Yunanistan’ın en yüksek tirajlı gazetesi olan Kathimerini’de Vasilis Nedos imzasıyla yayınlanan “Ankara’nın Ege ve Doğu Akdeniz için planı: 28. boylam anahtar durumda” başlıklı makalede, Türkiye ve Yunanistan’ın karşılıklı hamlelerine ilişkin çarpıcı saptamalar yer aldı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki MEB sınırlandırması için 28. boylamı dayanak yaptığı belirtilen makalede, Türkiye’nin artık Deniz Kuvvetleri’ni diplomasinin zorlayıcı gücü olarak kullandığı iddia edildi. Vasilis Nedos’un makalesi şöyle:

30 Mayıs 2014 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı Beyaz Fırtına-14 Tatbikatının ardından dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, ilginç bir açıklama yaptı ve açıklamasında iki kere yeni bir ifade kullandı. O dönem bu yeni ifade, Yunan kamuoyunun dikkatini çekmedi. Necdet Özel’in o sırada yanında olan Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu, bu açıklamayı sonraki dönemde daha ileriye taşıdılar. Necdet Özel ‘Mavi Vatan’ tabirini kullanmıştı.

Türkler bu tezlerini desteklemek için iki harita ortaya attılar. Haritalardan birincisi Türklere göre Doğu Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlamasını gösteriyordu. Diğer harita ise Türk devlet petrol araştırma grubuna verilen bölgeleri gösteriyordu ve ilginç bir şekilde bu iki harita da 28. boylamı işaret ediyordu. Türkler açıkça 28. boylamda Yunanistan’a mesaj veriyorlar ve ‘Bu bölge bizimdir’ diyorlardı.

Türkler ayrıca Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı ve MEB sınırlarının kendileri ile Mısır arasında olması konusunda ısrar ediyorlardı, ve 2015 yılından sonra 28. boylamı bu konuda dayanak noktası olarak ilan ettiler.

 

GAMBOT DİPLOMASİSİ

Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu tarafından verilen emir ile ortaya çıkartılan Türk deniz stratejisi, sadece Deniz Kuvvetleri gemilerine odaklanmıyor, aynı zamanda araştırma gemileri, bölge hakkında bilimsel yayınlar yapılması gibi birçok unsuru kapsıyordu. Ve bu konuda özellikle Tümamiral Cihat Yaycı ve emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in çalışmaları ile bu strateji destekleniyordu.

Yoğun nem deniz trafiğinde görüş mesafesini düşürdü Yoğun nem deniz trafiğinde görüş mesafesini düşürdü

Bu stratejinin farklı boyutları geçen haftalarda gün yüzüne çıktı. Türkler sadece gelişmiş ülkelerin sahip olduğu elektronik harp gemilerini denize indirdiler ve bu gemi istenildiği anda bir savaş gemisine dönüştürülebiliyor. Ayrıca Doğu Akdeniz’de sadece Türkiye’nin, bir denizaltı kazasında denizin altındakileri kurtarma imkan kabiliyeti var. Ayrıca geçen günlerde ilan edildiği gibi, Türklere sadece Doğu Akdeniz’de değil bütün Akdeniz’de kuvvet nakli imkanı sağlayacak TCG Anadolu da önümüzdeki yıl içerisinde envanteri alınacak.

Bülent Bostanoğlu’nun 2015 yılında yazdırdığı stratejide de görüldüğü gibi, Türkler Deniz Kuvvetleri’ni artık diplomasinin zorlayıcı gücü olarak kullanıyor. gerektiğinde bölgede yapılan çalışmalara engelliyor gerektiğinde kendi yaptıkları çalışmaları gemileriyle savunuyorlar.

 

MAVİ VATAN TATBİKATI

Şimdi Türklerin 27 Şubat ve 8 Mart arasında yapacağı Mavi Vatan Tatbikatı bekleniyor. Tatbikatın icrasına iki haftadan az bir süre kalmış olmasına rağmen, ne tatbikata katılacak unsurların sayıları ne de tatbikat için hangi bölgelerin kapatılacağına yönelik herhangi bir bilgi var. Bu konuda tek bilgi, Türk basınının ayrıntılı olarak yaptığı propaganda faaliyetleri kapsamında Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarından büyük bir kısmının tatbikata katılacağına yönelik bilgiler.

 

SONDAJ FAALİYETLERİ

Türkler, Deniz Kuvvetleri sayesinde bölgedeki enerji oyununda da etkin olmaya çalışıyorlar. Bu kapsamda bir yandan Barbaros Kıbrıs güneyindeki sahalarda çalışmasını sürdürürken, diğer yandan Türkler’in yeni satın aldığı ikinci platform Deepsea Metro-1 birkaç gün içerisinde Yalova’ya ulaşacak, ardından Fatih Platformu’nun çalıştığı bölgeye gönderileceği söyleniyor.

Bu konuda Lefkoşa’daki yönetimi endişelendiren esas hususun Deepsea Metro-1’in Fatih’ten daha derine sondaj yapma imkanı olması ve önümüzdeki haziran ayından itibaren Türklerin bu gemiyi (Güney) Kıbrıs’ın ihaleye vermediği 1-4-5 ve 7. parseller gibi bölgelere göndermeye çalışması olduğu ifade ediliyor.

 

TÜRK DONANMA KOMUTANI ATİNA’YA DAVET EDİLECEK

Doğu Akdeniz’de yaşanan bütün bu gerginliğe rağmen özellikle Başbakan Çipras’ın Türkiye ziyaretinin ardından iki ülke Savunma Bakanlığı’nın görüşmesi ile gerilimi azaltmaya yönelik karşılıklı istekler de gözlerden kaçmıyor.

Bu konuda kaynaklardan alınan bilgiye göre yapılabilecek ilk hareketlerden biri, Türk Donanma Komutanı’nın Yunanistan’a davet edilmesi. Bahse konu davet daha önce de sunulmuş fakat iki Yunan askerinin tutuklanması üzerine askıya alınmıştı.

İki ülke arasında gerilimi azaltıcı hareketlerden biri de HS Limnos firkateyninin geçen günlerde Türklerin Mersin Deniz Üssü’nü ziyareti oldu. HS Limnos firkateyni, HS Okeanos denizaltısı ile beraber Doğu Akdeniz’deki Deniz Muhafaza Harekâtı’na katılıyor ve müttefiklik ilişkileri kapsamında yakıt ikmali için Mersin Limanı’nı ziyaret ediyor.

Tabii ki bütün bu gerilim azaltıcı hareketlere rağmen Türklerin Yunanistan’ın 6 ile 10 mil arasındaki hava sahasını ihlallerinde herhangi bir azalma beklenmiyor. Çünkü Türkler, Yunanistan’ın bu bölgedeki hukuki haklarını tanımıyorlar.

 

Yunan hamleleri böyle boşa çıkar!

Yunan Kathimerini gazetesinde çıkan Türkiye karşıtı yazıyla ilgili Aydınlık’a konuşan emekli Amiral İlker Güven, Türkiye’nin atması gereken acil adımları şöyle özetledi:

Yunanistan’ın en yüksek tirajlı gazetesinde çıkan yazı, Yunan kamu alanında korku ile savunma güdüsünün oluşmasını sağlamaya çalışıyor. Görüldüğü gibi hala ilan edilmemiş, kıta sahanlığı ve buna dayalı Münhasır Ekonomik Bölgemizin (MEB) uluslararası hukuka göre ilan etmekte geciktiğimiz, emekli Amiral Cem Gürdeniz’in bulduğu Mavi Vatan tanımı bile komşumuzu korkutmuş. Halen ilan edilmemiş Mavi Vatan’da, Türk Deniz Kuvvetlerimizin vurucu gücünün yabancı arştırma ve sondaj faaliyetlerini durdurmaya yönelik fiili müdahalesi, Türkiye’yi uluslararası politik alanda haksız bir konuma sokmaktadır. Böylece Türkiye politik alanda, gereksiz bir şekilde savunma durumuna düşmektedir. Oysa hukuken hakkımız olan kıta sahanlığımız ile MEB’mizi vakit geçirmeden ilan etmemiz durumunda, politik, ekonomik ve askeri harekat alanlarında, savunma durumundan hak ve çıkarlarımızı koruyan duruma geçebiliriz. O zaman Mavi Vatanımızın gaspedilen kısımları daha haklı durumda korunacaktır.

 

‘BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ VE SAVUNMA ANTLAŞMASI’

Ayrıca, aktif bir politik atakla Libya, Mısır, Suriye ve Lübnan ile Mavi Vatan’a ilişkin görüşmeler yapılması da son derece önemlidir. Bu aktif politika sonunda, Türkiye karşıtı oluşturulan Atlantik destekli Yunan ve Rum cephesi de zayıflatılmış olacaktır. Bunlara ilaveten Ege’de gaspedilen hak ve çıkarlarımızın korunmasında, Yunanistan ile yürütülen pasif politikadan, aktif bir politikaya geçilmesi de önemli görülmektedir. Bunun için Atlantik destekli Yunan cephesine karşı, Lübnan, Suriye, Irak, İran ve Rusya ile oluşturulacak ‘Bölgesel İşbirliği ve Savunma Antlaşması’ da son derece hayati ve zorunlu olduğu düşünülmektedir. Suriye ile kurulacak diplomatik ilişki bile Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımızın korunmasında önemli bir etken olacaktır. Suriye ile kurulacak diplomatik ilişki, Türkiye’nin Suriye’de kullanmak zorunda olduğu askeri gücünün riskini kaldırması yanında, ekonomik tasarruf da sağlayacaktır.

 

ÜNİVERSİTE KURULMALI

Atatürk’ün 1924 yılında kurduğu Deniz Bakanlığı’nı bugün de mutlaka tekrar kumamız gerekmektedir. Anavatanımız, eski tarihlerden beri hep Batı’dan gelen tehdit altında bulunmaktadır. Bu nedenle Deniz Bakanlığı koordinesinde, gelişmemiş ticaret filomuzu geliştirmek sureti ile Donanma gücümüzü de gelişen ticaret filomuzun katma değerleri sayesinde artırma olanaklarını sağlamış oluruz. Ayrıca denizcilik ruhunu oluşturmak, denizlerimizin imkan ve kabiliyetlerini değerlendirmek, ticari filomuza kaptan ve makine mühendisi yetiştirmek, deniz içindeki ve dibindeki kaynakların değerlendirmesi gibi konularda eğitim ve araştırma yapacak bir üniversitenin kurulması çok önemli görülmektedir.

Editör: Haber Merkezi