Gemi Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cem Seven’den, Norveç’teki yayın grubu Aftenposten’e gönderdiği İngilizce metni rica etmiştim. Bu metin uluslararası okurların izlemesi bakımından çok önemlidir. Bu metni makaleme ekledim.

Turgut Özal Foto1Turgut Özal ile bir hafta seminer için kaldığımız Erfstadt’taki Schloss Gracht.

Gemi Yat ve Hizmetleri İhracatçıları Birliği Başkanı Cem Seven Şubat ayında Deniz Ticaret Odası’ndaki toplantıda Norveç’teki bir haber sitesinde yer alan olumsuz haberle ilgili olarak bir konuşma yapıyor. Bu konuşma metnini dikkatle okudum. Önce bu konuşma metninden bazı bölümleri bu makalemde yayınlıyorum. Bura anlatılan konu bana 80’li yıllarda MESS Başkanı Turgut Özal ile Almanya Köln Erfstadt’daki Schloss Gracht- Graht Şatosu’na yaptığımız bir seyahati hatırlattı.

Cem Seven mükemmel bir sunum yapmıştır. Bu sunumun uluslararası haber kanallarına aktarılması derin önem taşımakta.

Cem Seven’in konuşmasından ilgili gördüğüm kısımlar şöyle;

“Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Gemi Yat ve Ekipmanları İhracatçıları Birliği olarak kurulduğumuz 2010 tarihinden bu yana, en yüksek sektör ihracat rakamı olan bir milyar 940 milyon dolarlık bir seviyeye ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Gemi Yat ve Ekipmanları İhracatçıları Birliği, tüm ihracatçı birlikleri arasında ihracatını en çok arttıran ikinci, sanayi sektörleri içinde ise ihracatını yıllık bazda en çok artıran sektör oldu. Tersanelerin öncülüğünde yan sanayi sektörümüzün de katkılarıyla bu anlamlı rakamlara ulaştık.

“2023 yılında gerçekleştirdiğimiz ihracatın içerisinde en büyük payı son yıllarda olduğu gibi yine balıkçı gemileri aldı. 2023 yılında Türkiye’den toplam 487 milyon dolar tutarında, hatta kilogram birim satış fiyatı 29.74 olmak üzere ki, Türkiye'nin genel ihracat rakamı ortalaması 1.3 dolardır - bu değerde balıkçı gemisi ihracatı gerçekleşti. Balıkçı gemisi ihracatımız yıllık bazda 328 milyon dolardan 487 milyon dolara yükseldi. Bu da dünya genelinde balıkçı gemisi ihracatında yıllardır süregelen en çok ihracat gerçekleştirerek şampiyon ülke olma durumumuzun devamı anlamına gelmekte”.

“Keza yat üreticilerimiz de ihracat sıralamasında inşa kabiliyetlerinin daha da üstlere yükseleceğini öngörüyoruz. Hal böyle iken Türkiye’nin Norveç’e yaptığı toplam 929 milyon dolarlık ihracatın 527 milyon dolarlık kısmını gemi ve yat ihracatçıları gerçekleştirmiştir. Yaklaşık %57.6’ya tekabül ediyor. Bu vesileyle ülkemiz Norveç’ten yapılan ithalatımızın çok üzerinde bir ihracat rakamı yakalayarak, yaklaşık 100 milyon dolarlık dış ticaret fazlası verir hale gelmiştir.”

Norveç Haber Sitesi’nden yayınlanan olumsuz haber

Cem Seven yakın zamanda Norveç’teki haber sitesi Aftenposten ile yaşanan bir sorunu gündeme taşımış ve şöyle anlatmış: “15-16 Ocak tarihlerinde Norveç haber sitesi Aftenposten’da çıkan ve tersanelerimizdeki çalışma koşullarını şikayet eden Türkiye’de mukim bir sendikanın röportajı bizleri ziyadesiyle küstürdü. Çıkan haberde tersane işçilerinin kötü koşullarda çalıştığı, güvenlik donanımlarının işçiler tarafından satın alındığı, tersanelerde her yıl ortalama 28 kişinin can verdiği, 2022’de yine 28 kişinin vefat ettiği ve ölümlerin saklandığı; röportajın ilerleyen sayfalarında ise çelişkili bir şekilde 28 ölümün sadece tersanede değil, denizcilik ve liman operasyonlarında da gerçekleştiği söylendi. Tersane işçilerinin günde 1000- 1300 TL yevmiye aldıkları, bunun da yaklaşık 350 ve 450 Norveç Kronu’na denk geldiği, bu vesileyle çok düşük olduğu -ki bu gerçeğe yansıtmıyor-; Türk tersanelerinde çok sayıda Norveçli armatör için feribot ve römorkör inşa edildiği, bu inşaların Norveçli vergi mükelleflerince doğrudan veya dolaylı finanse edildiği yazıldı. Türk sendikanın Norveçli yetkililerden ve Norveçli sendikalardan Türkiye’de inşa edilen gemiler için daha sert tedbirler uygulanmasını istediği belirtildi. Norveçli armatörlerin neden Türkiye’yi tercih edecekleri de cevaplanarak daha ucuza fiyat avantajı, kâr maksimizasyonu hedefledikleri ama bunun karşılığında tersane işçilerinin çok düşük maaş ve kötü çalışma koşullarında çalıştığı iddia edildi. Aftenposten haber sitesi bu durumu sorgulamak için Türk tersaneleriyle iletişime geçmek istediklerinde randevu alamadıklarını belirtmiş. Ama bu teyide muhtaç bir bilgidir.

Birlik olarak atılacak adımların belirlenmesi açısından Oslo Büyükelçiliğimizle uzun görüşmeler gerçekleştirdik. Kendileri vakit geçmeden bu haber sitesine bir cevap hazırlamamızın uygun olacağını söyledi. Akabinde hazırlıklara başladık. 19 Ocak Cuma günü Oslo Büyükelçiliğimiz bizi tekrar arayarak yeni bir gelişme olarak Sosyalist Sol Parti üyesi Freddy Andre’nin Norveç Çalışma Ve Sosyal İlişkiler Bakanlığı’nda basında çıkan haberler için soru önergesi verdiğini, Norveç hükümetinin cevabının en geç 23 Ocak Salı günü vermesi gerektiğini, bu nedenle cevabımızın öncelik kazandığını bildirdi.

“Bu tip konularda hazırlanan cevapların düzgün bir İngilizce ile hem bilgi hukuksal olarak doyurucu olmasının önemini bildiğimiz için büyük uğraşılar vererek ortak bir yazı hazırladık ve 23 Ocak tarihinde cevabımızı Oslo büyükelçiliğimize ilettik. Akabinde de benzer yazıyı haber kaynağı olan Aftenposten haber medyasına gönderdik. Bu yazının hazırlık sürecinde Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Başkanımız Sayın Murat Kıran nezdinde bize büyük destek veren Mustafa İnsel hocamıza ve GİSBİR Genel Sekreteri Mehtap Hanım’a huzurlarınızda ayrıca teşekkür ediyorum.

“İhracat Rekoru Kırdığımız 2023’ün ertesinde bu yazıların yayınmış olması bizi şaşırtmadı. Norveç Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı’na Sosyalist Partisi Milletvekili tarafından verilen soru önergesinin Norveç Çalışma Bakanı Tonje Brenna tarafından cevaplandığını; cevapta Türk tersanelerinde mevcut çalışma koşullarının Uluslararası Çalışma Örgütü kapsamında olduğunun, Türkiye’nin taraf ve ayrıca EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Birliği) ülkesi olması hasebiyle de Türkiye ile ilişkilerinin bu doğrultuda gerçekleştiği belirtiliyordu. “Malumunuz olduğu üzere benzeri haberler geçmişte yurtdışındaki denizcilik medyasında zaman zaman yayımlandı. Biz buna aşinayız, yayınlanmaya da devam edeceğini düşünüyoruz.” (Kaynak: Deniz Ticareti Dergisi, Mart 2024)

Norveç yayın organı Aftenposten’e ulaşmak

Bu konuya bir görüş eklemek isterim; Çağımız elektronik haberleşme araçları müthiş bir etkiye ve yayılma gücüne sahip. Ayrıca basılı gazeteler gibi, günü geçtiğinde kaybolmuyor, ekranlarda bir yasal yasaklama olmadıkça sınırsız şekilde kalıyor. Bir konuyu veya haberi ararsanız başlığını tıklayınız, karşınızda. E24- Aftenposten haber sitesini tıkladım ve güncel haberlerde konuyla ilgili yayın aynen devam etmekte. Fotoğraflarla birlikte ve şunlar anlatılıyor;

“Aftenposten/E24 -Ocak ayında, son yıllarda 100'den fazla Norveç gemisinin inşa edildiği Türk tersanelerindeki koşullar hakkında bir yazı yazdı. Türk işçiler ve sendika temsilcileri riskli işlerden ve kötü ücret koşullarından bahsediyor. Türkiye'de çalışmış Norveçli mühendisler de aynı deneyime sahip olduklarını söylüyor. Türk tersanelerinde bir “kültürsüzlük” olduğuna inanıyorlar.

Rekabetçi ücretler

E24- Aftenposten’de Cem Seven’e atfen bir haber daha var. Bu haberde şöyle deniliyor; “Sektör temsilcileri ayrıca sendikaların sunduğu ücret rakamlarının yanıltıcı olduğuna inanıyor.

Taşeronların yanında görev alan tersane işçilerinin ücretleri saat başına 1.000- 1.300 Lira kadar düşük olabiliyor. Limter-İş sendikasına göre gün (350–450 NOK).İhracatçılar Birliği’nden Cem Seven, tahminin güncel olmadığını düşünüyor. Ve Türk yetkililerin tüm tersanelerin uyması gereken bir asgari ücret belirlediğini söylüyor.

Aralık ayında Türkiye'de asgari ücret, sendikanın rakamlarına uygun şekilde aylık 17 bin liraya çıkarıldı. Ancak sektörün temsilcileri, tahminin yine de gerçeğin çarpık bir temsilini verdiğine inanıyor.

Tersaneler ücretleri artırdığında taşeronların da aynısını yapması gerekiyor. İşçiler günde en az 1.800-2.000 lira kazanıyor. Ancak birçoğu ve vasıflı işçiler çok daha fazla kazanıyorlar. Cem Seven, “İhtiyacımız olan iş gücünü güvence altına almak için rekabetçi ücretler sunmalıyız” diyor. Uluslararası standartları takip ettiklerini belirtiyor.

Türkiye'nin en büyük tersanelerinden biri olan Sanmar tersanesinden yönetici İsmail Uygur hem tersaneler hem de taşeronlar için geçerli olan kurallara değiniyor: “Tersanelerde çalışabilmek için tüm işçilerin geçerli sözleşmeleri ve güvenlik sertifikası olması gerekmektedir. İşveren tüm çalışanlara güvenlik ekipmanı sağlamalı ve kontrol etmelidir; çalışanlara yıllık sağlık kontrolleri sunulur. Tersanelerde ayrıca genel ve özel güvenlik eğitimleri de verilmektedir. Her çalışanın yılda 16 saatlik zorunlu HSE eğitimini tamamlaması şarttır. Tersanelerde çalışan her 50 işçiye bir SEÇ mühendisi (Seç-K -Sağlık-Emniyet Çevre -Kalite Mühendisi) ve bir SEÇ müfettişinin yanı sıra bir doktor/hemşirenin bulunması zorunludur.Tüm kazaların üç gün içerisinde yetkililere bildirilmesi gerekmektedir. Turgut Özal Foto2

Türk Gemi İnşa Sanayicileri Birliği verilerine göre; 2023'te tersanelerde çalışan işçi sayısı 70.000 ile 85.000 arasındadır.

85 Türk tersanesi gemilerin bakım ve dönüşümü konusunda çalışıyor. Gemi İnşa Tersanesi sayısı 20’dir. (Source: Iib, GISBIR, GYHIB.)”

İkinci bir haber daha var

İmeak Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran ve Cem Seven’in yeraldığı bir fotoğrafın altındaki haber Limter- İş Sendikası adına yapılan açıklama ile ilgili . Sektör, Limter-İş sendikasının Türk tersane işçilerinin çok küçük bir kısmı adına konuştuğunu iddia ediyor.

Cem Seven; “Resmin tamamını görmeye çalışmanızı rica ediyoruz.” diyor ve “Küçük bir grubun açıklamalarına odaklanırsanız adil bir tablo elde edemeyeceğimizi” söylüyor.

- Peki onların deneyimleri Türk tersanelerinde çalışmış Norveçli mühendisler tarafından da doğrulanıyor mu?

- Tersanelerde kendi denetimlerini de yapan çok sayıda Norveçli müşterimiz var. Sorunları bize anlatırlarsa biz de takip ederiz. Aksi takdirde müşterimiz olmazdı.

Limter-İş, Aftenposten'e tersanelere ait rakamların abartılı olduğu iddiasını kabul etmediklerini söylüyor. Tam tersine, tersanelerdeki kazaların sayısının oldukça eksik rapor edildiğine inanıyorlar.

Limter-İş Lideri Kayber Saygılı, “Daha fazla işçinin üye olmamasının işverenlerin sistematik olarak sendikalara karşı çalışmalarından kaynaklandığını söylüyor.”

Bu haberler internet ortamında E24- Aftenposten’de hep yayında kalacaktır. 20 Şubat 2024’de ekrana intikal eden bu haberin sonsuza kadar orada kalması elektronik yayıncılığın doğruları veya yanlışları vermesi açısından düşündürücü bir yanı da bu!

Hep doğruyu iletmek ve yanılgıları, yanlışları geçersiz kılmak zorundasınız. Turgut Özal bir konuşmasında “Meyva veren ağacı taşlarlar” demişti.

Aftenposten’in tarihçesi

Britannica Ansiklopedisi Editörleri’nden Brian Duignan tarafından günceleştirilmiş Aftenposten’e ait tarihçe şöyle; “Aftenposten, Oslo'da yayınlanan günlük gazete. Norveç'in ve tüm İskandinavya'nın önde gelen gazetelerinden biridir.

1860 yılında Christian Schibsted tarafından kuruldu ve Norveç ulusu duygusunun geliştirilmesinde önemli bir rol oynadı. Kuruluşundan bu yana yerel ve gittikçe ulusal haberlere yönelik güçlü haberciliğiyle dikkat çeken Aftenposten, genel olarak orta derecede muhafazakar bir editoryal duruş sergiledi.

1930'lu yıllarda gazete başyazılarında genel olarak Nazi Almanya'sını destekledi. Almanya'nın 1940'ta Norveç'i işgal etmesinden sonra Aftenposten'in editörünün yerine, “Hain” olarak adlandırılan Binbaşı Vidkun Quisling'in “Beşinci Kolun” üyesi olan bir asansör operatörü getirildi. II.Dünya Harbi’nin geri kalanı boyunca gazete çok güçlü bir Nazi propaganda organıydı. İşgal sırasında Norveç gazetesinin 60'tan fazla editörü idam edildi ve 3.000'i toplama kamplarına gönderildi.

Savaş sonrası dönemde Aftenposten, yerel ve ulusal meselelerdeki olağanüstü gücünü korurken, uluslararası haberleri de kapsama kalitesiyle büyük beğeni topladı.

Aftenposten, tirajına göre Norveç'in en büyük basılı gazetesidir. Oslo merkezlidir. 2015 yılında günlük 211.769 kopya sattı ve tahmini 1,2 milyon okuyucuya ulaştı. Mart 2005'te geniş sayfadan kompakt formata dönüştürüldü. Aftenposten'in çevrimiçi baskısı Aftenposten.no'da’dır.”

Cem Seven imzasıyla Aftenposten’e gönderilen yazı Afterposten’e gönderilen İngilizce metin tüm verileri, doğruları içermektedir. Bu metni Türk okurlar dışında diğer ülke okurlarına ulaşması amacıyla aynen yayınlıyorum;

Dear Editor,

As Turkish Ship, Yacht, and Marine Services Exporters’ Association (“GYHIB”), our mission can be defined as to contribute sustainable economic development to Turkish ship and yacht sector through improving exportation. Our trade relations with Norway has been good and still keep improving. Many of the Turkish shipyards are affiliated with GYHIB and Turkish Shipbuilders Association (“GISBIR”), who aim to continuously improve the shipbuilding industry in order to adapt to and comply with international requirements, and is a member of SeaEurope (European Association of Shipbuilding), focuses on all relevant issues and teams within the European shipbuilding industry.

We are sorry to hear about the article published on Norwegian Press on 16th and 17th of January 2024 regarding the working conditions in Turkish shipyards which is misleading, and some key points are explained below to provide you with a brief account of the conditions to ensure that you have correct information about the conditions in the Turkish shipyard industry to help you adress and rectify the misinformation.

In 2023 the industry employed between 70,000 and 85,000 workers, and currently, a total of 85 shipyards in Türkiye are working on maintenance and rebuilding of vessels, and 20 shipyards are working on newbuilding of vessels. In addition, a number of subcontractors undertake deliveries and provide services to the industry. The industry with the entire network of subcontractors is of great importance to Türkiye, and it is therefore very important that it meets the requirements and expectations that all customers may have.

In recent years, the Turkish shipyard industry has specialized in “High-tech vessels” with very modern equipment, and propulsion machinery based on LNG and battery packs. The yards build, perform work on and provide services to vessels that in many cases are special purpose vessels, used in the field of offshore fishing, subsea, offshore wind maintenance, passenger vessels and ferry operations. Customers have very strict requirements to both the specification and equipment of the vessels, as well as work performance. In the Turkish shipbuilding industry, all employees have contracts of employment, including of course, all operators. Similarly, all subcontractors have contracts. The contracts include provisions ensuring working hours, wage conditions and special benefits, and the yards are obliged to also ensure salary payments as well as other social benefits to employees of subcontractors.

Minimum wages are regulated by the Turkish authorities and are thus not determined by the shipyard industry. To ensure good and qualified access to foremen, welders, plumbers and other special functions, wages are above what is set as the minimum wage. The average monthly salary in the industry is approximately EUR 2,000 per month – net – after tax deductions the shipyards are required to make.

Everyone employed in the shipyard industry must have satisfactory certification before work commences. The certification is carried out either by the authorities. In addition to this, a general safety training or general safety courses is required for all workers working in the shipyard industry, this must be completed - with approval - before the work can commence. In addition to this, the respective categories of workers undergo special safety courses or safety training modules, adapted to the specific work that they will be performing. These courses and training takes place through physical meetings with highly qualified managers. In addition to this, GISBIR has developed and offers the shipyard industry additional training by virtual training modules – “e-learning” – based on remote training in training laboratories. This is supported by EU funding from EU IPA (EuroAID/162207/ID/ACT/TR – “Safe shipyards with technology based trainings”). A number of shipyards take advantage of this opportunity, and the program currently provides the possibility to allow 6,000 workers per year to review the training programs offered, and is accessible to all within the industry.

Approved safety training is valid for 1 year, which means that workers annually must undergo a repetition or follow-up course, in many cases, as digital lessons, but in some cases also as physical meetings with guidance from qualified personnel. Everyone working in the shipyard industry is required to use safety equipment and, of course, follow or adhere to all safety procedures. Failure to comply may result in fines on the relevant shipyards. In addition to this, all workers – regardless of category – undergo required health checks at hospitals or qualified and approved physicians.

The shipyards are required to verify that all workers have (i) approved and valid safety training, (ii) undergone adequate health screening, and (iii) have contracts including, work time, salary, social insurances and benefits. If these conditions are discovered to not be in order, the shipyards in question can be fined. Periodic inspections are carried out by the authorities, who carries out both notified and random inspections in the shipyard industry. In addition to this, there are of course inspections following notice from workers or special information that indicates that inspections should or must be carried out. In addition to inspections that are carried by authorities, GISBIR performs inspections of the shipyards, with special teams covering health and safety, hygiene, machine and electrical/electricity. In this manner, GISBIR strives to ensure that requirements for the operation of shipyards and working conditions are met by the members.

All industrial accidents -regardless of cause and outcome - must be reported to the authorities. Statistics are prepared and made available, and highlight accidents/incidents and their causes - as far as this can be determined. For the years 2021 through 2023, a total of 13 deaths have been reported; 2 in 2021, 5 in 2022 and 6 in 2023. Any death and all other serious incidents are of course unacceptable, and efforts are being made to reduce them. Due to increasing awareness of all employees at the shipyards and contractors, and targeted work - including inspections - statistics are expected to improve significantly.

We hope this letter can contribute to a more accurate presentation and perception of working conditions in the Turkish shipyard industry and kindly request the article to be removed and make clarifications on the matter. If you need further information, we are more than happy to facilitate dialogue and share accurate data.

Best regards,

Cem Seven -Chairman

Turkish Ship, Yacht, and Marine Services Exporters’ Association”

Okuduklarım bana Turgut Özal ile gittiğim Schloss Gracht- Graht Şatosu’ndaki bir semineri hatırlattı

80’li yıllarda MESS Başkanı Turgut Özal ile Almanya Köln Erfstadt’daki Schloss Gracht- Graht Şatosu’na bir seminer nedeni ile bir haftalık seyahat yapmıştık. Schloss Gracht, tarih mirası muhteşem bir eser. Bu noktaya dikkati çekmeliyim; Schloss Gracht- Almanya’da Sanayi- Üniversite İşbirliği kavramında sanayiciler tarafından korumaya alınmış, restore edilmiş ve bilimsel toplantılar için değerlendirilmiş.

Fakat Schloss Gracht’ın restorasyonunda tarihi çizgilerine titizlikle saygı gösterilmiş. Muazzam bir salon, toplantılar için kullanıyor. Avluya açılan ve sağda kalan atların barınağı olan ahırın yer aldığı zemin kat, lokanta haline dönüştürülmüş. Duvarlarda yer yer atların bağlandığı demir halkalar görülüyor. Üst katı ise seyislerin kaldığı odalar çok titizlikle yatak odaları olarak düzenlenmiş. Misafirlar buralarda kalıyorlar.

Turgut Özal, Western Trade Metal Employers Association tarafından Almanya’ya davet edilmişti. Yanına Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak beni aldı! Birlikte Köln’e oradan Erfstadt’a gittik. Bizi karşıladılar. Neredeyse ağzımız açıkta kalacak bir heyecan ile kanalda olan şatoya ulaşmak için kısa bir tuğla örülü köprüden geçtik ve açılıp kapanır bir ahşap köprüye ulaştık. Bir zile bastılar, ancak tarihi filmlerde gördüğümüz o tahta kapı aşağı indirildi ve biz şatoya girdik!

Bu şato başlangıçta, yalnızca Buschfeld ailesinin bir yan avlusunda imiş. 1433'te Otto von Buschfeld, evi ve çiftliği babası Hermann'dan miras almış. İki parçalı kale (Şato) kompleksi 1500 civarında inşa edilmiş.

1658'de Gracht şatosu şeklini almaya başlamış. Onun soyundan gelenler şatoya eklemeler yapmışlar ve Wolff-Metternich ailesinin atalarının evi daha sonra eyalet parlamentosuna uygun bir malikane olarak sınıflandırılmış. Tarihçesinde şöyle yazıyor; Mevcut malikane, Köln'lü mimar Johann Anton Wallee'nin planlarına göre Levin Anton Graf Wolff Metternich adına 1851- 1854 yılları arasında inşa edilmiştir.

Binanın daha önce iki katlı olan doğu kanadı bir kat artırıldı ve yan tarafında dört katlı bir kule inşa edildi. Ayrıca ev, üç katlı bir köşe kulesi olan iki katlı bir güney kanadını içerecek şekilde genişletildi. Bir yangının ardından neo-Gotik tarzda inşa edilen yeni dış avlu binalarında, 1698'den kalma önceki binaların bazı kısımları uyumlu hale getirildi.

Liblar belediyesi, kale parkı ve arazisiyle birlikte kompleksi 1957'de satın aldı ve kale 1962'de satıldı. Birkaç kez mülkiyeti değiştirdikten sonra, bir grup Rhine sanayicileri birliği 1976'dan sonra üniversite iş seminerine ev sahipliği yapan kaleyi 1973'te satın aldı ve aslını aynen korumak kaydıyla kapsamlı restorasyon tamamlandıktan sonra 2004 yılında, 2002 yılında kurulan Avrupa Yönetim ve Teknoloji Okulu'na (ESMT Berlin) emanet edildi. ESMT Berlin'in bir yan ürünü olan ve girişimciler için çevrimiçi iş simülasyon oyunları sağlayıcısı olan MARGA Business Simülasyonlarının da genel merkezi burada bulunmaktadır.

Schloss Gracht’a bir hafta

Turgut Özal ve yanında Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak ben, bir hafta bu şatoda bir seminere katıldık. Bu seminere Avrupanın her ülkesinden Western Metal Trade Employers’s Association Başkanı Dr. Thiele’nin misafiri olarak temsilci sanayciler gelmişti. Seminerin konusunu ve amaçlarını;

“Tanıtımın gücü ve yöntemleri” diye basitleştireceğim

Turgut Özal’ı ilk kez Dragos’taki Elektrik Etüd İdaresi Kampı’nda eşi Semra Özal Hanım’la tatil yaptıkları haftada tanıdım. Tahta iskelede oturmuş, sohbet etmiştik. Son derece çelebi bir şahsiyet idi.

Turgut Özal Foto3Schloss Gracht’ta seminer çalışmasının olmadığı bir gün kasabaya çıktık. Aklı fikri elektronik eşyaları satan mağazalarda idi. Bir mağazanın vitrini önünde durdu. Vitrinde daha ilk modelleri olan bilgisayarlar vardı. Baktı baktı ve sonra bana döndü ; “Osman Bey, ben başbakan olduğumda bu bilgisayarları ilk okullara kadar yayacağım” dedi.

Şaşırmış kalmıştım!

Seminer sırasında birkaç defa söz aldı “Sanayinin ve sanayicinin tanıtıma önem vermesi” konusunda görüşlerini belirtti ve MESS’in PR çalışmalarını anlattı.

Ve nihayet bir akşam bir davet verildi,

Başkan Dr. Thiele her misafiri için 5 dakikalık sohbet zamanı ayırmış, Turgut Özal ile konuşması 15 dakikayı aşmıştı.

Seminerin sona erdiği gün Dr. Thiele misafirlerine veda öncesi bir öğle yemeği daveti verdi. Yemek salonu Şato’nun girişinde sağda kalan zemin katta uzun bir salondu. Duvarlarında hayli yağlıboya tablo oluşu dikkatimi çekmişti. Dr. Thiele en başta oturuyordu. Yemeğin sonuna doğru bir konuşma yaptı ve şöyle tamamladı; “Kıymetli sanayiciler, sizlerin sanata da büyük değer verdiğinize eminim. Halen bu salondaki duvarlarda bazı resim sanatçılarının eserleri sergilenmekte. İnanıyorum ki, en az birini sahiplenecek ve salonlarınıza götüreceksiniz…”

Durdu. İki görevli ellerinde içinde kırmızı pullar olan hasır sepetlerde dolaşmaya başladılar. Misafirler yerlerinden kalktılar ve seçtikleri bir tablonun kenarına kırmızı pul yapıştırdılar. Sanırım on dakika sürmüştü. Kırmızı pul yapıştırılmamış hiçbir tablo kalmamıştı!

Davetten sonra, vedalaştık. Misafirler birer ikişer ayrılmaya başladılar. Bizim biraz daha vaktimiz vardı.

Turgut Özal “Görüyor musunuz Osman Bey? Amaç bir tablonun satılması değil. Sanayicinin sanata, sanatçıya ilgisini göstermek. Yani duyurmak ve tanıtıma önem vermek! Sizin mesleğinizin özü bu” dedi.