Denizcilik Okulları; Önce mesleğin ruhunu vermeli

Denizcilik Okulları; Önce mesleğin ruhunu vermeli

Abone Ol

Türkiye’de Denizcilik Eğitimi veren kurumların başlıca görevi;  Deniz Ticaretine en üst bilgi birikimiyle hizmet verecek deniz iş gücünün, her daim ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü sektöre bir şekilde hazırlamaktır.

 

Bu amaca hizmetle ülkede neredeyse her bölgede açılan Denizcilik Eğitimi veren Kurumlar sektörün ihtiyacı olan nitelikli, kalifiye insan gücünü piyasanın ihtiyacına arz edebiliyor mu?

 

Çeyrek asırdır; kaliteli eğitim almış deniz zabitleri konusunda ülkemizin yaşadığı sıkıntıya meslek gereği bizzat şahitlik edenlerden biriyim.

 

Gemilere gelen zabitlerin ve gemi adamlarının içinde pek azı istenilen seviyelerdeler. Bu durum; mevcut zabitana ya da gemiciye ikinci bir yük olarak geri dönüyor. Hem kendi işi, hem karşı tarafın iş yükü.

 

Sadece istekli olması bile gemi ortamında çok önemlidir.

 

Stajyer ya da yeni mezun diyelim. Üst rütbesini zorlamalı ki, bilgi ve beceriyi kapma anlamında bir şeylere vakıf olabilsin. Pişirebilsin kendini.

 

Bunlar yoksa ağır gelir bu iş. Aklı hep evde kalır. Bedeniyle gemide, ruhuyla gurbette. Bu durum, Allah korusun iş kazalarına da kapı aralar. Zihin dalgın çünkü. Düşünce gücü evveliyatta. Sonrasında ise birkaç denemeden sonra ayrılmalar başlar gemiden. İstikrar içermedi mi bir çalışma temposu, kendini adapte dönemi de uzun olur.

 

Bugün bakıyorum da denizde kalma süreleri eskiye nazaran daha kısaldı. İnsanlar Denizciliği sadece maddiyat olarak görüyor. Binlerce ton ağırlıkla yapılan iş ve seyahatler bütünü.

 

Ben bile bazen gemilerin ruhunu bile hissedemiyorum içinde olduğum liman çalışmalarında.  Çünkü davranış biçimi ve sahiplenme yok içindeki çalışanlarında. Yansıması da ona göre oluyor tabi.

 

Geçmişte; çalıştığım dönemlerde, bir gemide o hissiyatı yakalayamazsam, bir gemiyi dinleyip te algılayamazsam ‘’Bu geminin ruhu yok’’ deyip inerdim.

 

Artık böyle, Gemicilik Sanatının inceliklerini takip edenler de azaldı sanırım.

 

Fakat bu bütünlüğü yakalayabilenlerdir asıl üstünde olduğu gemiyi dünyası gibi gören.

 

Yeni nesil bence paradan ziyade biraz da bu noktalara yoğunlaşsın. Maddiyat arkadan nasılsa gelecektir. Önemli olanın aldığı vazifeyi hakkını vererek yapmak olduğunu akıllardan çıkarmamak gerekir.  Sevmeden, gerçekten istemeden, rüyanda görmeden olmaz. Denizci olunmaz.

 

Üstlerine güven veren nitelikli bir zabitanın yetişebilmesi için; öncelikle yeterli deniz tecrübesine sahip, hızlı ve isabetli karar alma yetisi gelişmiş, çözüm odaklı, bildiğini yalın bir dil ile aktarabilir kelime haznesine haiz, akademisyenlerin okullarda görev başında olması gerekir.

 

Peki tüm bu kabiliyetleri içinde barındıran önemli, değerli, eğitici deniz flozoflarına rastlamamız ne kadar olası?

 

Öğrencilik dönemlerimde gerçekten bu işin duayeni diyebileceğim; dünya denizlerinde on yılları devirmiş, isimleri tartışma götürmez, bilgileri deniz-derya hocalarım oldu. Hatta not etme defterlerimi cebimden çıkarmadığım, her fırsatta göz gezdirdiğim, kaleme aldıkları kitaplarını baş ucu kitabım yaptığım, önümü görmeme yardımcı olan caanım öğretmenlerim onlar benim.

 

Bu kalemler elbette 10 numara insanlardı.

 

Bir defa çoğu Deniz Nakliyat terbiyesinden geçmişti. Denizcilik adabını, erkanı nı, nizamını bilen Kaptanlar, Baş makinistler, Zabitanlardı. Deniz Nakliyat zaten başlı başına bir akademiydi.

 

Çok değil, yakın geçmişte böyle bir devlet kurumu (okulu) vardı.

 

Bugün bakıyorum da sanki her şey geçmişte kalmış.

 

Zamanında tesadüfen rastlaşıp iki kelam ettiğim bir 4. Çarkçı vardı şehir hatları vapurunda hasbihal ettiğim. Yıllar sonra tekrar karşılaşıp iki laf üst üste koyduğumuzda denizi bıraktığını akademisyen olarak hayatını kazandığını anlatmıştı. Çok şaşırmıştım. Ama sen şuan ikinci çarkçı ya da yeni çarkçı başı olmalısın dediğimde, yok abi denize fazla çıkmadım, çalışamadım, zor geldi biraz hani, demişti.

 

Sanırım deniz üstünde toplasan bir yıl yoktur hizmeti.

 

Tabi yaptığı evlilikte etkin olmuş bu kararı almasında. Onun adına sevindim. Ama denizcilik adına üzgünüm. Düşünüyorum bu kadar az gemi tecrübesiyle bir öğretmen öğrencilerine ne katabilir. Nereye kadar yardımcı olabilir. Bu yeterlimi ya da?  Sorular, sorular..

 

Bence hiç yeterli değil. Uzun ve yorucu bir süreç olan deniz hayatının emeklilerine akademik hayatın özendirilmesi, teşvik edilmesi ve güçlendirilmesi gerekir.

 

Yeni yapılan bir araştırmaya göre Denizci kökenli akademisyenlerin yaş aralığı 24 ile 66 arasında değişiyor. Ortalaması ise 37,24

 

Oldukça genç bir ortalama. Bu yaş ortalamasının denizciliğe bir şeyler katma anlamında bu yola erken soyunduğunu düşünüyorum güverte ve makine bölümleri için.

 

Yazının başında dedik ya, o ruhu veremezsen öğrenci okuduğu ile kalır.

 

Karada arayışlar başlar. Başka mesleklere yönelir. Bu gün artık Türk bandırası taşıyan gemilerde bile yabancı isimlerin telaffuz edildiğini duyuyoruz.  Ne acı.

 

Denizcilik sayfalarında yazışan gerçek Deniz emekçilerinin yorumlarını okursanız eğer, Avrupa’ya göre hangi kategoride olduğumuzu idrak etmeniz zor olmaz.

 

Türk Denizciliği bugün olmaması gereken yerde, gri listede.

 

Gemilerimiz tutulma tehlikesi ile karşı karşıya yurt dışı limanlarında.

 

Bu sektör bir zincir zaten.   Tavandan değil, önce taban yapılanmasıyla oluşacak gelişmelerle önümüz açılır diye düşünüyorum.

 

Bu da doğru yönetim anlayışı ve doğru eğitim sistemiyle gerçekleşir.

 

Hedef; liman cüzdanını alıp rafa kaldıran değil, denize çıkıp, uzun soluklu çalışan, hatta Uluslararası platformlarlar da tercih edilen bir pasaport ünvanını elde etmek olmalı. Dilerim en kısa zamanda sorunlar çözülür, denizin eski al benisi tekrar kendini hissettirir.

 

Tüm Denizci dostlarıma ağız tadıyla geçen bir bayram diliyorum.

 

Esen kalın...

 

Atilla Akbaş

atillaakbas71@gmail.com