Sıkıntılı ve sancılı zamanlar geçirdiğimiz şu günlerde, iyi niyetimizi korumanın ve geleceğe umutla bakmanın zamanıdır. Evet, hem ülkemizde hem ekonomimizde hem de çevre ülkelerde bir dizi sorunlar ve belirsizlikler yaşanıyor. Fakat tüm bu yaşananlara rağmen umudumuzu kaybetmeden, her ne iş yapıyorsak bu işimizi devam ettirebilme ve yatırımlarımızı sürdürülebilir kılma gücünü korumalıyız kendimizde... Yaptığımız işten mütevellit, kimler hangi yatırımı yapmış ya da hangi yatırımı yapmaya niyetli, firmaların şu anki pozisyonları ne, hangi sıkıntılar yaşanıyor, bunları gözlemliyor ve sektörün nabzını yokluyoruz. Gördüğüm şudur ki; bazı firmalar ülkede yaşanan belirsizliği baz alıp yatırımlarını askıya alıyor veya mevcut durumunu korumaya odaklanıyor. Ancak bazı firmalar var ki onlar bu sıkıntılara rağmen yatırımlarını sürdürüyor. Sizce hangisi doğru? Mevcut durumu korumak mı yoksa tüm belirsizliğe rağmen yatırımlara devam edip ekonomiyi ayakta tutmak mı? Fakat gerçek şu ki ülkeler her ne kadar sıkıntı yaşasalar da ekonomilerinin devam etmesi, şirketlerin bu süreçteki tutumlarına ve faaliyetlerini sürdürmesine bağlı. Krizler ve siyasi istikrarsızlık yaşansa da baki olan ekonominin sürekli olarak ayakta tutulmasıdır. Bu yüzden diyoruz ki, ülkemizin can suyu olan denizcilik sektörü gücünü korumalı, geleceğe umutla yaklaşmalı ve yatırımlarını sürdürmelidir. Diğer yandan sektörde güzel gelişmeler ve yatırımlar da yaşanmıyor değil… Türk koster filosunun yenilenmesi için 10 yıldır birtakım çalışmalar yürütülüyordu. Sektördeki olumlu faaliyetleri destekleme hedefiyle geçtiğimiz yıl kurulan Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği (KOSDER) öncülüğünde Koster Yatırım A.Ş. kuruldu. Bu, ülkemiz ve sektörümüz adına sevindirici bir gelişmedir. Dileriz böyle yatırımlar devam eder. Denizcilik, yatırımlarının karşılığını geç alan bir sektördür. Çünkü bir geminin inşası bile uzun bir zaman alıyor. Dolayısıyla denizciliğin gelişimi için yatırımların yanı sıra insana olan yatırımlar da artmalı ve denizciliği bir ülkü olarak görebilen nesiller yetiştirilmelidir. Yaptığımız görüşmelerde ise denizciliğimizin gelişmesi için ilk atılacak adımlardan birinin, şu an müsteşarlık düzeyinde bulunan ulusal denizcilik otoritemizin bakanlık düzeyine getirilmesi gerektiği ve ulusal bir denizcilik stratejisinin oluşturulmasının gerekli olduğu, bu konuda devletin ciddi adımlar atması gerektiğine dikkat çekiliyor. Belki de bu adımlardan sonra ülkemizde denizcilik sektörü hak ettiği konuma gelecek ve dünya denizcilik devleriyle aynı kulvarda güçlü ilerleyişini sürdürecek. Yazımı M.K. Atatürk’ün bir sözüyle noktalamak istiyorum. “En güzel coğrafî vaziyette ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifadeyi bilmeliyiz; denizciliği, Türkün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.” Çilem Kocamış [email protected]