Dergimizin değerli yazarı hocamız Profesör Dr. Soner Esmer ile Liman Dosyamız için hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Dergimizin içeriğine, her sayı kaleme aldığı makalelerle değer katan Esmer, bu sayımızda bizlere, 2018 değerlendirmesinden 2019’u nasıl bir yıl olarak öngörmemiz gerektiğine, döviz kurlarındaki dalgalı seyirden kriz beklentisine kadar pek çok alandaki görüşleriyle katkı sağlamakta.

 

Genel olarak limancılık sektörü 2018’i nasıl kapatıyor? Yıl içinde gerçekleşen yük elleçlemeleri, yük türleri açısından beklenilen seviyelerde mi? 

Hem Türklim hem de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının Ocak-Ekim 2018 istatistikleri incelendiğinde limanlarımızda elleçlenen toplam tonajın, 2017 yılı ile benzer seviyelerde gerçekleşeceği tahmin edilebilir (+/- yüzde 2). 2017 yılında limanlarımızda toplam 471 milyon ton elleçlenmişti. 2018’de (yılın son aylarında beklenmedik bir durum olmaz ise) bu rakamın biraz altında kalabiliriz. Ancak yük bazında bakıldığında bazı yük türlerinde gelişim, diğer yük türlerine göre daha yüksek oranlarda seyrediyor. Özellikle kuru dökme yüklerde ve konteyner elleçlemelerinde 2017 yılına göre artış olacağına kesin gözüyle bakılabilir. 

 

İlk verilere göre limanlarımızda konteyner elleçlemelerinin bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 9 oranında bir artışla 11 milyon TEU civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. Genel olarak transit yüklerin arttığı, kabotaj yüklerin durgunlaştığı ilk gelen veriler arasında. 2017 yılındaki yüzde 15’lik gelişimden sonra yüzde 9 oranında yıllık gelişim düşük gibi görünebilir. Ancak bu oranın, özellikle dünya konteyner artışının yüzde 5 civarında olduğu dikkate alındığında, önemli bir büyüme oranı olduğu kabul edilebilir. Özellikle ikinci çeyrekteki artışlar bu büyümeyi tetiklemişti. 

 

Diğer yük türleri için durağan ya da negatif yönlü bir gelişim beklesem de kuru dökme yüklerin 135 milyon tona yaklaşacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz yıl bu yük grubu 128.8 milyon ton olarak gerçekleşmişti. Özetle 2018 yılı toplam yük artışı açısından durağan bir yıl olacak gibi görünüyor. 

 

2019 öngörüleriniz ne doğrultudadır?

2019 yılı, 2018 yılının ortalarından bu yana neredeyse tüm kesimler tarafından küresel kriz yılı olarak ilan edilmiş durumda. Bazı kesimler krizin 2020 yılında başlayacağını da öngörüyor. Bu krizi hazırlayan birçok neden var. Bu nedenler arasında küresel borçlanmanın çok yüksek seviyelere çıkması (bugün küresel borçlar, dünya hasılasının yüzde 225 katıdır), gölge bankacılık (Shadow Banking) faaliyetlerindeki ciddi artışların yarattığı güvensizlik ortamı, nerdeyse tüm ülkelerin yüksek oranda borçlarının olması, siber güvenlikle ilgili tehditlerin artması ve son olarak (belki de lojistik sektörü için en önemlisi) ülkeler arasındaki korumacılık politikalarının ve bazı ülkelerin aralarında yaşadıkları sorunların kritik boyutlara ulaşması sayılabilir (Çin-ABD, ABD-Rusya gibi). Son 10 yılda 60 ülkede 7 binin üzerinde ticari korumacılık politikaları, ilave gümrük vergileri ve ticari kotalar üzerinden, uygulanmıştır. Tüm bu nedenler sonucunda 2019 yılında dünyada ve Türkiye’deki ticaretin, dolayısıyla limanlarda ellleçlenen yükteki artışın yavaşlaması beklenebilir. Krizin maddi büyüklüğü ya da oransal etkisi hakkında bir şey söylemek için şimdilik erken. Umarım kriz, 2009 krizi kadar büyük ve daha da önemlisi “kalıcı” olmaz.  

 

Kriz beklentisine karşı sizce nasıl önlemler alınmalı?

Kriz dönemleri belirli önlemlerle fırsata çevrilebilir. Genel olarak makro düzeydeki değişkenlerin (ekonomi, teknoloji gibi) iyi analiz edilerek mikro düzeyde önlemlerin alınması gerekiyor. Bu noktada dünyadaki gelişimin yönü ve güncel eğilimler (trendler) dikkate alınabilir. Ölçek ekonomisi sağlayacak uygulamalara odaklanmak, müşteri memnuniyetini arttıracak hizmet çeşitliliğine ve esnekliğine daha fazla önem vermek, tedarik zincirlerinin öngörülebilirliğini, dolayısıyla güvenirliğini arttıracak önlemler almak/yatırımlar yapmak, tedarik zincirinde yer alan diğer aktörler ile konsolidasyon ve entegrasyon (hem dikey hem de yatay) stratejilerine öncelik vermek, yeni teknolojilere ve otomasyon uygulamalarına yatırım yapmak limancılık sektörü için kriz döneminde alınacak önlemler arasında sayılabilir. Bu arada döviz kurlarındaki muhtemel dalgalanmalara yönelik finansal önlemlerin de alınması gerekebilir (Sigorta ya da diğer finansal önlemler gibi).  

 

Döviz kurundaki dalgalanmalar limancılık sektörünü nasıl etkiledi?

Döviz kurlarında beklenmeyen yükselişlerin işletmeler için yarattığı bazı temel olumsuzluklar vardır. Bu sorunların en temelinde “bütçelerin tutmaması” riski yatar. Eğer bir işletme dövizle borçlandıysa ve belli bir döviz kuru beklentisiyle ödeme planı yaptıysa, yükselen döviz kuru ile işletme borçlarını ödeyemez duruma gelebilir, işletmelerin bilançoları bozulabilir, hatta işletme iflas noktasına dahi gelebilir. Bazı sigorta önlemleri ile sorunlar azaltılabilir ancak döviz kurundaki yüksek artışların yarattığı sorunlar bununla sınırlı değildir. Enflasyonun ve özellikle ithal edilen malların değerinin artması, ithalata bağımlı olarak üretilen mal fiyatlarının da artmasına neden olur. Bu durum talepte daralmaya neden olabilir. Talepteki daralma da özellikle ithalata dayalı ticari faaliyetlerin azalması ile sonuçlanır. Dövizdeki dalgalanmaların bir diğer sonucu da piyasalarda morallerin bozulması ile iyimser beklentilerin azalmasıdır. 

 

Denizcilik sektörünün diğer alanlarında olduğu gibi limancılık sektöründe de ağırlıklı olarak Dolar kullanılır. Limancılık yoğun yatırımların yapıldığı bir sektördür. Bu sektörde iş yapmanız ve müşteriyi (armatörler, gemi hatları, yükletenler, taşıtanlar vb.) elinizde tutmanız sürekli yatırım yapmanızı gerektirir (yeni vinç alımı, ekipman modernizasyonu, dip taraması, yazılım satın alınması vb.). Yatırımlar genellikle dövizle yapılır, krediler Dolar ya da Euro üzerinden çekilir ve ödenir. Ekipman tedarikinde kiralama (leasing) yolu seçilse dahi ödemeler dövizle yapılabilir. Öyle olunca dövizdeki dalgalanmalar, bütçelerin tutmamasına neden olur. Nitekim limanlarımız döviz dalgalanmalarından (tüm bu mekanizmadan dolayı) genel olarak olumsuz etkilenmiş, 2017 yılı içinde finansal sorunlar yaşanmıştır. 

 

Ufuk Erinç IBIA’da söz sahibi olmaya talip oldu Ufuk Erinç IBIA’da söz sahibi olmaya talip oldu

 

Dünya limanları teker teker blok zincir (blockchain) teknolojisini limanlarına entegre etmeye başladı. Bu konudaki değerlendirmeleriniz ile bu teknolojinin Türkiye limanlarına entegrasyonu noktasında nasıl bir sürecin bizleri beklediğini anlatır mısınız?

Blok zincir teknolojisi konusunda Türkiye’de bir farkındalık oluşmaya başlaması mutluluk verici. Bilindiği gibi blok zincir teknolojisinde veriler tek bir tarafın ya da merkezi bir yapının değil, zincirde yer alan tüm kullanıcıların kontrolündedir. Dolayısıyla blok zincir gibi güvenli bir ortamda bir verinin eklenmesi, zincirde yer alan (yetkilendirilmiş) herkesin onayıyla mümkündür. Blok zincir teknolojisinin bu özelliği, deniz taşımacılığı gibi birçok tarafın bir arada ve birbirine bağımlı yapıda iş yaptığı sektörler için önemli bir avantajdır. Bu sayede ağda yer alan ve yetkisi bulunan her kullanıcı, manipüle edemeden tüm bilgilere sahip olur. Dijital bilgiye erişim hakları blok zincir sistemi içinde yaratılır ve sadece bu haklara sahip olan taraflar zincir içinde işlem yapabilir. Blok zincir teknolojisi sayesinde hakların transferi de mümkündür. Hatta yeni hak sahibi, eski hak sahibinin haklarını tamamen devrettiğine, ancak bu sayede emin olabilir. Çünkü blok zincirde her işlem, tüm kullanıcılar tarafından kayıt altındadır. 

 

Blok zincir teknolojisinin kullanıldığı bir durumda bir kullanıcıdaki verilen kaybolması ya da bilgisayarlarının çökmesi sistem için bir tehdit oluşturmaz. Çünkü sistem, daha önce de söylediğim gibi klasik olarak alıştığımız merkezi bir yapıda değildir, veriler merkezi bir mekanizmada depolanmaz. Zincirde yer alan tüm taraflar aynı bilgilere sahiptir. Dolayısıyla böyle bir sistemin kullanılması durumunda tüm veriler herkes tarafından görüleceği için, örneğin ürünlerin tedarik zincirindeki ilerleyişi hiçbir zaman olumsuz etkilenmez, evrak işlerinden dolayı gecikmeler yaşanmaz.   

 

Buraya kadar bahsedilen mekanizma tam anlamıyla henüz kurgulanmasa da, sizin de belirttiğiniz gibi bazı somut adımlar atılmaya başlandı. Avrupa’nın bazı limanlarında (Antwerp gibi) blok zincir teknolojisinin ilk adımları uygulandı, pilot projeler hayata geçirildi. “Akıllı Limanlar” yaratma peşinde olan bu projelerde ilk sonuçlar oldukça başarılı görünüyor. Sistem kabaca şu şekilde işliyor: Öncelikle tüm taraflar (Acente, gemi hattı, forwarder, liman vb.) blok zincirde yetkilendiriliyor ve taraflar belirli güvenlik kontrolleri sonrası blok zincire web ya da cep telefonu uygulamaları (app) ile bağlanıyor. Bu durumda örneğin bir kamyon sürücüsü cep telefonuna yüklediği uygulama ile bir konteyneri teslim almak için terminale gidebiliyor. Uygulama coğrafi nokta kontrolü yaptığı için başka bir terminalde zaten işlem yapılamıyor. Sürücüye, tüm ön kontrolleri geçtikten sonra, konteyneri teslim alması için bir PIN kodu gönderiliyor ve sürücü bu kod ile (basılı bir evraka gerek kalmadan) konteyneri teslim alıyor.

 

Projenin sonraki aşamalarında (yine tüm tarafların bir arada olduğu anlaşma zeminlerinin sağlanarak) taşımacılıkta kullanılan kıymetli evrakların, blok zincir teknolojisi kapsamında güvenli bir şekilde transfer edilmesi hedefleniyor. 

 

Ülkemiz limanları dahilinde blok zincir konusunda henüz somut bir adım atılmasa da, ülkemizde faaliyet gösteren küresel terminal operatörlerinin, faaliyette bulundukları diğer ülkelerde pilot uygulamalar yaptıktan sonra, bu konuda ülkemizde de öncü olacağını tahmin ediyorum. Ancak bu noktada kamudaki ilgili kurumların hem mevzuat hem de uygulamalar çerçevesinde sisteme uyumu, blok zincir teknolojisinin Türkiye’de kullanımı için kritik belirleyici faktör olacaktır.  

 

KAYNAK: 7DENİZ DERGİSİ 

Editör: Haber Merkezi