Kıyıdan elektrik: Sıfır emisyon mu, sıfır sorumluluk mu?

Denizcilik, küresel ticaretin can damarı olmasının yanı sıra, karbon ayak izi en yüksek sektörlerden biri...

Abone Ol

Denizcilik, küresel ticaretin can damarı olmasının yanı sıra, karbon ayak izi en yüksek sektörlerden biri. Bu devasa endüstrinin "yeşil" dönüşüm yolculuğunda, son yılların en çok konuşulan ve en somut çözümlerinden biri Kıyıdan Elektrik Temini. Gemilerin limanda beklerken kendi dizel jeneratörlerini kapatıp, limanın şebeke elektriğine bağlanması esasına dayanan bu yöntem, ilk bakışta çevresel bir kurtarıcı gibi görünüyor. Zira, gemi motorlarının durmasıyla liman çevresindeki Azot Oksit (NOx), Kükürt Oksit (SOx) ve Partikül Madde (PM) emisyonları teorik olarak %90 ila %100 oranında ortadan kalkıyor. Liman şehirleri için bu, nefes almak anlamına geliyor. Ancak bu "sıfır emisyon" vaadi, beraberinde bir dizi can soruyu da beraberinde getiriyor.

Maliyet ve sorumluluk durumu

Kıyıdan Elektrik, sadece çevresel bir teknoloji değil, aynı zamanda devasa bir altyapı yatırımı projesidir. Bir geminin bu sisteme uyumlu hale getirilmesi maliyeti, geminin tipine ve gereksinimlerine bağlı olarak 500.000 $ ile 1.7 milyon $ arasında değişebiliyor 1. Liman tarafında ise, yüksek voltaj trafo merkezleri, kablo yönetim sistemleri ve rıhtım bağlantı noktaları dahil olmak üzere, kurulum maliyetleri 1.4 milyon $ ile 2.8 milyon $ ve üzerine çıkabilmektedir .

Bu rakamlar, kurumları ilk ve en önemli sorgulamaya itebilir: Bu yatırımın maliyetini kim üstlenecek ve yatırımın geri dönüşü ne zaman gerçekleşecek?

Küresel denizcilik standartları (IEC/IEEE 80005-1) teknik uyumu sağlasa da, finansal sorumluluk hala belirsiz bir alanda yüzüyor. Liman işletmecileri, gemi sahipleri ve devletler arasındaki bu maliyet paylaşımı belirsizliği, teknolojinin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, yatırım yükünün büyük ölçüde liman işletmelerine bırakılması, dönüşüm hızını yavaşlatması olasıdır.

Emisyonu taşımak mı, yok etmek mi?

Kıyıdan Elektrik temininin doğru sistemde çevresel faydaları tartışılmaz, ancak bu fayda yalnızca liman çevresiyle sınırlı kalabilir. Asıl sorgulama, temin edilen elektriğin kaynağı ile ilgilidir. Eğer limana sağlanan elektrik, kömür veya doğalgaz gibi fosil yakıtlarla çalışan termik santrallerden geliyorsa, Kıyı elektriği sadece emisyonu liman içinden alıp, santralin bacasına taşımış olur. Bu durumda, yerel hava kalitesi iyileşirken, küresel sera gazı emisyonlarına katkı devam eder.

Bu noktada, limanın bulunduğu ülkenin enerji portföyü hayati önem taşır. Örneğin, Türkiye'nin elektrik üretimindeki yenilenebilir enerji kaynaklarının payı, dönemsel olarak %45 ile %53 arasında seyretmektedir. Bu oran, Elektrik temini uygulamasının çevresel etkinliğini doğrudan belirler. Gerçek anlamda "yeşil" bir çözüm için, limanların kendi elektrik ihtiyacını rüzgar, güneş veya dalga enerjisi gibi sıfır karbonlu kaynaklardan sağlaması bir zorunluluktur. Aksi beyhude yatırımlardan öteye gidemeyecektir.

Küresel eşitsizlik ve uygulama sınırlılığı

Kıyı Elektrik temini son günlerde popülerken , neden hala küresel bir zorunluluk haline gelmedi? Uygulama, büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'daki belirli limanlarla, özellikle de uzun süre demirleyen kruvaziyer ve konteyner gemileriyle sınırlıdır. Bu durum, teknolojinin yaygınlaşmasında bir eşitsizlik yaratmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin limanları, hem finansal yük hem de teknik kapasite eksikliği nedeniyle bu dönüşüme ayak uydurmakta zorlanmaktadır. Eğer elektrik temini, gelecekte deniz ticaretinin bir standardı haline gelirse, bu durum, uyum sağlayamayan limanları ve armatörleri rekabetin gerisine düşürebilir. Bu, çevresel bir çözümün, küresel ticarette yeni bir teknolojik ve ekonomik ayrım yaratması anlamına gelecektir.

Çözüm mü, başlangıç mı?

Kıyıdan Elektrik sağlamak, denizcilik sektörünün karbonsuzlaşma yolculuğunda atılmış cesur ve etkili bir ilk adım gibi görünüyor. Liman çevresindeki hava kalitesini hızlı iyileştirme potansiyeli, bu teknolojiyi daha da popüler yapmaktadır. Ancak, bu çözümün tam potansiyeline ulaşması limanlardan gemilere elektrik bağlantısı sağlamakla bitmiyor.

Asıl dönüşüm, siyasi irade, finansal teşvikler ve küresel işbirliği ile gerçekleşecektir. Yatırım maliyetlerinin adil bir şekilde paylaşıldığı, limanların yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirildiği ve uluslararası kuralların bu teknolojiyi zorunlu kıldığı bir gelecek, ara çözüm olmaktan çıkarıp, nihai dönüşümün sağlam bir başlangıcı haline getirecektir.

Unutmayalım ki, asıl sorgulanması gereken, gemiyi fişe takmak değil, fişe takılan elektriğin kaynağının ne kadar temiz olduğudur.

Saygılarımla

Kaynakça

[1] U.S. West Coast cold ironing costs as high as $1.7m per vessel. PortNews. (2013).

[2] Cold Ironing Report: ARB evaluation Californian ports. Sustainable World Ports. (2006).

[3] Türkiye Elektrik Görünümü 2025. Ember. (2025).