Türk savunma sanayisinin son yıllardaki gelişimi hem ulusal hem de uluslararası medyada önemli yankılar uyandırıyor. Genellikle Türkiye’nin insansız hava araçlarının harekâtlardaki rolleri üzerinden değerlendirilen bu konunun bir de askeri denizcilik boyutu bulunuyor. Son olarak 8 Ekim’de, Anadolu Tersanesi tarafından Katar Deniz Kuvvetleri için inşa edilen silahlı eğitim gemisi AL-DOHA'nın denize indirilişi de Türkiye’nin askeri denizcilik sanayisinde aldığı yolu bir kez daha gözler önüne serdi.

 

Türk askeri denizcilik sanayisinin önemli gelişiminin öncülüğünü Savunma Sanayii Başkanlığı yapıyor. Hem Türk Deniz Kuvvetleri’nin hem de çeşitli ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayan askeri denizcilik sektörünün, yerli katkı oranının yüzde 70 seviyelerine ulaştığı belirtiliyor.

 

Türk Deniz Kuvvetleri’nin envanteri genişliyor

 

Şüphesiz bu alanda son dönemdeki en önemli gelişme, MİLGEM Projesi kapsamında inşa edilen TCG HEYBELİADA, TCG BÜYÜKADA, TCG BURGAZADA ve TCG KINALIADA’nın envantere kazandırılması oldu. Amfibi harekât, araç ve personel nakli, ateş desteği ve doğal afetlerde yardım ile acil destek hizmetleri sağlayan TCG BAYRAKTAR ve TCG SANCAKTAR da yine son dönemde envantere kazandırıldı. Bunların yanında denizaltı kurtarma ana gemisi, sualtı taarruz timleri harekâtı için SAT botları, acil müdahale ve dalış eğitim botları, kurtarma ve yedekleme gemileri, karakol gemileri, sahil güvenlik botları, süratli devriye botları, gümrük muhafaza botları da Türk tersanelerinden çıkarak ilgili kurumlara teslim edildi.

 

Bunların yanı sıra Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi ANADOLU, ADA sınıfı korvetlerin devamı niteliğindeki İ-sınıfı fırkateynlerin ilki olan MİLGEM Projesi'nin 5'inci gemisi, Denizde İkmal Muharebe Destek Gemisi DİMDEG, Test ve Eğitim Gemisi UFUK, yeni tip denizaltılar gibi platformlar da yakında Türk Deniz Kuvvetlerinin kullanımına sunulacak.

 

Savaş Gemileri ve Askeri Denizcilik Araştırmacısı Devrim Yaylalı, Türkiye’nin bu alandaki gelişimine ilişkin Sputnik’e yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Türkiye’nin kendi savaş gemisini yapmaya başlamasını, Türkiye’nin denizcileşmesi ve askeri açıdan kendine yeterliliğinin artması açısından önemli buluyorum. Bu sadece Türkiye’nin sanayisinin gelişmesi, yeni tasarım ve üretim olanaklarına kavuşması değildir. Daha önceleri askeri yardım kapsamında yabancılar tarafından verilen askeri sistemlerin kullanımları bazı şartlara bağlanabiliyordu. Bu şartlar her zaman Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları ile örtüşmek zorunda değildir. Bu yüzden Türkiye’nin kendi silah sistemleri üretebiliyor olması başka devletlere olan teknik ve politik bağımlılığını azalttı.”

 

Yurt dışı projelerinin kazancı

Uçak gemisi için konsept tasarım başladı Uçak gemisi için konsept tasarım başladı

 

Türk askeri denizcilik sanayisi aynı zamanda çeşitli ülkelerin de ihtiyaçlarını karşılıyor. Katar’ın AL-DOHA gemisinin yanı sıra Pakistan Deniz Kuvvetleri için 4 adet korvetin inşa edilmesini içeren PAKİSTAN MİLGEM Projesi de Türkiye’nin önemli başarıları arasında bulunuyor. Yaylalı’nın Türk askeri denizcilik sanayisinin, yurt dışındaki çalışmalarına dair değerlendirmesi şöyle:

“Türkmenistan, Katar, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Pakistan, Malezya, Suudi Arabistan, Umman ve Gürcistan gibi ülkelere satılan çeşitli tip ve büyüklükteki savaş gemisi ile Türk askeri denizcilik sanayisi, Türk pazarının kendisini beslemeye yetmeyeceğini anladığını da gösteriyor. Yurt dışına satılan her gemi, sadece Türkiye’ye döviz getirmekle kalmıyor ayrıca ülkeler arasındaki ilişkileri de doğrudan etkiliyor.”

 

Askeri denizcilik sanayisinin önündeki risk

 

Türk savunma sanayisinin çözmesi gereken en önemli problemlerinin başında, çeşitli kritik birimlerde ortaya çıkan yurt dışına bağımlılık bulunuyor. Bunun askeri denizcilik sanayisi için de geçerli olduğunu belirten Yaylalı, konuya ilişkin görüşlerini şöyle sıralıyor:

“Türk askeri denizcilik sanayisinin karşısındaki en büyük riski motor gibi kritik noktalarda yabancı ülkelere olan bağlılık teşkil ediyor. Tasarımı ve üzerindeki silah sistemleri size ait bir gemiyi ihraç etmek istediğinizde, o ülkeyi gemide kullanılan motoru üreten ülke beğenmezse size motorun satılması için gerekli lisansların verilmesini de engelleyebilir. Bununla birlikte kendi ülkesindeki tersanelerin ürün satışını engelleyerek sizin projenize taş koyabilir. Bu yüzden bazı gemi motorları ve gemi bazlı kritik alt sistemler belirlendi ve bunların başka ülkelerin engellerine takılmadan üretilmeleri için gerekli çalışmalar başlatıldı. Bu sürecin tamamlanmasıyla Türk savaş gemilerinin Türkiye’de üretilmiş tahrik sistemleri ile donatılmaları da önemli konular arasında yer alıyor.”

 

Yatırımlar hangi alana yapılmalı?

 

Türkiye bu alanda gelişim göstermeye devam ederken uluslararası alanda da yeni teknolojilerle birlikte yeni platform ve sistemler ortaya koyuluyor. Türk Deniz Kuvvetleri, gelecekte hangi deniz platformlarına ve teknolojilerine yatırım yapması gerektiğine dair değerlendirmelerini sorduğumuz Yaylalı’nın görüşleri şöyle:

“Türk havacılık sanayisi son birkaç yılda geliştirdiği özgün insansız hava araçları ve silahlı insansız hava araçları ile kendinden bütün dünyada söz ettirmektedir. Bu araçların Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonlarında büyük bir başarı ile kullanılmaları insansız silah sistemlerine yatırım yapmanın ne kadar gerekli olduğunu da gösteriyor. Bu sebepler gelecekte hangi deniz platformlarına yatırım yapılması sorusuna verilecek tek cevap bulunuyor. Türk Deniz Kuvvetleri, insansız suüstü ve özellikle de insansız sualtı sistemleri alanında kendini geliştirmelidir. Sualtı, insan için atmosfer dışı kadar zor bir ortamdır. Bu yüzden suyun altında otonom olarak harekete edebilecek ve hem su üstü hem de sualtı araçlarının takip ve teşhis edecek insansız araçlar ve bunlarla eş güdüm içinde çalışan silahlı insansız sualtı araçları, gelecekte deniz savaşlarının seyrini değiştirecek.”

Kaynak: Sputnik – Turan Salcı

Editör: Haber Merkezi