Elkon, kurulduğundan günümüze gelene kadar yapı olarak bazı değişiklikler yaşamış bir firma. 2011 yılında bütün hisseleri Hollandalı Royal IMTECH firmasına satıldı ve yabancı sermayeli bir firma oldu. 2016 yılında başka bir yapısal dönüşüm geçirdi. Kimi 10 yıldır kimi 25 yıldır şirkette çalışan mühendisler tarafından bir Türk yatırımcıyla birlikte şirketin hisselerinin yüzde 100’ü satın alındı. Firma, tekrar yerli ve milli bir hale geldi. O dönemden itibaren felsefesi, amaçları, pazarlama ve iş yapma stratejisi değişti. Şu anda şirkette 50’si mühendis 330 kişi çalışıyor. Yaklaşık yılda 100 bin adam/saatten fazla mühendislik hizmeti veriyor.

Teknolojileri en hızlı uygulayan firmalardan biriyiz

 

Neredeyse Elkon’un kuruluşuna şahitlik eden Elkon Yönetim Kurulu Üyesi Abdullah Tunç, Elkon’un yürüttüğü projeler ve sektör hakkında değerlendirmelerde bulundu. Abdullah Tunç,Biz aynı zamanda Sanayi Bakanlığı’nın 423’üncü Ar-Ge merkeziyiz. Bu yıl Ar-Ge merkezi olarak üçüncü yılımızı tamamladık.  Halen 4 TÜBİTAK projemiz var. Biri SAGEM, yani hibe projesidir. İş ortaklarımızla beraber Türkiye’nin otonom gemi politikasını hazırlıyoruz. Şu an Ar-Ge’deki hedefimiz Avrupa Birliği programı olan Horizon 2020’de bir proje alabilmek. Dört başvurumuz var ortaklarımızla birlikte. Açık söylemek gerekirse biz belki şu anda teknoloji geliştiren bir firma değiliz (ki amacımız da yavaş yavaş bunu başarmaktır) ama dünyada geliştirilen teknolojileri en hızlı uygulayan firmalardan biriyiz. Bizim amacımız ve hedefimiz de bu zaten. Biz bu sayede var olabiliyoruz. Eğer mühendislikte dünyadaki gelişmeleri izlemezseniz, onları hızlı bir şekilde uygulamazsanız zaten var olmanız da olası değil” şeklinde konuştu.

Türkiye imalat sanayisinin genelde ucuz işgücüyle var olan bir yapıda olduğunu kaydeden Tunç, “Yıllardır sanayinin içindeyim ve kendi kendime şöyle bir benzetme de yaparım, Türk imalat sanayisine gelen Avrupalı satın almacı, İtalyan kalitesini Çinli fiyatına ister. İtalyan kalitesine ulaşmak mümkün ama o kaliteyi Çin fiyatına vermek mümkün değil elbette. Biz bu genel beklentiyi mühendislik kabiliyetimizle aşarak böyle bir fiyat rekabeti olan bir ortamda, mühendisliğiyle, Avrupa’ya kıyasla fiyat avantajıyla, yenilikçi mühendislik çözümleriyle, müşteri odaklı yaklaşımı ile gemi inşa sektöründe hizmet veriyor” ifadelerini kullandı.

Teknolojiyi takip etmezsek 6 ay sonra iş yapamaz hale geliriz

 

Her proje kendine özeldir diyen Abdullah Tunç, “Biz geminin içindeki bütün elektrik dağıtım sistemlerini, ana dağıtım panolarını, konsollarını, alarm izleme sistemlerini ve son zamanlarda çok gündemde olan ana makine yerine elektrikli tahrik sistemlerini yapıyoruz. Tıpkı karada nasıl ki bir bina yaptığınızda o binada kullanılan malzemeler o binaya özelse, gemide de aynı şekilde her malzeme o gemiye özel kullanılıyor. Biz aslında uygulayıcı mühendislik yapıyoruz. Burada mühendislik çözümleri ön plana çıkıyor. Bizim çözümlerimizle başka bir firmanın çözümleri aynı olmayabilir. Teknoloji seviyesi aynı olmayabilir. Teknolojiyi yakından takip ediyoruz. Takip etmezsek 6 ay sonra iş yapamaz hale geliriz” dedi.

Dünya dekarbonizasyona gidiyor

 

Dünyada bütün taşıma araçlarında karbon salınımı yapan güç kaynaklarından kaçma eğilimi olduğunu ifade eden Abdullah Tunç, “Buna dekarbonizasyon diyoruz. Bu kaçınma, karada LPG’li araçlarla ya da elektrikli araçlarla oluyor. Bunun neredeyse aynısı deniz araçlarında da var. Denizde bu daha kolay oluyor. Çünkü otomotiv sanayisinde bu işlemi homologasyon denen doğrulama sürecinden geçirmek gerekiyor.  Denizde ise bu bir kere yapıldığı için o çözümü sertifikalandırıyorsunuz ve iş çözülüyor. Biz ilk hibrit gemimizi 2016 yılında Sedef Tersanesi’nde yaptık. O dönemden beri elektrik tahrik sistemli gemiler hızla gelişiyor. Şunu söyleyebilirim, son iki yılda dünyada neredeyse hiç dizel makineli gemi yapılmıyor. Çok az yapılıyor. En iyi ihtimalle LNG’li veya LPG’li ya da tam elektrikli yapılıyor. Şu anda var olan Batarya teknolojisi uzun mesafe seferleri desteklemediği için şimdilik kısa mesafelerde daha çok kıyıya yakın çalışan deniz araçlarında batarya kullanılıyor.

Gemi geri dönüşümü ülke ekonomisine katkı sağlıyor Gemi geri dönüşümü ülke ekonomisine katkı sağlıyor

 

Örneğin, İstanbul Boğazı’ndaki karşılıklı seferlerde kullanılan vapurlarda, feribotlarda ve teknelerde bunu hemen uygulayabiliriz. Elektrik tahrikli gemilerin kullanımında dünyada lider ülke Norveç’tir. Enerjisinin yüzde 99‘unu hidro kaynaklardan sağlıyor. Arkasından Almanya, Danimarka ve İngiltere yapılıyor. Onlar da off-shore rüzgar santralleri kuruyorlar. Fosil yakıtlar şimdilik hayatımızdan çıkamaz. Çünkü çok ucuz. Bu sayede hayatımız kolaylaşıyor ve ucuzluyor. Diğer yakıt türleri ya çok maliyetli ya da nükleer enerji gibi çok tehlikeli” şeklinde konuştu.

İlk defa Norveç dışından bir firma olduk

 

Dekarbonizsyonun etkisinin tüm dünyada görülmekle birlikte gelişmiş ülkelerde daha çok yaygın olduğu vurgusunu yapan Tunç, “Bunun dünya şampiyonu olan Norveç hem kendi sanayisini desteklemek, hem de çevreci teknolojilere öncelik vermek amacıyla son 5 yılda ciddi anlamda bir feribot inşaatına başladı. Norveç’te 250’den fazla feribot hattı var. Bunlar karayolu siteminin bir parçası. Çok güzel bir doğası var Norveç’in. Düşünceleri bu doğanın ortasına karbon salınımı yapmayalım tamamen elektrikli olsun. Beş dakikalık geçişlerde kullanılan feribotlar tam elektrikli oluyor. Son 5 yılda Türk tersaneleri Norveç’e 30-40 feribot inşa etti. Türk tersaneleri ciddi başarı elde ettiler. Hala da devam ediyor. Tersaneler için büyük başarı ama Türkiye adına maalesef bir eksiklik yaşandı. Bütün bu feribotların elektrik sistemleri hep yurtdışından geldi. İlk defa Norveçli olmayan bir elektrik firması olarak Elkon, böyle bir geminin elektrik sistem entegratörü oldu. Sefine Tersanesi’nde Norveçli bir feri operatörünün projesinde Elkon Elektrik ile çalıştılar. Her şeyini Elkon mühendisleri yapacak” dedi.

 

Buraya gelirken uzun bir yoldan geçtik

 

2012 yılından beri bu konuların üzerinde çalıştıklarının altını çizen Abdullah Tunç,  “Her geçen gün üzerine koyarak ilerliyoruz. Son adımlarımızdan biri Norveç’te Elkon Norge adıyla kendi firmamızı kurmamız oldu. Çünkü armatörler 7/24 yerel desteğe çok önem veriyorlar. Bu tekne kamu hizmeti veren ve 600 metrelik bir mesafeyi birbirine bağlayacak şekilde çalışacak. Karayolunun bir parçası olduğu için bu mesafe, feribotun durması halinde büyük olay olur. O nedenle çok dikkat ediyorlar. Biz de bu projeyi alırken en fazla 6 saat içinde herhangi bir soruna müdahale edeceğimizin sözünü verdik. Belki bu yerel oluşum sayesinde projeyi aldık. Fiyat bu tür projelerde en önde gelmez. Orada bakılan kriterler farklıdır. Teknoloji, referanslar, konu üzerindeki kabiliyet, Norveç’teki yerel varlık ve olaya yaklaşım çok önemli” ifadesini kullandı.  

Türk tersaneleri baş tacımız

 

2014 yılında bu yana Elkon Genel Müdürü olarak görev yapan Ertuğ Yaşar ise, “Şu anda Elkon Türkiye dışında 6 ülkede 8 değişik tersanede 15 gemi inşasına katkı sağlıyor. Yine de bizim en büyük müşterimiz, baş tacımız Türk tersaneleridir. Eğer biz gelişimimizi devam ettirmek istiyorsak elbette ki Avrupa tersaneleriyle de işbirliği yapmak zorundayız. Norveç Türkiye’ye olduğu gibi diğer Avrupa ülkelerine de en çok sipariş veren pazarlardan biri” şeklinde konuştu.

İstanbul’da gemileri elektrikli yapabiliriz

 

İstanbul’un elektrikli deniz araçları konusunda çok potansiyeli olan bir şehir olduğunu söyleyen Ertuğ Yaşar, “Bugün elektrikli gemi yapabilecek ve var olan gemileri de dönüştürebilecek altyapıya sahibiz. İstanbul’daki şehir hatlarının tüm vapurlarını ve feribotlarını, İstanbul Boğazı’nda ve Marmara Denizi’nde özel sektörde hizmet veren tüm yolcu vapurlarının, feribotların, boğazda hizmet veren gezi teknelerinin hepsini elektrikli ya da hibrit hale getirebilecek kapasiteye sahibiz. Bunun ne yazık ki şu anda ekonomik fizibilitesi yoktur. Bunu için 3 sacayağı gerekli. Birincisi regülasyon. Ya yerel yönetim ya da ilgili bakanlık diyecek ki mesela, 5 yıl içinde boğazda hiçbir dizel makinenin çalışmasını istemiyorum. Hiçbir regülasyon tek başına başarılı olamaz elbette. İkincisi finansman desteği olmalı. Son üç ayda bir kez daha gördük ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok güçlü bir devletmiş. Sorunları çözmek için ihtiyaç sahiplerine negatif faizle kredi verebiliyor. Küresel salgın krizine karşı 250 milyar TL kaynak ayrıldı. Bakanlık dese ki, bunun bir kısmını kamu bankalarıyla armatöre tahsis edeceksin, dizel makinesini değiştireceksin, elektrikliye döneceksin, kaynak da burada, faizi de bu… Üçüncü ayağı yerli ve milli olma isteği. Tabi ki yüzde yüz yerli ürün kullanamazsınız ama mümkün olduğunca yerli ve milli ürün ve hizmet kullanarak bu işi yapacaksınız. Türk tersanelerinde yapılacak, Türk yan sanayisi olacak, belli bir yerlilik oranı olacak (belki en az 70). Bunun yapılabildiğini, kaynak bulunduğunu gördük. Biz özel sektörle, yöneticilerle konuşuyoruz ama özel sektörün kendi imkanlarıyla yapması olanaksız. Fizibilitesinin yapılması gerekiyor” dedi.

KAYNAK: 7DENİZ DERGİSİ  - MAYIS-HAZİRAN SAYISI

Editör: Haber Merkezi