İlk sorumuzu, deniz güvenliği alanında faaliyet gösteren Onursan’ın ABD’de şube açmasının nasıl gerçekleştiği yönünde sormak isteriz. Bu fikir nasıl ortaya çıktı ve gelişti?

 

Onursan’ın müşteri portföyümüzün çoğunluğunu yabancılar oluşturuyor. Elbette yerli müşterilerimizde var ama ağırlığımız yabancı firmalar. Bu firmalarımız da uluslararası alanda çalışıyorlar. Türk limanlarına uğradıkları gibi Avrupa, ABD’deki diğer limanlara da uğruyorlar. Özellikle tanker filosundaki gemiler. Houston, özellikle tanker trafiğinin çok yoğun olduğu bir bölge. Hem müşterilerimizin ağırlıklı kısmının bu alanda olması hem de bizim böyle bir isteğimizin olması Amerika’da bir şube açmaya kadar gitti. 2014 sonunda orada bir istasyon kurduk. Ben yaklaşık 2 sene sürekli oradaydım. İstasyonun kurulması, firmanın açılması, yetkililerin işe alınması, teknik eğitimle derken 2 sene geçti. Orada ekibimizi oluşturduk. Hala daha sürekli gidip geliyorum. İki taraflı mekik dokumaya devam ediyoruz. Hemen belirtmeliyim, orada bir istasyonumuzun olması, burada uzun yıllardan beri hizmet verdiğimiz firmaların, bizlere olumlu geri dönüşünü de beraberinde getirdi.

 

Neden Avrupa değil de Amerika?

Amerika benim üniversite sonrası yaklaşık 2 yılımı geçirdiğim bir ülke ve o zamanlardan beri gerçekten orada iş anlamında bir şeyler yapmak istiyordum. Kardeşim de benim gibi Amerika’da denizcilik üzerine master yaptı. Babamızın da bu konuda bize büyük desteği oldu. Avrupa’da da bulundum ama Amerika kadar uzun süre değil.

 

İlerleyen günlerde Avrupa’da bir şube açmayı düşünüyor musunuz?

Kısa dönemde yok ama uzun dönemde olabilir. Biz tabela firması olmak istemeyiz. Çünkü orada bir firma kurmak önemli bir yatırım. Zaman ayırmanız, doğru insanları bulmanız lazım. En önemlisi de emek vermeniz gerek. Özellikle bizim yaptığımız iş servis işi, tamamen personel ön planda yer alan bir iş. Bu sebeple altyapısının, yeterliliğinin, hizmetinin belirli bir noktanın üzerine çıkmış olması gerekli.

Amerika’da Türk armatörlerle çalışıyor musunuz?

Tabii ki oraya gemileri gelen Türk armatörlerle çalışmalarımız oluyor ama biz orayı açarken, “Biz Türk firmasıyız, orada da Türk firmalarıyla çalışalım” gibi bir düşüncemiz olmadı. Zaten oraya gelen büyük bir Türk gemi trafiği yok. Amerika’da bir servis ihtiyacı olduğunda tabi ki Türk firmalar da bizi tercih ediyor. Doğal olarak onlar da Türk firmasıyla çalışmak istiyor. Bizim halihazırda burada çalıştığımız iyi müşterilerimiz var. Biz, öncelikle onlara iyi hizmet verebilmek için bu işe girdik. Firmaların kurulma nedeninin temeli, müşteri ihtiyaçlarını karşılamak. Müşterinin daha kaliteli hizmet ihtiyacı olursa siz de ona karşılık daha kaliteli hizmet vermek durumunda kalıyorsunuz. Ama müşteriniz kaliteyi ön planda tutmayan bir durumdaysa o zaman firma da buna gereksinim duymuyor. Bu şu anlama geliyor; iyi müşterilerle çalışırsanız bu sizi her zaman kalite olarak yukarı çeker. Biz de ona bakıyoruz. Buraya gelen, çalıştığımız firmalar hep profesyonel, dünya filosu olan firmalar. Bunlarla çalışmak için zaten belli bir kaliteyi korumanız lazım. Bizi ileriye iten şey bu. Müşteri odaklı olup, müşterinin ihtiyaçlarına cevap verebileceksiniz.

 

Amerika’da Türklerin kurduğu bir oluşum var mı?

New York, New Jersey bölgesinde denizcilikle ilgili tanıdığımız Türk kişiler var. Dernek şeklinde bir oluşum yok ama belli sosyal gruplar oluyor. Zaman zaman bir araya gelinip aktiviteler yapılıyor. Sadece oradaki denizcilerin oluşturduğu bir oluşum yok.

 

Amerika’daki şirketinizin sistem ve işleyişinden biraz bahseder misiniz?

ABD’deki firmamız, tamamen Onursan’a ait değil. AMS (American Marine Safety), ABD’nin önde gelen gemi tedarik şirketlerinden olan Deckhouse ve Onursan çatısı altında kuruldu. Biz, bu işte 35 yıllık bir deneyimi olan, işi teknik olarak yerine getiren bir firmayız. Ama bizim Amerika’da bir deneyimimiz olmamıştı, biz sadece Türkiye’de bu işi yaptık. Deckhouse, Amerika’da halihazırda hizmet veren bir Amerikan firması. Orayı, oradaki pazarı, Amerika’da şirket işletmenin zorluklarını, kolaylıklarını biliyor. Dolayısıyla, AMS, her iki tarafın güçlü yönlerinin birleştirilmesiyle birlikte hayata geçti diyebiliriz. İşi çok güzel başlattık ve tamamladık. Açıkçası Deckhouse olmasaydı bu işi yapamazdık. Çünkü burası Amerika’nın kendine has özellikleri olan bir yer. Buradaki mantaliteyle çok fazla ileri gidemezsiniz. Biz, “Orada nasıl firma işleteceğiz” gibi bir soruyla baş başa kalmadık. Gerek Deckhouse, gerekse ortağımız Adnan Akpınar’ın orada olmasının bize çok büyük katkısı oldu. Biz, işin sadece teknik kısmına yoğunlaştık. İlk açıldığımızda 3 kişilik bir ekiptik. Zor günlerimiz olmadı değil ama inanırsanız başarırsınız. ABD’de işini iyi yapan biri mutlaka karşılığını alıyor.

 

Son dönemlerde teknolojik gelişmelerle hayatlarımıza giren insansız gemileri hayli fazla duyuyoruz. Bu gemilere yönelik çalışmalarınız bulunuyor mu? 

Denizcilikte teknolojik gelişmelerle her alanda, günden güne yeni ekipmanlar piyasaya sürülüyor. Bizim takip ettiğimiz ESR (Extended Service Raft) denilen yeni nesil can salları var. Bunlar klasik can salları gibi yıllık istasyon bakımı gerektirmiyor. 30 ayda bir bakım gerektiren özel dizayn can salları. Gemilerde artık bunlar kullanılıyor. Bu da bize yeniliklerin ekipman bazında da yürürlüğe girdiğini gösteriyor. Bizim de firma olarak bunlara adapte olmamız gerekiyor. Bence her ne kadar insansız gemi projeleri konuşuluyor olsa da insan faktörü her zaman olacaktır. Ama gemi personelinin azaltılması söz konusu. Bunun kısa vadede dünya deniz ticaretini çok etkileyeceğini düşünmüyorum. Çünkü ne limanlar buna müsait ne böyle bir kriz döneminde bu tip gemilerin inşası mümkün.  Deniz emniyeti zaten Titanik faciasından beri sürekli gündemde olan bir konu ve her zaman en büyük tehlikelerden biri.  Bence korsan saldırıları gibi konularla artık deniz güvenliği, emniyeti konusunda önem kazanmaya başladı ve böyle bir sektör zaten var. Ama ben şuna inanıyorum, 10 15 sene sonra sadece deniz güvenliği konusunda hizmet veren firmalar daha fazla olacaktır.

Amerika’daki pazarı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Amerika’da Türk gibi çalışıp, buradaki bazı kötü alışkanlıklarımızdan da vazgeçerek başarılı olabiliriz. Orada dinamik bir sektör var. Buradaki gibi orada da firmalar sürekli faaliyet halindeler. Farklı olarak söyleyebileceğim bir nokta şu; acentalar veya servis sağlayıcılar, bizdeki kadar müşteri odaklı değil. Bizim için müşteri talebini reddetmek çok büyük bir lüks. Biz, bir müşterinin talebi varsa o işi yapmak için gerçekten çaba gösteririz, limitleri zorlarız. Bir gemiye pazar günü yani tatil günü çıkılması gerekiyorsa bir şekilde fedakarlık yapıp çıkarız. Ama Amerikan firmaları bu konuda rahatlar. Onlar çok kolay bir şekilde bunu göz ardı edebiliyorlar. Amerika’da acentalık kısmında da bu böyle. Ben Türkiye’deki acentalığı biliyorum, sürekli temas halindeyiz. Hizmet sektöründe bence biz daha ilerideyiz. Orada böyle bir boşluk olduğunu gördük. Bu boşluğu da mümkün olduğunca kapamaya çalıştık. Böyle bir avantajın gerekli olduğunu düşünüyorum. Oranın ortamını bilmediğiniz için tabiri caizse 1-0 yenik başlıyorsunuz. Bu sebeple, o ülkede uzun süredir hizmet veren diğer firmalarla rekabet edebilmeniz için onlardan daha fazla şeyler yapmanız lazım.

 

Onursan’da el ele verip, aile şirketi olmanın avantajlarını çok iyi kullanıyorsunuz. Bunu neye borçlusunuz?

Bence kesinlikle annemizin bir eseri. Bizi yetiştirme tarzından dolayı. Ben ailemle, evde bu kadar vakit geçirmiyorum. Beraber olduğumuz zamanın büyük kısmı işte oluyor. Zorlukları tabii oluyor ama bu firma bizim bir parçamız. Ticari beklentilerimiz elbette var ama bizim için Onursan, ticari beklentiden ötede yer yer alıyor. Büyük bir değere sahip. Biz de değer verdiğimiz bu yapıya herhangi bir zarar gelmemesi için çalışıyoruz. Bunun bilinciyle hareket ediyoruz.

Amacımız primlerin milli sınırlarda kalması Amacımız primlerin milli sınırlarda kalması

 

Son olarak sormak isteriz, son zamanlardaki ana uğraşınız nedir?

Son zamanlarda 2 konu üzerinde ilerliyoruz. Bunlardan biri, 2006 yılından beri verdiğimiz filika matafora servis konusundaki hizmet. Bu servis hizmetini verirken işin tamir ve bakım kısmında direkt işin içinde yer almıyorduk. 2018 itibarıyla, filika tamir-bakım işlerinin içine de girdik. Zaten bu filikaların kontrol sertifikalandırılmasını biz yapıyorduk. Daha önceden tespiti yapıp, taşeron firmalar üzerinden hizmet veriyorduk. Ama şimdi kendi personelimizle, kontrolünü de kendimiz yaparak tamir, bakım hizmetlerini veriyoruz. Filikanın A’dan Z’ye her türlü bakım işlemini kendi personelimizle yapıyoruz. Şu an toplam 70 kişilik bir firma olduk. Sadece filika bölümünde çalışan yaklaşık 18 kişilik bir ekibimiz var. Türkiye’de 400’e yakın gemiye filika yıllık ve 5 yıllık servis veren bir firmayız. Özellikle Tuzla ve Yalova tersane bölgesindeki gemilere hizmet veriyoruz. Bu firmada başladığımdan beri yapmak istediğim en önemli şeylerden biri bu işin teknolojik ayağını her zaman ileriye doğru götürebilmekti. Bizim bu konuda kullandığımız bir program var. Yaklaşık 10 senedir bir yazılım firmasıyla çalışıyoruz. Bu firma hem denizcilik sektöründe var hem de kendi alanında teknik olarak çok iyi düzeyde. Onlarla birlikte MTF adlı yazdığımız bir program var. Bu programı geliştirmekle çok ilgileniyorum. Yaptığımız işin her ayağı bu program üzerinden yürüyor. Bunu sürekli geliştiriyoruz.  Teknisyenlerin kullandıkları klasik yöntemleri de topyekûn değiştirip tamamen dijital bir ortamda bu verilerin aktarımı, takibi yönünde çalışmalar yapıyoruz. Bizim gibi firmalarda teknisyenler gemide kontrol, survey yaparlar. Kağıt kalem alıp formu doldururlar. Sonra sertifikayı verip çıkarlar. Biz bunu kağıt kalem işlerini sonlandırıp hızlı, güvenilir, yedekleme sistemiyle beraber dijital ortamda yapmak istiyoruz. Bununla ilgili de başka bir çözüm ortağı firmayla çalışıyoruz. Sanıyorum 2019 yılı sonuna kadar bunları gerçekleştirmiş olacağız. Bakış açımız her zaman, diğer firmalardan farklı ne yapabiliriz, sorusu üzerine kuruluydu. Çok tecrübeli olmak, çok köklü bir geçmiş sahip olmak artık yeterli değil. Bu kavramlara takılıp kalmamalıyız.

 

7DENİZ DERGİSİ ÖZEL RÖPORTAJ

Editör: Haber Merkezi