Strateji, bugünlerde çok sıkça duyduğumuz bir kelime… Haberlerde, şirketlerin internet sitelerinde, günlük konuşmalarda, siyasette ve daha birçok yerde yerli-yersiz kullanılan bir kelimedir. Ancak yakından bakıldığında, yersiz kullanımların daha çok olduğunu görüyoruz. Çünkü “strateji” kelimesi iş dünyası dilinde, eklendiği şeye bir önem, ağırlık katıyor. Strateji; hedefler, planlar, amaçlar, sloganlar, metotlar ve daha birçok şey değildir. Yakın zamanlarda “Bizim stratejimiz bu sene iki gemi almak” diyen bir armatöre sordum, bu hedef değil mi neden strateji diyorsunuz ki diye, cevabı öyle daha süslü duruyor, daha kurumsal oluyor oldu. En basit anlamda strateji nedir diye düşünürsek, diyebiliriz ki imkanların en uygun ve verimli şekilde değerlendirilmesidir. O kadar çok karmaşık tanımlar var ki, bu kavram sanki bir anatomi konusu haline geldi ve bazı “üst düzey” ve “özel eğitimli müdür”lere mahsus bir süsleme sanatı oldu. Halbuki sadeleştirirsek, hayatın içinde her aşamasında olan ve aslında herkes tarafından kullanılan bir şey olduğunu da görüyoruz, çünkü esası: 5N1K: Ne, Nerede, Ne Zaman, Nasıl, Neden ve Kim? Konuşmak değil de gerçekten sürekli 5N1K’yı her konuda sorgulayıp, bunu yetenekler ve imkanlarla birleştirip buna göre tercihleri yapmak konusuna ciddiyetle yaklaşıldığında işte bir strateji sahibi olmaya başlanıyor. Burada ne oluyor? Yakıt stratejisi sahibi olmak için de evvela hem işletme içinde hem de dışarıda neler oluyor bunu bir tahlil etmek lazım. Kulağa kolay gelse de aslında çok zor bir iş. İçeride; finans, bilgi, yetenek ve imkanların envanterini yapıp bunları dışarıda olup bitenle birleştirip, sürdürülebilir avantaj sağlamak hiç de kolay değil. Ama yine biraz daha yoğunlaşıp tek bir kelimeye odaklanırsak, tek bir sonuca varabiliriz: Bilgi; işte esas yapı taşı budur. Maalesef bugün karşılaştığımız çoğu alıcılar, bazen korkulacak derecede bilgiden yoksunlar. Bu cehaletin maliyeti ise gerçekten çok yüksek olabiliyor. Bu sadece alıcılar ile sınırlı da değil. Çünkü yakıtla ilgili tüm halkaların birbiriyle uyumu, üstün bilgisi ve kontrol mekanizması şarttır. İlk ele alınması gereken konu, az yakmak olmalı. Çünkü ne kadar ucuza almaya odaklanılsa da gereksiz yakıt harcanan bir gemide bu, dibi delik kovaya su doldurmak gibi oluyor. Bu konuda, kara ve deniz personelinin iyi bir planlama, bakım ve sürekli eğitim ile sarfiyatı asgari düzeye indirmek gerekiyor. Alıcının da bu az yakan gemiye ucuz, eksiksiz ve kaliteli yakıtı sağlaması gerekiyor ki bunlar tamamen ayrı ayrı ihtisas konusudur. İyi bir alıcı olmak, “mazotçuyu aramak” tan ibaret değildir, çünkü tüm fiziksel ikmalciler, yakıt tüccarları, limanlar, yakıt özellikleri, olabilecek sorunlar, kurallar, yakıt hukuku gibi değişik başlıklarda detaylı bilgi sahibi olmayı gerektirir. Bu bilgileri uyum içinde bir araya getirip uygulayabilen bir denizcilik firması rakiplerine karşı önemli bir fiyat avantajı sağlamış olur ve dolayısıyla daha rekabetçi, kazançlı olur. İşte bu bir “Yakıt Stratejisi”dir. Verebileceğimiz örnekler çok çeşitli ama mesela son zamanlarda  karşılaştığımız vakalara bakarsak, bir armatörün şaibeli bir yakıt tüccarından aldığı yakıtın bedelini iki kere ödemek zorunda kaldığını gördük, bir armatörün “ucuz” sandığı yakıttan her seferinde yüzde 5 eksik ikmal yapıldığını duyduk, başka bir armatörün alıcısının ahlaksız bir tüccardan komisyon aldığını işittik, kalitesiz yakıt yüzünden bozulan makineleri okuduk, plansız operasyon müdürlerinin boş yere alakasız yerlerde binlerce dolar zararla ikmal yapmaya çalıştığını gördük ve buraya sığdıramayacağız kadar içimizi acıtan şeylere şahit olduk. Birinci sınıf ikmalcilerle direkt çalışmak yerine yakıt tefecilerine emeklerini kaptıranları üzülerek dinledik ama aynı zamanda işine, gemisine sahip çıkan titiz ve bilgili armatörleri de gördük. Çok zor kazanan, zor koşullar altında var oluş mücadelesi veren denizciliğimizden cehalet, iş bilmezlik, umursamazlık ve maalesef bazen kötü niyetle çalınan çok değerli yarınlardır bunlar. “Mazot işte” denilip geçilen günler artık çok geride kaldı, çünkü tonu 30-40 dolardan 1,000 dolara çıktı ve maliyetlerin yüzde 70-80’ini oluşturan bir kalem oldu. Emisyon kontrolleriyle zaten yüksek olan yakıt fiyatları daha da artacak, tonu 1,500-2,000 dolar aralığına yükselecek. Geçmiş zamanların hataları yüzünden bugün günü kurtarmaya odaklı armatör için bunlar belki bir lüks, bir hayal ama çıplak gerçek bu. Ödeme güçlüğü çeken armatör navluna göre akrobasi yaparken, vadeler arası fark olsun derken bunları düşünmesi, uygulaması tabii ki zor. Denizciliğe sırf sıfat olsun diye giren bir armatörün de gelen parayı başka yerlere kullanıp gemi için Allah Kerim diyenleri ve kendi krallıklarını ilan edip kafalarına göre is yapan Operasyon müdürlerini de ayrı tutmak lazım belki de. Ama bizim sözümüz, denizciliği bir sanat olarak görenlere ve sanatında en iyisi olmak isteyenlere çünkü strateji de eski Yunanca da “generalin sanatı” anlamına gelir. bugün daha iyi olmak için, geleceğe hazır olabilmek için yakıt eğitimi, yakıt bilinci, farkındalık ve neticesinde yakıt stratejisi sahibi olmak bir sus değil, denizcilik sanatının icabıdır. Can Besev [email protected]
Editör: TE Bilisim