Denizcilik tarihimizde önemli bir adım

Kadırgalardan kalyonlara geçiş ve yaşanan güçlükler

 

Kadırgalardan kalyonlara geçiş süreci, Osmanlı Devleti’nin XVII. yüzyılda yaşadığı önemli bir değişim sürecidir. Girit Savaşı fetihle sonuçlanmakla birlikte, Akdeniz’deki savaşlarda artık tarzı eskimiş ve önemini kaybeden kadırgaların, yerini kalyonlara bırakması gerektiğini göstermiştir.

 

Bu sürecin tamamlanması esnasında çeşitli sıkıntılarla karşılaşılmış ve ilk denemede Osmanlı Devleti’nin kadırgadan kalyona geçiş süreci başarılı olamamış ve tekrar kadırgalara geri dönülmüştür. Ancak ikinci defa denendiğinde Osmanlı Donanması’nın kadırgadan kalyona geçiş sürecini başarılı olarak tamamlayabilmiştir. 1701 tarihli Bahriye Kanunnamesi ile kalyonlar Osmanlı Donanmasının esas savaş gemisi haline getirilmiş ve çağın gereklerine uygun eğitim kurumlarının kurulması ile kalyonlar Osmanlı Donanması tarafından etkin olarak kullanılabilmiştir. Bu çalışmada, kadırgalar ile kalyonların özellikleri ve aralarındaki farklılıklar, kadırgalar yerine kalyonların esas savaş gemisi olarak etkin olarak kullanımı konusunda yaşanan güçlükler değerlendirilecektir.

 

1. Giriş:

 

Genel anlamıyla değişim; herhangi bir şeyi bir düzeyden başka bir düzeye getirmeyi ifade ettiği gibi, kişi ve nesnelerin yerlerinin değiştirilmesi ya da kişisel bilgi, beceri ve yeteneklerin mevcut durumdan farklı bir konuma getirilmesini de kapsamaktadır. Bir başka deyişle değişim; planlı ya da plansız bir biçimde bir sistemin, bir sürecin ya da ortamın belirli bir durumdan başka bir duruma geçirilmesidir.[1]

 

Kadırganın donanmanın esas gücünü oluşturduğu eski dönemlerde de Osmanlılar yüksek bordalı, yelkenli büyük gemilerden istifade etmişlerdir. Donanmada savaş gemisi veya nakliye amaçlı ya da ticaret gemisi olarak bu tür teknelerden istifade edilmekle birlikte bu durum yaygınlık kazanmamıştır.[2] Burada yer alan, belirli bir durumdan başka bir duruma geçilmesi “Osmanlı Devleti’nin denizlerdeki ana savaş gemisi olan kadırganın yerini kalyona bırakmasıdır.”  

2. Kadırgaların Özellikleri

 

Değişimine konu olan kadırgayı tanımak gerekirse; temelde rüzgar gücünden ziyade insan enerjisine dayanan kürekli bir gemi olarak tanımlanan kadırga, yüzyıllar boyunca Akdeniz’in coğrafi ve iklim özelliklerine göre şekillenmiş ve ateşli silahların da bu gemilerde kullanılmaya başlanılması ile, en mükemmel ve nihai formuna ulaşmıştır.

 

Antik çağlardan itibaren Akdeniz’de mücadele eden büyük güçlerin temel savaş gemisi olarak kadırga birçok evrelerden geçmiş, deniz savaşlarında kullanılan taktikler büyük ölçüde değişikliğe uğramasına rağmen, bu gemi tipi temel form olarak yerini korumayı başarmıştır.

 

a. Akdeniz’de Kadırgaların Kullanımı

 

Kürekli gemiler Akdeniz çoğrafi koşullarına uygun olarak, sığ sularda hareket edebiliyorlar ve tamamen rüzgara bağımlı değillerdi. Bu özellikleri onlara kıyılarda ve amfibi harekat[3] esnasında avantaj sağlamaktaydı.

 

Kadırgaların bu sayılan avantajlarının yanı sıra dezavantajları da mevcuttu. Kadırgalarda çok sayıda mürettebata ve dolayısıyla su, yiyecek ve levazımata duyulan ihtiyaç, ancak sınırlı taşıma kapasiteleri bu tip gemilerin menzilini sınırlayan en önemli etkenlerdi. Kadırga filolarının ikmal ihtiyaçlarının karşılanabilmesi geniş bir liman ve üs ağı ile desteklenmeleri ile mümkün olabilmekteydi.[4]

 

Kadırgaların “motorları” çok masraflıydı. Forsaları satın almak, yedirip içirmek, bakmak ve giydirmek gerekiyordu. Gemide yaşayan çok sayıda personel yüzünden toplara yer kalmıyordu. Oysa ateş gücü açısından toplar daha çok önem kazanıyor ve daha geniş alana ihtiyaç duyuyorlardı. Ayrıca kadırgalar durgun yaz denizleri için yapılmış teknelerdi. Bunları kışın kullanmak isteyenlerin, olabilecek şiddetli hava ve deniz şartlarında teknenin harap olması, forsa takımının güçsüz kalması ya da gemilerin batması gibi tehlikeleri göze alması gerekiyordu. Olumsuz hava şartları sebebiyle kısa süre içinde bütün bir filo yok olabilirdi.[5]

 

Akdeniz ülkelerinin savaş gemisi tipi seçeneği XVI. yüzyılda kadırgadan yanaydı. Aynı yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve İspanyol Monarşisi arasında denizlerde rekabetin en önemli aracı da kadırga olmuştur. Ülkelerin startejik ihtiyaçlarına göre kadırgaları arasında boyut farklılıkları olabiliyor, uzunlukları, silah donanımları, kürekçi sayısıları ve tonajları değişebiliyordu. Ancak bu değişimler savaş gemilerinin temel formunun kadırga olmasını değiştirmemiştir. Mesela XVI. yüzyılda bir Venedik kadırgası 41 metre uzunluğunda ve 200 ton civarı bir ağırlığa sahipti. Osmanlı kadırgaları da, Batı devletlerinin kadırgalarına benziyordu.

 

İspanyollar da, Osmanlı’ların daha hızlı ve kıvrak kadırgalarına karşı, kendi kadırgalarını daha hafif inşa etmek, kürekçi sayısını artırmak gibi çözümlerle daha avantajlı konuma geçmeye çalışmışlardır. Aslında kadırgaların kullanım özelliklerinin değişmesi bile bir değişimdir. Ancak buradaki değişim büyük çaplı bir değişim olmayıp, yaşanan risk faktörü daha düşüktür.

 

b. Dünya Denizlerinde Kadırgaların Kullanımı

 

Kadırgalar o dönemde sadece Akdeniz coğrafyasında kullanılmamıştır. XVI. yüzyılın ortalarından itibaren Fransa ve İngiltere, Manş kanalında kadırga kullanmaya başlamış, İsveç ve Danimarka’da Baltık Denizi’nde kadırgalardan faydalanmışlardır.

 

Ayrıca yeni dünyanın keşfi ile birlikte meydana gelen “Yeni Dünya Kadırga Filosu” gibi oluşumlarla, Orta Amerika ve Karayip kıyılarında kadırga kullanımının olumlu sonuçları görülmüştür. Pasifik’te Güney Denizi Filosu’nda da kadırga kullanımı denenmiştir. Karayipler yani Atlantik Okyanusu’nda olumlu sonuçlar alınan kadırgalardan, Pasifik Okyanusu’nda olumlu sonuçla alınamamış, kadırgalar beklentileri karşılamamıştır. Zira Pasifik Okyanusu’nda  akıntılar güçlü, sığınılacak limanlar az, düşmanı takip etmek için kat edilecek mesafeler uzundur.[6]

2. Kalyonların Özellikleri

 

Kalyon ise, XVII. yüzyılın ilk yarısında pek muğlak bir anlam içermekte, daha ziyade pruvadan ileri doğru nerdeyse yatay uzanan bir civadra ile üç direkte kabasorta arma taşıyan yuvarlak gemiyi tanımlamaktadır. Her direğe kare biçimli 2-3 parça yelken çekilmek üzere, toplamda 10 adet kadar yelkeni bulunmaktadır. Avrupa’da kalyon tipi gemilerin başlıca amacı ticaretti, fakat Akdeniz’deki güvenlik zaafından dolayı genelde  küçük çaplı toplarla donatılırlardı.

 

a. Dünya Denizlerinde Kalyon Kullanımı

 

XVII. yüzyıl, özgün anlamıyla kalyonun, yani sadece savaşmak için inşa edilmiş yelkenli geminin göründüğü zamandır. Bu gelişim XVI. yüzyılda Kuzey Avrupa’da, barça (karaka) [7]  ve bertonların kalyona doğru evrilmesiyle başlamıştır. İspanya’nın yeni dünyaya giden gemileri ağırlıklı olarak karaka ve kalyon tipi gemilerden oluşmaktaydı. Kalyonun teknesinin uzaması, incelmesi ve güçlendirilmesi, baş kasarasının kaldırılması, kıç kasarasının gittikçe kısalıp pupa ile birleşmesi, sayıları ve kalibreleri artırılan topların bordalar boyunca, alabanda denilen iki kat lumbar sıralarından sürülebilmesi, mürettebatının artırılması ve nihayet gemi maliyetinin yükselmesi XVII. yüzyılın ikinci çeyreğinde gerçekleşmiştir.[8]

 

SUBÜ öğrencilerinden Tuzla Tersanesi'ne teknik gezi SUBÜ öğrencilerinden Tuzla Tersanesi'ne teknik gezi

a. Kalyonların Sevk ve İdaresinin Kadırgalardan Farklılığı

 

Kadırgalar daha öncede belirttildiği gibi insan gücüne bağımlıyken, kalyonlar rüzgar gücüne bağımlıdır ve rüzgar istikametinden de etkilenmektedirler. Bundan böyle, düşmanın gücü ve hareketlerini tespit edip, değerlendiren amiral, denizin durumu ile rüzgarın şiddeti ve istikametine göre, düşmanı rüzgar altında bırakacak şekilde filosunu idare etmeli, böylece de daha sonra yapılacak hamlelere hakim olmalıdır. Rüzgar durumuna göre muharebeyi ret veya kabul edebilir. Bu durumda, çarpışmanın yerini, zamanını ve uygulanacak tertibatı seçecek ve gemilerini buna göre uyaracaktır.

 

Gemi kaptanlarının sadece rüzgar gücüyle hareket eden kalyonunu, önündeki ve arkasındaki gemilerle kısa mesafeyi koruyabilecek şekilde hatta sokabilmesi, birkaç yüz kişilik mürettebata sahip gemilerine manevra yaptırabilmesi, topçu takımlarını talim ve idare edebilmesi ve düşman ateş istikametini öngörebilmesi uzun süren tecrübeler sonucu edinilmiş ehliyeti gerektirmektedir. Kalyonlarla birlikte deniz savaşı en karmaşık sanatlardan biri haline gelmiştir.

 

b. Kalyonlar ve Kadırgaların Gemi İnşa, Donanım, Silah Yükü ve Mürettebat Açısından Farklılıkları

 

Kalyonlar ile kadırgalar arasında inşa teknikleri, mürettebat, malzeme ve mühimmatları incelendiğinde de pekçok farklılıklar görülmekle birlikte, aslında kalyon gemi modeli olarak kadırga örnek alınarak yapılmış ve diğer yelkenli savaş gemilerine göre gövdesi daha uzundur.

 

İnşa teknikleri bakımından ise, dönemin şartlarına uygun olarak kalyonlar da kadırgalar gibi keresteden yapılmakla beraber, geminin modelinden kaynaklanan farklılık sebebiyle pek çok kereste çeşidine ihtiyaç duyulmuştur. Bu durum kereste temini için Osmanlı Devleti’nin yeni orman kaynaklarına ulaşması mecburiyetini de beraberinde getirmiştir. Kalyonların kadırgalara nisbetle uzun ve yüksek olması sebebiyle çok daha fazla keresteye ihtiyaç duyulması yanında, kalyonlarda bulunması gereken sütun ve seren direklerinin varlığı ve çeşitliliği bu konuda ayrı tedbirler alınmasını gerektirmiştir.

 

Bir kalyonun sütun ve serenlerinin[9] çeşitliliği geminin büyüklüğüne göre değişiyor, uzunlukları da inşa edilen kalyonların büyüklüklerine göre farklı oluyordu. Kalyon kerestesinin temin edildiği en önemli bölgeler, Bolu, Sinop ve Samsun bölgesi idi. Bu bölgelerdeki yetkililere gönderilen fermanlarda kalyon kerestelerinin düzgün ve işe yarar olması, kavak kerestesinin kullanılmaması ve kalyon direklerinin mutlaka köknar çamı olması şart koşuluyor, her sene tamire muhtaç olmalan halinde masrafının tazmin ettirileceği bildiriliyordu.

 

Kalyonlarda, kadırgalardan farklı olarak en önemli ihtiyaç malzemesi yelken idi. Bir kadırgada üçgen biçiminde cankurtaran, orta ve borda adında üç, dörtgen biçiminde tirinkete denilen bir olmak üzere toplam dört yelken kullanılıyordu. Kalyonlarda ise mayıstra, tirinkete, mancana, gabya, babafingo, civadora ve alborta denilen büyük yelkenler bulunuyordu. Yelken bezi Gelibolu, Eğriboz, Benefşe, Ege Bölgesi, Mısır ve Kıbns gibi yerlerden belli ağırlık ve ölçülerde temin ediliyordu. Bu bezler Tersane'den verilen ölçülere uygun olarak cüllah denilen dokumacılar tarafından pamuk ipliği ile dokunuyor, sonra boyanıyor ve terziler tarafından istenilen ölçülere göre dikiliyordu.

 

Kalyonlarda diğer önemli malzeme ise top idi. Normal büyüklükteki (45-50 zira/34:-38 m) bir kalyonda 56 top bulunuyordur. Kalyonlardaki top sayısı kalyonlann büyüklüklerine göre değişiyordu. XVII. yüzyılın başlannda üç anbarlı bir kalyonda top sayısı 112, büyük kalyonda ise 130'a ulaşmıştır. Topa olan ihtiyacın çokluğu sebebiyle her zaman Tophane'nin bu ihtiyacı karşılaması mümkün olamamış, eksik olan topların tüccar gemilerinden kiralanması yoluna gidilmiştir. Kalyonlardaki toplar için çok sayıda yuvarlak da gerekiyordu. Bunun için Pravişte'de[10] yeni bir demir madeni açılarak yuvarlak dökülmüştür.

                                                                                                                                                                                           

Hakan Mehmet KÖKTÜRK

Emekli Deniz Kurmay Kıdemli Albay

Yeniçağ Doktora Programı Öğrencisi

YAZININ DEVAMI: Kadırgalardan kalyonlara geçiş ve yaşanan güçlükler (2) 


[1] Polat Tunçer, Değişim Yönetimi Sürecinde Değişime Direnme,  2013 OMÜ Eğitim Fakültesi, s.3.

[2] Yusuf Alperen Aydın, Osmanlı Denizciliği (1770-1775), İstanbul Üniversitesi Doktora Tezi, İstanbul, 2007, s. 7.

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Amfibik_harekat, Amfibik harekat, stratejide, deniz ve kara müşterek harekâtına denir ve daha ziyade denizden karaya, asker ve zırhlı araçlar çıkarılmasını kapsar.

[4] Hüseyin Serdar Tabakoğlu, Akdeniz’de Savaş-Osmanlı-İspanya Mücadelesi, Kronik Kitap, İstanbul, 2020,s. 131.

[5] Fernand Braudel, Akdeniz Mekan, Tarih, İnsanlar ve Miras, Metis, 2018, s.49

[6] Hüseyin Serdar Tabakoğlu, a.g.e.,s. 134-137.

[7] https://tr.wikipedia.org/wiki/Karak_(gemi), Karak veya Nau, 15. yy'de kullanılmaya başlanmış bir gemi türüdür. Coğrafi keşifler sırasında en çok kullanılan gemi tipidir. Kristof Kolomb'un kullandığı Santa Maria'nın ve Macellan'ın kullandığı Victoria'nın türü karaktır. 16. yy'de kullanılmaya başlanacak olan kalyonun yapısı, karakın yapısı temel alınarak tasarlanmıştır.

[8] Daniel Panzac, Osmanlı Donanması (1572-1923), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2020, s.155-158.

[9] Seren: Direkler üzerinde yelken açmak için ve işaret çekmek için yatay olarak bağlanmış gönder.

[10] https://tr.wikipedia.org/wiki/Pravişte, Şimdiki Yunanistan'ın Doğu Makedonya ve Trakya Bölgesi'ne bağlı Pangaio belediyesinde bulunan bir köy ve belediye birimidir.

Editör: Haber Merkezi