DTO Balıkçılık Komitesi Başkanı Murat Kul, balıkçılık sektörünün yaşadığı sıkıntıları ve pandemi döneminde aldıkları önlemler ve yürüttükleri faaliyetler hakkında bilgi verdi. Kul, “Son zamanlarda işin ehli olmayan ne kadar kişi varsa sektör hakkında yorum yapmaya başladı. Biz bu nedenle zarar görüyoruz” diyor ve ekliyor: Yıllardır bu mesleği yapan balıkçılar, emekçi insanlar konuşup yorum yapsın. Her şey karadan göründüğü gibi değil. Yorum yapmak isteyen bizle balığa çıkıp denize açılsın.

 

Kul, öncelikli hedeflerinin sürdürülebilir avcılık olduğunu kaydetti

 

İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Balıkçılık Komitesi Başkanı Murat Kul, “Her sektör gibi bizim de çalışmalarımız pandemiden dolayı etkilendi. Bu yıl çalışmalarımız az da olsa devam etti. Öncelikli konularımız özellikle Ziraat Bankası’ndan balıkçılarımızın kullandığı krediler, deniz kirliliği, müsilaj (kaykay) av yasakları oldu. Özellikle bu sezon hamsi avcılığı ile ilgili alınan kararların doğruluğu ve yanlışlığıyla ilgili çalışmalarımız oldu. Öncelikli hedeflerimizi ise sürdürebilir bir avcılık, gelecek nesillere denizlerimizi nasıl koruyup bırakırız ve yurtdışı pazarı oluşturdu. Balıkçılarımız için bir Afrika piyasası açıldı. Amacımız bunu genişletmek yeni pazarlar arayışına girmek. Hem ülkemizde av gücünü azaltmak hem de balıkçımızı ekonomik olarak bir yerlere taşımak” şeklinde konuştu.

Avrupa’da 12 ay balıkçılık devam ediyor

 

AB ülkeleri ve birçok ülke 12 ay avcılık yapıyor diyen Kul, “Bizim ülkemizde 7 buçuk ay, geri kalan sürede ekonomik bir gelir yok. Çalışmama nedenimiz balıkların üreyip çoğalması için yıllar önce balıkçıların isteği ile alınmış bir karar ve buna saygı gösterip tekrar bu üreyen balıkları yakaladığımız için bir sıkıntı yok. Fakat bu arada ekonomik olarak zor durumlara düşebiliyoruz. Bu süre için hem çalışanlar hem de bizler için teşvik ve destek düşünülebilir. Bu da ülkemizin ekonomik olarak güç kazanması ile bağlantılı bir durum. Balıkçılık mesleği zor bir meslek, denizde fırtına olur 1 hafta avcılık yapamazsın, çalışma saatlerimiz çok farklı, bunun için denizlerimize ayrı bir sosyal kanun düzenlenmeli. Hafta içi 2 gün çalışmayıp hafta sonu çalışabiliyorsunuz. Çalışanlar ve işverenlerin mağdur olmaması için bunlar çalışılmalı. Aslında bizim teknelerimiz Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından denetim görüyor. Avladığımız ürün bakımından da Tarım Bakanlığı’na bağlıyız. Öncelikli sorunlarımız, sıkıntılarımız çoğunlukla Tarım Bakanlığı ile ilgili oluyor. Burada da karşımızda Su Ürünleri Genel Müdürlüğü var. Geçen yıl balıkçılıkta 50 yıldır uygulanan 1380 sayılı su ürünleri kanunu değişti. Bununla birlikte balıkçılık ile ilgili yeni gelişmeler olmaya başladı. Bunun getirisini ileride göreceğiz. Balıkçının işi iyimi olacak kötümü bilemiyorum. Ülkemizin üç tarafı dört denizle çevrili. Korumak kollamak biraz zor burada. Önemli olan denizlerimizi yasak dönemde, yani 15 Nisan ile 1 Eylül arası, kontrol etmek. Sezon içinde balıkçılarımız zaten bakanlık tarafında 3 adet takip cihazı tarafından izleniyor” ifadelerini kullandı.

“Pandemi döneminde sıkıntılar arttı”

 

Çalışmaya gelmeden alınan avansın yıllardır uygulandığını aktaran Murat Kul, “Rakamlar yükseliyor. Bu yıllardır balıkçının sorunu ama bunun çözülmesi için öncelikle kanunların değişip düzenlenmesi lazım ve bu pandemi süreci bitiminde komitemizin bu konuda çalışmaları yoğun olacak. Geçen yıl Ankara’da SGK Genel Müdürlüğü ile çalışmalarımız oldu. Nasıl yol alır, neler yapmalıyız? Bazı yönetmelikler denizde çalışma şartlarımıza uymuyor ve sıkıntıya düşüyoruz. Balıkçılıkta çalışanları kayıt altına almalıyız buna bir sistem getirmeliyiz. Gerekirse balıkçı tayfası mesleği için yasak sezonda bir eğitim verip sertifika vermeliyiz. Bunlar çalışılmalı, üzerinden proje geliştirilmeli. Su ürünleri mühendisleri var fakat biraz masa başı işi görünüyor. Bizlere teknik lise mezunu gibi çalışan kişiler lazım” şeklinde konuştu.

Karadeniz somonu ihracatına 'göl somonu' darbesi Karadeniz somonu ihracatına 'göl somonu' darbesi

 

Herkes bildiğini söylesin

 

Balıkçılığın zor bir meslek olduğunu söyleyen Kul, “Şu an teknelerimiz daha modern. Aşçılarımızdan tutun yatacak yerlerine kadar çok daha çağa uygun. Bakanlığın getirdiği kanunlara göre önlemlerimizi alıyoruz. Fakat daha yolun başındayız ve bunları geliştirilmesiyle burada sadece oda olarak değil; kooperatifler, birlikler ve üniversiteler ile bilim kurulu oluşturmalıyız ve ayda bir veya iki toplanıp sosyal güvence olsun balık avcılığı yasaklar olsun hep birlikte yeni fikirler ile bir oluşum yapmalıyız. Son zamanlar da işin ehli olmayan ne kadar kişi varsa sektör hakkında yorum yapmaya başladı. Bizler bu nedenle zarar görüyoruz. Burada herkes kendi mesleği ve hobisi ile yorum yapsın. Tezgahtar sattığı balık hakkında konuşsun. Oltacı da hobisine bakıp keyfini çıkarsın. Yıllardır bu mesleği yapan balıkçılar, emekçi insanlar konuşup yorum yapsın. Her şey karadan göründüğü gibi değil. Yorum yapmak isteyen bizle balığa çıkıp denize açılsın” dedi.

 

 “Balıkçılığın geleceği konuşulmalı”

 

Balıkçılıkta gelecek konusunun tartışıldığını vurgulayan Kul, “Her geçen gün büyüyen bir sektör ve bunun yanında artan gıda ihtiyacı var. Her ikisini de göz önünde bulundurup bir yol haritası çizmek lazım. Aklın yolu bir. Denizde balık varsa balıkçı da var, balık yoksa bizlerde olamayız. Bakanlık bunun için bir adım atmalı. Bazı balıkçılar büyümek için dur demek ister, bazısı ise yapılsın devam etsin denizin balığı bitmez der. Herkes kendine göre yorumlar. Sonuçta binlerce kişi bu meslekten ekmek yemekte ve bu sektöre yatırımlar yapılmakta. Masa başında konuşanları değil denizlerde emek veren balıkçıyı konuşturup dinlemeliyiz” ifadesinde bulundu.

1 buçuk milyon kişiyi ilgilendiren bir sektör

 

Kul, “Balıkçılık sektörü, balığı avlayan tekne, av araçları, avlanan ürünün muhafaza edilmesi, nakliyesi, işlenmesi ve pazarlama gibi bir dizi sektörle entegre olmuş ve bu sektörlerin lokomotifi durumundadır. Sektörel olarak sanayi kolları nedeniyle 200 bin, kendisi ve denizlerde çalışanlarıyla 250 bin ferde iş sağlayan, ülkemizde aile yapısını da göz önünde bulundurursak 1 buçuk milyon ferde aş sağlayan sektördür” dedi.

 

Yasak başladı

 

15 Nisan’da yasak dönemi başladı ve denizleri nadasa bıraktık diyen Kul, “Korumacılığımız tartışılmasın fakat denizlerde müsilaj (kaykay), hamsiye getirilen yasaklar, çevre kirliliği, karasal kirlik var. Lütfen bunlar dile getirilsin, hep bizleri suçladılar. Bu denetim ve suçlamaları yapanları 1 Eylül’e kadar denizleri her türlü etkenden koruyup denetim yapsınlar. Bu yıl gırgır olsun, trol olsun, orta su trolü olsun herkesin umarım sezonu iyi geçmiştir. Diğer taraftan avcılığı düzgün ve kanuna uygun yapan arkadaşlarımız bazı kararlarda zorlandılar. Kararlar alınırken daha dikkatli olunması temennimizdir” şeklinde konuştu.

 

Yıllık balık tüketimi 8 kg

 

Üç tarafı dört denizle kaplı ülkemizde balık tüketimi dünya ortalamasının gerisinde kalıyor diyen Kul, "Avrupa ülkelerinde yıllık 25 kilogramı bulan balık tüketimi, Uzakdoğu ülkelerinde daha da yüksek. Japonya’da balık tüketimi 80 kilogramın üstüne çıkarken, Türkiye’de kişi başına yıllık balık tüketimi 8 kilogramdır. En iyi besin kaynaklarından biri kuşkusuz balık. Vitaminler, proteinler, yağ asitleri, mineraller bakımında oldukça zengin olan balık ürünlerinin uzmanlar haftada iki kez tüketilmesini öneriyor. Çocuklarımızı balık yemeye alıştırmalıyız. Balık pahalı algısını kırmalıyız. Bu balıkların sofraya gelmesinin bir maliyeti var. Akaryakıt, işgücü, nakliye gibi birçok masrafı söz konusu. Balık ucuz ürün beklentisi bizi üzüyor. Bizler ne pahalı olsun isteriz ne de ucuz, değerinde satılsın bizler de kazanalım halk da yesin diyoruz” ifadelerini kullandı.

KAYNAK: 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi