Sigorta firmalarının hizmet ağının özellikle uluslararası sularda ulaşılabilirliğinin, tanınmasının çok önemli olduğunu belirten Kuzey Marine Sigorta Brokerliği Kurucusu Emin Yaşacan, bu konuda 'Pahalıdır vardır bir hikmeti, ucuzdur vardır bir kötülüğü' penceresinden bakılması taraftarı. 'Biz bu konuda uluslararası geçerliliği olan yabancı menşeili sigorta şirketleriyle çalışmayı tercih ediyoruz' diyor ve denizcilik konusunda uluslararası sigorta tedarikçilerini de daha iyi tanıdıklarına dikkat çekiyor. Aldığı eğitim içerisinde yelkenciliğin büyük bir öneme sahip olduğunu söyleyen Emin Yaşacan, eğitimlerini de denizde almış biri. Aynı zamanda Deniz Harp Okulu mezunu.
Fırsat buldukça yelkenle açıldığını söyleyen Yaşacan'ın işine ve denizcilik jargonuna olan hakimiyeti biraz da denizcilik tutkusundan ileri geliyor. Şirket bünyesinde yer alan 15 kişilik çalışan kadrosunun da denizcilikle içi içe kişiler olduğuna değinen Emin Yaşacan, ekibinin sörveyörlük, sigorta temsilcilikleri ve avukatlık yapmış, yurtdışında eğitim görmüş, tekne yarışlarında bulunmuş konusuna hakim ve denizi seven bir personel olduğunu da ekliyor. Türkiye'de ilk üçte! Denizcilik sigortalarında uzmanlaşan Kuzey Marine, denizde herhangi bir çıkarı veya bağlantısı olan bütün firmalara hizmet veriyor ve ünitelerini sigortalatıyor. Bu konuda Türkiye'de ilk üç içerisinde olduklarının bilgisini veren Emin Yaşacan, 'Kuru yük gemilerini, tankerleri, yolcu gemilerini, Ro-Ro'ları ve bunların dışında armatörlerin gözbebekleri olan yatları sigortalıyoruz. Kuzey Marine olarak denizciliği çok iyi biliyoruz. Hatta denizcilik konusunda uluslararası sigorta tedarikçilerini de daha iyi tanıdığımızı düşünüyoruz. Türkiye'nin dışında Almanya ve İngiltere'de çalıştığımız birçok sigorta şirketi mevcut. Yurtdışında çalıştığımız şirketlerde rakamlar çok yükseklerdeyken Türkiye'de ise daha çok 150-200 bin Euro'luk yatlar için çalışıyoruz' diyor. Yat keyif işidir Yat biraz da keyif işidir. Yat sahipleri ise yatlarını kullanırken kafalarında herhangi bir soru işareti taşımak istemezler. 40 yaşından önce yat alıp denize çıkan yat sahibinin neredeyse olmadığına değinen Yaşacan sözlerini şöyle sürdürüyor; 'İçinde deniz tutkusunu barındıran ve belli bir yaşa gelenler, keyfinin ve merakının peşinden gitmek isterler. Teknesi artık onun oyuncağıdır. Nasıl bir çocuğun oyuncağı kırılır yerine hemen yenisini ikame edersen o kadar mutlu edersin, bu da onun gibi bir şey. Yat alan, yatıyla gezen denizciler rizikoları bilir, denize çıkmadan önce en önemlisi can sağlığı için gerekli önlemleri alıp, hatta misafirlerine brifing verip yola öyle çıkarlar. Tüm bu faaliyetin tam olarak keyfini çıkarabilmesi için hem mesuliyet hem de kendi kaskosu diyebileceğimiz sigortanın da yerinde olduğu, sağlam olduğu rahatlığını yaşamak isterler. Hiçbir kusuru olmadığı halde bir kaza ile karşı karşıya kaldıklarında ise 'kullanmak istemedikleri' sigorta devreye girer.' Sigorta şirketinin hizmet ağı uluslararası olmalı Ülkemizdeki denizcilerin ve yat tutkunlarının Ege, İtalya, Adriyatik, Fransa kıyıları gibi yerleri gezen insanlar olduğunu söyleyen Yaşacan, bu insanların seyahat halindeyken poliçelerinin acentesinin sınırlarına girdikleri ülkede var olup olmadığını düşünmemesi gerektiğini belirtiyor ve ekliyor, 'Sigorta firmasının bu anlamda hizmet ağı özellikle uluslararası sularda ulaşılabilirliği, tanınması çok önemli. Yat sahiplerinin sigorta yaptırmadan önce bu gibi noktalara özellikle dikkat etmesi gerekiyor. Diğer yandan bir poliçe sadece sahibi tarafından değil, gittiği limanlarda da anlaşılabilir olmalıdır. Uluslararası bir geçerliliği olan hukuk çerçevesinde hasarlarının ele alınması gerekir.
Maalesef Türkiye'de bu konuda büyük bir eksiklik var. Her ne kadar gerek Deniz Ticaret Kanunu'nda gerekse Borçlar Kanunu'nda yeniden kaleme alınmış olsa da bu konuyu maalesef es geçtiler. Denizde yüzen gemilerin, yatların sigorta değerlerini her hangi bir tam zayi gibi hasar olduğunda maalesef piyasa değeri için araba muamelesi çekiyorlar. Poliçe değerlerini ödememeye çalışıyorlar. Sigorta poliçesinde Türk hukuku geçerli olduğu zaman kimsenin mutlu olabileceği bir durum oluşmuyor. Poliçe üzerindeki değeri almaları çok zor oluyor. Bu Türk Ticaret Kanunu'ndaki bir boşluktur. Örneğin 50 milyon dolarlık bir yat, içinde bir sürü teçhizatıyla birlikte yandı. Bu teknenin piyasa değerini kim tespit edecek? Poliçe üzerindeki değer mi yoksa sigortacının uygun gördüğü değer mi? Herkesin yatı kendine özgüdür. Ona göre prim ödemiştir. Bu konuda en iyi cevabı ise İngiliz Hukuku verir. Poliçeler İngiliz veya Alman hukukuna göre düzenlenirse, sigortalılar kaybettikleri yatlarını poliçe üzerindeki değeri neyse onun üzerinden geri alabilme hakkına sahiptirler. Ama bunu Türkiye'de başarmamız konusunda taahhüt edemiyorum. Tam ziya olarak konuşuyoruz. Denizde her türlü rizikoya açıksınız. Tam ziya olmaz da başka birçok hasar gerçekleşebilir. En iyi ihtimalle başka tekne limanda gelip teknenize çarpabilir. O çarpan tekne sigortalı değilse ne olacak? Parasını nasıl alacaksınız? Sigorta poliçeleri o yüzden başkasının hatasından kaynaklanan hasarları da herhangi bir rücu hakkını kullanamama durumunu düşünmeden anında tepki verebilmelidir.'
Düstur; 'Pahalıdır vardır bir hikmeti, ucuzdur vardır bir kötülüğü'
Sigorta şirketlerinin bir sektörde para kaybettiği zaman o sektörden çıkma eğilimine girdiğini belirten Yaşacan, 'Örneğin, 5-10 sene aynı sigorta şirketine prim ödemiş birisi, bir bakıyor sigorta şirketi ben çok hasar ödedim bu sektörden çekiliyorum diyor. Kapattım diyebiliyor. O yüzden brokerin dışında sigorta şirketinin devamlılığı arz eden bir şirket olması ve içeride kalan priminiz ile olası hasarlarınıza cevap verebilecek bir denizcilik geleneğine sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Yat sigortalarında piyasada farklı fiyatlar bulunuyor. Bu konuda 'Pahalıdır vardır bir hikmeti, ucuzdur vardır bir kötülüğü' penceresinden bakılması taraftarıyım. Biz daha çok bu konuda uluslararası geçerliliği olan yabancı menşeili sigorta şirketleriyle çalışmayı tercih ediyoruz. Yabancı derken bize yabancı değiller. Biz firma olarak neredeyse çalışma arkadaşlarımızla bile konuşma dilimizi İngilizceye çevirmiş durumdayız. Ofiste okumalarımız İngilizce'dir. O sigorta hukukunun geçerliliği evrenseldir.
Bu dili de okuyabilmemiz gerekiyor' diyor. ''Bu alanda, ihtiyaç duyulması halinde, müşterilerimizin ihtiyaçlarına en uygun sigortayı bulup gereğini yapmak için her zaman istekli ve hazırız.'' diye de ekliyor. 'Türkiye'deki bir çok yat tersanesi isimsiz' Yat üretim yerleri için yurtdışındaki sigortacılardan mevzuat gereği poliçe temin edemediklerini belirten Yaşacan son olarak şöyle diyor; 'Çünkü hala Türkiye'deki birçok yat tersanesi isimsiz olarak geçiyor. Yurtdışındaki sigortacılar belli yabancı markalar adı altında üretilmiş olan o poliçelerle o üretici firmalara hizmet vermek istiyorlar. Zaten Türkiye'de yat inşa rizikolarıyla ilgili yeterli ve uygun sigorta poliçeleri bulunuyor.'
İbrahim Kocamış- 7DENİZ





