Kötümser olmak için sebep, iyimser olmak için mazeret var…

Kötümser olmak için sebep, iyimser olmak için mazeret var…

Abone Ol

Yaz sıcakları insan bünyesine bir yandan baygınlık verirken, bir yandan da halet-i ruhiyesinde serinleyebileceği yerlere hızla kaçma zindeliğini uyandıran ilginç bir tezatlar dönemi. Bu dönemde zaten iyice yavaşlamış olan işlerin arasında gemilerine uygun bir yük bulmaya çalışan tüm armatör, gemi işletmecisi ve brokerlere kolaylıklar diliyorum. Uzun süredir piyasa yazısı yazmamıştım, malumunuz. Bu ay biraz piyasanın nasıl gözüktüğünden bahsetmek isterim müsaadenizle. Amacım herkesin kendi risk analizi için bakabileceği yerleri işaretlemek ve kendi naçizane düşüncemi de, çok ortadan konuşmuş olmamak için aralarda aktarmak. Olmamız gereken noktanın çok gerisindeyiz Öncelikle bence iyi gidiyoruz ve bunu navlunlara hiç bakmadan söylüyorum.

 

Onlara da aralarda değineceğim ama öncelikle ekonomik temelleri vurgulamak istiyorum. Şunu altını çizerek belirtmeliyim: bu iyimserlikten, 10 yıl önceki yani 2007’deki piyasalara tekrar ulaşmak, hatta bunun yarısını dahi görebilmek anlamı çıkmamalı. Ayrıca yazının başlığına da dikkat edecek olursanız, kötümserlerin de sağlam sebepleri var. Her şeyden önce her seferinde “beklenmedik konjonktürel sarsıntılar” nedeniyle denizcilik açısından aslında olmamız gereken noktanın çok gerisindeyiz. Bir de rica edeceğim, makaleyi yavaş okuyun, çünkü hızlı okunursa bazı yanlış mesajlar alınıyor, yayımlanmadan önce test edildi. Son 6 yılın en hızlı yükselişi Evvela, Türkiye’deki ekonomik hareketlenmeyi hmeyen kalmamıştır diye düşünüyorum.

 

Türkiye ilk çeyrekte yüzde 5 büyürken, yıl sonu beklentileri de bu seviyede ya da bunun biraz üzerinde kalıyor. Haziran ayında Türk Satınalma Yöneticileri Endeksi -ki malumunuz benim çok sevdiğim ve herkese takip etmesini tavsiye ettiğim bir göstergedir- ciddi bir sıçrayışla son 6 yılın en hızlı yükselişini kaydetti. Bu ne demek ve bilhassa yakın deniz taşımacılığı için ne anlama gelir? Türkiye’nin yüzde 8,5 civarında büyüdüğü 2010-2011 dönemindeki koster navlunları hatırlar mısınız? Daha yakına gelelim, 2014’te ve 2016’daki navlunları düşünün bir de arada üst üste iyi büyüme kaydedilen 2015’i?

 

Türkiye bölgedeki en önemli ekonomilerden bir tanesi. Hatta bence üç denize kıyısı olduğu için Rusya ne kadar büyük olursa olsun ticaretini tamamen Karadeniz’den yapmayacağı/yapamayacağı için Türkiye’nin büyümesi Doğu Akdeniz deniz taşımacılığına ciddi biçimde tesir etmekte. Bu arada Rusya’nın petrol fiyatlarına duyarlılığı ne yöndeyse, bizimkisi neredeyse tam tersi. Aşırı düşüşlerde bizim pazarlarımız da zarar gördüğü için, çok düşük petrol bizim de işimize gelmiyor ama dengeli bir petrol piyasası ve güçlü bir Türkiye büyümesi yakın denizler için iyi haber.

 

Zaten İstanbul Navlun Endeksi (ISTFIX) geçen sene bu döneme göre yüzde 5 daha iyi bir konumda. Son dönemde düşüşler görülse de kış aylarından beri bazen yüzde 8’lere varan bir iyileşme var, üstelik gemi yakıt fiyatları geçen seneye göre yüzde 17 ila 22 yukarıda seyrederken. Büyüme yavaş da olsa geri geliyor Batıya doğru geçelim… Avrupa, son 6 yılın en ciddi imalat sanayii faaliyet seviyelerine gelmiş durumda. Son üç aydır daha yakından takip ediyorum, en sonunda Yunanistan bile endüstriyel büyüme sinyal vermeye başladı. Büyüme yavaş da olsa geri geliyor. Hatta Avrupa Merkez Bankası “Bu enflasyon da toparladı, acaba biz de yavaş yavaş şu para musluğunu sıkmaya başlasak mı?” diye tartışmaya başladı. Bir nevi Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası FED’in faiz arttırmaya başlamadan önce piyasalara her ay verdiği para miktarını kısmaya başladığı dönemin, diğer adıyla “tapering”in bu kez Brüksel’de geçen devam filmi gibi...

 

İlk filmi tekrar tekrar izlediğimiz için biliyoruz, şimdi emtia fiyatlarında artışlar söz konusu olabilir. Öte yandan faiz artımları Avrupa’nın ithalat talebini biraz frenlese de aslında raydan çıkmasını engelleyecek bir önlem olacak ve adım adım likiditeyi geri toplamanın planları yapılacak. Buralarda bir yerlerde bir de “Brexit” olacaktı ama sanki ekonomik gündem dahilinde gerilerde kaldı. Ama başka bulut yok mu? Rusya-Avrupa gerginliği, Suriye’deki durumun ne istikamette seyredeceğinin belirsizliği, İtalyan bankalarının süregelen çelimsizliği ve Avrupa’da pek hızlı bertaraf edilemeyecek bir kriz tetikleme olasılığı… Peki bu denizcilik için ne demek? Avrupa’da ekonomik faaliyetin artışı zaten kendisini Baltık ve Kuzeybatı Avrupa navlunlarında göstermekteydi. Avrupa’nın sanayi üretiminin artması da büyük bir makinenin tekrar devreye alınması demek ki, tüm küresel ticarete olumlu tesirleri olacağı malumunuz.

 

Bu etkiyi azaltacak en önemli etkenler, belki ABD ile Avrupa arasındaki serbest ticaret anlaşmasının tamamen masadan kalkması veya Avrupa’nın Çin’e ve Rusya’ya karşı daha korumacı olmaya başlaması olabilir. En batıya gidelim, ABD’deki büyüme de iyi gidiyor. Donald Trump tahmin edilemez birisi olabilir ama ona rağmen ABD bürokrasisi bildiğini okuyor. Bakınız: en son Katar meselesi, ya da Suriye’de bildiğini okuyan ABD resmi. Donald Trump gelmeden önce başlayan Trump’ın gelişi ile ayyuka çıkan ekonomik iyimserlik, daha temkinli bir hal alacaktır ama hem FED’in hem de ekonomi kurmaylarının uygun adım devam edeceğini varsaymak yanlış olmaz. Bu arada ABD’de işsizlik rakamlarının ne kadar düştüğü ayrıntısını da gözden kaçırmayın. Batıdan devam, bir okyanus aştık, ötekini de aşalım ve haritanın öteki tarafından çıkalım.

 

Çin’in bu sene beklentilerin üzerinde büyümesi, sonraki sene de yüzde 7’ye yaklaşması telaffuz ediliyor. Telaffuz edilmesi bile bazıları için yetiyor. Şu anda Çin’de çelik fabrikalarının siparişlerinin dolduğu konuşuluyor. Bakır fiyatları geçen sene sonunda üst banda sıçramıştı şimdi yine yukarı ilerliyor. Cevher fiyatları önceki dönemde çakılmıştı ama Çin’den gelen haberlerle gücünü koruyabilir gibi görünüyor. Bulut yok mu? Çin’den bahsediyoruz…Spekülasyondan geçilmeyen bir ülke. Hatta sade vatandaşların bile spekülasyon mefhumuna neredeyse Wall Street uzmanları kadar yakın olduğu bir ülke diyebiliriz.  Büyük ekonomik resme bakanlar diyor ki, “Dünyadaki bütün merkez bankaları bir şekilde önlemini almış olabilir ama Çin’deki gölge bankacılık korkunç bir risk”. Ayrıca ülkenin borç/GSYİH oranı yüzde 277 olmuş zaten. Bahsettiğim, çelik, cevher, bakır dalgalanmalarında ekonomik temeller etkiliyse ne ala ama dediğim gibi Çin’den bahsediyoruz. Spekülasyon olasılığı çok yüksek. Rakamlara ve ticarete bakarsak, Şangay’dan Avrupa’ya ve Akdeniz’e birim konteyner navlunları Şubat ayına göre yüzde 25 yukarıda.

 

Baltık Kuru yük Endeksi geçen seneki kabustan sonra ürkek bir şekilde toparlanıyor gibi gözüküyor. Henüz konuşmak için erken ama BDI geçen sene bu aralar 670 puan civarındayken şimdi yüzde 26-28 daha yukarıda, 870 puan seviyesinde. Mevsimsel olarak da bundan sonra Noel dönemine kadar ivme kazanması beklenebilir. Hasılı, en büyük iki ekonomideki gelişmeler bana ilginç şeyler söylüyor. Mesela yüzde 3’lük ABD büyümesi ve yüzde 7’lik Çin büyümesi olasılığı sizce dünya ticareti için ne anlama gelir? Clarkson’a göre büyüme ile deniz ticareti için bir denklem var: ABD, Çin, Hindistan, G. Kore ve Japonya yüksek büyümeler kaydederken her 1 puanlık küresel büyüme 1,3 puanlık bir deniz ticaret artışına tekabül ediyor. Ama 2014’ten beri ABD’nin, Avrupa’nın ve Çin’in yaşadığı malum sıkıntılı dönemlerde bu oran yüzde 0,6’ya düşmüş. Yukarıdaki varsayımla bu sene bu oranın 1’e 1 olmasını ve küresel büyümeyle beraber yüzde 3 civarı büyüyen bir deniz ticaretini bekleyebilir miyiz? Ya da Marc Faber haklıysa ve aslında 8 yıldır aslında iyi günleri yaşıyorsak? Ben bu makaleyi yazarken, küresel piyasalarda ufak bir kâr realizasyonu hareketi yaşandı bile. Dediğim gibi ilginç fısıltılar geliyor.

Engin Koçak 7DENİZ