“Dijitalleşme” kavramını en basit anlamıyla, gerçek ve sanal dünyanın birbirlerine hizmet etmesi olarak tanımlayabiliriz. Bu hizmetin sağlanabilmesi için mobil ve yeni teknolojik aygıtların yardımıyla müşteriler nezdinde değer yaratılması gerekmektedir. Bu sayede, iş süreçleri gelişecek, değişecek ve hızlanacaktır. Zaten Endüstri 4.0 ile başlayan değişimin en önemli hedefleri; verimliliği arttırmak, rekabette bir kaç adım öne geçmek, müşteri ihtiyaçlarına daha hızlı cevap vermek ve karlılığını arttırmak olarak karşımıza çıkmaktadır.
İlk adımlar 1960’lı yıllarda atıldı
İlk defa 1960 yılında ortaya çıkan internetin hayatımızın vazgeçilmezi olacağını nasıl bilebilirdik? İnternetin hayatımıza girmesi ile birlikte, Türkiyeʹdeki kurumsal hayat da eş zamanlı olarak etkilenmeye başlamıştır. İlk yansımalar “muhasebe” alanında görülmüştür. O dönemde, muhasebenin iş süreçleri yoğun insan emeği ve dikkat gerektiren, dolayısıyla hata yapmaya uygun ve zaman kaybettiren bir yapı göstermekteydi. Bu yüzden, yeni kullanım ve uygulamalara en çok bu alanda gereksinim duyuluyordu. İlerleyen yıllarda, muhasebeden sonra yayılma kendisini, sırasıyla “üretim kaynak planlaması” (MRP Manufacturing Resources Planning) ve “kurumsal kaynak planlaması” (ERP Enterprise Resources Planning) alanlarında gösterdi. Böylelikle, planlama alanındaki gelişmeler beraberinde firmaların iç süreçlerini de dijitalleştirdi. Daha sonrasında, “e-iş” olarak bilinen, şirketin sadece kendi iç süreçlerini değil, aynı zamanda dışa dönük hizmet verdiği iş süreçlerini dizayn/restorasyon etmeyi sağlayan süreç başlamıştır.
Lojistik sektörünün dijitalleşme hamleleri
Türkiyeʹdeki dijitalleşme üzerine yapılan araştırmalar incelendiğinde, “dijital değişime” en hızlı uyum sağlayan sektörlerin bankacılık, sigorta ve telekomünikasyon gibi hizmet sektörleri olduğu görülmektedir. Bu üç sektörün dijitalleşmeye yaptığı yatırım ortalaması %55 iken, lojistik sektörünün dijitale yaptığı yatırım ortalamasının %16ʹlarda kaldığı görülmektedir. Ancak, bu durum ülkenin ve ticaretin lokomotifi olarak gösterilen ve 100 milyar TL ile gayri safi milli hasıladan %13ʹlük pay alan lojistik sektörünün, dijitalleşme alanında henüz yolun başında olduğunu bununla beraber hızla gelişeceğini göstermektedir.
Lojistik alanında atılması gereken dijital adımlar
Lojistik alanındaki dijitalleşmeye ilişkin yapılan araştırmalar derinlemesine incelendiğinde, Türkiye’deki lojistik şirketlerinin, bu durumun önemini küresel şirketler kadar kavrayamadığı görülmektedir. Uzmanlar, lojistik şirketlerindeki süreçlerin dijitalleşmesine ilişkin dört konunun önemine vurgu yapmaktadır. Birincisi, dijital değişimden sorumlu C seviye görevlendirmelerinin (Chief Digital Officer - CDO) hızla yapılmasıdır. Böylelikle, dijital iş yapış şekillerinin normal iş yapış şekilleri haline getirilmesi hedeflenmektedir. İkincisi, hızla değişen ve gelişen organizasyonlarda, yetkinlik ve strateji açığı oluşmasının önüne geçmek amacıyla, gerekli eğitimlerin ve inisiyatiflerin sağlanmasıdır. Üçüncü konu, dijital stratejinin net ve anlaşılır olması gerekliliği şeklinde belirtilmektedir. Dördüncü ve en önemlisi, dijital değişimin bir lider vasıtasıyla yürütülmesi ve yönetim kurulunun tam desteğinin alınması şeklinde açıklanmaktadır. Dört maddenin birlikte uygulanması halinde, ileriki dönemlerin dijital süreçlerin yönetilmesinde kritik bir öneme sahip olduğunu söylenebilir. Bu bağlamda, gelecekte lojistik şirketlerinin dijital değişim süreçlerini nasıl yönetecekleri konusu kritik bir önem taşımaktadır.Söz konusu verimlilik ise vakit kaybetmemek önemli
Avrupa ve dünya lojistik sektöründeki dijital dönüşüm incelendiğinde, dijitalleşmenin lojistik sektöründeki operasyonel verimlilik süreçlerinde çığır açacağı düşünülmektedir. Son dönemde, dijitalleşmenin getirdiği bir takım farklı uygulamaları benimseyen ve kullanmaya başlayan bazı uluslararası lojistik firmaları fark yaratmaktadır. Örneğin, akıllı gözlük ve artırılmış gerçeklikten (augmented reality) oluşan çözümü hayata geçiren şirketler, depo çalışanlarını kağıt listeler ve el cihazlarından tamamen kurtarmıştır. Bu sistemin, giydikleri akıllı gözlükleri sayesinde, merkezi sistemlerle daima iletişimde kalarak yapılacak iş listesi, depo içinde aranan siparişe en hızlı ulaşım güzergahı gibi bilgileri çalışanlara anında göstermektedir. Bu uygulama sayesinde çalışan verimliliğin %25 arttığı görülmüştür.
Şu anda, lojistik sektöründe kullanımı açısından başlangıç aşamasında olan bir diğer gelişme de “Nesnelerin İnterneti”dir. Nesnelerin interneti uygulamaları, sensörlerin tek tek erişilebilir olmasından başka, pek çok sensörün birleştirilerek değer üretmesi amacıyla kullanılmasıdır. Böylelikle, gelecek on yıl içinde lojistik sektörü milyonlarca sevkiyatı birbirine bağlarken, operasyonel verim anlamında yeni seviyelere ulaşabilecektir. Ayrıca, depolamada birbirine bağlanan paletler ve nesneler daha akıllı envanter tutma yönetimini olanaklı hale getirecektir. Bu durum, örneğin, stokta azalmakta olan veya son kullanma tarihi yaklaşmakta olan ürünlerin takibi, gerekli görülmesi durumunda tekrar sipariş verilmesi gibi tedarik uygulamalarına katkıda bulunacaktır. Yük taşımacılığında ise, izleme ve takip daha hızlı, doğru ve güvenli bir biçimde yapılabilecektir. Ayrıca, teslimat araçları, rota planlaması ve merkezi haberleşme teknolojisiyle birlikte gelecekte doğacak ihtiyaçlara da cevap verebilecek hale gelecektir.Bütün bu bilgilerin ışığında, lojistik sektörü, sahip olduğu potansiyel avantajı kullanarak, maliyet, hız, güvenirlik ve hizmet kalitesi parametrelerinin optimum bileşimini yakalayarak, dünyada en çok ekonomik fayda sağlayabilecek sektörler arasında yer alabilir. Bu nedenle, hizmet alanı ne olursa olsun tüm lojistik şirketlerinin hızla IT altyapılarını güçlendirmesi ve adaptasyon için adım atması gerekmektedir. Dijitalleşmenin pek çok alanda hakim olduğu bu yeni çağda; sürdürülebilirlik ve başarılı olmak isteyen herkesin, her kurumun içselleştirmesi gereken bir kavram, yaklaşım haline gelmiştir.
Gök-Bora Lojistik Pazarlama, Satış, CRM ve Forwarding (Nakliye Satınalma) Müdürü Sefa Ezgin