“Dünya bizim gelecek bizim” yaklaşımıyla, İş Bankası ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) denizlerimizdeki kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliği için hayata geçirdiği iş birliği devam ediyor. İş Bankası tarafından bilimsel çalışmalara destek olmak üzere Aralık 2022’de ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunulan “Deniz Kâşifi” adlı insansız su altı planörü, Marmara ve Akdeniz’deki araştırmalarının ardından oksijen seviyelerinin en aza indiği kritik dönemde rotasını tekrar Marmara Denizi’ne çevirdi. Marmara’da yapılacak çalışma ile müsilaja yönelik riskler ilk defa detaylı bir şekilde araştırılacak ve kapsamlı bir veri seti ortaya konulacak.

“Deniz Kâşifi”nin ikinci kez Marmara sularına indirilmesi vesilesiyle İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri Gamze Yalçın, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Barış Salihoğlu ve Müdür Yardımcısı Devrim Tezcan’nın katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi.

Deniz kirliliğini hepimizin ortak meselesi olarak görüyoruz

Gamze Yalçın, toplantıda yaptığı konuşmada, aslında bilim dünyasının yıllar önce dikkat çektiği müsilaj sorununun, 2021’in yaz aylarında Marmara Denizi’nin üzerini kaplayan olağandışı, endişe verici görüntülerle kamuoyunun gündemine geldiğini ve görüntülerin kirliliğin boyutunu net bir şekilde gözler önüne serdiğini anımsattı. Sürdürülebilirliği ilke edinmiş bir banka olarak denizlerin ve doğanın bu durumuna kayıtsız kalmalarının mümkün olmadığını ve deniz kirliliğini herkesin ortak meselesi olarak gördüklerini vurgulayan Yalçın, denizlerin yanında deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kılmak için neler yapılabileceğine dair bilim insanları ve alanında uzman sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliğine gittiklerini söyledi. 

Bilimsel araştırmaların kapsamının genişletilmesini hedefliyoruz

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 14.’sü olan “Sudaki Yaşam” ile okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumanın ve sürdürülebilir kullanmanın hedeflendiğine işaret eden Yalçın, bu amaca yönelik bilimsel bilginin artırılmasının ve araştırma kapasitesinin geliştirilmesinin kritik öneme sahip olduğunu belirtti. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü ile hayata geçirdikleri “Deniz Kâşifi” projesinin tam olarak bu amaca hizmet ettiğinin altını çizen Yalçın, “ODTÜ ile yaptığımız iş birliğiyle bilimsel araştırmaların kapsamının genişletilmesini hedefliyoruz. Deniz Kâşifi, iklim değişikliğinin denizlerdeki olumsuz etkileri başta olmak üzere yüksek veri ihtiyacı duyulan sorunların tespiti, takibi, çözüm önerileri geliştirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi için veri topluyor. Bu veriler, Marmara’da yaşanan müsilaj gibi felaketlerin ve kirliliğin önlenmesinin yanı sıra deniz ekosisteminin sürdürülebilirliğine yönelik bilimsel çalışmalara katkı sunması açısından da büyük önem taşıyor” diye konuştu. 

Oksijenin yaklaşık %50’sini üreten okyanuslar ve denizler için hepimizin eylem sorumluluğu var

Denizlerdeki kirliliğin azaltılması ve ekolojik dengenin sürdürülebilirliği için başka inisiyatifler de aldıklarını belirten Yalçın, bu konuda toplumu bilinçlendirmek ve çözüm üretebilmek amacıyla Türk Deniz Araştırmaları Vakfı tarafından düzenlenen 3. Marmara Denizi Sempozyumu’na ev sahipliği yaptıklarını; müsilajın bölgedeki canlı yaşamına etkileri ve çözüm önerilerine ilişkin “Bir Umut Marmara” belgeseline destek verdiklerini, deniz kirliliğini azaltacak yatırımlara finansman sağlamak üzere “Denizleri Koruyalım Kredisi”ni hazırladıklarını anlattı. 

Kalamış'ta deniz taksi ile kano çarpıştı Kalamış'ta deniz taksi ile kano çarpıştı

Gamze Yalçın, bu alandaki çalışmalarını sürdüreceklerini vurgulayarak, “Dünyanın yaklaşık %70’ini kaplayan, oksijenin en az %50’sini üreten ayrıca pek çok kaynağı bize sunan okyanuslar ve denizler için hepimizin eylem sorumluluğu var” dedi. 

Denizlerin bilinmeyenlerini birlikte keşfedeceğiz

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu da İş Bankası ile birlikte denizlerin bilinmeyenlerini birlikte keşfetme hedefiyle hayata geçirdikleri iş birliği kapsamında Deniz Kâşifi’nin Marmara ve Akdeniz’de ölçümler gerçekleştirdiğini söyledi. 

Salihoğlu, ülkemiz karasularında yapılacak deniz araştırmalarını bir adım ileriye taşıyacak Deniz Kâşifi’nin diğer gözlem sistemlerinden, yüksek mekânsal çözünürlüklü veri toplaması, uzun süreli çalışmalar gerçekleştirebilmesi, sürekli insan müdahalesine ihtiyaç duymadan otonom operasyonlar yapabilmesi, gerçek zamanlı veri iletimi ve minimum çevresel etkisi olması ile ayrıştığının altını çizdi. 

Deniz Kâşifi sürdürdüğümüz deniz araştırmalarına tamamlayıcı yapıda bir cihaz. Bu cihaz ile gerçekleştirdiğimiz Marmara ve Karadeniz çalışmalarının yanı sıra, önümüzdeki dönemde de tüm denizlerimizde çalışmalar yapmayı planlıyoruz. Açık denizde gerçekleştirdiğimiz çalışmaları ve sabit veri alan gözlem sistemlerinin tamamlayıcısı olan Deniz Kâşifi gibi otonom cihazların ve diğer gözlem sistemlerinin sayılarının denizlerimizde artması çok önemli. Bu sistemler aracılığıyla yapılan gözlemler sayesinde başta iklim değişikliği ve kirlilik olmak üzere denizlerimiz üzerindeki baskıların etkilerini daha net anlayabilecek ve bu baskılara yönelik çözümler geliştirebileceğiz dedi. 

Marmara’da iki farklı dönemi karşılaştıracağız

Deniz Kâşifi’nin Marmara Denizi çalışmasının iki aşamalı planlandığını, bu çalışmalarla Marmara denizinde iki farklı dönemdeki dinamiği anlamaya çalıştıklarını belirten Salihoğlu, şimdiye kadar toplanan verilerle müsilaj olayına eğilimli denizlerde, oksijen seviyelerinin düşük olduğu sularda çözüm önerileri geliştirmek için gerekli kritik bilgilerin sağlandığını ifade etti. Salihoğlu, şu bilgileri aktardı: “Cihaz, ilk aşamada sabit bir ölçüm istasyonu gibi kullanılarak aynı noktada 900 metre derinliğe daldı ve İstanbul Boğazı’ndan çıkan jet akıntısının etkisi 24 saat boyunca gözlendi. Bu sayede ilk defa Boğaz jetinin etkisi yerinde ve gerçek zamanlı olarak ölçülebildi. İkinci aşamada ise Doğu-Batı uzanımlı 76 km uzunluğunda bir hat boyunca ölçümler yapıldı. Hat boyunca, Marmara Denizi’ne özel iki tabakalı sistemde, tabakalar arası etkileşimi yüksek çözünürlükte belirlemek için yüzey ile 50 metre derinlik arasında veri toplandı. Bu ölçümler, kış koşullarında bile birçok alanın oksijen yönünden fakir olduğunu gösterdi. Buna karşın, Bandırma ve Edremit Körfezleri’nin de bulunduğu güney bölgesine oksijenli Akdeniz alt suyu girişi gözlendi. Fakat batıdan doğuya gittikçe bu etkinin tamamen kaybolduğu ve İzmit Körfezi gibi bölgelere yeterli oksijen taşınımının kış koşullarında bile çok sınırlı kalacağı ortaya kondu.”

Barış Salihoğlu, bu durumun Marmara Denizi’nde yaşayan canlılar üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceğine dikkat çekti. 

Akdeniz’de Türkiye’nin en uzun robotik oşinografik çalışması yapıldı

Deniz Kâşifi’nin Akdeniz çalışmasında ise 600 km uzunluğundaki bir hat boyunca yüzeyden 500 metre aşağıya süzülerek inip çıkan gliderin, konvansiyonel yöntemle yapılması çok uzun sürecek 500 düşey profile karşılık gelecek şekilde ölçümler gerçekleştirdiğini söyleyen Salihoğlu, Akdeniz’deki bu araştırmanın, Türkiye denizlerinde otonom bir cihazla yapılan en uzun robotik oşinografik çalışma olduğunu vurguladı. 

7DENİZ

Editör: Haber Merkezi