İTÜBOA tarafından organize edilen “Türk Boğazları Çalıştayı” gerçekleşti. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Denizcilik Fakültesi’nde düzenlenen çalıştaya denizcilik sektöründen çok sayıda ismin yanı akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

 

Açılış konuşmalarının ardından ilk oturumda söz alan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Özel Danışmanı Ali Kurumahmut, “Türk Boğazlarının hukuki statüsü” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Osmanlı Devleti’nin ve onun denizcilik gücünün zayıflamasına paralel olarak veya Ortadoğu’daki gelişmelere bağlı olarak Boğazlar meselesi, Karadeniz-Akdeniz hâkimiyet meselesi olarak ortaya çıktığını kaydeden Kurumahmut, “Fakat değişmeyen gerçek şudur ki; Boğazlara sahip olan Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel ve küresel silahlı anlaşmazlıkların sonucu üzerine etkisi daima büyük olmuştur” dedi.

 

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, XX. yüzyılın en önemi anlaşmalarından

 

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin de ele alındığı çalıştayda sözleşmenin Türkiye’nin denizcilik tarihi açısından oldukça önemli olduğuna vurgu yapılarak, şöyle denildi: “20 Temmuz 1936’da imzalanmıştır. 9 Kasım 1936’da yürürlüğe girmiştir. Başlangıç yürürlük süresi 20 yıl olarak belirlenmiştir. 29 Madde, 4 Lahika ve 1 Protokolden oluşmaktadır. Lozan Barış Andlaşması’ndan sonra Türkiye’nin en önemli ikinci siyasal belgesi olarak kabul edilmektedir. XX. Yüzyılın önemli siyasal antlaşmalarından biri, bir istikrar ve denge belgesidir. Başlangıç yürürlük süresinin dolduğu 20 Kasım 1956’dan günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan Türkiye’nin gözetiminde 83 yıldır yürürlüktedir. Boğazlarda denizden geçiş ve ulaşım serbestisi prensibinin sonsuz bir süresi olacağı kabul edilmiştir.”

 

 

Sevr Antlaşmasına dikkat çekildi

 

Çalıştayın bir diğer konusu ise Sevr Antlaşması’na ilişkin olarak ise, şunlara dikkat çekildi: “Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı’nı kapsayan Boğazlar, barış ve savaş zamanında, bayrak farkı gözetmeksizin, bütün devletlerin ticaret ve savaş gemileri ile askerî ve sivil uçaklarına açık olacaktı. Antlaşma ile kurulan serbest geçişi düzenlemek ve denetlemek için geniş yetkilerle donatılmış “Boğazlar Komisyonu” kurulacaktı. Çanakkale Boğazı’nın Avrupa kıyıları Yunanistan’a verildiğinden, Yunanistan ve Osmanlı Devleti Boğazlar üzerindeki denetim yetkilerini bu komisyona devredecekti.”

 

Lozan Boğazlar Sözleşmesi

 

Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne ilişkin olarak şu hususlar öne çıktı: “Türk Boğazları’ndan barışta ve savaşta, denizden ve havadan geçiş ve ulaşım serbestliği ilkesini kabul etmiştir. Lozan rejimi Boğazlar’dan geçişte herhangi bir sınırlama getirmezken, Karadeniz’e geçmek isteyen savaş gemileri için tonaj sınırlaması getirmiştir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi hükümleriyle Boğazlar’ın askerden arındırılmış olması ve tahkim edilemez bulunması nedeniyle; Türk Boğazları Bölgesi’nde, Türkiye’nin egemenlik hakları açıkça sınırlandırılmış, Türkiye güvenliği için tedbir alma hakkından mahrum bırakılmıştır.”

 

 

Kurumahmut’un ardından sözü Prof. Dr. Alper Ünal alarak “Türk Boğazlarında gemilerden kaynaklanan hava kirliliği” isimli bir sunum gerçekleştirdi. Ünal, sunumunda karşılaştırmalı olarak hem dünya hem de Türkiye’deki kirliliklere değindi. Ünal İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını da kıyasladı. Kirliliğin temel nedenleri üzerinde duran Ünal, geçmişten günümüze yaşanan önemli kazalara da değindi.

 

Hava kirliliğinde açısından bilinçlenme olmazsa olmaz

 

Hava kirliliğinde bilinçlenme konusuna da değinen Ünal, bilinçlenmenin olmazsa olmazlar arasında olduğunu sözlerine ekledi. Ünal, hava kirliliği konusunda son dönemlerde önemli çalışmaların da gerçekleştirildiğini ve bu çalışmaların artarak devam etmesinin beklendiğinin altını çizdi.

Karadeniz Ereğli'de denizde ceset bulundu Karadeniz Ereğli'de denizde ceset bulundu

 

7DENİZ 

Editör: Haber Merkezi