İMEAK DTO Yönetim Kurulu Üyesi Sina Şen, sektörün yaşadığı pek çok sorunu dile getirdi. Deniz turizm teknelerinin her sene Dolar bazında artan P&I sigortaları sebebiyle teknelerin çalışamaz hale geldiğini belirten Şen, İstanbul’daki liman sahalarıyla ilgili yaşanan sıkıntıları da vurguladı. İstanbul Boğazı’nda açılan yeni yolcu gemisi hatlarının yanaştığı iskelelerin de yolcu güvenliği açısından tehlikeli olduğunun altını çizen Şen, çekek yerlerinin artan fiyatlarının da artık karşılanamaz noktalara eriştiğini söyledi.

İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve S.S Mavi Marmara Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Şen, artan sigorta primleri sebebiyle deniz turizmi yapan teknelerin artık çalışamaz hale geldiğini vurgulayarak “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından bizden yolcu taşıyan motorlardan, deniz turizmi teknelerinden bir sigorta istiyor ve yaptırmadığınız zaman bu tekneleriniz çalışamaz hale geliyor. Her sene Dolar bazında artan prim artışları karşılanamaz noktalara erişti. Sigorta primlerindeki artışları bize yansıtıyorlar. Biz Dolarla para kazanmıyoruz bu ülkede. Siz başka bir firmadan ne yaptırabilirsiniz diyor ama Türk P&I’ı varken bizim başka bir yerden yapma şansımız zaten yok. Bu sigorta aynı tarımdaki sigorta gibi Ulaştırma ve Bakanlığı'nın bütçesinden kısmi olarak desteklenebilir. Tarım ve Orman Bakanlığı kendi bütçesinden çiftçinin sigortasının yüzde ellisini karşılıyor” dedi. Şen, sözlerini şöyle sürdürdü; “Biz bunu yıllardan beri kürsülerden söylüyoruz. Ben bunu dile getirdikten sonra Şubat 2023’te komiteden de kararımızı aldık. Belgeleriyle yönetime gönderdik. Hangi kanun nerede geçiyor? Artık Deniz Ticaret Odası'nın yönetim kurulu, bakanlıkla belgeleriyle istişare edip taleplerini dile getirecektir”.

“Yol kağıdı sorunu çözülmeli”

İstanbul’daki liman sahalarıyla ilgili yaşanan sıkıntıları da anlatan Şen, “İstanbul’da, Ambarlı Limanı, Tuzla Limanı gibi limanlar var. Maltepe burnuna kadar bu alan İstanbul limanına ait. Yani doğu kısmına geçtiğimiz zaman da Tuzla Limanı'na ait. Tekne Kartal'da diyelim. Kartal'dan gelmek için 2 limandan sefer yapıyormuş gibi yol kağıdı alıyor. Bununla ilgili limana 3 ayda bir yol kağıtlarıyla ilgili belgeler veriyor. Sürekli bir evrak angaryası var. Deniz Ticaret Odası almakla yükümlü olduğu paradan vazgeçti, sıfırladı ancak evrak işi devam ediyor. Adam yakıt defteri çıkartırken bile sorun yaşıyor. Biz aynı il içerisinde yapıyoruz bu işi. Bu işe bir çözüm bulsunlar. Beykoz'dan geldiğiniz zaman sorun yok. Kartal'dan Maltepe'ye geçtiğiniz zaman sorun var. Burada yolcu taşımacılığıyla ilgili bir mağduriyet yaşayan Kartal kooperatifi söz konusu. İnsanlar bu bürokrasiyle uğraşmaktan kendi işlerini yapamıyor. Esnaftan bize gelen dertleri bizim de orada meclis üyesi olarak dile getirme mecburiyetimiz olduğu için anlatıyorum” ifadesinde bulundu.

İskeleler yetersiz

İstanbul Boğazı’nda açılan yolcu gemisi hatlarının yanaştığı iskelelerle ilgili de sıkıntılar olduğunu kaydeden Şen, “Şimdi baktığınız zaman denizcilikle ilgili kulağa hoş gelen yeni hatlar açılıyor. Bunlar basına anlatılıyor. Bunlar, bizim de desteklediğimiz, yanında olduğumuz projeler. Ancak projeler yapılırken bunların ne kadar güvenli ne kadar hukuka ne kadar yasalara uygun olduğuna da bakmak lazım. Esnaf arkadaşlarımızdan bana ya bu kadar da çok niye eleştiriyorsun diyorlar ama burada bir sorun var. İstanbul Şehir Hatları Anonim Şirketi Aşiyan’la Üsküdar, Küçüksu-Anadoluhisarı arasında 2 tane hat tahsisi uygulamaya koyuyor. İskele diye gösterdikleri yer bir kaldırım. Son derece iptidai bir şekilde yolcu taşımacılığı yaptırılmaya çalışılan insanlarız biz. Şehir Hatları’nın iskelesinin üzerinde güvenlikleri olur, çımacıları olur. Burada ne bir sorumlu var ne bir muhatap, ne de bir güvenlik koridoru... Burada bir kişi denize düşse sorumlusu kim olacak? Soruyorum ben de. Normal şartlarda iskele zorunluluğu var ve bir kaldırıma yanaşılamaz. 100 metre mesafede başka yerleri var. Oradan yapabilirler. Yaklaşık 5-6 aydır burada taşımacılık yapılıyor. Bunu ben mecliste anlatıyorum. Kendi bürokratlarına anlatıyorum. Hiç kimse oralı değil. Diğer taraftan da arkadaşlara baktığınız zaman. ‘Ya biz işimize bakalım’ diyorlar. Bu doğru bir yaklaşım değil. Her şey para kazanmak değil, orada bir hayatın kaybedilmesinin bedeli parayla ölçülmez. Ben şehir hatları müessesesine de yazdım. Buradaki yolcu iniş ve binişinde herhangi bir güvenlik koridoru olmadığını belirttim. Bana verilen cevap, Şehir Hatlarını şikayet ettiğim oldu. Ben şikayet etmiyorum. Şehir Hatlarının yapması gerekenleri yaptırmak için mücadele ediyorum. Ki bu yaklaşım bana İstanbul'un değil, Türkiye'nin en güzide okullarından mezun olmuş, kendisini gemi inşa mühendisi olarak yetiştirmiş bir hanımefendinin genel müdürlüğünü yaptığı müessese söylüyor” dedi.

“Çekek yerleri konusunda sıkıntı var”

Marshall Adaları Bayrağı armatöre güven ve itibar sunar Marshall Adaları Bayrağı armatöre güven ve itibar sunar

Çekek yerleri konusunda da şikayetler olduğunu söyleyen Şen, “Tersane mi çekek yeri mi? Bunları ayırmak lazım. Bizim bu tersanelerde alakamız yok. Çekek yerleri var. Bunlar Tuzla'da birkaç tane kaldı. Altınova’da ve Rumeli Feneri’ndeki 2-3 yere çekiliyoruz. 2021 yılının aralık ayında 285 TL olan metre birim fiyatı, 2023’ün ocak ayında yaklaşık 1.350 TL oldu. 13 ayda 285 liradan 1.350 liraya gelen bir fiyat artışı. Ülkemizde böyle bir enflasyon oranı mı var? Emtia fiyatlarında böyle bir artış mı var? Serbest piyasa ekonomisi diyemezler. Devletimizin çekek yerlerinin kiralamalarında yaptığı imtiyazlar, uyguladığı kira bedelleri, aldıkları gelir üzerinden vergilendirme veya gelir paylaşımlarıyla ilgili hiç böyle bir uygulaması yok. Bu anlatılamaz, öngörülemez ve artık karşılanamaz bir durum. Bizim gelirlerimizde böyle bir artış yok. Uluslararası navlun piyasasında dahi böyle bir artış yok. Burada sizin tersaneye çıktığınız zaman 2 tane adam bir tane takımla 4.500 TL yevmiye istenen hale gelmiş durum. Bugün bizim bakım tutum, personel maliyetlerimiz var. Bir yıl evvel 3500 TL, bugün 8.500 TL. Asgari ücretteki çalıştırdığınız elemanın 30 TL günlük sendika iaşe bedelleri bugün 100 TL sınırında. Hep artıyor. Zaten boya yakıt maliyetimiz ki, % 45-52 arası yakıt maliyetimiz var. Bu yakıt maliyetlerimiz 6 liralardan bugün 20 liraya dayanmış durumda. Bir taraftan diyeceksiniz ki İstanbul'un silüetine uygun gemiler, uygun personeller olsun ama diğer taraftan da alt paydaşlar tarafından hesabı verilemeyen bir artışla karşı karşıyayız. Bu işten bir tek ben mi şikayetçiyim? Herkes kapının arkasında şikayet ediyor, mikrofon uzatıldığı zaman susuyor. Bu doğru değil. O yüzden ben müşterek meslek komitesi toplantısında bunu tersaneler genel müdürümüze de sordum. Yani bunu kürsüden de zikrederek söylüyorum. İstanbul'da hizmet veren yolcu motorlarının bakım onarımları ile ilgili her yıl karaya çıkartma mecburiyeti koyan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, bu tür fiyat artışlarını da denetlemek mecburiyetindedir. Denetleyemiyorsa o zaman biz yolcu motorları yaklaşık 250 kişiyiz. Bizlere bir çekek yeri göstermeleri gerekiyor. Burayı da bizim kendi motorumuz için yapıyor ve işletiyor hale gelmeliyiz. Biz bu işin ticaretinde değiliz ancak bu ücretler karşılanamaz noktalara erişti. Siz İstanbul'daki yolcu taşıma ücretlerinin bu şekilde bir artış olduğunu duydunuz mu? Biz nereden kazanacağız da bunları ödeyeceğiz? Ya bu fiyatlar makul ölçülere çekilecek ya da Tersaneler Genel Müdürlüğü İstanbul'daki 5 tane 10 tane toplu taşımacılık yapan firmalara bir çekek yeri göstermek ve ona göre kira talebinde bulunmak durumunda kalacak. Ve bununla ilgili Deniz Ticaret Odası Yönetiminin bu işe acilen dahil olması ve çözüm üretiyor olması lazım. Toplantılarda tartışmanın artık sonucunda bir çözüm üretilmesi mertebesine gelmiş durumda. Çözüm bekliyor sektör. Bu bir tek benim şahsi sorunum değil, tüm sektörün sorunu” ifadelerini kullandı.

Ödemelerde de ayrı bir durum söz konusu

Şehir Hatlarıyla ilgili bir diğer konunun da ödemelerle ilgili olduğunu söyleyen Şen, “İhaleye giriyorsunuz. İstanbul'da gemi maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle daha fazla küçük motorla bunları yaparım diyorsunuz. İhaleye giren firmalar tekliflerini veriyorlar. İşi aldıktan sonra sözleşmeler yapılıyor. İşe başlanıyor. 30 gün sonra hak edişiniz çıkıyor. Faturanızı kesiyorsunuz. 30 gün de bekleme süreniz var. Yani işe başladığınız günden 2 ay sonra faturanızı tahsil edebiliyorsunuz. Teorik böyle ama gerçekte asla böyle işlemiyor. Siz 10 liralık fatura kesiyorsanız size 2 buçuk lira, 3 lira vs. gibi ödemeler yapılıyor. Dolayısıyla sizin sürekli olarak artan bir bakiyeniz kalıyor. Biz yakıt tedarikçimize parayı peşin ödüyoruz. Çalışanımızın maaşını ödüyoruz. Ödemedikleri zaman biz gidiyoruz kredi çekiyoruz, gemilerimizi teminat gösteriyoruz ve ödemelerimizi ancak öyle yapabiliyoruz” dedi.

“Boğaz turu turizm yönetmeliği uygulanmamalı”

Boğaz turu yapan teknelerin turizm yönetmeliğine sokulmasının haksız olduğunu söyleyen Şen, “İstanbul'da yolcu motorları Eminönü’nden ve Sirkeci’den hareketle, ikinci boğaz köprüsüne kadar çıktıkları ve kendilerinin oluşturdukları böyle bir boğaz turu yapıyorlardı. Günübirlik turizm tekneleri adıyla başka bir mecraya kaydılar. 2022 yılının Eylül ayında Deniz Turizmi yönetmeliğindeki değişiklikle İstanbul'daki yolcu motorlarının gerekli belgeleri almaları takdirinde belgelendirilmesine ve bu taşımacılığı yapmasıyla ilgili Bakanlık kural koydu. Ama İstanbul Valiliği makamının bünyesinde oluşturulan kurulda, bu teknelerin tuvalet sayısına bir takıntı olması sebebiyle o günden bugüne kadar bir gelişme olmadı. En son geçtiğimiz ay bir değerlendirme istediler. Bizi bir turizm tesisi gibi değerlendirmeye çalışıyorlar. Halbuki bizim teknik yönetmeliğe göre inşa edilmiş bu gemilerde, yeme içme yok, denize girme yok, eğlence turizmi yok. Burada sadece bir gezinti var. Mevcut tuvalet sayısıyla bir buçuk saatlik bir gezintinin yapılmasıyla alakalı olarak yine görüşlerimizi verdik. İnşallah önümüzdeki günlerde bu da çıkacaktır diye ümit ediyoruz. Çok gecikti. Buradaki kurulda da bir sorun mevcut. Geçmiş dönemde valilik makamında oluşturulan bu kurula sadece turizm tarafındaki insanlar temsilci olarak gelmişler ve onlar da açıkça söyleyeyim yolcu motorlarının bu işi yapmasını istemiyor. Görüşler de bu doğrultuda belirtiliyor. Sürekli buradan problem çıkıyor. Yani bugün bir yolcu motorunun çay büfesindeki satılan bisküvi veya verilen tost yemek hizmeti midir? Yemek ocağı yok, mangal yok bir çay servisi yapmak yemek servisiyle eşdeğer tutulabilir mi? Kuruldaki insan bunu eş değer tutarsa o zaman sorun çıkıyor. Bunları anlatırken benim bir turizm teknem de yok, onu da belirteyim. Maalesef herkes kendine bir alan yaratıp buradan bir ticaret oluşturmaya çalışıyor. Biz mesela motor yat işinden çok memnunuz. Boğazda yapıyorlar. Çok da üst seviyede bir hizmet veriyorlar. O ayrı bir konu. Bu ayrı bir konu. Eminönü'nde adam kuşlara yem atarken elindeki mısır ile boğaza, bir saatlik tura gitmek istiyor. Yani bunun yemekli turla uzaktan yakından alakası yok. Evliliklerde, sünnetlerde veya okul gezilerinde yaptıkları yemekli turla bunun aynı kefede olması mümkün mü? Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın verdiği gemi cinslerimiz bile farklı. Yolcu motorunda sabit koltuk vardır, içinde masa yoktur. Tuvalet sayısı yolcu sayısına göredir” açıklamasını yaptı.

“Esnafın şikayetlerini dile getiriyorum”

Şen, “Ben sadece İMEAK Deniz Ticaret odasında Mavi Marmara Kooperatifi’ni temsilen orada olsam da ilk günden itibaren sadece Mavi Marmara'nın değil, orada 31 numaralı komitede olan 330 esnafın sıkıntısını bu mecraya taşımak, bürokraside dertlerine derman olmak için gayret ediyorum. Denizciliğin grafiğinin daha da yukarılara taşınabilmesi için Avrupa'dan örnekler almalıyız. Deniz Ticaret Odası’nın bu işleri finanse ederek İstanbul'un silüetine uygun gemi modellerinin yapılıyor olmasını, büyük bir üniversitemiz olan Piri Reis'in içinden çıkan mühendislerimizle burada gemi inşada veya tasarımlarla oda destekli olarak bunları halkın takdirine sunup gerekli finansman desteklerinin de hayata sokulmasıyla ilgili çalışmalar yapılması lazım.  Sadece yolcu taşımacılığı değil elbette. Burada geminin üretileceği tersanelere istihdam yaratılması hususunda pek çok kola hitap eden ve desteklenmesi gereken bir sektördür. Sadece buradaki donatanın sırtına sermaye yükünün bırakılmayarak Oda tarafından, kamu bankaları tarafından bunun finanse edilmesi, kredilendirmesi elzemdir. Konvansiyonel bankalarımız geçmişte seksenli yıllarda ‘altından su geçiyor, denize biz kredi vermeyiz’ diyorlardı. Ama artık bu durum yok. Ziraat Bankası balıkçılığa kredi veriyor. Diğer kamu bankaları eliyle kredilendirilmesi gerekir. Çevreci gemiler üretilebilir. Daha hızlı daha modern yeni gemi modellerinin olması gerekiyor. Bunun Ar-Ge’si DTO tarafından yapılmalı, diğer paydaşları tarafından yapılıp bakanlığa arz edilmeli. Bireysel olarak yapılması çok da mümkün değil. Denizciliğimizin ufku da açık yolu da açık inşallah daha iyi günlerde daha güzel projelere birlikte imza atacağız” dedi.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi