Güçlü bir sivil toplum dayanışması kurmayı hedefleyen proje Avrupa Birliği CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı tarafından destekleniyor. Bu projeyle 2022 yılı boyunca Marmara Denizi’nin bölge insanı için aynı zamanda hayat olduğu vurgusu “Benim Marmaram” sloganıyla dillendiriliyor.

 

Marmara Denizi’ni yazan, çizen, onun hakkında düşünen ve onu dert edinen kültür sanat aktörleri, araştırmacıları, yerel katılımcıları ve çevre aktivistleri için Marmara Denizi aynı zamanda hep var olan bir yaşam kaynağıdır. Ancak, Marmara Denizi’nin içinde olduğu ekolojik krizi yaratan tüketici davranışlarının da dönüştürülmesi gerekiyor. Marmara Kültürleri Ağı, Marmara Denizi kültürlerine ve bu kültürlerin karşı karşıya olduğu tehditlere ilişkin anlatıları toplamak üzere Prens Adalarında, Çanakkale’de ve Güney Marmara Adalarında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesiyle kuruldu.  Ağ kurucuları, “Kaybedecek zaman yok; dayanışma ile Marmara Denizi’ni iyileştirebiliriz” diyen herkesi “Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı” etrafında bir araya gelmeye davet ediyor.

 

Marmara Denizi’nde yaşanan ekolojik ve kültürel sorunların çözüm yollarının ve önerilerinin paylaşıldığı bir toplantı düzenleyen Adaları ve Boğazlarıyla Marmara Kültürleri Ağı, katılımcıların görüş ve önerilerini alarak yapılması gerekenler ve atılması gereken adımlar konusunda görüş alışverişinde bulundular.

Zoom üzerinden gerçekleştirilen toplantıda konuşan Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Türkiye Bilimler Akademisi lehdarlığında, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı desteği ile 2010 boyunca yürütülen İstanbul Kültür Mirası ve Kültür Ekonomisi Envanteri başlıklı projenin yürütücülerinden birisi olan Yazar Asu Aksoy, bu ağı kurmaktaki amaçlarını aktardı. Aksoy, “Geçen yaz müsilajla birlikte adalarda acil olarak bilim insanlarını bir araya getiren toplantılar yapılmıştı. Bu bilim insanları yıllardır söylüyordu ama biz sıradan vatandaşlar müsilajla birlikte Marmara’yı kaybettiğimizi yeni anladık. Tam o sırada AB kentler arası bir program başlattı. Biz de ona başvurduk. Bir ağ çalışması başlattık. Başvurumuzun ana fikri şuydu; Aslında biz Marmara’ya biyokültürel çeşitlilik olarak bakıyoruz. Bu deniz ölürse bizi de etkileyecek. Tüm toplumun bir araya gelmesi, Marmara’nın doğru anlatılması, denizin savunuculuğunun yapılması hedefiyle yola çıktık. Marmara Denizi’nde sadece biyoçeşitlilik değil, aynı zamanda bir kültürel çeşitlilik var. İnsanlar tüm Marmara kıyısında yüzyıllardır yaşıyorlar. 1950’lerle birlikte hızlı ve kontrolsüz sanayileşme ve denetimsiz serbest piyasayla birlikte bu çeşitlilik ve kültürler yok oldular. Bunu anlatmalıyız. Direnenleri bulup çıkartmalıyız. Biz geçmiş kültürlerden, barış içinde yaşamış kültürlerden denizle nasıl barış içinde yaşamışlar öğrenebiliriz. Marmara Denizi’ni dibine kadar kullanacağımız, sömüreceğimiz bir doğal kaynak olarak bakıyoruz. Denize doğaya tüm varlıklara, kendimize bakışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Marmara Kültürü değişi için çalışmalıyız” şeklinde konuştu.

 

Yapılan etkinliklerdeki izlenimlerini de aktaran Aksoy, “Bu konuda yapılan çalışmalar var ama bunlar birbirinden çok kopuk. Biz bunları bir araya getirerek hep birlikte çalışarak çözüme daha kolay ulaşılabilir dedik. O yüzden ‘Ağ’ diyoruz. Sürdürülebilir bir yaşam için bu ‘Ağ’ kamusal bir konuma gelecek. Marmara Denizi’ni korumak ve iyileştirmek için çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz” ifadelerini kullandı.

Toplumun geniş bir kesimine ulaşmak istiyoruz

 

Adaları ve Boğazlarıyla Marmara Kültürleri Ağı Direktörü Süreyya Topaloğlu da hedeflerini aktararak, “Adaları ve Boğazlarıyla Marmara Kültürleri Ağı kültürel çeşitliliğe önem veriyor. Bu konuda toplumun geniş bir kesimine ulaşmak için çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Sanatçılarla çalışmalar yapacağız, konuyu takip edip her platformda savunuculuğunu yapacağız.  Bu ağ sadece bir başlangıç ve devamı gelecek. Sosyal medya ve internet sitelerinden duyurular ve paylaşımlarla gündem oluşturacağız. Konuyla ilgili söyleşiler yaparak bilinç düzeyinin artırılması için elimizden geleni yapacağız” şeklinde konuştu.

 

Marmara’yı kurtaran tüm denizlerimizi kurtarır

 

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi'nde Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Bayram Öztürk, Marmara Denizi’nin önemini biliyor muyuz? Marmara Denizi nasıl özel bir deniz diyerek konuya dikkat çekti ve Marmara Denizi’ni tek başına anlatmak gerçekten kolay değil dedi. Öztürk, “Marmara Denizi’nin üstü tamamen Karadeniz, altı tamamen Akdeniz. Eğer Karadeniz’i, Marmara’yı, Ege’yi, Akdeniz’i kirletmek istersek Marmara Denizi’ni kirletmemiz gerekir. Saros Köfezi’yle Marmara denizi yenileniyor. Planktonlar geliyor. Denizlerin oksijen üreticileridir bunlar. Soluduğumuz oksijenin yüzde 50’sini bu planktonlar üretiyor. Alt akıntıyla geçiyorlar. Akdeniz’den gelen sularla Akdeniz kökenli canlılar Karadeniz’e geçiyor. Bu sular birbirine bağlı olduğu için birini kirletirseniz hepsini kirletirsiniz. Sadece bizim kıyılarımızda değil komşu ülkelerimizde de görüldü.  Marmara’yı kurtaran tüm denizlerimizi kurtarır. Sorunun ne olduğunu biliyoruz. 2001 yılında dönemin Valisi Erol Çakır bir yazı yazmıştı. Marmara Denizi’nde neler yapılması gerektiğini anlatıyordu. Onunla ilgili belediyelere neler yapılaması gerektiğini anlatmışlardı. Demek ki o görevler yapılmamış. 6 bin tür Türkiye denizlerinde yaşıyor. Bu türlerin 3 bini Marmara’da yaşıyor.  Hala korunacak çok canlı var ama 100’ün üzerinde çok fazla türün acil korunması gerekiyor. Özellikleri balık türlerinde bu korumanın sağlanması gerekiyor. 80’li yıllardaki dalışlarda 15 metre görünüyordu bugün 2 metre bile görünmüyor. Acil bir korunmaya ihtiyaç var. Asıl iş devlete düşüyor. Burada arıtma çok önemli. Eğer arıtmayı iyi yaparsak 5-6 yıl içinde 90’lı yıllara dönebiliriz. Bu gidiş küresel bir gidiş. Dünyadaki üretilen Ülke olarak arıtma işini halletmemiz gerekiyor. 80 binin üzerindeki arıtma tesisinin kaçı kontrol edildi, kaçı düzeltildi? Marmara’nın ihtiyacı olan şey yatırım. Bu parayı biz yurttaşlar veriyoruz zaten. Bunu belediyeler zaten bizden arıtma bedeli olarak alıyor. Devlet vergi olarak alıyor. Hesaplanabilir şeffaf bir model üzerinden gidersek herkes destek verir yoksa durum daha da kötüye gidebilir” ifadelerini kullandı.  

 

Bireysel olarak biz neler yapabiliriz

Balıkçılıkta da tedbir alınması gerektiğini ifade eden Öztürk, “Burada bilimsel olarak 2 bin ton balık tutmamız gerekiyor. Balıkçılığı işin içine sokmak istemiyorum ama balıkçılık ciddi bir iş, denetim yapılması gerekiyor. Bunun bilimsel olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor” dedi. 

DP World Evyap, 2025 yılında 1 milyon TEU konteyner elleçleme başarısına ulaştı
DP World Evyap, 2025 yılında 1 milyon TEU konteyner elleçleme başarısına ulaştı
İçeriği Görüntüle

 

İkinci toplantı 27 Nisan’da yapılacak

Bugün çevrimiçi düzenlenen açılış etkinliğiyle tanıtımı yapılan Marmara Kültürleri Ağı “Marmara için, #benimmarmaram için” diyen herkesi çalışmalara davet ediyor. Ağın ikinci etkinliği ise 27 Nisan’da gerçekleşecek “Yaman Koray Eserlerinde Marmara Kültürleri” başlıklı söyleşi olacak.