Anka Marine Ortağı ve Satış Müdürü Bora Genç, şirket olarak müşteri memnuniyetini çok önemsediklerinin altını çizerek, “Müşteri mutsuzsa biz de mutsuz oluyoruz ya da müşterimiz bir yerde zarar gördüğü zaman o zararı biz de karşılamak istiyoruz. Bu açıdan bakarsak en büyük farkımız hizmet kalitemiz ve insani ilişkilerimiz” dedi. 

 

Sohbetimize sizi tanıyarak başlayalım mı?

 

Kocaeli Üniversitesi Karamürsel Denizcilik Meslek Yüksekokulu mezunuyum. Okula, deniz elektronik ve haberleşme dersleri olarak başlayıp güverte dersleri alarak mezun oldum. Haberleşme bölümü okumakla birlikte güverte ehliyetine de sahip olarak mezun oldum. 2001’de sektöre adım attım. Sektörün, deniz elektronik ve haberleşme alanında önde gelen firmalarından birinde iş hayatım başladı. 2007 senesinin sonunda tamamen şahsi nedenlerle ayrıldım, aslında sektörün başka bir kolu ile ilgilenecek iken, iş hayatımda tanıştığım ve benim için bir ortaktan çok öte bir insan olan, Orhan Özel ile birlikte 2008’de Anka’yı kurduk. Yol arkadaşlığımız böyle başladı. Tam kriz zamanıydı. Diğer firmalardan daha farklı işler yapabileceğimizi göstermek için kurulmuştuk ki bu amacımıza da ulaştık. Yavaş yavaş büyüyerek şu an ki halimize geldik.

 

Kurulduğunuz günden bugüne kadar ki zamanı hedefleriniz gerçekleştirme bakımından değerlendir misiniz?

 

Hedeflerimizi geldiğimiz noktayı göz önüne alarak gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim. Ancak şöyle de bir gerçek var: Ülkemizde 2008’de yeni inşalar durmuştu. Yeni inşalara hizmet veren firmaların bir kısmı retrofit gemilere daha fazla giriş yapmaya başladılar. Bu bizim içinde bulunmak istediğimiz pastayı daha fazla oyuncuyla birlikte paylaşmamızı da beraberinde getirdi. Diğer taraftan firmayı kurduğumuzda temsilciliklerimiz içerisinde televizyon ve internet anteni vardı. Bu ürünümüz Kore markası olan KNS’nindi. O dönemde IMO düzenlemeleri bazı cihazları ön plana çıkardı. Mesela şimdilerde revaçta olan scrubber konusu gibi veya 99’da GMDSS gibi veya 2000’lerin başında AIS gibi, bizim firmayı kurduğumuz zamanlarda da VDR ve S-VDR devreye girmişti. Bizde bu dönemde VDR ve S-VDR konusunda Avrupa’daki firmalara ürün sağlayan Çinli bir marka olan Highlander ile anlaşma yaptık. Peşinden de daha farklı markalarla ilerlemeye, anlaşmalar yapmaya başladık. TÜRKSAT ile yaptığımız işbirliği sonrasında KNS’nin antenlerini TÜRSAT Uydu Hizmetine uygun hale getirdik. Böylece TÜRKSAT hizmeti sivilde kullanılmaya başlandı. Bu bize yeni bir pazarı beraberinde getirdi. İşimizde uzmanlaşmaya başladıkça Türkiye’de başka bir firmada bulunan, mobil iletişimde dünya lideri olan KVH bizimle bir işbirliği yapmak istedi. Türkiye’deki yeni yapılanmalarında bizimle birlikte olmak istediler. Biz bu talebi ilk başlarda başka bir distribütörlükleri olduğu için olumlu görmedik. O distribütörlükleri bittikten sonra bir anlaşmaya vardık. Bu anlaşmayla birlikte hedeflerimizde biraz daha farklılaşmaya başladık. Daha farklı planlamalar yaptık, önümüze yeni hedefler koyduk. Aynı zamanda 2010 yılında Kalite Yönetim Akreditasyonu aldık ve Türkiye’deki IACS kuruluşlarından Radyo Sörvey Yeterliliği almıştık. Daha kompleks hizmetler sunmaya başladık. Daha deneyimli arkadaşlar bünyemize katılmaya başladı. Böylece ilerlememiz daha hızlı bir hale geldi.

 

 

Hizmet ağınızda hangi kalemler var?

 

Biz gemilere markadan bağımsız servis verebiliyoruz. Distribütörü başka olan firmaların servislerini de yürütebiliyoruz. Ya da yurt dışında bizim verdiğimiz hizmeti veren firmaların gemileri Türkiye’de olduğunda ve servise ihtiyaç duyduğunda hizmet sunabiliyoruz. Geminin üzerindeki tüm navigasyon ürünlerinin haberleşme, radar, Gyrocompass, ya da otopilot,vb birçok ürünün hem yedek parçasını hem de servis hizmetini sağlayabiliyoruz. Bunun dışında kendi distribütör olduğumuz ürünlerin satışını gerçekleştiriyoruz: KVH, KNS, HIGHLANDER, WASSP, MAXSEA, OLEX, COMNAV, BANTEN. Diğer taraftan balıkçılık ve yat sektörlerimiz var. Balıkçılıkta ve yatçılıkta komple donatım işi yapabiliyoruz.

Aliağa’nın başarısında müşteri memnuniyeti ilk sırada Aliağa’nın başarısında müşteri memnuniyeti ilk sırada

 

Balıkçılık sektörü için yaptığınız bir Multibeam Sonar işi vardı. Bundan biraz bahsedebilir misiniz?

 

Sonar’da aslında hem seyir hidrografi ölçümleri için yapılmış üç boyutlu (3D) bir Sonar hem de balıkçılık sektörü için çok avantajlı kullanılabilir. Türkiye’deki balıkçılık konjonktürü biraz Moritanya’ya kaymış durumda. Türk balıkçılarının bir bölümü uzun bir süredir Moritanya’da çalışıyorlar. Orada çok da güzel işler yapıyorlar. Bu sonarın orda çok işlerine yaradığını duyuyoruz. Esasen bu sonar Türkiye’de ürettiğimiz bir ürün değil. Yeni Zelanda menşeili bir ürün. Biz bunu hidrografi için özellikli set haline getirdik. Bu seti yapabilmek şüphesiz bilgi ve deneyim gerektiriyor. Bu set ile Mogan Gölü dip tarama gereksinimini karşıladık.

 

 

Muhakkak sizinle aynı işi yapan firmalar var. Sizi rakiplerinizden ayıran özellik nedir?

 

Bizim hizmet anlayışımız tamamen müşterinin mutlu olmasıyla alakalı. Müşteri mutsuzsa biz de mutsuz oluyoruz ya da müşterimiz bir yerde zarar gördüğü zaman o zararı biz de karşılamak istiyoruz. Bu açıdan bakarsak en büyük farkımız hizmet kalitemiz ve insani ilişkilerimiz diye tanımlayabilirim. Ama belirtmek istediğim şey, Türkiye’deki deniz elektroniği ve haberleşme firmalarının hiçbiri birbiri ile rakip değil aslında. Bildiğim kadarıyla 60’a yakın kişi ve firma olarak toplamda var. Daha da fazla olabilir ve bunların hepsinin uğraştığı alan birbirinden farklı. Sektörde 25 yılını devirmiş birkaç tane firma var. Bu firmalar kendi elindeki distribütörlüklerinin servis taleplerini karşılıyorlar. Bizi diğer firmalardan ayıran en büyük fark kendi marketimizi kendimiz yaratıyor olmak diyebilirim. Örneğin; TÜRKSAT’ın haberleşme hizmetine uygun anteni imal edip, onayını alıp, bunu çalıştırabilmek bize farklı bir pazar açtı. Yakın ülkelere hidrografi danışmanlığı altında hem ürün sunuyor hem de hizmet ve personel sağlıyoruz. Bu da bizim başlattığımız bir proje. Diğer taraftan herkesin katıldığı ihalelere katıldığınız söylenemez. Çok sık ihale takip ettiğimiz de yok. Biz daha çok butik çalışan ama profesyonel iş yapan bir firmayız. Bu yüzden mutluyuz. Müşterilerimizde mutlu. Onların bir parçasıyız ve böyle de çalışıyoruz. Hata yapmaktan korkmuyoruz. Hata da yapmış olsak o metodun içerisinde bizim işimize yaracak bir nokta varsa onu alıyor, kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Başarılı olanları taklit etmekten çok, kendi yolumuzu kendimiz çizmeyi seviyoruz.

 

2019’un ortalarına geldik. Muhakkak planlarınız, hedefleriniz vardır. Bu açıdan yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Planladığımız şeyleri uygulamakta çok zorlanacağımız bir ülkede yaşıyoruz. Bu sadece bizim için geçerli de değil. Sektördeki birçok firma bizimle aynı durumda. Denizcilik sektöründe olmamız avantajımız. Çünkü bir ayağımız Türkiye’de diğer ayağımız yurt dışında. Ama yine de işler iyi gitmediğine bu bizleri de etkiliyor. Dolayısıyla planlamalarımız istediğimiz veya beklediğimiz yönde ilerlemiyor. Bütçesel olarak bakarsak, işimizin kontratlı olması ve kontratların genelde yılbaşında yapılıyor olması sebebiyle bu alandaki hedefler tutuyor. Ancak, yeni işlerde bir yavaşlama söz konusu. Bu yavaşlama da ülke yavaşlamasıyla paralel diyebilirim.

 

 

Yeni bir distribütörlük söz konusu mu?

 

Şu anda yeni marka demek yeni bütçe demek. Birçok marka alınabilir. Ama ne kadar genç bir firma olursanız olun ne kadar iyi hissediyorsanız hissedin, açıkçası yurt dışında ne kadar göründüyseniz ne kadar isim yaptıysanız ne kadar çevreniz olursa olsun maalesef bazı işlerin riski bu dönemde çok büyük. Ne kadar çok distribütörlüğünüz varsa o kadar çok bütçe ayırmak zorundasınız. O işe o kadar çok zaman yatırımı insan yatırımı yapmak durumundasınız. Dolayısıyla bu sene sonuna kadar yeni bir distribütörlükle ilgili bir planımız yok. Ama yürütmeyi istediğimiz ve başlamak istediğimiz birkaç tane proje var. Bunlardan bir tanesi bizi biraz heyecanlandırıyor. Bu da belki yerli üretim yapabileceğimiz bir ürün olabilir. Bunun araştırması içerisindeyiz. Ana bir ürün değil. Ara bir ürün olacak. Ama birçok problemi sektörel anlamda özellikle yat sektörü için çözeceğini düşündüğümüz bir ürün. Dolayısıyla 2020’nin başlarında onu konuşuyor olabiliriz.

 

Sektörün her tarafına dokunan birisiniz. Bu bakımdan sektörü nasıl gördüğünüzü sormak isteriz.

 

Müşterilerimizin talepleri doğrultusunda çalıştığımız için onlar gibi düşünmeye, hissetmeye bir anlamda mecburuz. Bazen dokunmadığımız işlere de dokunmak durumunda kalıyoruz. Müşterilerle sadece müşteri-hizmet sağlayan ilişkisi değil, arkadaş ilişkisi içerisinde olmamızdan dolayı elimizden gelen her noktada yanlarında oluyoruz. Bir anlamda sektörün mevcut durumunu şöyle özetleyebilirim: bir insan sürekli hastayım derse hasta olur. Yani sektörde kriz var dedikçe krize giriyoruz. Bence buna dikkat etmeliyiz. Ancak DTO yeni yönetiminin heyecanı, azmi bizlere de yansıyor. Bu noktada şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Tabii bir gerçekte var. Yeni inşada yaşanan durgunluk herkesi etkiliyor. Yeni inşa olmadan sıçrama yapabilmemiz pek mümkün değil. Yeni inşa olmalı ki yabancı yatırımcıları buraya çekebilelim. Yine de daha pozitif bakabilmeliyiz. Birlikten kuvvet doğacağını unutmamalıyız. Sektörün hizmet sunan kesimi de ürün sağlayanı da müşterisi de bir arada, omuz omuza olabilmeli. Bizi bir arada olmak kurtaracak. Sektör olarak da bir arada durup kimsenin kimseden kendini yüksek görmediği kimsenin kimseye zarar vermediği bir şekilde sektörü bir arada ayakta tutabiliriz diye düşünüyorum.

 

İbrahim KOCAMIŞ

 

7DENİZ

Editör: Haber Merkezi