Aqua Chartering’in dünden bugüne aldığı yolları anlatır mısınız?

 

2016 senesinde, Nergis (Ergün) ile ben, bağlı çalıştığımız Yunan firmasından ayrılma kararı sonrası birbirimizden ayrılmak istemedik. Kıdem tazminatlarımızla ilk ofisimizi tuttuk, eşyalarımızı aldık. Şirketi kurduğumuz gün henüz tazminatlar yatmamıştı hatta, şirketi annemden borç alarak kurmuştuk. Aqua olarak iki kişiyle başladığımız yolculuğumuzda, bugün 15 kişilik bir aileyiz. Biz, çatısı altında mutlu insanların çalıştığı bir yer hayaliyle yola çıktık. Çok büyük iddialarla da başlamadık. Sadece mutlu olduğumuz bir yerde, sevdiğimiz insanlarla çalışıyor olmak istedik. Çok şükür başardık.

 

Çatınız altında bir de bu sene Aqua Tanker’i kurdunuz. Proje ortağınız da Wista Yönetim Kurulu’ndan arkadaşınız Ayşegül Görür. Nasıl oldu bu ortaklık?

 

WISTA’nın bir insanın hayatını ne kadar değiştirebileceğinin en gözle görülür örneği biziz. Ayşegül benim çok uzun yıllardır çok kıymetli dostum. Yönetim kurulunda da beraber çalışıyoruz. Birbirimizi daha yakından tanıma imkanımız oldu süreç içinde. Dernekler birbirimizi tanımamız için o anlamda da çok faydalı oluyor çünkü Aysegül tankerci, bizim çalışma alanlarımız farklı, sahada birbirimizi tanıma imkanımız olmayabilirdi. Açıkçası tanker benim şahsi merakımdı. Mesleğime aşık bir denizciyim ve bu mesleğin sonu olmadığını da biliyorum. Uzun yıllar iyi firmalarda operasyonlar yürüttüm, koster çalıştım, bin ton da 300 bin ton da taşıma yaptım. Şayet Aqua olmasaydı ve kariyerime broker olarak devam ediyor olsaydım tanker tarafını da denemiş olurdum diye düşünüyorum. Bu yaz ilk tanker bağlantımı yaptığımda, çokta heyecanlandım, henüz Ayşegül Aqua Tanker’e ortak olmamıştı o zaman. Gemi tersaneden yeni çıktı. Brokerin ilk tanker bağlantısı, kiracının da ilk yükü. Herkes sıfır kilometre. Temiz başlangıç diye buna derim. Anlatırken hala keyifleniyorum.

Ben Z kuşağıyla yakın temas çalışıyorum. Gurur duyduğum çok genç bir ekibim var. Z kuşağıyla iç içe olduğum için olayları onların perspektifinden görme imkanım oluyor, bu jenerasyon çok özel bir jenerasyon ve başka şirketlerde çalışanların zorlandıklarını gözlemliyorum. Ben, aksine çok rahat ediyorum. Onlarla ilişkimde, samimiyeti en temele koyuyorum. Çünkü benim de mantalitem onlara yakın. Onlara bir büyük resim vermen gerekiyor. Nerede durduğunu bilmek istiyorlar. Bir bütünün parçası, kendilerinden daha büyük bir şeyin parçası olurken, sonucu nasıl etkilediklerini görebilmek istiyorlar. Herhangi bir çarkın dişlisi olmak istemiyorlar. Çarkın ta kendisi olmak isteyen bir jenerasyon. Fark yaratmak istiyor hepsi. Beraber daha büyük farklar yaratabildiklerini gördükleri zaman o zaman o yapıya ait oluyorlar. Ben neden Z kuşağıyla çalışmak istiyorum? Çünkü herkes eski kafada bir beklenti içinde Z kuşağından. Herkes yargılıyor. Bu çocuklar çalışmak istemiyorlar deniyor. Hayır 8 saat değil 18 saat çalışıyorlar. Yeter ki inansınlar. 18 saat kendileri istedikleri için çalışıyorlar. Ben istediğim için değil. Benim öyle bir beklentim yok. Onların o sorumluluğu alabileceklerini biliyorum. Birebir onlara yapabildiğim kadar rehberlik ediyorum. Beraber o yolda önce el ele yürüyoruz. Sonra onlara o tüneldeki ışıkları yakıyorum. Tünelin ucunda ne olduğunu görüp, gösteriyorum. Geri geliyorum, “hadi şimdi sen yürü” diyorum.

 

Rusya-Ukrayna savaşını nasıl değerlendiriyor ve denizcilik sektörüne olası etkilerinin nasıl olacağını düşünüyorsunuz?

 

Biz de pek çok Türk firması gibi Rusya ile çok yoğun çalışıyoruz. Yaşanan her şey insani boyutta çok üzücü ve çok tüketici. Her iki milletten de çok yakın dostlarımız var ve asla taraf olmamız ya da haklı bulmamız söz konusu olamaz. Savaşta kimse taraf olamaz çünkü. Ticari olarak değerlendirme yaptığımız perspektifte, kaçırılmaması gereken bir açı olduğunu düşünüyorum, Rusya dışarıya çok az bağımlı bir ülke. Rusya’nın temel olarak tavrındaki ve inadındaki tutarlılık, dışarıdan çok az şeye ihtiyacı olmasından kaynaklanıyor bence. Mesela ithalatı çok düşük bir ülke. İthalat konusunda son mamulde ve taze meyve sebzelerde aktif görürüz. Onun dışında hep ihracat listelerinde yer alır. Kömürüydü, gazıydı, petrolüydü, o anlamda kaynaklarını muazzam kullanıyor. Dünyanın Rusya’ya Rusya’nın dünyaya olduğundan daha fazla ihtiyacı var. Kendini öyle bir konuma getirdi. Ayrıca tüm dünyada geçen sene yaklaşık 6 milyar tona yakın yük taşındı. Bunun sadece 600 milyon tona yakını Rusya’dan çıktı. Dünya ekonomisinin yük kaleminin yüzde 10’u. Bu kadar büyük bir gücü yok saymak mümkün değil. Öte yandan, biliyoruz ki, Çin çok uzun zamandır stoklama yapıyor. Hububatı, tahılları, tarım ürünlerini vs. çok ciddi anlamda kendi için ayırıyor. Kuşkusuz bu Covid-19’a da yorulabilir. Ancak şu bir gerçek ki bunlar dünyanın kaderini değiştiren çok büyük güçte ülkeler. Yaşanan hiçbir şey bizim tahminlerimizin erişebileceği yerlerde değil. Bildiğimiz bir şey var; o da dünyanın değiştiğini herkesin kabul etmesi gerektiği. Şimdi bundan sonraki düzende bambaşka para birimleri belki konuşulacak. Farklı ticaret rotaları olacak. Şimdiden demir-çelik rotası değişmeye başladı. Avrupa’dan Afrika’ya kaydı. Hurda fiyatları muazzam artışa geçti. Kimyasal gübreler inanılmaz çıkışta. Çok hızlı oluyor değişim. Önce biz denizcilikte görüyoruz. Denizcilikte yaşanan değişimlerden sonra dünya asıl etkileri 3-5 ay içince çok sert şekilde karşılıyor, 2008/2009 krizinde olduğu gibi.

 

Filomuzu 2024 yılı içerisinde genişleteceğiz Filomuzu 2024 yılı içerisinde genişleteceğiz

Rusya-Ukrayna arasındaki bu sürecin Türk denizciliğine olumlu yansıyacağı alanlar olacak mıdır?

 

Türkiye inanılmaz doğru bir dış politika izliyor. Montrö için Atamızdan Allah bin kere razı olsun. Eğer İstanbul kanalı şu anda aktif olmuş olsaydı bu pozisyonumuzu bu netlikte koruyamayabilirdik. Bir taraf olmaya zorlanabilirdik, Marmara ve İstanbul tehdit altında olabilirdi. Bir taraf seçmek hiçbir zaman bizim menfaatimize olmayacaktı. Ama ticari ve politik olarak İsviçre benzetmesi yapılır ya tarafsızlık anlamında, şu an biz yeni İsviçre’yiz o anlamda. Bu çok doğru bir duruş. Bu uygulamalar ne kadar sürer bilmiyoruz ama birkaç senelik bir süreçten bahsettiğimize inanıyorum. Türkiye’nin konumu itibarıyla- ki jeopolitik konumumuzun bizi ne kadar riskli bir duruma soktuğu konuşulur daima ama, ticari anlamda bizi çok avantajlı bir pozisyona da sokuyor. Bir haftada hiç görmediğimiz şeyler görmeye başladık. Ne zaman Rusya konuşulmaya başlandı İran’dan biz Avrupa’ya giden yükler görmeye başladık. İran ambargoda, Rusya’ya daha ülkeyi kapsayan ambargolar açıklanmadı oysa- şahıslar bazında tek tek açıklamalar geliyor. Yani bunlar aslında çok daha büyük bir planla bizim karşımıza çıkan şeyler maalesef. Tabi ki ticari akışlara karar veren G-4, G-5 diye tabir ettiğimiz dünya devlerinin aslında karar verme stratejilerinin bir kurgusu. Bize birazcık bunları izlemek, oyunu kuralına göre oynamak düşüyor. Rusya, Çin, Amerika bunlar karar verdiklerinde dünya bu akışa adapte oluyor.

 

Bir brokeri yakalamışken navlun piyasalarını sormamak olmaz. Son zamanlarda Ukrayna-Rusya savaşı özellikle Karadeniz çanağında çalışan armatörleri nasıl etkiledi?

 

Bizim armatörümüzün yüzde 50’si kaygılıdır. yüzde 50’si ise fırsatı hisseder. O yüzden ya kaygıya kapılır ya da beklentiye. Armatörlerin yarısı kaygılı ve endişeli, diğer yarısı beklenti içinde. Türk filosunun sadece yarısı Avrupa’da çalışabilir teknik özelliklere sahip. Türk koster filosunun yüzde 50’sini Avrupa’da, Baltık’ta, Amsterdam, Rotterdam, İngiltere’de çalıştırabilirsin. Rusya’nın hiç ihracat yapmadığını varsaydığımız bir ticari senaryoda, düşün ki Baltık’ta da Rusya dediğin ülke dünya ölçeğinin yüzde 10’u. Muazzam bir çıkış var orda. Bizim filomuzun yarısı gitti Avrupa’ya. Zaten Avrupa’da müthiş bir filo var. Senin Rus kiracıların oradan gittiğinde Avrupalı filonun işlerinin yüzde 70’i azalıyor. Bir de üstüne Türkler geliyor. Ama nerde? Baltık’ta çünkü taşıyacak yük yok. Ama Karadeniz’de Rus akışı devam ediyor. Hala yüklemeler yapılıyor, Baltık’ta da devam ediyor. İşin doğrusu Rusya’ya bir ambargoyu işler anlamda koymak mümkün olmayacak. Ben buna inanmıyorum.

Gelelim denizcilik öğrencilerinin ablası “Aysu Abla”ya. Bu yıl Denizkızı Kongresi’nin de isim sponsoru oldunuz. Öğrencilerle iyi bir dil yakalıyorsunuz herhalde?

 

Gençlerin enerjisine bayılıyorum. O enerjilerini her yere taşıyorlar ve benim bu işi neden yaptığımı bana hatırlatıyorlar. Devamlılık olduğu sürece yaptığın şey kıymetli oluyor. Ben okyanusta bir su damlasıyım. Ancak biz bir araya geldiğimizde okyanus olabiliyoruz.

 

Ben hiçbir zaman okul kaynaklı “ablalığı” desteklemedim. Sadece kendi okulumdan mezun olanlara “ablalık” yapmayı samimi bulmuyorum. Bu işin okulla ilgisi olduğuna da inanmıyorum aslında. Abla, abi bu mertebeler çok kıymetlidir, hak edilmesi gerekir. Ben öğrenciyken nasıl bir yetişkin örneğe ihtiyaç duyduysam, ben de o örneğe yakın bir abla olmaya çalışıyorum. DÖDER’le bizim yolumuz 2019’da kesişti. Konuşmacı olarak davet edildiğim 20. Ulusal Denizkızı Kongresi’ni düzenleyen DÖDER Yönetim Kurulu’nun o dönem Fuat (Var) başkanıydı. Ben öğrencilerin bu kadar pürüzsüz bir organizasyon yapabildiğine şahit olunca hayranlığımı gizleyemedim, Fuat’a hemen iş teklif ettim. Gençler inanılmazlar. Demek ki bu çocuklara yetki ve sorumluluk verildiğinde kabiliyetlerini o kadar iyi kullanıyorlar ki neredeyse yetişkinlerden iyi. Ve çok hedef odaklılar. Magazine de girmiyorlar. Yetişkinler gibi üst-ast kavgaları da olmuyor. Rütbe peşinde de koşmuyorlar. Kolektif bilincin en güzel örneği bence öğrenciler. Kendimi onlara ruhen ve karakter olarak çok yakın hissediyorum. Öğrenciler her zaman bir Aysu ablaları olduğunu biliyorlar ve bilecekler. 2019 senesinden bu yana DÖDER’le sayısız proje yaptık, online workshoplar yaptık, mentorluklar uyguladık, onlarca mezunun iş bulmasına vesile olduk ve bugüne geldik. DÖDER benim Aysu olarak çok hassas bir değerimdir, gönül bağımdır, sektöre ve beni yetiştirenlere vefa borcumu ödeme şeklimdir. Denizkızı Kongresi’nin isim sponsoru olmak Aqua Chartering için şu ana kadarki en büyük gurur. 21 senedir düzenlenmekte olan ulusal tek kongreye ilk defa bir şirketin ismi verildi. Biz zaten her zaman DÖDER’in her konuda destekçisiyiz ama aramızda kurduğumuz bu gönül bağı sebebiyle kongreye isim verilmesi teklifi onlardan geldi. Umuyoruz öğrencilere emek harcayan firmaların sayıları artar, değişimin gençlikten geleceğini fark eden profesyonellerin sayısı artar ve bu iyilik hareketi katlanarak büyümeye devam eder.

 

Biraz da WISTA Türkiye’den ve yürüttüğü projelerden bahsedeli mi?

 

WISTA Türkiye olarak 150 üyemiz var. WISTA International‘a kayıtlı üye sayımız 4000’i aşkın. Başkanımız Nazlı Selek, 2021 Uluslararası WISTA’nın Yönetim Kurulu’na yani ExCo’ya seçilerek bizlere bu gururu yaşattı. Türkiye’de, sektördeki kadın sayısı üye sayımızın belki iki katı kadardır. Genele baktığımızda da denizcilik camiasının yüzde 20’si kadın diyebiliriz. Bu konuda bir çalışma da yapılıyor ayrıca. WISTA Türkiye olarak biz, uluslararası anlamda yapılan çalışmalara her zaman destek veririz. Fakat biz network derneğiyiz. WISTA’nın kuruluş amacı deniz ticaretiyle iştigal eden kadınlar arasındaki networkü sağlamak olduğu için biz bu noktada odalar kadar etkin, süreçleri A’dan Z’ye götüren, götürmekle vazifelendirilmiş bir dernek değiliz. Biz diğer WISTA’lardan farklı olarak yıllardır “Denizci Kız Öğrenciler için Burs Fonu”muzu destekleyen etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Dünyadaki hiçbir WISTA’da bizden başka proje yapan yok. Bu burs fonu etkinliklerimizden en geleneksel olan Gala Yemeğimizi her sene 8 Mart’da gerçekleştirirdik, bu sene IMO’nun belirlediği Dünya Denizcilikteki Kadınlar (Women In Maritime) Günü olan 18 Mayıs’ta gerçekleştiriyoruz. Bu projemize bağışlarıyla ve katılımlarıyla destek olmak isteyen tüm WISTA Türkiye dostlarını bekliyoruz.

 

Sektörde insan ilişkileri açısından yanlış olarak değerlendirdiğiniz noktalar var mı?

 

10 sene önceki anlayışı değiştirmek için biz çok çalıştık. Bir kadının bir erkekten daha çok çalışması gerektiğini ben kendi adıma tecrübe ederek öğrendim. Ancak yeni bir yapının, yeni bir anlayışın, değer yargılarının değişmesi yani eskiyi değiştirebilmesi için Aqua olarak da biz çok emek verdik. Çünkü ahbap-çavuş ilişkisi olarak tabir edilen ilişkiler, eskiden kalan dostluklar var. Çalışma ve hizmet kalitesinin düşmesine sebep olan başka kurgular var. Bu arada ben çalışan insanların birbirleriyle arkadaş, dost olmasını da destekliyorum çünkü yeri geliyor o kadar uzun saatler çalışıyoruz ki, çalıştığımız insanlarla zaten arkadaş oluyoruz. Arkadaş olmamızın ana sebebi birbirimize güvenmemiz. Ticaret yapıyoruz, para konuşuyoruz, hizmet veriyoruz ve değer katmaya çabalıyoruz. Tüm bunlar varken çalıştığın insanla anlaşmama, arkadaşlık kurmama gibi bir lüksün yok. O sana sen de ona güveniyorsun. Yoksa bir brokerin her zaman alternatifi vardır. Başka bir sürü broker… Memnun değilsen ve başka bir müşteriyle çalışmak istiyorsan armatör olarak bunun bir yolunu bulursun. Biz de broker olarak yaptığımız işi hem yüksek kalitede yapıp hem de yeni bir anlayış geliştirmeye gayret ettik. Sevdiğimiz yapıda insanlarla ve şirketlerle çalışmak için ısrarcı olduk, mahcup olmadan ve mahcup etmeden varlığımızı devam ettirmeye odaklandık, bu şekilde çizgimizi bozmadan 6. Senemize girdik.

Aqua Tanker Kurucu Ortağı Ayşegül Şentürk Görür:

 

Tankerin farklı alanlarını çalışmak istiyorum

 

Tankerde 15. yılımı kutluyorum. 2008 yılında mezuniyetimle birlikte tankerle tanıştım. Tankerden hiç vazgeçmedim. Hem kadın olarak hem de alan olarak tanker zor bir bölüm. Niş, kapalı bir merkez, girmek zor, sayılı oyuncuları var, özellikle Türkiye’de sayılı oyuncuları var. Ama ben merakımdan dolayı bırakmak istemedim. O dönem Danimarkalı bir armatörün ticari bir işletmesi vardı. Orada bir yıl çalıştım. Daha sonra Aziz Yıldırım’ın firmasında üç yıl çalıştım. Sonra tekrar Danimarkalı firma büyük bir firma tarafından satın alındı. Oraya dönüş yaptım ve tanker operasyonları ve çartırda altı yıl çalıştım. Her şey yolunda gidiyordu, memnundum. Karadeniz Holding sayfası açıldı, bir teklif geldi. Çok başka bir dünyaydı. Zaten dünyada emsali olmayan bir operasyon bu, ülkelere ve devletlere elektrik üretmek ve satmak operasyonunu koordine ettim özetlemek gerekirse yaptığım işi. İyi ki o dünyayla tanıştım. Çok heyecanlı, dinamik bir çalışma ortamı vardı. Çok zorlu bölgelere hizmet veriyorduk. Bu bir ticaret ama aynı zamanda manevi bir tarafı da var. Karadeniz Holding- KarPower Ship bana bunu yaşattı. Çok memnuniyetle çalıştım. Orada önceleri sıvı tarafta, son iki sene de gaz tarafıyla tanıştım.

 

Aysu ile WISTA’dan, 10 yıl öncesine dayanan bir dostluğumuz var. WISTA bize çok şey kattı. Orada beraber çalıştık, organizasyonlar yaptık. Bu sürede hem dostluğumuz pekişti hem de birbirimizin çalışma ahlakına şahitlik ettik. Sonra Aysu bana bu işi teklif etti. Ben de dedim ki benim kendi işimi yapmak gibi bir düşüncem yok çünkü gücü seven bir yanım var. Çalıştığım firmanın güçlü olması gerekiyor. O beni tatmin ediyordu.  Ama geriye dönüp baktığımda, tamam dedim ben bunu doğru bir zamanda deneyeceğim. Çünkü artık bilgime, tecrübeme güveniyordum. Aysu’ya güvendiğim için de teklifini kabul ettim.

 

Öncelikle tankerde Türkiye’de ve Avrupa’da rakipler var elbette ama çalıştığımız firmalarda dünyanın farklı bölgelerinde tecrübeler edindim. Çok az kişiler tarafından kontrol edilen çok güzel cevherler var. Benim hedefim o alanlara da Türkiye’den ulaşmak. Uzakdoğu, Doğu Afrika, Güney Afrika gibi yerleri bu alanda keşfetmek gerekiyor. Farklı coğrafyalarda tankerin farklı alanlarını yapmak istiyorum. Mesela gaz gibi. Likit tarafı bizim kendimiz güvende hissettiğimiz bir alan ama gaz tankerinde dünyada çok az oyuncu var. O alana da ağırlık vermek istiyorum.

 

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ

Röportaj: İbrahim Kocamış

Editör: Haber Merkezi