Son günlerde ülkede meydana gelen trajik olaylar insanın içini dağlıyor. Haber kanallarında yayınlanan görüntüler endişe, korku ve hüzün veriyor. Tüm bu acıklı olaylar yaşanırken, hayat devam ediyor. Bir yandan trajik olaylar, diğer yandan yeni evlenen çiftler için atılan havai fişekler... Tam bir tezat.
Hayat devam ediyor derken, 19 yaşına yeni basan oğlum Angelos ile birlikte Atinaʹdan karayolu ile İstanbulʹa geldik. Oğlum, İstanbulʹda bir üniversitede okumak istiyordu.
Baba ocağında yaşamak, Türkçe öğrenmek ve yüksek tahsili burada yapmaktı hayali.
Batı ülkelerinde dehşetle izlenen bunca acı ve trajik olaya rağmen, oğlumun yüksek tahsilini İstanbulʹda yapmakta ısrar etmesinden gurur duymadım değil. Babası İstanbullu, Atinaʹda doğup büyümüş bir gencin hayatında ilk defa İstanbulʹda kanat açmaya karar vermesi aslında güzel bir duygu.
Atinaʹdaki arkadaşlarını, bar ve kafeleri bir yana bırakarak İstanbul gibi hiç yaşamadığı büyük ve kalabalık bir şehirde ilk adımlarını atması yüzme bilmeyen bir çocuğun derin bir denizde yüzmeyi öğrenmesi gibi bir şey.
Çünkü babası olan bendeniz de aynı yaşta, hiç bilmediği tanımadığı ancak o dönemin şartları gereği bir bakıma zorunlu olduğu Atinaʹya giderek yüksek tahsilini yapmıştı. Belki aynı dili konuşuyordum ama baba ocağım değildi.
VAPURLAR NEREDE?
Oğlumun Atinaʹdan gelirken edindiği ilk intiba İpsala sınırını geçtikten hemen sonra karşılaştığımız karayolu hakkındaydı. Yıllarca bir türlü tamamlanmayan ve sürekli işçi ve iş makinaları ile dolu olan İpsala - Tekirdağ arasındaki karayolu hala ışıklandırılmamış. Kapkaranlık.
İki şerit arasındaki hendek, Allah korusun giyotin gibi... Yani es kaza direksiyonu kırıp hendeğe düşenlerin kurtuluş ihtimali yok denecek kadar az...
İkinci intiba cep telefonları ve otoyollardaki otomatik geçiş kartlarıyla ilgili. Türkiyeʹye karayoluyla giriş yapanların yabancı bir ülkede alınmış olan cep telefonlarını kayıt ettirmesi gerektiği ya da Türkiyeʹdeki karayollarında, OGS ya da HGS gibi geçişler için arabanın camına yapıştırılması gereken özel kartların alınması konusunda hiçbir bilgi verilmiyor. İpsala sınır kapısındaki sadece cep telefonları hakkındaki uyarı tabelası da sadece Türkçe yazılmış. Son derece modern ve Yunanistan sınır kapısına oranla daha Avrupai görünen Türk sınır kapısından sadece Türkçe bilenler geçiyormuş gibi...
Üçüncü intiba İstanbul boğazının güzelliğinin hiç değişmiyor olması hakkında... Ama Boğazʹda tadil edilerek beyazlara boyanan tarihi iskelelere artık hiç bir yolcu vapurunun uğramamasına anlam vermek mümkün değil. Boğazʹda yaşayan yüzbinlerce insanın kullanacağı vapur seferleri niçin iptal edildi bilinmez. Halkın sadece dilenci vapuruna mahkum edilmesi, trafik yoğunluğunu artırarak sürücülerin sinir krizi geçirmesine neden oluyor sanki. Gençlik yıllarımdan yakın bir geçmişe kadar devam eden ve oldukça sık olan vapur seferlerini, trafik yoğunluğundan gözü dönmüş oğluma anlattığımda, sorduğu ˮPeki niçin şimdi yok?ˮ sorusuna cevap veremiyorum.
7DENİZ