Ortalama 30 yaşında olan nehir tipi gemilerin 10-20 sene daha çalışmak zorunda olduklarını ifade eden Transbosphor Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Can, 'Ancak nehir tipi gemilerde bir haksız rekabet söz konusuydu. Gemiler tamir edilmiyordu. Bu gemiler yalnız bu bölgede çalıştığı için Türk otoriteler de Rus otoriteler de çok kötü durumdaki gemilerin çalışmalarına göz yumuyorlar. Biz buna tamamen karşıyız. Kötü durumdaki gemiler çalışmamalı. Haksız rekabet önlenmeli!' diyor.
Geçmişi yaklaşık 50 yıla dayanan Transbosphor Denizcilik'in 2000 yılında yabancı sahipleri ülkeden ayrılınca Mustafa Can, bütün hisselerini alarak firmayı o günden bugüne getirmiş durumda. Ayrıca 2010 yılından itibaren de yüzde 50 ortak olduğu Güneş Denizcilik firmasıyla da gemi işi yapıyor. İTÜ Denizcilik Fakültesi Güverte Bölümü'nden mezun olan Mustafa Can, '10 sene Türk bayrağını dünya denizlerinde dolaştırdım. 3 yıl firmalarda yöneticilik yaptım. Rusya'da acentelik yapmaya başladım. O dönemler Rus firması olan Transbosphor'da müdürlük yaptım. Rus ortaklar Türkiye'yi terk ettiklerinde tüm hisseleri bana kaldı. 2000 yılından itibaren bu firmayla devam ediyoruz. 2008 krizinden sonra gemi sahibi olarak denizciliğe girmemiz gerekiyordu. Çünkü acentelikte bu işin her tarafındaydık. 2010 yılında Güneş Denizcilik'in yüzde 50 hisselerini aldık. Nehir tipi gemi taşımacılığı konusunda uzman bir firmaydı. Biz de lokal olarak o tarafa yönelmeye karar verdik. 2017'lere kadar büyük deniz tipi gemilerde krizin devam edeceğini düşünüyorduk. Bugünkü duruma bakınca haklı da çıktık. Nehir tipi gemilere hizmetle beraber Azak Denizi'ne geçişte bir acentelik oluşturduk. Oradaki eksiklikleri, acentelerin iyi çalışmadığını gördük ve Bosphoros Russia'yı kurduk. Artık orada da hem kendi gemilerimize hem de müşterilerimize hizmet veriyoruz' şeklinde konuştu. 'Azak Denizi çok önemli' Nehir tipi gemilerin yaşlı gemiler olduğunu söyleyen Mustafa Can, 'Bir kıyaslama yaparsanız, 7 yaşında 28 tonluk bir gemiyle 30 yaşında 5 bin tonluk gemi aynı fiyattır. Yani değerli gemilerdir. Çünkü tekrar yapmaya kalktığınızda yeni kurallarla o draftlarda o yükü o derinlikte taşıyamıyorsunuz. Bunun yanında küresel ısınmanın etkisiyle Azak Denizi'nde sular her yıl biraz daha çekiliyor. Bu demektir ki 10-15 sene içinde yeni yapılan gemilerin hiçbiri Azak Denizi'nden yük çıkaramayacak.
Azak, Rusya için de önemli bir havza. Rusya ihracatını devam ettirebilmesi için çok önemli. Rusya'nın güneyinde liman olabilecek yer sayısı yok denecek kadar az. İki yer vardı ve yaptılar. Başka da liman yapabilecekleri derinlikleri uygun olan yer yok. Dolayısıyla mevcut limanları kullanmak zorundalar. Ortalama 30 yaşında olan bu nehir tipi gemiler 10-20 sene daha çalışmak zorundalar. Ancak nehir tipi gemilerde bir haksız rekabet söz konusuydu. Gemiler tamir edilmiyordu. Bu gemiler yalnız bu bölgede çalıştığı için Türk otoriteler de Rus otoriteler de çok kötü durumdaki gemilerin çalışmalarına göz yumuyorlar.
Biz buna tamamen karşıyız. Kötü durumdaki gemiler çalışmamalı. Haksız rekabet önlenmeli. Haksız rekabeti şu şekilde açıklarsak ben 30 dolara bir yükü taşıyorum, başka bir gemi hiç tamir yapmadan aynı fiyata taşıyor. O gemi tamir ve bakıma hiçbir harcama yapmadan gemi batana kadar taşımaya devam ederken biz her iki senede bir 500 ile 700 bin dolar para harcıyoruz bakıma. Bunun önlenmesi için Rusya'da girişimlerde bulunduk. İyi gidiyor görüşmeler. Gürcistan balast tank kontrollerine başladı. O da iyi gidiyor. Türkiye 7-8 ay evvel başlamıştı' dedi. 'Hurda teşvikinden kimse yararlanmadı' Hurda gemileri yenilenmesi konusunda bir kanun çıkarıldığını hatırlatan Can, 'Bu sacayağında gemi armatörleri gemi kesimcileri, tersaneler ve finansçılar var. Ben o zaman bu işin yürümeyeceğini söylemiştim. Çünkü armatörlerde artık çok gemi kalmadı. Özellikle koster dediğimiz kıyı ticareti yapan armatörlerde ayakta kalabilenler, 2-3 gemisi olanlar gemilerinden vazgeçmezler. Parasının 2 sene sonra geleceğini düşünürsek bir tek gemi bu projeden yararlanamadı. Yeni gemi inşasıyla ilgili Karadeniz Armatörler Birliği olarak çalışmalarımız devam ediyor. Devlet desteksiz bu işin olmayacağını düşünüyoruz. Örneğin, benim gemim çalışsın, devlet yeni yapılacak geminin üçte bir maliyeti olan sacını versin, ben o sacı devlete borçlanayım. Gemiyi çalıştırdıktan sonra önce diğer kalemleri ödeyeyim sonra da sacın maliyetini devlete ödeyeyim. Bu aslında görünmez ama çok önemli bir projedir. Benim şahsi fikrim devlet, sacı hibe bile etmelidir. Düşünün ki biz yalnızca Türkiye'deki yükleri taşımıyoruz, dünyadaki yükleri de taşıyoruz. Rostov'dan alıyoruz Mısır'a götürüyoruz. Bu navlunu Türkiye'ye getiriyoruz. Gemilerimizi Türkiye'de tamir ettiriyoruz. Bir tek nehir tipi geminin cirosu aylık 400-500 bin dolardan başlar ve 6-7 milyon dolarlara çıkar. Bu paranın neredeyse tamamına yakını giderdir.
Bu giderleri Türkiye'de harcar. Bütün bu girdiler Türkiye'ye gelecek olan paralardır. Nasıl ki devlet OSB'lere teşvikler veriyor, kosterciliğe de teşvikler vermelidir. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra verilen teşvikler dünya denizciliğinde büyük isimlere yol açmıştır. Bazı firmalar neredeyse Türkiye'ye hiç gelmeden milyar dolara yakın döviz girdisi sağlamışlardır. Bunlar o teşvikten kaynaklanan sermayenin doğru yönetilmesiyle meydana gelmiş gelişmelerdir. Tekrar olabilir bu gelişme. Arkadan gelen iyi eğitim almış ve aynı çabayı gösteren insanlar var. Bunların da tekrar böyle bir teşvikle önlerini açabilir. 20 sene sonra dünya denizciliğine hakim bir devlet oluruz' ifadelerini kullandı.
'Kanal İstanbul Projesi'ni destekliyoruz'
Kanal İstanbul Projesi hakkında da görüşlerini bildiren Mustafa Can, 'Kanal İstanbul Projesi'ne dar bakmamak lazım. Türkiye'nin mega projelerinden biridir. Türkiye'de yeni bir boğaz yaratılıyor. Çok önemli bir gelir artırımı var. Bize de faydası olacaktır. Karadeniz kapalı bir denizdir. Açık bir kanal yapılırsa İstanbul Boğazı'ndaki çıkıştan sonra bu ikinci çıkış Karadeniz'de su seviyesini azaltır mı? Karadeniz'deki su seviyesini 3-5 santim azaltacağı yönünde bilim adamlarının görüşleri var. Bu hem Tuna Nehri'ndeki seyri etkiler, hem Volga'daki seyri etkiler hem de bizim asıl işimiz olan nehir taşımacılığını etkiler. Konuyla ilgili çalışmalar bilim adaları tarafından yapılacaktır. Bu sorunun çözümü bulunduğunda çok hayırlı bir proje olacağını düşünüyorum. Öyle petrol tanker taşımacılığını çok da arttıracak bir proje değil bu. Bu kanaldan geçen gemiler Çanakkale'den de geçmek zorunda. Çanakkale Boğazı'nda günlük en çok 12 tanker geçişi yapılabiliyor. Siz bu kanalla 12 tankerlik bir geçiş sağlayabilirsiniz. İstanbul Boğazı'ndaki geçişler çok riskli. Sigorta firmaları da istemiyor boğazdan gemilerin geçmesini. Yeni kanal sigorta firmalarının ve tanker armatörlerinin baskısıyla Montrö'ye göre serbest geçiş hakları da olduğu için tankerlere kullandırılabilir. Biz de boğazlarda büyük bir tehlikeden kurtulmuş oluruz. Eski İstanbul'u ada yapacak müthiş bir proje. Sonuna kadar destekliyoruz' şeklinde konuştu.
'Kabotaj kanunu herkese uygulanmalı'
Kabotaj Kanunu hakkında görüşlerini bildiren Mustafa Can, 'Biz güçlü bir römorkör işletiyoruz. Türkiye'de mega deniz projeleri yapılıyor. Kıbrıs Su Hattı Projesi, TANAP Projesi, köprüler ve yollar gibi. Bu projelerde bu tip deniz araçlarına ihtiyaç var. Bazı projelerde yabancı bayraklı gemiler kiralanıyor. Yabancı bayraklı gemilere verilen bu izinler yatırımcının şevkini kırıyor. Devletin burada teşvik etmesi gereken bir konuda yabancı bayraklı bir gemiye geçici Türk Bayrağı verip o işi yapıyorlar. Deniz Ticaret Odası'na önümüzdeki yıl gerçekleşecek projeleri söyleyip yatırımlarınızı buna göre ayarlayın dense daha faydalı olur. Bu duruma DTO'nun ön ayak olması lazım. Böyle olursa bu römorkörlerden onlarcası yapılır. Bu projeler bittikten sonra bu işlerde uzmanlaşmış olan armatörler giderler dünyadan para kazanmaya başlarlar. Fransız bir firma bu konuda Türkiye pazarına girmek istiyor. Önümüzdeki dönemde denizciliğe yaklaşık 50 milyar dolarlık bir yatırım yapılacak, bu yatırımlardan faydalanmak istiyorlar. Tabi ki gelebilirler ama rekabetin de adil olması gerekiyor. Devletin önce yerli firmaların önünü açması lazım. Bizi ezdirmemesi gerekiyor. Firmaların sermayesi büyük ve elindeki cihazlar ileri teknoloji olunca rekabet şansınız azalıyor' dedi.
Çilem Kocamış - 7DENİZ