Birlik ve beraberliğin denizcilik sektörü için sahip olduğu öneme her daim vurgu yapan Türk Armatörler Birliği Başkanı Cihan Ergenç ile TAB’ı konuştuk. Bizlere TAB’ın gündeminde olan projelerden ve sektörün gelişimi için yapmayı hedefledikleri planlardan bahseden Ergenç diyor ki, “TAB’ın Türk ekonomisine, ulusal çıkarlarımıza ve milli denizciliğimize çok katkıları olacaktır. Bunu bugünler için söylemiyorum. Hedefimiz 10 yıl sonrası için. Bugünden alacağımız stratejik hamlelerimizle 10 yıl sonrasını planlayacağız. Elbette yarınlar içinde hedeflerimiz söz konusu, orta ve uzun vade içinde…”

 

Öncelikle Türk Armatörler Birliği’nin yeni başkanı olarak size hayırlı olsun diyoruz. İlk yönetim kurulu toplantınızda birlik ve beraberlik vurgusu yaparak değişim rüzgarlarından bahsettiniz. Bize biraz bu konuyu açar mısınız?

 

Doğruları yapma düsturu ile yola baş koymuştuk. Bunun da birlik ve beraberlik içerisinde olmaktan geçtiğine inanıyoruz. Ortak faydaları belirlemek için maksimum katılımı hedefliyoruz. Yönetim olarak 40’a yakın taslak projemiz söz konusu ve bu alandaki çalışmalarımız da devam ediyor. Bunlardan 4-5 tanesi yapısal değişimle alakalı. Bir kısmı üye yapısıyla ilgili. Geçtiğimiz günlerde Bedri İnce Bey’e Onursal Başkanlık verdik ki bunu zaten verdiği emek ve çabayla kesinlikle hak etmişti. Bedri Bey’in “gençlere güvenin” diye bir sözü var. Bizde genç sayılmayız, geldik 60 yaşına. Ancak bu söze bizde inanıyoruz. Bu gençleşmeyi Türk Armatörler Birliği (TAB) bünyesinde yapacak ve genç bir ekibi yetiştirerek hep beraber hareket edip bugünlerinden çok daha güçlü bir TAB’ı yaratacağımızı düşünüyoruz. TAB’ın Türk ekonomisine, ulusal çıkarlarımıza ve milli denizciliğimize çok katkıları olacaktır. Bunu bugünler için söylemiyorum. Hedefimiz 10 yıl sonrası için. Bugünden alacağımız stratejik hamlelerimizle 10 yıl sonrasını planlayacağız. Elbette yarınlar içinde hedeflerimiz söz konusu orta ve uzun vade içinde…

Çevre cezaları konusunda Avrupa’daki ceza ve normlar ne ise onu istiyoruz Çevre cezaları konusunda Avrupa’daki ceza ve normlar ne ise onu istiyoruz

 

Birlik, beraberlik hususu apayrı bir mevzu. Hem sektörümüzün hem de ülkemizin her daim birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Her ne başaracaksak bunun ancak birlik ve beraberlik içerisinde olacağına inanıyorum. Bu belki bugünden yarına olmayacaktır ama olması noktasında çalışmalara başladık, devam ettireceğiz de. Deniz Ticaret Odası sektörümüzün çatı örgütü. Tamer Kıran’da hepimizin Başkanı. Tamer Başkanın liderliğinde yapmayı hedeflediğimiz girişimler var. Diğer taraftan sektörümüzdeki bütün STK başkanlarıyla bir araya gelip yeni projeler üretmeli ve sektörümüzün ve ulusumuzun çıkarlarının nereye gideceği doğrultusunda çalışmalara başlamamız lazım. Başlamak işin yarısıdır. Önce birbirimizi tanımalı, birbirimize güvenmeli ve fikir alışverişinde bulunabilmeliyiz. Sektör içinde birbirimizle olan diyaloğumuz tam anlamıyla yeterli değil halbuki gelecek için sımsıkı olmalıyız. Ortak paydalarda buluşup hep birlikte hedefe yönelebilmeliyiz. Belki bu her mevzuda olmayacak ama muhakkak ortak noktalarımız vardır. Bunları bulmak en başta birbirimizi tanımaktan ve fikirlerimizi paylaşmaktan geçiyor. Yabancılar bizi bizden daha iyi tanıyor. Bu bizim ayıbımız.

Madem mevzu projelere geldi, buradan devam edelim isteriz. Nedir yeni yönetimin projeleri?

 

Projeleri yürütebilmek adına öncelikle TAB’daki yapıyı değiştirdik, değiştirmeye de devam edeceğiz. Komitelerimizi kurduk ve görev bölümleri yaptık. Örneğin; dış ilişkiler ve kamu ilişkileri bir komite. Ar-Ge ve üniversite işbirliklerimiz de başka bir komitemiz. Komitelerimize katılmak isteyen arkadaşlarımızı gönüllü olarak istedikleri komitelere yerleştirdik. Görev bölümlerini yaptık. Mükemmeliyet Merkezi’ndeki sistemi komitelerimizde uyguladık. Sohbetimizin başında da ifade ettiğim gibi 40’a yakın projemiz söz konusu. Bu projelerin hepsi fikir alışverişinde bulunduğumuz canlı bir yapı. Örneğin; Gree House Gas ile ilgili 4 ayrı konuyu çalışıyoruz. 1 Ocak 2023’te faaliyete girecek Engine Power Limitation dediğimiz güç sınırlaması var. 2023’e az kaldı. Bunun eğitim altyapısını hızlı bir şekilde hazırlıyoruz. Tonaj vergi sistemi projelerimizden bir diğeri. Benim sürekli eleştirdiğim bir mevzudur üniversitelerle işbirliğindeki eksiğimiz. Üniversitelerdeki pırıl pırıl beyinlerle bir arada olmalı, sektörümüzün geleceğine ışık tutacak projelere de finansman sağlamalıyız. Eğitimin kalitesi hep tartışılıyor. Bu sebep bizim üniversite sonrası için bir eğitim merkezine ihtiyacımız var. Bu sektörümüzdeki profesyonel çalışanlarında yararlanacağı, kendilerini geliştireceği, dünyadaki gelişmeleri yakalayacağı bir yer olmalı. Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor ve biz bu hıza ne yazık ki yetişemiyoruz. Bu sektörde ayakta kalmak gittikçe daha da zor olacak. Teknolojinin, gelişimin ve bilginin peşine düşmeyenler ne yazık ki geç kalmış olacak. Bunu göz ardı etmemeliyiz. Hiç vakit kaybetmeden hem sektörde belli bir birikim ve deneyime sahip profesyonelleri içine alan hem de akademik tarafta yer alan eğitmenleri kapsayan bir eğitim merkezi kurmalıyız.

 

Orta vadeli projelerimizden biri de Armatörler Lunch gibi bir ofis yapısına geçmek. Herkesin bir araya gelip sorunlarını düşüncelerini birbiriyle rahatça paylaşacağı bir ortam oluşturacağız. Yunan Armatörler Birliği’nin daha sosyal bir halini sektörümüzün hizmetine sunacağız.

Dünya denizciliğindeki payımızı artırmak için nasıl bir Türk denizcilik sektörü olmalı?

 

TAB’ın Dış İlişkiler Komitesiyle çeşitli ziyaretlere gittik, gideceğiz de çünkü önce kendi sektörümüzde birliği sağlamalı, bir olduğumuzda güçlü olacağımıza inanmalıyız. Hiçbirimiz birbirimize rakip değiliz. Türk armatörleri sahip oldukları 30 milyon DWT kapasiteyle dünya sıralamasında 15’inci sırada. İşte bizim rakiplerimiz bizden önde olanlar. Bizim belli bir gücümüz zaten var. Bu gücü daha öteye taşımak istiyorsak önce 30 milyon DWT’yi oluşturan her bir paydaşın dünya arenasında yek vücut olmayı hedeflemesi, ortak akılla sektörün yarınları için çalışması gerekiyor. Diğer taraftan Tamer Başkan’ında ifade ettiği gibi bu gücü 30 milyon DWT’ten önce 50 milyon DWT’ye çıkarması lazım. Bunu da önümüzdeki 10 yıllık sürede başarmalıyız. Bu yapılabilir, başarılabilir ve kesinlikle imkansız değil. Yeter ki isteyelim ve bu uğurda durmadan çalışalım. Her ortamda ifade ettim şimdi de söyleyeyim: Biz teşvik istemiyoruz. Dünya ile eşit bir rekabet imkanı istiyoruz. Devlet yöneticileri eşit rekabette önümüzü açsın, elimizi kolumuzu bağlamasın görün bakın Türk denizciliği 50 milyon DWT’ye ne kadar yılda ulaşıyor. Bize ket vuran hususlardan biri Tonaj Vergi Sistemi. Bu, bence son derece önemli. Türk gemi işletmeciliğinin 10-20 yıllık vizyonu ve stratejilerinden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Bugün dünyada yeterli miktarda gemisi olan 35î aşkın ülke Tonaj Vergi Sistemi’ni uyguluyor.

 

Her şey ekonomik çıkardan kaynaklanıyor. Biz de yaklaşık iki yıldır bunu konuşuyoruz, çözümler üretmeye çalışıyoruz. Tonaj Vergi Sistemi bu eşit rekabet koşullarında Türk denizciliğinde yapılması gereken bir iştir. Öncelikle ülke ve sektör menfaatleri için son derece önemli bir konu. Ülkeye tek bir zararı olan yönü yok ama faydaları saymakla bitmez. Biz bu projeyi hazırlarken 6-7 milyar dolarlık navlun döviz kazandıracağımızı öngörüyorduk. Şimdi navlunların yükselmesi ile beraber bu rakam 20 milyar dolara çıktı. Yani Türk sahipli gemilerle 20 milyar dolarlık bir dövizin Türkiye’ye gelmesini sağlayabilir. Dünyayla eşit bir sistemi talep ediyoruz. Hatta daha da ileriye gidiyor en kötü tonaj vergisi neyse onu uygulayın bile diyoruz çünkü bu sistem ülke menfaati ve çıkarları için olmazsa olmaz. TAB olarak bir çalışma hazırladık. Bu çalışma çok çok önemli.

Navlunlar tarihi düşüşlerden sonra tarihi rekora koşuyor. İhracatçı tarafından da artan altın fiyatlarına şikayetler geliyor. Bu durumun nedenleri, sektöre kısa ve orta vadede etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Tabii bunu bir tek Türkiye değil bütün dünya yaşıyor. Türkiye’de yapılabilecek şeyler var mı yok mu konusunda projeler üretiliyor, bizden de görüş alınıyor ancak bugünkü serbest rekabet koşullarında pek bir şey yapılabileceğini düşünmüyorum. Nihayetinde herkes yine eşit rekabet koşulları içinde bunu yapıyor. Bu piyasanın getirdiği bir sonuç. Bu piyasaya uymalı navlun dalgalanmalarını çok iyi takip etmeliyiz. Geçmişte armatör neredeyse zararına iş yapıyordu bugünde farklı bir konjonktür yaşanıyor. Pandemiden önce düzeltme gelmeye başlamıştı. Göreceli olarak o zaman gelseydi belki biraz da sağlıklı olacaktı. Pandemiyle beraber hem üretim hem stoklar minimize oldu ve belli talepler ötelendi. Finansal olarak da ekonomiyi canlandırmadan teşvikler gelince dünya ekonomisi 6 gibi süper büyüme trendinde. Önümüzdeki yılda 4.4 gibi bir büyüme bekleniyor. Daha sonraları için ise 4 civarlarında olacak. Dünya ekonomisi, pandemi sonrası sağlıklı bir büyüme sürecine giriyor. Bunun tabii birçok sebebi var. Hem çok para var hem faizler düşük ve süper dönem dediğimiz iyi bir büyüme dönemine girdik. Mevsimsel olarak dalgalanmalar olacaktır. Diğer taraftan gemi satışlarını bana sorduklarında satmayın diyorum. Kazandırıyor ve borcunu ödüyorsa neden satılsın. Ancak krizler hiçbir zaman bilinmez. Yarın farklı bir kriz çıkarsa bambaşka şeyler konuşuruz. Ayrıca yeni gemi yaptırmalarını önermiyorum çünkü bugün gemi sipariş vereceksin, 2025’te gemi teslim alacaksın. 2030’da 5 yaşında gemi supstandart gemi haline gelebilir. Yani o yıllarda çalışıp çalışmayacağı belli değil Yeni teknolojilerin de geleceğine inanıyorum. Bu teknolojiler belli olmadığı için kimsenin bir işi yapmak için elinde bilgi yok. Bu belirsizliklerde sipariş vermek son derece zorlaşacak. Maalesef IMO hazır olmayan bir teknolojiyi uygulayın diyor. Bugün uygulayacağınız teknoloji belki yıl sonra eski ve ekonomik olmayan bir teknoloji haline gelebilir.

2008 yılında farklı alanlardan sektöre girenler çok oldu ama kısa süre sonra ya battılar ya da çıktılar. Son zamanda da sektöre farklı alanlardan yeni oyuncular geliyor. Bu konudaki fikriniz nedir?

 

Denizciliğe belli firmaların girmesi bir kazanç. Bu tarz yatırımlar sektörümüz adına güzel. Ancak denizcilik, son derece profesyonel, kuralları belgeleri hayli fazla olan ve süreklilik arz eden bir iş. Bu sektöre yatırım yapan, sermaye katan her bir firma Türk denizciliğinin gelişimine de katkıda bulunuyor lakin denizciliğin profesyonel olarak, eğitimli ve deneyimli çalışanlar çerçevesinde yapılması şart. Eğitim derken bahsetmeye çalıştığım şeylerden biri de buydu. Daha profesyonel olmak için önce kendi personellerimizin yeterliliğini de yukarı çekmeliyiz. Hepimiz standartlarımızı yukarı çekmeliyiz. En bile onca yıla rağmen armatörlüğü yüzde 60 biliyorumdur. Yüzde 40’lık eksiğim var ve bu oranda da hata yapma olasılığım mevcut. Bu payı ne kadar hızlı kapatırsam benim karıma. Ayrıca bunun kanunlarla desteklenmesi de önemli bir ayrıntı. Eğer sektöre pozitif yönlü kazanımları olacak her bir aktöre hoş geldin diyoruz. Böyle gelen herkesi omuzumuzda taşırız. Yeter ki işi ehil insanlarla kurallarına uygun olarak yapsınlar. Fakat, sırf maddi gücü çerçevesinde gelen, dürüst olmayan ve işe ciddi yaklaşmayan herkesin de bu sektöre zarar verdiğini biliyoruz. Bir de tabii gemilerimizde Türk personelle çalışmalıyız. Sondaj gemilerimizdeki personelin kesinlikle Türk olması gerektiğine inanıyoruz. Özellikle bizim için stratejik öneme sahip gemilerimizde bu olmazsa olmazımız olmalı. Sadece denizcilik için değil ülkemizin yarınları için önemli olan husus bilgi birikimi. Bu birikime ulaşmalı ve geliştirmeyi hedeflemeliyiz. Bunun için yetiştirdiğimiz, emek verdiğimiz hiçbir denizciyi kaybetmemeliyiz. Bunun olabilmesi için de eğitim standardımızın Yunanlı, Norveçli gemiciler, denizciler seviyesine çıkarmamızı elzem görüyorum.

 

Personel konusuna değinmişken sektörün nitelikli personel konusunda sıkıntıları mevcut. Bu konuda nasıl yol alınmalı, üniversitelerle nasıl ilişkiler kurulmalı?

 

Bu işin tabi iki boyutu var. Bir eğitim, diğeri de eğitim eğitimden sonraki staj hususu. Ben her platformda söylüyorum, bu süreçte zaten doğru düzgün stajlar da yapılmadı. Geçmişte ise altı aylık stajı iyi şirketlerde yapanların bile tam zabitliğe hazır olduklarını düşünmüyorum. Yüzde 80-90’ını zabit olmadan göreve atıyorsunuz. O genç yaştaki kardeşlerimize aslında bana göre kötülük yapıyoruz. Staj süresini, ikinci son altı aylık stajı hemen sekiz ya da 10 aya çıkarmamız lazım ki, bu zabitler, öğrenciler tam zabit haline gelebilsin. Mesleklerine sağlıklı başlasınlar ki daha ilerilere götürsünler. Şayet ne kadar kaliteli personel yetiştirirsek hem kendimize hem sektörümüze hem de ülkemize hayrımız olacak. Personel ihraç edebilir hale gelebiliriz. Şirketler, üniversiteler ve sektörümüzün Odası ve diğer STK’larının da yer alacağı bir projede bunu konuşmalıyız. TAB olarak her daim hazırız, elimizi taşın altına koyar ne gerekiyorsa yaparız.

Özellikle IMO’nun yeni dönem için uyguladığı karbon azaltılmasına ilişkin kararından sonra yaşlı filomuzu gelecek için nasıl bir tehlike beklemekte?

 

Değişim şart dedik. Bunu her alanda öngördük. Yaşlı filomuzun da yenilenmeye ihtiyacı olduğu ortada. Bu da finansal konularla alakalı. Armatör zarar ederken yeni bir yatırıma girmez. Geçmişte büyük armatörlerin bile kredi finansmanı hususunda sıkıntı yaşadığını gördük. Şu anda finansal açıdan kazandıkları bir dönemdeler ve bu planlamayı da gelecek için yapmaları gerekiyor. Her ne kadar belirsizlikler söz konusu olsa dahi yenileme hedefi konulmalı. Koster Yenilenme Projesine başlanması gerek. Bu projede çalıştım ve projeyi de canı gönülden destekliyorum. Kaç tane gemiye başlandığının bir önemi yok önemli olan projeye başlayabilmek. Bunun ülke ekonomisine ciddi katkısı olacaktır. Ancak verilen hurda teşviki yeterli değil, çok yalın ifadeyle teşvik değil. Ayrıca bizim dünyanın en iyi gemilerini üretebiliyor olmamız gerek. Bu bilgi birikimine sahibiz. Dizayn olarak çok daha iyilerini yapabilecek kapasitedeyiz. Dizayn firmalarıyla bir araya gelip bunları konuşmalıyız. Farklı farklı gemiler yapmayalım. Standartları belli bir gemi yapalım ve onu üretelim. Bu, dünyada da bu şekilde yapılıyor. Ayrıca biz gemiyi 10 milyon Dolar’a yapıyorsak Çin 6 milyon Dolar’a yapıyor. Bunu da konuşmalı ve masaya yatırmalıyız. Neler yapabileceğimizi, devletimizden neler beklediğimizi iyi belirlemeli ve tek bir ağızdan ilerlemeliyiz. Keza bu filonun en geç 2030’a kadar yenilenmesi gerekli.

 

Son olarak hem sektöre hem kendi üyelerinize ne söylemek istersiniz?

 

Son olarak diyorum ki birlik ve beraberlikten güç doğar. Bunu her yönüyle yapmalıyız. Hatalarımız elbet olacak ama bu bize mani olmamalı. Bilgi birikimimizi, deneyimimizi dostlukla paylaşabilmeli, sorularımız ve sorunlarımızı konuşabilmeliyiz. Dünya denizciliği çok zorlaşıyor. Gelecekteki yol çıkmaz değil ama dümdüz de değil, V şeklinde daralıyor. Sektörümüz ciddi değişimlere gebe ve bu değişime ayak uydurmayanlar ne yazık ki geç kalmış olacak. Mevcut gemilerin dahi kullanılmayacağı bambaşka teknolojilerin olacağı bir dünyadan ve denizcilikten bahsediliyor. Buna hazırlanmalıyız. Amonyaklı gemiler konuşuluyor. Resmen bir bomba. Hangi personel hangi elektronik zabitiyle bunları işleteceğiz. Bilgi birikimi ve bu birikimin geliştirilmesi artık elzem hal aldı. Eğitim, profesyonellik baş döndürücü hızla ilerliyor. Geçmişte, sektördeki değişim rüzgarlarına uymayanların hepsi silindi ki bugünkü değişim ve gelişimle kıyaslanamayacak seviyede azdı rüzgarın hızı. Şimdi baş döndürüyor. Bir olamazsak bu dönüşümden çok azımız ayakta kalacaktır.

Röportaj İbrahim Kocamış

7DENİZ DERGİSİ EYLÜL-EKİM SAYISI  / ÖZEL

Editör: Haber Merkezi