Deniz Turizmi

Salda Gölü ve çevresi için sağlık turizmi vurgusu

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden toprakbilimci Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Salda Gölü’nü mercek altına aldı. Kantarcı, Salda Gölü’nün korunması için yapılması gerekenleri açıkladı.

Abone Ol

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden toprakbilimci Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Salda Gölü’nü mercek altına aldı. Kantarcı, Salda Gölü’nün korunması için yapılması gerekenleri açıkladı.

 

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nden toprakbilimci Prof. Dr. Doğan Kantarcı, Salda Gölü’nü mercek altına aldı.

 

Kantarcı, “Dünyanın 7 harikasından biri olan Salda’ya girmeye değil görmeye gidin. Amerikalıların Los Angeles çölünü koruduğu gibi Salda’yı koruyalım. Kıyısına basmayalım, içine girmeyelim” çağrısı yaptı.

 

Hürriyet’ten Aysel Alp’in haberine göre Prof. Dr. Doğan Kantarcı, “Dünyanın yedi harikasından biri ve büyük bir hazineye sahibiz” dediği Burdur’un Yeşilova ilçesindeki Salda Gölü’ne ilişkin uyarılarda bulundu.

 

Kantarcı, Salda Gölü’yle ilgili şu noktalara dikkat çekti:

“Göl suyunda yüksek miktarda bulunan kalsiyum ve magnezyum bikarbonatlar çökelmekte, hidro – manyezit ve giderek huntit mineralleri oluşmaktadır. Göl ve çevresindeki maden ruhsatları endişe vericidir.

 

“SAĞLIK TURİZMİ İÇİN ÖNEMLİ BİR BÖLGEDİR”

 

Söğüt Dağı ile Dazkırı, Yeşilova arasındaki küçük göller yöresi ve güzel görünümü ile Salda Gölü çevresi kuru havasından ötürü göğüs hastalıklarının tedavisi ve de “sağlık turizmi” için önemli bir yöredir. Göldeki su ekosistemi ile çevresindeki kara ekosistemine zarar verecek girişimlerin önlenmesi gerekmektedir.

 

“GÖL GİDEREK KÜÇÜLÜYOR”

 

Derelerden ve karstik kaynaklardan gelen sular ile göl yüzeyinden buharlaşan su miktarı arasındaki denge bozulmuştur. Dengenin bozulmasına bir yandan tarım alanlarını sulamak için yeraltı suyundan çekilen su, öte yandan iklim değişikliği sürecinde artan sıcaklık ve buharlaşma etkili olmuştur. Gölün suyundaki tuzlar önce hidro-manyezit halinde çökelmekte ve giderek huntit mineraline dönüşmektedirler. Bu mineraller sanayide ısı yalıtımında, araç gereç ve ısıya dayanıklı giyim üretiminde kullanılmaktadır. Gölün sularında yaşayan, fotosentez yapan ve oksijen üreten tek hücreli siyanobakteriler, mavi-yeşil algler, iki milyar yıl önce dünyada fotosentez yaparak karbonhidrat üretip, bu enerji ile solunum yapıp, yeni bir yaşama şekli başlattılar. Sudaki mineralleri ipliğimsi yapıları ile tutarak, deniz yüzeyinin hemen altında organo-mineral kayaları, stromatolitleri oluşturdular. Stromatolit oluşumu dünyanın birkaç yerinde devam etmektedir.

 

“BU SÜRECİN DEVAM ETTİĞİ YEDİNCİ YER SALDA GÖLÜ’DÜR”

 

Avustralya, Çin, Rusya, Afrika, Kanada ve ABD’de Yellowstone Milli Parkı’nın sıcak kaynaklarında bunlara rastlanmıştır. Bu sürecin devam ettiği yedinci yer ise Salda Gölü’dür.

 

“TESİSLER VE PLAJLARA YILDA 100-120 KİŞİ GELİYOR, KAPALI BİR GÖL İÇİN ÇOK YÜKSEK RAKAM”

 

Göl çevresindeki mevcut turistik tesisler ve plajlara yılda 100-120 bin kişi gelmektedir. Bu miktar bile kapalı bir göl için çok yüksektir ve önemli bir kirlenme kaynağıdır. Buraya turistik tesis yapmak, gelecek insan sayısının ve de kirlenmenin daha çok artacağını göstermektedir.

 

Salda Gölü ve çevresinde kuru bir iklim tipi etkilidir. İklimin kuruluğu yanında gölün ve çevresinin güzelliği yörenin sağlık turizmi için uygundur. Böyle bir yörenin Türkiye’deki solunum yolları ve akciğer hastalarının tedavisi için Sağlık Bakanlığı’nca gölden uzakta, halka açık prevantoryum ve sanatoryum için kullanılması kamu yararı bakımından daha uygundur.”