır. Annem Hacer Sönmez ’in kardeşi Ziya Sönmez’dir. Dayım Ziya Sönmez’in ahşap motorları vardı. Anne tarafımız olan Sönmez ailesi Karadeniz Ereğlisi’ndendir. Cerrahoğlu ailesiyle kardeş çocuklarıdır. Eşref Cerrahoğlu ile ben kardeş çocuğu oluruz. Benim anne tarafım Zeki Sönmez, Ziya Sönmez ve Hilmiye ve Hacer Sönmez olarak dört kardeştirler.

Sönmez ailesi, “Cerrahzâde” olarak anılırlardı. Soyadı kanunu çıktığında “Sönmez” soyadını almıştır.

Image6-3

7 Nisan 1967 - Büyükdere’de Karaveli tankerinin denize indirilme töreninde; Sağdan - Turgut Giray, Osman Karavelioğlu, (Dördüncü kişi) İlhan Karavelioğlu ve ablası Sebahat Karabekiroğlu ve eşi. Kaynak:İlhan Karavelioğlu aile arşivi.

Büyükdere’deki tersanelerde Gemi inşa ediliyor

Babam 1916’da başladığı akaryakıt işinde zamanla Mobil, Shell ve Türk Petrol’ün İstanbul’da en büyük bunker satıcısı haline geldi. Rıfkı Bey’in Büyükdere’deki Çeliktrans Tersanesi’nde inşa ettirdiğimiz tankerlerle akaryakıt bunkerciliğinde ilerlemeye başladık. Büyükdere’de Fikret Gürün ve Ortakları tersanesi vardı. Bu tersanenin asıl sahipleri Anastas ve Yanaki isimli İstanbul’lu iki Rum ustaydılar. İkisi de gemi onarımında ve inşaatında çok tanınmış ve işlerinin gerçek ustası olan kişiydiler. Fakat isimlerinin duyulmasından çekindiklerinden tersanelerine böyle bir isim vermişlerdi. Fikret Bey, bahriyeden ayrılmış bir emekli bahriye subayı idi. Daha sonra o tersaneyi Kemal Telli satın aldı. Yanında da Rıfkı Bey’in Çeliktrans Tersanesi vardı.

Image7-3Biz “Admiral” tankerini Çeliktrans’ta inşa ettirdik. O zaman Mobil Serviburnu’ndaki depolarına ilave olarak Ambarlı’da depolar kurmaya başladı ve Ambarlı’dan ikmal yapacak şekilde daha yüksek tonajda tankerler çalıştırılacağını ilan edince, biz 100 tonluk Admiral tankerini inşa ettirdik.

Dayım Ziya Sönmez teknesine ilk defa dizel motor koyan armatörlerdendir. Hatta bir seferinde onun böyle bir motoruyla İtalya’ya kadar seyahat ettim. Oradan da boru yükleyip Kartal’a getirmiştik. Bu anlattığım 1956 yılına rastlar.

Ben Kabataş Lisesi’nden mezun olduktan sonra İktisat Fakültesi’nde okudum ve oradan 1960 yılında mezun oldum. Hem talebeliğim zamanında ve hem de 1962’de yedek subaylığın ardından babamla ticaret hayatına katıldım. O arada Büyükdere’de de şube açtık.

Image8-2

Karaköy’deki asıl yerimizin dışında Büyükdere’de önemli bir bunker adresiydi. Zira Boğazdan giren veya Karadeniz’e açılacak olan gemiler Büyükdere’de demirlerdi. Özellikle Karadeniz’e çıkacak olan motorlar ve gemiler havanın dinmesi için Büyükdere’de mola verirlerdi. O yıllarda Salim Düzgit Bey orada acenteydi. Çok çalışkan bir kişiydi. Ankara’da Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Gemi Koordinasyon Kurulu vardı. Başında da Sabri Bey isminde çok işinin ehli bir bey bulunuyordu.

1965 yılında Türkiye’de sac gemi inşa etmek amacıyla çalışırken, ilkkez sac gemi inşa imkanı doğdu. Bize de Ankara’daki toplantıya katılmamız söylendi. Bureau Veritas’ın Türkiye’deki temsilcisi Turgut Giray, bir koster filosu tesisi için hem teşvikçi olmuştur ve hem de Amerikadan getirdiği projelerle bizlere ciddi kolaylıklar sağlamıştır. Bize de 600 dwt’luk bir koster projesi hazırladı ve böylece Ankara’ya gittik. Projemiz listeye eklenmişti. Sonunda tahsislerin tamam olduğu ilan edildi. Hatırladığım kadarıyla biri Ziya Kalkavan’ın beklediği projeydi. Ziya Sönmez ’e iki gemi kredisi kararı çıkmıştı. Bizim projemiz de kabul edilmişti. Oradan dosyalarımızı koltuğumuzun altına alarak gemi inşa ettirmek üzere İstanbul’a döndük.

Herkes o dönemde Haliç’te Recep Usta, Feyyaz Usta gibi gemi inşaatında tanınmış ustalara koştular. Ben Haliç’te bize sıra gelmeyeceğini görerek Büyükdere’de Anastas ve Yanaki ’nin tersanesine müracaat ettim. 1965’te inşaata başladık. O yıllarda inşa eden de yaptıran da acemiydi. Biz de gemi çatıldıkça bir şey öğrenmekteydik. Turgut Giray bizi yönlendiriyordu.

Haliç’te gemi sökümcüsü İlhami Söker ’in tersanesindeki hurdalardan çıkan sacları, lumbuzları ve ne lâzımsa oradan sağlamaya çalışırdık. Bozkurt tankerini ancak 1968’de denize indirilebildik.

Image9-1M/T Göksu

Göksu Tankeri ile atılım yapılıyor

4.471 gt. olan Göksu tankeri 1971 Kochi Japonya inşa bir petrol tankeriydi. İlk adı “ Yudai Maru” idi. Eldeğiştirmiş ve “Supreme Trader”, “Caprina”, “Dona Selina” adlarında seferler yapmıştır. Göksu tankerinin satışından sonraki adı “Star X” dir ve nebati yağ tankerine tadil edilmiştir. Hindistan’da sökülmüştür.

1969’da Göksu tankerini Singapur’da satın aldık. Bu gemi bizim açımızdan büyük bir atılım ve değişim oldu. Göksu tankeri ile 18 sene Ataş’ın ikmalini yaptık. Botaş Dörtyol’dan Ataş rafinerisinin gerek Batman’dan gelen ve gerekse Irak’tan gelen ham petrolün Ataş’a taşımasını üstlendik.

Image10-1(Sağdan) Osman Azmi Karavelioğlu, İlhan Karavelioğlu.

Kaynak: İlhan Karavelioğlu arşivi.

Büyükdere’de önemli bir bunker adresiydi. Zira Boğazdan giren veya Karadeniz’e açılacak olan gemiler Büyükdere’de demirlerdi. Özellikle Karadeniz’e çıkacak olan motorlar ve gemiler havanın dinmesi için Büyükdere’de mola verirlerdi. O yıllarda Salim Düzgit Bey orada acenteydi. Çok çalışkan bir kişiydi. Ankara’da Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Gemi Koordinasyon Kurulu vardı. Başında da Sabri Bey isminde çok işinin ehli bir bey bulunuyordu.

1965 yılında Türkiye’de sac gemi inşa etmek amacıyla çalışırken, ilkkez sac gemi inşa imkanı doğdu. Bize de Ankara’daki toplantıya katılmamız söylendi. Bureau Veritas’ın Türkiye’deki temsilcisi Turgut Giray, bir koster filosu tesisi için hem teşvikçi olmuştur ve hem de Amerika’dan getirdiği projelerle bizlere ciddi kolaylıklar sağlamıştır. Bize de 600 dwt’luk bir koster projesi hazırladı ve böylece Ankara’ya gittik. Projemiz listeye eklenmişti. Sonunda tahsislerin tamam olduğu ilan edildi. Hatırladığım kadarıyla biri Ziya Kalkavan’ın beklediği projeydi. Ziya Sönmez’e iki gemi kredisi kararı çıkmıştı.

Bizim projemiz de kabul edilmişti. Oradan dosyalarımızı koltuğumuzun altına alarak gemi inşa ettirmek üzere İstanbul’a döndük. Herkes o dönemde Haliç’te Recep Usta, Feyyaz Usta gibi gemi inşaatında tanınmış ustalara koştular. Ben Haliç’te bize sıra gelmeyeceğini görerek Büyükdere’de Anastas ve Yanaki’nin tersanesine müracaat ettim. 1965’de inşaata başladık. O yıllarda inşa eden de yaptıran da acemiydi. Biz de gemi çatıldıkça bir şey öğrenmekteydik. Turgut Giray bizi yönlendiriyordu.

Haliç’te gemi sökümcüsü İlhami Söker’in tersanesindeki hurdalardan çıkan sacları, lumbuzları ve nelâzımsa oradan sağlamaya çalışırdık. Bozkurt tankerini ancak 1968’de denize indirilebildik.

1969’da Göksu tankerini Singapur’da satın aldık. Bu gemi bizim açımızdan büyük bir atılım ve değişim oldu. Göksu tankeri ile 18 sene Ataş’ın ikmalini yaptık. Botaş Dörtyol’dan Ataş rafinerisinin gerek Batman’dan gelen ve gerekse Irak’tan gelen ham petrolün Ataş’a taşımasını üstlendik.

Image11

1982’de M/T Göksu Tankeri için İsmail Göksu ile Singapur’da

Singapur’dan 16.000 dwt’lik Göksu adını verdiğimiz tankeri satın aldık. Burada bir hususu belirtmek isterim; İsmail Göksu Bey benim öz amcamdır. Türk Deniz Kuvvetleri’nde güverte albay olarak mesleğinde saygıyla anılan görevler ifa etmiştir. Soyadı Kanunu çıktığında amcam bahriyeli olduğu için, ağabeyi olan babamın müsaadesini isteyerek, “Gök” ve “ Su” olarak tanımladığı “Deniz” tutkusu için “Göksu” soyadını almak istediği söylüyor. Babam da müsaade ediyor. Denize tutkun bir insandı.

Image121982’de gemiyi amcamla teslim aldığımızda, amcamın müsaadesiyle soyadını verdik. Böylece Göksu tankeri yurtdışında muhtelif seferlerden sonra Türkiye’ye geldiğinde Shell’e kiraladık ve 18 sene Ataş’ın ham petrol ithalini bu tankerimizle yaptık. Daha sonra 1992 yılında “Osman Azmi” adını verdiğimiz 116.000 dwt’lik bir tankeri satın aldık.

M/T Osman Azmi

Osman Azmi tankeri - 59,249 grt. ve 118,158 dwt olan 1972 Japonya Hitachi Shipbuilding Mukaishima - Onomichi inşa “Osman Azmi” ham petrol tankeri, Nepco Gallant adıyla inşa edildikten sonra , aynı yıl şubat ayında eldeğiştererek 1979 yılına kadar “Gallant” adıyla seferler yaptı. 1985 yılına kadar ise eldeğiştirerek; “Elektra” ve 1988’e kadar “Ellen” ve nihayet 1989’da “Hellespont Armour” adını aldı. 1989’da Karavelioğlu Denizcilik grubuna satılarak “Osman Azmi” adı verilen ham petrol tankeri Şubat 1991’de bir başka armatörlük şirketine satıldı ve “Apollo - 2” adı verildi.

1985’te babam vefat etmişti. Bu nedenle yeni gemimize babamın adını verdim. Bu tankeri Singapur’da beğendik, fakat ABD Galveston’da teslim aldık ve Türk bayrağını orada gemiye çektik. Bu tankerimizle 1994’e kadar üçüncü ülkeler arasında ve Ditaş bağlantılı pek çok seferler yaptık. Günü geldiğinde filomuzu yenilemek amacıyla bu tankerimizi sattık. Ardından 2 adet 7.500 dwt’lik ve bir adet 6.500 dwt’lik gemileri kabuk olarak satın aldık . Bu gemilerin donatımını Anadolu ve Pendik tersanelerinde yaparak yurtdışına sattık.

İlhan Karavelioğlu’nun Türk Armatörleri Sendikası Başkanı olduğu yıllar

İlhan Karavelioğlu şöyle anlatmıştır; Armatörlüğe devam ederken 20 yıl süreyle Türk Armatörleri Sendikası Başkanlığını yaptım. Birçok vakfın kurucusu oldum, mütevelli heyetinde yer aldım. Bunlardan Milli Kültür Vakfı, İş Dünyası Vakfı, Darüşşefaka Vakfı, Tüdev, Turmepa, Kabataş Erkek Lisesi Vakfı, Mikro Cerrahi Vakfı’nın ve daha sayabileceğim birçok vakfın kurucuları arasında yer aldım ve halen de Mütevelli Heyeti üyesi olarak görev yapmaktayım. Eşim Necla Hanım’la vakıflarda yer almaya ve topluma yardıma büyük önem vermişizdir. Babam sosyal faaliyetlerde ve cemiyetleşmede önemli hizmetler ifa etmiştir. Nitekim SS. Motorlu Gemi Armatörleri Kooperatifi’nin kurucuları arasında olmuştur ve Türk Armatörleri Birliği’nin yönetim kurulu üyeliklerinde yer almıştır.

Ben, armatörlük faaliyetlerimizin yanında yirmi yıl süreyle Türk Armatörleri İşveren Sendikası Başkanı olarak görev yaptım.

İnebolu Tersanesi

Özellikle ailemizin memleketi olması hasebiyle, Karadeniz’de bölgesel olarak da bir onarım tersanesine olan ihtiyacı görerek İnebolu’da kurduğumuz İnebolu Tersanecilik San. ve Tic. AŞ İnebolu Tersanesi’nde onarım ağırlıklı, fakat gemi inşa imkanlarımızı da hazır tutarak hizmet vermekteyiz. Sahibi olduğumuz 60.000 metrekare gibi sahil alanında 4,500 ton kaldırma kapasiteli yüzer havuzumuzda 130 metre boy ve 18.50 metre genişlikteki gemilere kadar havuzlama yapılabilmektedir. Yeni gemi inşa donanımlarımızla da 15.000 dwt.’ye kadar her tip gemi inşaatı yapabilmekteyiz.

Image13Türk Deniz Kuvvetleri adına İngiltere’nin verdiği 4 Paşa sınıfı teslim almak üzere giden kafilenin komodoru Kur. Alb. Zahit Kırağlı, South Shields Belediyesi anı defterine ziyaret nedeniyle teşekkürlerini yazarken.

Solda kafilenin uzman subaylarından Gv. Yb. İsmail Göksu ve sağda Kur.Alb. Zahit Kırağlı emir subayı Gv.Ütgm. Osman Öndeş.

İsmail Göksu

İnebolu’lu Karavelioğlu ailesinden olan İsmail Göksu, Osman Azmi Karavelioğlu’nun kardeşidir. Soyadı Kanunu ilan edildiğinde deniz tutkunu olması nedeniyle ailenin müsaadesini alarak soyadını  “ Gök” ve “Su” kelimelerinin birleşimi olan  “Göksu” olarak yazdırmıştır. 1912’de İnebolu’da dünyaya geldi. Deniz Harp Okulu’ndan 1937 yılında güverte subayı asteğmen rütbesiyle mezun olan İsmail Göksu, muhtelif gemilerde aldığı görevler sırasında topçuluk teknikleri ve sistemleri üzerine yurtiçinde ve yurtdışında katıldığı kurslardan sonra Türk Deniz Kuvvetleri’nde topçuluk uzmanı olarak tanındı. 1957’de İngiltere’den alınacak dört adet Paşa sınıfı muhribin uzman kadrosunda yeraldı. Güverte Kıdemli Albay rütbesiyle emekli olduktan sonra yeğeni İlhan Karavelioğlu ile Karavelioğlu Denizcilik grubuna katıldı ve Göksu ile Osman Azmi ham petrol tankerinin alınmasında çalıştı.

Hüzünlü yıllar

Tarih- 3 Ağustos 2012 idi; 1971-1974 Yılları arasında Yüksek Denizcilik Okulu Müdürlüğü görevinde bulunan, Emekli Kıdemli Deniz Albay, Kapt. İsmail Hakkı Göksu  3 Ağustos 2012  tarihinde vefat etti. Vefat ettiğinde 100 yaşına basmaya 1.5 ay kalmıştı. Cenazesi 04 Ağustos Cumartesi günü ikindi namazını müteakiben Selimiye camiinden kaldırılarak Kuzguncuk Nakkaştepe mezarlığına defnedildi.

Tarih-10 Temmuz 2017 idi; İhsan Karavelioğlu'nun oğlu Osman Karavelioğlu Hakk'ın rahmetine kavuştu. Merhum Osman Karavelioğlu’nun naaşı 11 Temmuz 2017 günü ikindi namazına müteakiben Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak cenaze namazı sonrası Aile mezarlığından sonsuzluğa uğurlandı.

Image14Tarih- 27 Mart 2020 idi;  Merhum Osman Azmi Karavelioğlu ve Merhume Hacer Karavelioğlu’nun oğlu, İlhan Karavelioğlu  ve İhsan Karavelioğlu'nun kardeşi Orhan Karavelioğlu, koronavirüs nedeniyle vefat etti. Türkiye’nin en büyük kapı firmalarından Okarsan’ın kurucusu olan, İnşaat Yüksek Mühendisi Orhan Karavelioğlu, Dudullu’daki fabrikasını kiraya vermiş ve emekliye ayrılmıştı.

1954 mezunu ağabeyi İlhan Karavelioğlu gibi 1959 Kabataş Lisesi mezunu idi. Okul arkadaşları adına Kabataş Erkek Liseliler Derneği Başkanı imzasıyla bir veda mesajı yayınlandı.

Tarih-7 Nisan 2020; İlhan Karavelioğlu’nun eşi Necla Erdoğan Karavelioğlu (85) vefat etti. Bir  yıldan beri tedavi gören Necla Karavelioğlu  8 Nisan 2020 günü  öğle namazını müteakip  Topkapı Çamlık Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandı.

Image15Tarih- 14 Şubat 2021 idi ve bir hüzünlü haber daha yayıldı;

Bozkurt/İliş) eşrafından Merhum Osman Azmi Karavelioğlu ve Merhume Hacer Karavelioğlu’nun oğlu, Merhume Sabahat Sarıbekiroğlu’nun kardeşi,  Merhum Osman Sarıbekiroğlu, Merhum Ejder Tarhan, Merhume Nedret Karavelioğlu, Ayşe Karavelioğlu ve Meral Karavelioğlu’nun eniştesi, Gül-Hakan Sözmen, Merve, Onur Uça ve Merhum Osman Karavelioğlu’nun amcası, Meltem- Muzaffer Kayhan, Melih- Aysun Tarhan’ın dayısı, Gonca Rahmanova’nın manevi babası, Merhume Necla Erdoğan Karavelioğlu’nun çok sevgili eşi, İnebolu Tersanecilik  San. Ve Tic. AŞ.  Yönetim Kurulu Başkanı, armatör, denizcilik camiamızın duayeni İlhan Karavelioğlu 18 Şubat 2021 Perşembe günü Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu. Merhumun cenazesi 109 Şubat Cuma günü Altunizade Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde kılınan öğle namazını müteakip Eyüp Sultan Mezarlığı’ndaki aile kabristanından sonsuzluğa uğurlandı.

Image16Benzersiz güzellikleriyle İnebolu o eski insanlarını asla unutmuyor

Karavelioğlu ailesinin evleri gibi, üç katlı bahçeli yapılardan oluşan İnebolu Evleri, genellikle bordo-beyaz renkte, bahçelerinde erik, fındık, dut, elma, ceviz gibi meyve ağaçları, su kuyusu ve çardak barındıran şirin mi şirin evlerden meydana geliyor.

Evlerdeki bordo renk, Aşı Köyü’ nden çıkarılan toprakla yapılan Aşı boyasından elde edilmiş ve bu boya, ahşap evleri 20 yıl boyunca rahatlıkla koruyabiliyormuş. Genelde dört tarafa eğimli olan çatılar, denizden çıkarılan ve Marla (Arduaz) Taşı olarak isimlendirilen geniş ve ince taşlarla örülü.

Image17Çatılarda taş kullanılmasının nedeni de oldukça sert olan Karadeniz poyraz rüzgarlarına karşı çatıların dayanıklı olmalarını sağlamak. Marla taşı ise, sahip olduğu ince ve düz yapısı ile ısı yalıtımı sağlamasından dolayı tercih edilmiş. İnebolu Evleri’nin bodrum katları da soğuktan korunmak ve rutubeti önlemek için taştan yapılmış.

İnebolu’nun merkezinde bu bodrum katları iş yeri ya da kiler olarak kullanılırken, kırsal kesimlerde ahır olarak kullanılıyor. Tüm kat yüksek tavanlı, bol pencereli ve bağımsız bir daire şeklinde ana salona açılır biçimde tasarlanmış olan İnebolu Evleri’nin kat girişleri, ana kapı girişinden ya da dışarıdan merdiven ile ayrılıyor. Evlerin bazılarında ise iki odadan meydana gelen çatı katı yer alıyor. Halen daha çok sayıda evin restorasyon çalışmaları sürüyor. İnebolu Evleri, Kültür Bakanlığı, Kastamonu Valiliği ve Ankara Mimarlar Odası tarafından, İnebolu Evlerini Yaşatma Projesi (NEYAP) kapsamında koruma altına alınmış durumda.

Image18Karavelioğlu ailesi Bozkurt- İlişi ilçesinden gelen köklü ve saygın bir aile.

Kurtuluş Savaşı'nda düşman işgali görmemesine rağmen cephe gerisindeki hizmetleriyle İnebolu'ya İstiklal Madalyalı tek ilçe unvanını kazandıran İnebolulu kayıkçılar, tarihe adlarını altın harflerle yazdırdı. İnebolu açıklarına gemilerle gelen silah ve cephaneler kayıkçılar tarafından sahile çıkartıldıktan sonra İstiklal Yolu üzerinden cepheye gönderildi. İnebolulu kayıkçılara TBMM tarafından 11 Şubat 1924 tarihinde İstiklal Madalyası'nın törenle verildi.

Image19İhsan Karavelioğlu anlatıyor

Karavelioğlu ailesinden İhsan Karavelioğlu İstanbul 1951 yılının Eylül ayında Suadiye’de doğdu. İlkokulu Suadiye İlkokulu’nda (yeni adı Turhan Mediha Tansel İlkokulu) tamamladı -. Ortaokul ve liseyi Işık Lisesi’nde okudu. 1969 yılında eğitim amacıyla İngiltere’ye gitti ve 1975’te İngiltere’de okuduğum işletme bölümünden mezun olup yurda döndü. 1975’ten sonra Amerika’ya master yapmaya gitmek üzere hazırlanmıştı, ancak o dönem babasının rahatsızlanması üzerine Türkiye’de kaldı. O tarihten beri Karavelioğlu grubunda görev yapmakta.

1978 yılında Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu Meral Karavelioğlu ile evlendi. Image20

İnebolu Karavelioğlu Tersanesi

Image21

İnebolu Karavelioğlu Tersanecilik Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Karavelioğlu şöyle anlatıyor; “Aile olarak Bozkurtluyuz. Bölgede yardımseverliğiyle tanınan babamın da isteğiyle orada bir meslek yüksekokulu kurmak için girişimlerde bulunduk.

Nihayetinde kurduğumuz bu okulun kuruluş sürecinde, dönemin Belediye Başkanı ve Tersaneler Genel Müdürü’nün ısrarlarıyla bölgede tersane kurmaya karar verdik. Aslında biz bu işe yanımızda birkaç kişiyle grup olarak girmek istemiştik ancak o dönemde kimse böyle bir yatırıma yanaşmayınca yatırımı biz yaptık. Eylül 2008’de tersaneyi kısmen hizmete aldığımızda Karadeniz’deki gemilerden ciddi onarım bakım talepleri almaya başladık. İnebolu Tersanesi yeni yatırımlarıyla daha donanımlı hale gelmekte ve bölgede geniş ölçüde onarım bakım ihtiyacına cevap olmaktadır.”

Yazan: Osman Öndeş (Araştırma Makalesi)