Yan Sanayi

Gemi boya sektörü envanter ve ruhsatlandırma sıkıntısıyla baş başa

Gemi boya sektöründe envanter ve ruhsatlandırma sıkıntısı yaşadıklarını dile getiren Nippon Paint Marine Türkiye Genel Müdürü Kaptan Baybora Yıldırım, “Nippon olarak en büyük önceliğimiz çevre. Zaten böyle bilinen bir Japon firmasıyız...

Abone Ol

Gemi boya sektöründe envanter ve ruhsatlandırma sıkıntısı yaşadıklarını dile getiren Nippon Paint Marine Türkiye Genel Müdürü Kaptan Baybora Yıldırım, “Nippon olarak en büyük önceliğimiz çevre. Zaten böyle bilinen bir Japon firmasıyız. Biz bütün yükümlülüklerimizi yapalım ama bu süreçte gerçekten ne istendiği anlaşılana kadar nihai ruhsatlandırma sürecinin uzatılmasını istiyoruz. Bizim envanterde olmadığı için satamadığımız daha çevreci ürünlerimiz mevcut. Yüzde 7 armatöre yakıt tasarrufu sağlayan bir ürünümüz var. Satamıyoruz çünkü envanterde yok. Armatör benden bu boyayı istediği zaman Türkiye’de veremiyorum, git Dubai’ye orada sana bu ürünü vereyim diyorum. Tehlike burada” diyor.

Envanterin açılması sektörün önünün de açılması demek

Çevre kaygılarının üst seviyelerde olmasının sektörü hızlı bir değişime soktuğunu söyleyen Nippon Paint Marine Türkiye Genel Müdürü Kaptan Baybora Yıldırım, “Her gün yeni regülasyonlar, yeni kurallar armatörleri, tersaneleri, işletmecileri yormaya başladı. O yüzden bu yorulmanın sonucunda malını taşıtmak isteyen firmalara maddi olarak zarar veriyor.  Bu da enflasyona sebep oluyor. Eskiden babamın kaptanlık yaptığı bir gemide sefere çıktım. 30-40 yaşında bir gemiydi. Bugün o yaştaki bir gemiyle dünyada iş yapmak imkansız. Gemi yaşları çok düştü, düşmek zorunda çünkü regülasyonlar var. Bu da sektörü her geçen gün zora sokuyor. Bütün boya firmaları özellikle antifalling boyalarda inanılmaz bir gelişme sağladılar. Firmalar, IMO’nun ve çevre örgütlerinin istekleri doğrultusunda kendi Ar-Ge’lerini bu yönde teşvik ediyorlar. Bu yüzden o envanterin açılması lazım. Envanterin açılması sektörün önünün de açılması anlamına geliyor” şeklinde konuştu.

KKDİK ile envanter sorunu ortaya çıktı

2009 yılında ilk defa KKDİK (Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi, İzni ve Kısıtlanması) Kanunun hayata geçtiğini belirten Kaptan Yıldırım, “Türkiye gelen her kimyasal maddenin gramajlarına varıncaya kadar içeriğinin ne olduğunu devlete bildiriyorsunuz. Devlet günün sonunda diyor ki, Nippon olarak şu kadar boya getirmişsin, içinde şu maddeler var. Herkes getirdiği ürünün içindeki kimyasal maddeleri beyan etmek zorunda. 2009 yılında zehirli boyalarla ilgili bir yönetmelik yayınlandı. Dünya Sağlık örgütü (DSÖ) ve IMO bununla ilgili önlemler aldı ve almaya da devam ediyor. Bu boyaların tabii ki çevreye olumsuz etkileri var. DSÖ 2003 yılında kalayı çıkartın, biyosit seviyelerini düşürün dedi. IMO’nun regülasyonlarında istediğini bütün dünya çapındaki boya firmaları takip ediyor. Türkiye, EU REACH denilen Avrupa’daki en büyük sertifikasyonun bir kopyasını aldı. Türkiye dedi ki, bütün zehirli boyalarla ilgili ne varsa, envanter kaydı yaptıracaksın. Bu kayıtlarda boya firmaları formülasyonlarını bile veriyorlar. Her ürün ruhsatlanıyor. Burada bin tane soru var. Envanteri kapattın diyelim. Bugün Türkiye’de olmayan dünyanın en büyük boya firması bulunuyor. Ancak o firma bugün Türkiye’ye gelse envantere kayıt yaptıramıyor. Pazara giremiyor. Rekabet yaratamıyor. Diğer taraftan biz bütün talepleri yerine getirmemize rağmen üstünden 4-5 sene geçti ama hala ruhsatlandırma yapılmadı. Envanter sürecinde bu ürünü satabilirsin diyor. Bizim daha çevreci, daha kaliteli bir boyamız var ama envanter kaydı 4 senedir kapalı olduğu için o ürünü satamıyoruz. Çevreyi kirletecek madde oranı çok düşük ama devlet envanter kaydı açmadığı için kaydedip bu ürünü pazara sunamıyoruz. 31 Aralık 2023’e kadar kanun envanter kaydı yapılmış boyaları satabilirsin, bu tarihten sonra nihai ruhsat aldığın boyaları satabilirsin diyor. Gösterdiği bütün kriterlere uyuyor ama ruhsat yok. Boyanın raf ömrü boyunca etken olduğunu ispatlaman lazım diyorlar. 1 yıl boyunca rafta beklettiğin boyayı götürüp gösterdiğin zaman diyorlar ki bu boyanın neden üç, altı ve dokuzuncu aydaki halini getirmedin? Bunun gibi birçok prosedür var” ifadelerini kullandı. 

Bilim Kurulu bilimden uzak

Bilim Kurulu diye bir heyet kurulmuş, bu bilim kurulu bence bilimden uzak diyen Yıldırım, “Ne istediklerini bilmiyorlar. Avrupa’da ne yapacağını bilmiyor ama nihai ruhsatlandırmaları uzatıyor. Sen yine bizi en ince ayrıntısına kadar denetle. Bu boyaların çevreye zararlı olmadığı bizim hükümlülüğümüz olsun. Ancak beni markete bu boyayı sürmekten yoksun bırakma. Süreyi uzatmaları gerekli. KKDİK’i 3 sene daha uzattılar.  Bence oradaki insanlar da bunun farkında değil. Şu anda Türkiye’de antifouling boya satma ruhsatına sahip hiçbir firma yok ama gerçek hayatta uygulanıyor. Biz 5-6 tane uluslararası büyük firmayız. Aynı masada oturup bir karara varıp piyasaya boya vermiyoruz diyebiliriz. O zaman derler ki siz devlete kafa mı tutuyorsunuz. Biz diyoruz ki böyle olmasın. Bu nihai ruhsatlandırma süreci devam ederken envanterdeki ürünler satılmaya devam etsin. Envanteri 6 ay daha açsınlar. Desinler ki bu 4 sene boyunca hangi boyaları ürettin? Son envantere kaydından daha mı çevreci, bunu ispat edebilir misin? Ben bunu da koyuyorum envantere. Günün sonunda bakıyoruz antifouling boyayı tip 21 haşere ilacı sınıfına koymuşlar. Bu boya aslında deniz canlılarını öldürmüyor, bu canlıların yapışmasını önlüyor. Bu süreçte bütün kimyasalda 26 bin son ürün ruhsatlandırmak için başvuruyor ve son 5 senede sadece 3 ürün ruhsat almış. O 3 tanesini de nasıl aldı diye araştırmak lazım. Bu durum aynı şekilde Avrupa’da da var ama orada süreler uzatılıyor. Çözüm üretmek için süre tanınıyor” şeklinde konuştu.

Yunanistan kapattığı tersaneleri açmaya başladı

“Nippon olarak bizim en önemli önceliğimiz çevre” diyen Yıldırım, “Zaten böyle bilinen bir Japon firmasıyız. Biz bütün yükümlülüklerimizi yapalım ama bu süreçte gerçekten ne istendiği anlaşılana kadar nihai ruhsatlandırma sürecinin uzatılmasını istiyoruz. Bizim envanterde olmadığı için satamadığımız daha çevreci ürünlerimiz mevcut. Yüzde 7 armatöre yakıt tasarrufu sağlayan bir ürünümüz var. Satamıyoruz çünkü envanterde yok. Armatör benden bu boyayı istediği zaman Türkiye’de veremiyorum, git Dubai’ye orada sana bu ürünü vereyim diyorum. Tehlike burada. Türkiye’de satışını yapamıyorum. İşin başka boyutu, Yunanistan 15-20 sene önce kapattığı tersaneleri yeniden açıyor. Yanı başımızda bir rakip doğuyor.  GİSBİR bununla ilgili çok çalışmış. Bakanlıkla çok yazışmış ama şu anda bir sonuç alamamış durumdalar” dedi.

Nippon olarak çevre olmazsa olmazımız

“Çevreci olarak bilinen bir firma olarak bu konudan taviz vermiyoruz ama makul, mantıklı ve sürdürülebilir bir çevre kontrolü olması lazım” diyen Yıldırım, Çevreyi kirleten gemilere verilen cezalar adil değil. Biz çevre kuralları adil ve mantıklı uygulansın, sektörün önüne engel konulmasın, kurallar uygulansın, cezalar adil olsun diyoruz. Ceza cezadır. Ben cezasızlıktan bahsetmiyorum, bizim sektörde muhatabımızın bağımsız ve gerçekten bu işi çok iyi değerlendiren bir konumda olması lazım. Avrupa’yı örnek alalım. Onlar çevreyi bizden az mı düşünüyorlar. Onlar diyor ki, biz süreçte çözümü bulana kadar sektöre de balta vurmuyoruz. Yunanistan ofisimiz de var. Oradaki gemilerin çoğu Çin’de havuzlanıyor. Yunanistan’ın filosu Türkiye’nin filosundan 15 kat büyük olmasına rağmen satışlarımız hep Yunanistan’dan fazla oldu. Çünkü Yunanistan’da tamir bakım servis sayısı çok az. Şimdi açılıyorlar. Bu tuzla için büyük bir risk. Armatörler buraya gelene kadar Yunanistan’da sorunlarını çözecekler. O yüzden diyorum ki akıllı olalım. Denizcilik sektörü çok değerli. Ülkeye çok büyük getiri sağlayan, çok paydaşları olan bir sektör. Maksat üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi? Ben diyorum ki hep birlikte üzüm yiyelim” ifadesinde bulundu.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ