Denizcilik sektöründe denizde yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi, 2026’ya yaklaşılırken giderek daha acil bir ihtiyaç olarak öne çıkıyor. Uzmanlar, yıllardır sorunlara ancak kriz anlarında müdahale edilen reaktif yaklaşımın artık sürdürülebilir olmadığını vurguluyor.

SeaConnect Denizcilik Camiasını Dijital Çatıda Buluşturdu
SeaConnect Denizcilik Camiasını Dijital Çatıda Buluşturdu
İçeriği Görüntüle

Sektör genelinde yapılan değerlendirmeler, denizciler üzerindeki baskının arttığını ortaya koyuyor. Son sözleşmesinde yüksek stres yaşadığını belirten denizci oranının yüzde 44’e ulaşması, yasal dinlenme süresini alamayanların oranının yüzde 37 seviyesinde kalması ve ruhsal sorun bildiren denizcilerin sayısındaki artış, refah konusunun ertelenemez bir başlık haline geldiğine işaret ediyor. Yetkililer, düşük oranlar olarak görülen vakaların dahi doğrudan insan hayatını etkilediğini hatırlatıyor.

Bu tablo karşısında, personel ihtiyacının uzun vadeli planlanması, iş yüklerinin dengelenmesi ve refahın günlük operasyonların ayrılmaz bir parçası haline getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Proaktif yaklaşımların, sorunlar kritik noktaya ulaşmadan önlem alınmasını sağladığı, aynı zamanda gemi emniyeti ve operasyonel verimliliği de artırdığı belirtiliyor.

İnsan kaynağına düzenli ve sürdürülebilir şekilde yatırım yapan şirketlerin, daha istikrarlı bir personel yapısı oluşturduğu ve emniyet olaylarında azalma sağladığına dikkat çekiliyor. İş gücü piyasasının giderek daraldığı mevcut koşullarda, denizcileri merkeze alan bu yaklaşımın sektörde önemli bir avantaj yarattığı vurgulanıyor.

2026’ya doğru ilerlerken, sektörün önündeki temel sorunun sorunlar büyüdükten sonra değil, henüz ortaya çıkmadan harekete geçmek olduğu ifade ediliyor. Denizcilik sektörüne, insanı merkeze alan bir anlayışı kalıcı hale getirme çağrısı yapılıyor.