İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Şubat Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nı meclis üyeleri ve meslek komite başkanlarının katılımıyla gerçekletirdi. Online olarak düzenlenen toplantıda konuşan İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran, dünyada ve ülkemizde büyük sıkıntılara yol açan Covid-19 ile mücadelenin tüm hızıyla devam ettiğini belirterek, yaklaşık 2 ay önce başlatılan kısıtlama önlemlerinden olumlu sonuçlar alınmaya başlamışken, İngiltere’de çıkan mutasyonlu virüsün son zamanlarda ülkemizde de artan vaka sayılarında etkili olabileceğini ve virüs ile mücadelede örnek olan Türkiye’de 2 milyonu aşan aşılamaya rağmen tedbirlerin maksimum düzeyde alınması gerektiğini vurguladı.

 

Yaşanan kaybın ancak 2 yılda telafisi öngörülüyor

 

Küresel ekonomide pandeminin seyrinin ana belirleyen olmaya devam ettiğini ve aşıların etkili olmasıyla yılın ikinci yarısında güçlü bir toparlanmanın gelmesinin beklendiğini dile getiren Kıran, “2020 yılında yüzde 4 civarında daralması beklenen küresel ekonominin 2021 yılında yüzde 4 civarında büyüyeceği tahmin ediliyor. Toparlanma beklenmekle birlikte bunun ağırlıklı olarak imalat sanayiden geleceği, hizmetler sektöründeki toparlanmanın daha uzun zaman alacağı da öngörülmekte. Dünya bankası ocak ayı raporuna göre, 2020 yılında yüzde 9,5 daraldığı tahmin edilen dünya ticaret hacminin 2021 ve 2022 yıllarında yüzde 5’er civarında büyüyerek yaşanan kaybı ancak 2 yılda telafi edebileceği öngörülüyor. Bu yüzden yaşanan sürece orta vadeli bakmamız gerekiyor” dedi.

 

‘Ülkemizin üretim ve lojistik merkezi olması beklentimiz güçleniyor’

 

Türkiye ekonomisi açısından enflasyon ile mücadelenin öncelikli bir noktaya geldiğinin görüldüğünü ve olumlu değerlendirildiğini belirten Kıran, “Merkez bankasının kasım ayı ile beraber sıkı para politikasına yönelmesi Türk lirasında bir istikrar sağlamış görünüyor. Yüksek enflasyon firmalarımızı faaliyet dışı gelire yöneltirken üretim ve yatırımları olumsuz etkiliyor. Merkez Bankasının son açıklamasında yüzde 5 enflasyon hedefini vurgulaması ve bu yüzden politika oluşturmasını bu yüzden oldukça önemli ve değerli buluyoruz. Bu süreç reformlarla desteklenirse ülkemize sürdürülebilir büyümesi sürdürmesi başarması çok daha mümkün olacaktır. Dolayısıyla enflasyon ile mücadele önümüzdeki günlerde ana gündem maddemiz olmaya devam edecektir. Para politikasında atılan adımların finansal piyasalarda istikrar sağlamasının reel ekonomiye ve beklentilere olumlu yansımalarını görmeye başladık. Önemli bir gösterge olan tüketici güven endekslerinde toparlanmalar izliyoruz. Geçtiğimiz pazartesi günü yayınlanın Ocak ayı İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana en yüksek artışı gerçekleştirdi ve 50,8 değerinden 54,4 seviyesine geldi. Gelecek döneme ilişkin siparişlerde önemli artışlar gözleniyor. İmalat sanayinin görece güçlü performansı ve bunun ihracattaki artış eğilimi ile desteklenmesi ticaret savaşları ve pandemiyle değişen dünyamızda ülkemizin üretim ve lojistik merkezi olması yönündeki beklentilerimizi güçlendiriyor. İmalat sanayindeki bu güçlü seyre rağmen pandeminin etkisiyle hizmet sektörlerinin ciddi sıkıntılar içinde olduğunu da maalesef izliyoruz. Bu süreci atlatana kadar zorda olan sektörlere maliye politikası desteğinin makro ekonomik dengelerimizi de korumak açısından çok önemli olacaktır” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Ülkemiz hak ettiği büyüme rakamlarına ulaşacağına inanıyoruz’

 

Salgının ekonomiye verdiği zararları azaltmak için fevkalade önemli destekleri içeren paketler açıkladığını hatırlatan Kıran, “Türkiye’yi ilerleyen yıllara güçlü bir şekilde taşıyacak yeni reform paketlerinin de hazırlıklarının tamamlanmak üzere olduğunu takip ediyoruz. Bu düzenlemelerin kısa bir süre içerisinde açıklanmasını bekliyoruz. Halen uygulanmakta olan aşı çalışmalarının müspet sonuçlarını vermesiyle yılın ikinci yarısından itibaren küresel ekonomide bir toparlanma beklemek yanlış olmayacaktır. Ülkemizin de bu dönemde hak ettiği büyüme rakamlarına ulaşacağına inancımız tamdır” diye konuştu.

 

IMO’nun yayınladığı önlemlere harfiyen uyulmalı

 

Ocak ayında Gine Körfezi’nde saldırıya uğrayan Mozart isimle gemiye ilişkin değerlendirmesinde Kıran, yaşamını yitiren 2. Mühendisi ailesine başsağlığı ve kaçırılan denizcilerin ailelerine ise geçmiş olsun dileklerini ifade ederek şunları söyledi; “Kaçırılan 15 Türk denizcimizin sağ salim kurtarılması için büyük çaba harcanıyor. Deniz haydutlarıyla ilk temas sağlandı. Müzakereler yürütülüyor. Denizcilerimizin bir an önce kurtulmasını dilerken benzer olayların bir kez daha yaşanmamasını umut ediyorum. Gine Körfezi 2020 yılında korsanların en çok gemi mürettebatı kaçırdığı bölge oldu. Bu bölgeye sefer yapacak olanlara Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) bu konuda yayınladığı önlemlere harfiyen uymalarını tavsiye ediyoruz.”

 

Dünya gemi filosunun yüzde 75’i yabancı bayraklı

 

Liberya bayraklı yabancı sahipli Mozart isimli gemiye düzenlenen saldırının yabancı bayraklı Türk gemi sahiplerini de gündeme getirdiğine işaret eden Kıran, şu açıklamalarda bulundu;

 

“Bu gün yaklaşık 2 milyar DWT’lik dünya gemi filosunun yüzde 75’i yabancı bayrak, kolay bayrak, elverişli bayrak ne derseniz deyin serbest bandıra ülkelerinin bayrakları altında çalıştırılmaktadır. Bunun maliyet avantajı gibi genel nedeni olabileceği gibi savaş zamanı düşmanı yanıltmak ya da kendi ülkesindeki kuralların bu bayraklar altında sağlanan imkanlara göre daha ağır olması gibi özel nedenleri de olabilir. Geçmişteki örnekleri çok eskilere kadar gitse de, yabancı bayrağın ilk tercihi bir ABD şirketi tarafından panama bayrağı çekilmesiyle olmuştur. Birinci dünya savaşında ABD’nin yabancı bayraklı gemilerle müttefiklere yardım etmesi ikinci dünya savaşı sonrası elindeki liberty tipi gemileri Yunanistan başta olmak üzere müttefiklerine vermesi onların da Liberya ve Panama bayrağını tercih etmeleri yabancı bayrak kullanımına hız vermiş ve 1950’den sonra elverişli bayrak kavramı hayatımıza girmiştir.

 

Türk denizciliğini taşıma kapasitesi dünya çapında 15. sırada

 

Deniz taşımacılığı, kabotaj taşımacılığını dikkate almazsak uluslararası bir iş olup tam rekabet piyasasının hakim olduğu bir iş koludur. Böyle bir ortamda dünyadaki rakiplerimizin yüzde 75’i elverişli bayrak diğer kısmı bizim Türk uluslararası gemi sicili benzeri ikinci sicil kapsamında gemi işletirken Türk armatörünün bu imkandan yararlanmamasının yarışın dışında kalma sonucunu doğuracağı izahtan varestedir. Bugün Türk denizciliğinin taşıma kapasitesi dünyanın en büyük filosunu kontrol eden ülkeler sıralamasında 1496 gemi ve 28.7 milyon DWT ile 15. sırada yer almaktadır.

 

Türk armatörlerin yabancı bayrağa geçmesi küresel oyuncu olmalarıyla başladı

 

Şu an Türk sahipli filonun yüzde 79’unun yabancı bayrak altında çalıştırılmasına karşın filo büyüklükleri sıralamasında ilk 5 sırada yer alan ülkelerden Yunanistan’ın 401 milyon DWT’lik filosunun yüzde 84’ü, Çin’in 300 milyon DWT’lik yüzde 68’i, Japonya’nın 257 milyon DWT’lik filsounun yüzde 86’sı, Almanya’nın 87 milyon DWT’lik filosunun yüzde 91’i, Güney Kore’nin 86 milyon DWT’lik filosunun yüzde 84’ü yabancı bayrak taşımaktadır. Buna rağmen Türk armatörü filo durumu ve sosyolojik yapısı nedeniyle önceleri elverişli bayrağı tercih etmemiş ve milli gemi sicili daha sonra ise Türk uluslar arası gemi sicilinde kalmıştır. Türk armatörlerin yabancı bayrağa geçmeleri son 20 yılda giderek artmış bu da sahip oldukları büyük gemilerle Karadeniz ve Akdeniz taşımacılığı dışında küresel oyuncu olmalarıyla başlamıştır. Oyunun kuralı belli olup giderek zorlaşmaktadır. Bu nedenle bu kurallara uygun olarak çalışmak bir fırsatçılıktan ziyade bir var olma meselesidir.

 

 

Dünya denizyolu taşımacılığından pay alma hedefi bir devlet politikası olmalıdır

 

Günümüzde artık önemli olan bayrağına bakılmaksızın ülke olarak ne büyüklükte bir filoya sahip olduğumuz ne kontrol ettiğimizdir. Tüm dünyada da bu böyle olmuştur. Bu gerçekten hareketle politikalar üretilmeli strateji belirlenmelidir. Dünya deniz yolu taşımacılığından daha fazla pay alabilmek ana hedef ve bir devlet politikası olmalıdır. Ne kadar büyük filoya sahip olunursa ve kontrol edilebilirse bu pastadan alınacak pay büyür. Bunun neticesinde bu sektörün diğer birimleri olan gemi inşa tamir-bakım, tedarik, acentelik hizmetleri ve benzeri iş kolları aynı seviyede büyür ülke ekonomisi için önemli döviz girdisi sağlar ve katma değer yaratır. Bugün denizcilik sektörü büyüklük olarak ülkemiz ekonomisine yaklaşık yüzde 2,5 civarında katkı sağlayan bir sektör haline gelmiştir. Bugün dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 83’ü denizyolu taşımacılığıyla yapılmaktadır. Korona salgını sürecinde bütün dünya denizcilik sektörünün ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu çok net bir şekilde gördü. Bu özelliği ile denizcilik dünyada stratejik bir sektör olarak kabul edilmektedir. Bu çetin yarışta yok olmanın ulusal ekonomi için yaratacağı tahribat çok yüksek olacak o vakit ülke olarak ödeyeceğimiz bedel bugün dile getirilen eleştirilerle mukayese edilemeyecek ölçüde büyük olacaktır.

 

Yabancı bayrak konusunda eleştiri yapılan hususlardan biri de vergi konusudur. Hiçbir gemi bir ülkenin siciline kayıt olmadan ve o ülkenin bayrağını çekmeden çalıştırılamaz. Yani her geminin bir milliyeti ve adeta nüfus kağıdı gibi bir IMO numarası bulunur. Bir ülkenin gemi siciline kayıt olan bir yabancı gemide o ülkenin kanunlarına tabi olur. Bu kanunlardan biri de diğerleri yanında o ülkenin ilgili mevzuatıdır. Elverişli bayrak ülkelerine kayıt olan gemilerin işletmecileri bu ülkelerin vergi mevzuatına göre vergi öderler. Bu sistemde vergi kazançtan veya kardan değil sahip olunan varlık yani gemi tonajı üzerinden götürü olarak ödenir. Fakat her tercih bir kazanç olduğu kadar aynı zamanda kayıptır. Bu suretle yabancı bayrağı seçen armatör kabotaj taşımalarına giremez. Devletin sağladığı teşviklerden bayrak ayrımcılığı ya da himayesinden istifade edemez. Diğer taraftan yabancı bayrak ülkesine ödenen vergi götürü vergi olduğundan zarar etse bile bu vergiyi ödemeye devam eder.

 

‘Tonaj harcı kütüğü oluşturulması çalışması yapıldı’

 

Deniz ticareti uluslararası bir iş kolu olması nedeni ile ulusal mevzuatın yanı sıra ülkemizin de taraf olduğu birçok uluslararası mevzuat ile de düzenlenmektedir. Bununla birlikte 2006 yılının Türkiye’nin daha önceden taraf olduğu ILO’nun 36 sözleşmesini ve 1 protokolünü revize eden yeni bir çatı sözleşmesi niteliğinde hazırlanan denizcilik çalışma sözleşmesi MLC 2006, 20 Ağustos 2012’de yürürlüğe girmiştir. Denizcilik çalışma sözleşmesinin ülkemizdeki resmi onay süresi henüz tamamlanmamıştır. 25 Mart 2017 tarihli Resmi Gazetede  onay kanunu yayınlanmış ve iç hukukumuzda deniz iş kanununun ilgili hükümlerinin bu çatı sözleşmeyle uyumlu hale getirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Hal böyleyken mevcut bu durumu daha iyileştirmek için odamızca yaklaşık 1 yıldır tonaj harcı kütüğü oluşturulması çalışması yapılmış ve ilgili makamlara iletilmiş olup konu yakinen takip edilmektedir.”

 

Pandeminin tüm engellerine rağmen DTO’nun faaliyetleri yoğun sürdü

 

Pandemi döneminin getirdiği zorluklara rağmen oda faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü kaydeden Kıran, “Ticaret Bakan Yardımcımız Rıza Tuna Turagay başkanlığında 11 Ocak’ta liman ücretleri genelgesi konusunda bir toplantı yaptık. Toplantıda gümrük idaresinin limanlarımızda alınan ardiye ücretleri ile ilgili ihracatta serbest zaman uygulaması olmasına rağmen ithalatta olmadığı, oysa ki Avrupa limanlarında bunun olduğu ülkemizde de ithalatta serbest zaman uygulamasına geçilmesi durumunda liman işletmecilerimizin bu durumdan nasıl etkileneceği ve bu sürenin kaç gün olması hususlarında sektör temsilcilerinin görüşlerini paylaştık.

 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdür Yardımcısı Burak Aykan başkanlığında DTO, Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği ve Mersin Deniz Ticaret Odası ve konteyner gemi acenteleri firma temsilcilerinin katılımıyla 13 Ocak’ta konteyner sorunları başlıklı çevrimiçi toplantı gerçekleştirdik. İhracatçı firmaların boş konteyner bulma konusunda yaşadıkları sorunların ele alındığı toplantıda boş konteyner bulunamaması sorununun Covid-19 salgını nedeniyle Dünya ticaretinde yer alan azalış ile ortaya çıkan global bir sorun olduğu bu sorunun Nisan-Mayıs ayı başı itibariyle dünya genelinde çözümlenmesinin beklendiği dile getirildi.

 

Ocak ayında KOBİ ile ticari nitelikli firmaların içinde bulunduğu finansman sorunlarının giderilmesine katkı sağlamak amacıyla TOBB öncülüğünde Halk Bank ile Paraf ticari kredi kartı ile güvenceli tedarik zinciri finansmanı anlaşması yapıldı. Bu kapsamda odamız ile banka arasında imzalanan protokol ile üyelerimiz nakit akışını kolaylaştıracak önemli avantajlara sahip oldular. Üyelerimize paraf kredi kartıyla aldıkları ürün için 1,5 yıla yayılan esnek vade imkanı sunulurken satıcı işletmelerde Halk Bank garantisi ile tahsilat sorunu yaşamayacaklar. Yine aynı kampanya kapsamında bu kez Ziraat Bankası ile Bank Kart Başak Tedarik Zinciri projesi hayata geçirildi. Odamız Ziraat Bankası ile 2 Şubat tarihli protokol yaparak projeye dahil oldu. Bu projeyle tedarikçilerin ve alıcıların banka üzerinde oluşturulan kapalı devre sistemine tanımlanarak tahsilat konusunda her iki tarafında riskinin en aza indirilmesi amaçlanmaktadır” diye konuştu.

 

‘Balıkçılarımız mağduriyetlerinin mücbir sebep kapsamına alınması başvurumuzu yaptık’

 

Geçtiğimiz ay balıkçıları da yakından ilgilendiren önemli kararların gündeme geldiğini vurgulayan Kıran, “Ülkemiz karasularında bulunan hamsi balığının büyük bir bölümünün avlanabilir asgari boy uzunluğunun altında olduğu gerekçesiyle Tarım ve Orman Bakanlığınca getirilen avlanma yasağı üçüncü kez uzatıldı. Bu kararla hamsinin İstanbul Boğazı ve Karadeniz’de avlanması 7 Şubat tarihine kadar yasaklandı. Avcılığa kapalı olan İstanbul’un doğusu ve Kocaeli, sınırları içinde kalan alanın ise 2 Şubat tarihinde ise tekrar avcılığa açıldığı bildirildi. Şüphesiz balıkçılığı meslek edinen ve nesilden nesile sürdüren balıkçılarımız rızıklarını kazanırken ülkemizin deniz stoklarının korunması noktasında hassasiyetle bilinci sahip olarak sorumlu bir şekilde hareket ediyorlar. Ancak alınan karar sonucu balıkçılarımızın avlanamadıkları bu dönemde herhangi bir kazanç elde edemeyecekleri ve giderlerini karşılamakta zorlanacakları kesindir. Odamız üyesi balıkçıların bu süreçte ortaya çıkacak mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla Bakanlığın almış olduğu avlanma yasağı kararının mücbir sebepler kapsamında değerlendirilmesi ve üyelerimizin kullanmış oldukları ziraat bankası kredi borçlarının ertelenmesi konusunda başvurumuzu yaptık” şeklinde konuştu.

 

Deniz yolcu taşımacılığı yapan üyelere destek talebi

 

Hatlı tarifeli deniz yolcu taşımacılığı yapanlarla ilgili de konuşan Kıran, “Hatlı tarifeli deniz yolcu taşımacılığı ile iştigal eden üyelerimiz pandemi nedeniyle yarı kapasitede bile yeterli oranda yolcu taşıyamadılar. Bu nedenle üyelerimizin ciddi gelir kaybına uğradığı bir gerçektir. Bu durum göz önüne alınarak ücretsiz seyahat kapsamında Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca gemi başına verilen aylık gelir desteğinin 2 bin TL’ye çıkartılması talebimizi de bakanlığımıza ilettik.”

 

‘Şubelerin entegrasyon çalışmaları tamamlandı’

 

Kıran, “Odamız merkez elektronik belge yönetim sisteminin geliştirilmesi kapsamında şubelerimizin entegrasyon çalışmaları tamamlandı. Merkezimiz tarafından kullanılmakta olan elektronik belge yönetim sistemi şubelerimizin de dahil olmasıyla evrak yönetimimiz tamamen elektronik olarak yürütülmeye başlandı. Bu sayede hem evrak arşivleme işlemleri dijital ortama aktarıldı hem de bu sistem ile çıktı alınması işlemi asgari seviyede olacağından önemli ölçüde kağıt tasarrufu sağlandı.”

 

Küresel Denizcilik Forumu tarafından başlatılan Neptün Deklarasyonu ile ilgili değerlendirmesinde Kıran, şunları söyledi; “Pandeminin başladığı geçen yıldan bu yana her fırsatta ve ortamda Covid-19 salgını sürecinde ekonomilerin ayakta kalması, toplumsal ihtiyaçların temini ve tedarik zincirinin sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda çok önemli görevler ifa eden denizcilik çalışanlarımıza, geçirdiğimiz kritik günlerin görünmez kahramanlarına teşekkür ederek takdir ve şükranlarımı ifade ettim. Covid-19 virüsünün mutasyonu ve artan vaka sayılarına bağlı olarak ülkelerin kısıtlamaları arttırmasıyla gemi adamlarının sıkıntıları bugün de devam ediyor.

 

İMEAK DTO, Neptün Deklarasyonu’nu imzaladı

 

Sorunlarını önüne geçilmesi için Global Maritime Forum tarafından başlatılan BİMCO, İngiltere Deniz Ticaret Odası gibi 450’nin üzerinde uluslararası denizcilik şirketi ve kurucusunun imzacısı olduğu gemi insanlarının refahı ve değişim hakkındaki Neptün Deklarasyonu yayınlandı. Deklarasyonda deniz çalışanlarının kilit çalışanlar olarak tanınması ve Covid-19 aşısında öncelikli meslek grubu olarak belirlenmesi, mevcut en iyi uygulamalar baz alınarak yüksek standartlarda sağlık protokollerinin oluşturulması ve uygulanması, deniz çalışanlarının değişimini kolaylaştırmak amacıyla gemi işletmecileri ve kiracıları arasındaki iş birliğinin arttırılması ve önemli denizcilik merkezleri arasında hava yolu bağlantılarının kurulması gibi 4 temel hedefin gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Odamız da deklarasyonu imzalayarak imzacı kuruluşlar arasında yerini almıştır.”

 

7DENİZ

Gemi geri dönüşümde hızlı tonaj akışı Gemi geri dönüşümde hızlı tonaj akışı

Editör: Haber Merkezi