Aileden denizci olan 1987 Rize doğumlu ID Shipping Agency Kurucu Genel Müdürü İlker Doğruyol, denizcilik sektörüne girmesinin bir tesadüf olamadığını, o yüzden de denizcilikle ilgili bir bölüm okuyarak sektörde yer almaktan mutlu olduğunu söyledi. Doğruyol, “Üniversite eğitimi ve ardından Kanada’da dil eğitimimi tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönüş yaptım. Hatta Kanada'da eğitim aldığım için döndüğümde arkadaşlarım beni niye döndüm diye yadırgamıştı. O zamanki düşüncelerim, Kanada’da basit bir işte çalışacağıma ülkeme dönüp katma değer yaratmaktı. Çünkü benim gibi potansiyeli olan insanların hepsinin yurt dışına gitmesi, ülkeyi hiçbir zaman daha ileri götürmeyecek hep yerinde saydıracaktır. O bilinçle 2012’de döndüm ve her genç gibi iş aramaya başladım. İş arama süreci çok sıkıntılı geçti. Pek çok büyük firma ile görüştüm. O dönem askerliğimi yapmadığım için işe alınmadım. En son sektördeki büyük firmalardan birinden iş görüşmesinden çıktım ve iki gün sonra kendi şirketimi kurup kendi yoluma devam etme kararı aldım. 2012’de de ID Shipping Agency kurdum” şeklinde konuştu. 

Bu yolculuğa bir gemiyle başladık

Ufuk Erinç IBIA’da söz sahibi olmaya talip oldu Ufuk Erinç IBIA’da söz sahibi olmaya talip oldu

Sektördeki pazar payı ve müşteri potansiyelinden de söz eden Doğruyol, “Şirketi kurduktan sonra ilk bir yıl çok zor geçti. Çünkü sadece bir tane geminin işini yapıyordum. O bir gemi’de sadece boğazdan geçiyordu. Şirketi kurmadan önceki düşüncem, Boğaz'dan 80 bine yakın gemi geçiyor. Ben de günde bir tane geçirsem yılda yaklaşık 360 gemi yapardı. Bu mantıkla yola çıktım. Aslında bu potansiyeli yakalayabilirim diye beklentim yoktu. Altyapım yoktu, böylece bir tane gemiyle bir yıl boyunca uğraştıktan sonra başarılı şekilde tamamladığımız işler duyulmaya başladı. Norveç'ten, Almanya'dan ve Kuzey Avrupa'dan çok fazla müşterimiz oldu. Daha 6-7 aylık firma iken Norveç'in çok büyük bir firmasının bir gemisine burada tersanelerde çok ciddi bir hizmet verdik. Tabii o tarihlerde daha butik çalışıyorduk. Her gelen müşteri çok memnun kalıyordu çünkü acentenin sahibi veya müdürü 24 saat gemideydi. Her istedikleri anında oluyordu. Bütün geri dönüşleri çok hızlı alıyorlardı. O zamanki yakaladığımız iletişim, armatörlerin çok hoşuna gitti. Bir gemiyle çıktığımız yolculuk şimdi yılda boğazlar hariç 200-250 tane tersane gemisine erişti” şeklinde konuştu.

Biz sadece gemi acenteliğine odaklandık

Tuzla merkezli ve Yalova’daki ofisleriyle ID Shipping Agency olarak sadece acenteliğe odaklandıklarını söyleyen Doğruyol, “Çok fırsatımız olmasına rağmen farklı sektörlere girmedik. Esasen acentelik diğer bütün meslekleri etrafında toplayan bir oluşum ama biz burada çalışan hiçbir ikmalciyi incitmek istemediğimiz için sadece çıktığımız bu yolda gidiyoruz. Mesela, bazen gemilerden farklı talepler geliyor. O talepleri ilgili firmalara yönlendiriyoruz. Sadece gemi acenteliği konusunda odaklandık” dedi.

Müşteri odaklı çalışma anlayışıyla hareket ettiklerini söyleyen Doğruyol, “Ben hep şunu düşünürüm, müşterilerimizi gerçekten memnun ettik mi? Gerçekten onlara katma değer sağladık mı? Bizim için tek hedef bu. Asıl amacımız müşteriye kattığımız katma değer olduğu için şirket doğal olarak büyüyor. Geçen sene 150 gemi yaparken bu rakam bu sene 250 oldu. Bunun için ekstra çabada sarf etmiyoruz ama şu an gördüğüm kadarıyla şirket her sene üstüne koyarak büyümeye devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

Genç olmanın hakkını veriyoruz

34 yaşında ve 10 yıllık bir firmanın sahibi olduğunu söylediğinde insanların şaşırdığını belirten Doğruyol, “Genç olmanın hakkını veriyoruz. Olaylara çok hızlı reaksiyon verebiliyoruz. Anında müdahil olabiliyoruz ve bizim yaptığımız iş 24 saatlik bir sürece yayıldığı için gecenin her saatinde bizi aradıklarında cevap alabiliyorlar. Yardımcı oluyoruz ve işimizi takip ediyoruz. Bu da müşterilere katma değer yaratıyor. Sektörde tabii ki daha büyük acenteler daha kurumsal yapılar var ancak oralarda işler biraz daha hantallaşıyor. Bunun sebebi de patronun bize nazaran daha arka planda kalması, müdürlerin daha ön planda yer alması. Eğer müdür firmayı sahiplenmezse iş akışındaki süreçlerde ister istemez uzun oluyor. Bizim gibi daha genç, daha dinamik firmalar bence armatöre daha faydalı oluyor çünkü geri dönüşler daha hızlı” ifadesinde bulundu. 

Operasyon tam olduğu sürece gerisi kendiliğinden gelir

Doğruyol, “Şu an yaklaşık 10 kişiyiz. Yalova'da bir arkadaşımız sabit duruyor. Diğer bütün arkadaşlar Tuzla ofisimizde. Operasyon, hesap ve bütün yazışmalar buradan oluyor. Yalova'daki işlerimizde arkadaşımız orada müdahil oluyor. Ben planlamadaki kararların hiçbirini kendi başıma almıyorum. Nasıl daha ilerleyebiliriz diye, çalışan arkadaşlarımla ve diğer acentelerle konuşuyorum, hizmet verdiğimiz armatörlere danışıyorum. Farklı fikirler edinmek için fuarları geziyorum. Bizde finans veya marketing önemli değildir. Operasyon tam olduğu sürece gerisi kendiliğinden gelir. Gelecek 2-3 yıl içinde pazarlama için bir ekip kurmayı düşünüyorum” şeklinde konuştu.

Rusya-Ukrayna savaşı işleri artırdı

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın işlerine olan etkisini de değerlendiren Doğruyol, “Savaştan önce pandemiden sonraki dönemde zaten çok yoğundu. Tuzla’ya demire gelen gemilere bile yer bulamıyorduk. Kartal’a alıyorduk veya gelme iki gün açıkta bekle diyorduk. Bu savaşla beraber gerçekten pek çok şey değişti. Ruslar bu tarafa kaymaya başladı. Şimdi gelen Rus gemileri başka yerlere gidemiyorlar. Bunların ticaret alanları da artık kısıtlandığı için onlar da Türkiye geliyor. Türkiye gerçekten bu konuda çok şanslı. Yani bu savaş iyi bir şey değil ama iyi kısmı işler Türkiye'ye geliyor diyebiliriz” ifadesinde bulundu.

Teşvik yasasının büyük çaplı olacağını düşünmüyorum

Hollanda'da Norveç'te, Almanya'da armatörlerle çalıştığını söyleyen Doğruyol, “Onlarla da sürekli iştirak halindeyiz. Gerçekten navlunlar da iyiydi ama şu son birkaç günde bir gevşeme oldu. Gemi fiyatlarının iki-üç katı değil, direkt 10-20 katı arttı. Örneğin Hollanda'daki müşterimizin 230 tane gemisi var. Altı ay öncenin fiyatlarıyla konuştuğumuzda şimdikiler arasında dünya kadar uçurum var. Bu uçurumun da ikinci elin pahalı olması da yeni inşayı da tetiklediğini düşünüyorum. Çünkü orada maliyetler ve teslimat süreleri ciddi anlamda arttı. Mal sıkıntısı var. Siparişiz verdiğimiz ufak bir motor vardı ve o Motorunu bile 6-altı ay bekledim. Şimdi ufak bir tekne motorunu bile altı ay beklerken herhalde bir geminin yan sanayisinin ciddi zaman alacağını düşünüyorum. Bir de Türkiye'nin şöyle bir handikabı var. Türkiye'de yapılan yeni inşalarda tersanelerin tatmin olduğunu düşünmüyorum. Çünkü gemileri gittikten sonra garanti süreçleri tersanelere olan ağır yaptırımları bulunuyor. Bu yeni inşa projeleri bu yüzden Türkiye'de tamir bakım olarak yola devam edecek gibi. Farklı olması için çok büyük teşvik olması lazım. Teşvik yasasını inceledim ama çok tatmin edici değil çünkü navlunlar çok iyi, teşvike başlamadan önce armatörlerin gemilerini istiyorlar, kimse bu devirde gemisini vermez. Birileri katılacaktır ama beklediğimiz kadar büyük çaplı olacağını pek düşünmüyorum” dedi.

Acentelik tarifesinin yenilenmesini istiyoruz

Acenteliğin zor bir meslek olduğunu söyleyen Doğruyol, “Gençleri bulamıyoruz, sektöre yöneltemiyoruz. Çünkü acentede çalışan bir personelin alacağı maaş belli iken aynı işleri bir armatör yanında yaptığında iki katını alabiliyor. Bu yüzden de acentelik tarifesinin yenilenmesini istiyoruz. Tarife düşük kaldığı için de biz de çalışanlarımıza yüksek maaş veremiyoruz. Tarife; enflasyon ve kur farkı yedi. Pilotaj yüzde 25 arttı, fenerler dört katına çıktı. Gisaş Yalova pilotajının verdiği hizmet maliyetleri yükseldi. Devletin bunlardan aldığı gelirler de arttı ama acentenin ücreti hala aynı. Bunla ilgili bir çalışma yapılmasını istiyoruz. Gerekli başvuruyu yaptık. Bu konuda birkaç kere toplantılara girdik ama uzun bir süreç olacağa benziyor” dedi.

“Şu an piyasadaki en büyük açık şu; Türkiye’ye binlerce gemi gelip gidiyor ancak bütün acentelerin kullanabileceği online gemi takip programımız yok. Ben bununla ilgili bir çalışma yapıyorum fakat benim tek başıma böyle bir şeyi finanse edebilmem mümkün değil. Hatta bu yazılımımızı geçenlerde bir STK başkanıyla paylaştım ve destek olurlar mı acaba diye sordum. Aldığım cevap hayır oldu. Esasen bir STK veya DTO önderliğinde bir yazılım ofisi kurulsa ve Ar-Ge merkezleri veya teknoparklarda sahip olduğumuz bilgi birikimiyle bir yazılım yapsak, en azından hepimizin ortak kullanabileceği bir program olur. Bunu sadece acenteler için değil gemiadamları için de düşünmeliyiz. Gemiadamı gemiye gidiyor ve iletişimimiz kopuyor. Ne sıkıntısı var, psikolojik sorunlar yaşıyor mu veya herhangi bir sağlık problemi var mı haberimiz yok” diyen Doğruyol, denizcilik sektörünün ortak bir yazılım kullanmasının sektörün tüm paydaşlarının işlerini kolaylaştıracağının altını çizdi.

KAYNAK: 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi