Sea World Genel Müdürü Ayça Türkantos, kadın erkek ayrımına pek de inanmayan bir insan olduğunu söyleyerek, ˮKadın olarak sektörde zorlanıyoruz gibi bir cümlenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü her kim olursanız olun işinizi doğru ve başarılı yaptığınız sürece herkes tarafından kabul görürsünüzˮ ifadesini kullandı. Ayça Türkantos, 7denizʹe verdiği söyleşi şöyle: Madem bu kadar iyi biliyorsun. O zaman yolun açık olsun Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunuyum. Ailem bu sektörde olmasaydı muhtemelen finansal bir sektörde çalışıyor olurdum. Şu anda denizcilik ve lojistik sektörü, okullar ve sektör duayenleri tarafından olumlu lanse edilip, özendiriliyor. Bizim dönemimizde bu pek yoktu ve okulların yönlendirdiği sektörler daha farklıydı. Dolayısıyla muhtemelen bu sektörde olmaz, bambaşka bir hayatım olurdu.  Aile şirketinde bile kendinizi kolayca kabul ettiremiyorsunuz   2003’te üniversiteden mezun olduktan sonra direkt denizcilik sektöründe çalışmaya başladım. Ailemin tek çocuğu olduğum için baba mesleğinin varisi olarak açıkçası pek başka seçeneğim de yoktu. O dönemde Bulcon hattının acentalığını yapan şirketimiz de başlayan denizcilik serüvenimde ilk yıl kolay geçmedi. Büyük idealler ve hedeflerle mezun olup iş hayatına başladığınızda yapmak istedikleriniz ve kendi vizyonunuzu paylaşmak istiyorsunuz. Ama kemikleşmiş bir şirket yapısına ikinci jenerasyon olarak girince, şirket yöneticileri sizi çok mutlu karşılamıyormuş. İlk öğrendiğim bu oldu. İnsanın aile şirketinde bile kendini kabul ettirmesi ve ispatı çok kolay olmuyormuş. Ben daha iyisi için mücadele ettiğimi düşünürken bir gün bana “Madem bu kadar iyi biliyorsun ve planların var. Sana bir forwarder firma açtık. Yolun açık olsun, başarılar” dediler. Kendimi, 1 senelik konteyner hattı tecrübesiyle bir forwarder firmasının sahibi olarak buldum. Nereden başlanır, ne yapılır, baz müşteri nasıl bulunur, diğer hatlarla ilişkiler konusunda hiçbir fikrim yoktu. Kendimi yüzme bilmeden okyanusa atılmış gibi hissediyordum. Kısa ve sancılı bir bocalama sürecinden sonra, Allah’a çok şükür öğrenerek ve büyüyerek bugünlere kadar geldim. Sea World sektörde emin adımlarla büyümeye devam ediyor. Arkadaş ortamındaki diğer kadınlardan farklı olduğumu hissediyorum Esasında genel anlamda kadın erkek ayrımına pek inanmayan bir insanım. Kadın olarak sektörde zorlanıyoruz gibi bir cümlenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü her kim olursanız olun işinizi doğru ve başarılı yaptığınız sürece herkes tarafından kabul görürsünüz. Ancak denizciliğin erkek hegemonyasında olduğu da su götürmez bir gerçek. Sadece satış, pazarlama yapıyorsanız bu farkı daha az hissediyor olsanız bile benim gibi saha da bulunmayı seviyorsanız durum başka. Mesela, liman doluma gittiğiniz de ya da bir gemi operasyonu sırasında işlem yapan insanlara yanlış yaptıklarını, doğrusunun şöyle olması gerektiğini anlatmaya çalışırsanız öncelikle bir baştan aşağı süzüldüğünüzü hissediyorsunuz. Sonrasına da “Sen ne anlarsın” vari cümlelere maruz kaldıktan sonra sizi dinlemeye geçiyorlar. İnsanlar sizi tanıyana kadar önyargılarıyla hareket edebiliyorlar. Diğer taraftan erkek egemen sektörde çalışmanın yansımaları da yok değil. Hele bizim tarzımız olan ağam, paşam tarzı yaklaşımların çok olduğu bir ülkede. Çoğu iş kontağının yemekler ve süre gelen ilişkilerle devam ettiğini düşünürsek, bazı yansımalarını hissediyorum. Mesela arkadaş ortamımda diğer kadınlardan farklı olmaya başladığımı hissediyorum. İster istemez, konuştuğumuz konular, ilgi alanlarımız farklı oluyor. Bir de tabii kadınların işi sadece mesai saatleriyle sınırlı da değil. Bir aileniz varsa gün içinde çalıştığınızdan daha fazla mesaiyi evde yapmanız gerekiyor. Evde eş, çocukların annesi, sorunların çözücüsü vs. Bir de bizim gibi 7/24 mesai gerektiren, yeri geldiğinde 15-20 günlük iş seyahatleri de varsa ailenizden ödün vermeniz gerekiyor. 3 çocuk annesiyim. Akşamları telefonlarım hiç susmadığı için çocuklarım bazı müşterilerimi, iş akışını bile öğrendi. İşimle ilgili soruları bile yönelmeye, takibini yapmaya başladılar. Belki ben de küçük denizciler yetiştiriyorum ama onlar şanslı. Hepsi sektörün egemen cinslerinden.  Maalesef yargı ayağında hiç bilinmeyen bir sektörüz Denizcilik sektörü çok geniş bir kavram. Ben kendi branşımla ilgili yorum yapıp, söz sahibi olmayı isterdim. Her ne kadar denizlerle çevrili bir ülkede yaşasak da maalesef deniz ve denizcilik dostu bir ülke değiliz. Coğrafyamızın avantajını kullanamıyoruz. Öncelikli hedefim sektörle ilgili eğitimi artırmak olurdu. Bu konuda çok çalışma yapıldığı ve emek verildiğinin farkındayım ancak hala yeterli düzeyde olduğuna inanmıyorum. Forwarder firmalar konusuna gelirsek de bu işe bir kural, zorunluluk getirilmesi gerekiyor. Her önüne gelenin işe atılıp, tumturaklı sözlerle bağladıkları işleri, ilk sorunda ortadan yok olarak sektörümüze zarar veriyorlar. Minimum sermaye ile kurulmuş bir sürü tek masa/kasa firmalar var. Bunların önüne geçilmesi, sektörün reputasyonu için çok önemli. Sektörün kanayan yaralarından biri de başınıza hukuki bir sorun geldiğinde oluyor. Maalesef yargı ayağında hiç bilinmeyen bir sektörüz. Kararlar, tam olarak ne iş yaptığımız incelenmeden ve bilinmeden veriliyor. Bu konuda Odalarımız çalışıyor ama yeterli adımlar hala atılmadı.  “Bizimle simit çekenlere bu navlunları veremiyoruz”  Sene 2004. Büyük montanlı bir iş için fiyat almam gerek. Çok güzel bir iş ama hiçbir hattan destek alamıyorum. En sonunda zamanın en büyük hatlarından birinin genel müdüründen toplantı almayı başardım (İsim vermek istemiyorum. Şu an zaten başka bir bünyede) Nasıl heyecanlıyım. İlk büyük toplantım. Heyecanlıyım, yaprak gibi titriyorum ama çaktırmamaya çalışıyorum. Beni dinledikten sonra şu cevabı verdi “Evet, güzel iş yapılabilirdi. Ancak biz, bizimle simit çekenlere bu navlunları veremiyoruz”. Ne söylemek istediğini idrak etmem zamanımı aldı ki beyefendi cümlesini tekrarladı. Kalktım, teşekkür ettim ve oradan çıkıp derin bir nefes aldım. Direkt rakip hatta gittim. İlgili kişiyle görüşme talep ettim ve epey bir bekledim. İstediğimi aldım ve böylece de ilk işimi bağlamış oldum. Bu kişiye içimdeki tüm hırsları uyandırdığı için tekrar teşekkür ediyorum. Sektördeki adımız “Amazon Shipping” idi Çoğu firma erkek mezunları işe alıyor. Kadın CV’lerinin incelenmediği bölümler olduğunu bile biliyorum. Ben kendi adıma konuşayım; daima kadın personel tercih ediyorum. Hatta bir ara ofiste bir erkek vardı. O da getir-götür işine bakıyordu. “Amazon shipping” diye adımız çıkmıştı. Son dönem mezun ve iş hayatına giren genç arkadaşlarda biraz hırs eksikliği ve telaşçılık var. Bunun kadın/erkek ayırt etmeksizin söylüyorum. İlk gün işe başlayıp, 1 ay sonra genel müdür olma hayalleriyle iş hayatına başlıyorlar ve kesinlikle aidiyet duyguları yok. Dolayısıyla bu genel bir cevap oldu ama bu dönemde sektörde başlamak isteyenler, cinsiyet ayırımcılığından ziyade bence kendilerini biraz irdelemeleri gerekiyor. Sebat ve çalışma olmadan hiçbir sektöre giriş ve yükselme pek mümkün olmuyor.  İşimizin değeri maalesef hak ettiği boyutta değil İşimin en çok sevdiğim özelliklerinden biri, çok fazla seyahat ediyor olabilmek. Bu sayede dünyanın her bölgesinden arkadaşlarınız ve bağlantılarınız oluyor. Birçok insanın hayatında duymadığı ülkelere gitseniz dahi, tanıdığınız ve bağlantınız olan biri mutlaka oluyor. Değişik kültürler, tecrübeler ve bilgiler edinebiliyorsunuz. İnsanın vizyonunu geliştiren bir nokta. Ama genel iş ilişkilerine baktığınızda bu çeşitliliği tabii ki de bulamıyorsunuz. Genelde çıkar ilişkilerinin hakim olduğu bir sektör. Güçlü olanın, zayıfı ezdiği ama zaten bu sadece bizim sektörümüzde değil, iş hayatının kaçınılmazı sanırım. Hizmet sektörünün anlamı tam olarak ülkemizde hala oturup, anlaşılamadığı için yaptığınız işin değeri de maalesef hak ettiği boyutta olmuyor. Nakliye, malzemeyi satarken ki en önemli masraf kalemlerinden biri olsa da maalesef külfet gibi görünüyor.    RÖPORTAJ: ÇİLEM KOCAMIŞ [email protected] 7DENİZ