Şayet aradığınız şey Türk denizciliğinin gizli hazinesiyse kesinlikle yolunuz İlkfer Denizcilik Müzesi’ne düşmek zorunda. Bir yanda hatıralarla dolu haritalar, pusulalar, tahta kutular, diğer yanda sadece geminin bir parçasını değil ruhunu yansıtan sekstandlar, telsizler, telefonlar… Yok olup gidecek gemi parçalarını “gönlüm razı olmadı” diyerek toplamaya başlayan İlkfer Denizcilik Müzesi Kurucusu İlker Meşe ile bir araya geldik ve buram buram tarih kokan müzeyi birlikte gezdik.


Aslında ilk başlarda müze fikrinin olmadığı söyleyen Meşe, “Aliağa’da gemi sökerken, her gemiye önce ben çıkıyordum. Geminin içinden yüzlerce fotoğraf çekmeye başladım. Daha önce gemide çalışmanın bir farkı var, gemiyi sökerken ona farklı bakıyorsunuz. Orada çalışmış insanlara, gemi sahibine saygı duyuyorsunuz. Bu nedenle, gemiyi sökerken oradaki korunması gerektiğini düşündüğüm objeleri kendim için ayırıyordum. Toplanan parçaları geminin ismini üzerlerine yazarak depoya kaldırmaya başladım. Gemilerin sayısı arttıkça toplanan objelerin sayısı da artmaya başladı. Aliağa’daki tersaneyi satınca ben oradaki tüm topladıklarımı Tuzla Kimya Organize Sanayindeki depomuza götürdüm. Yıllar sonra bu binayı yapınca baktım binanın zemin katında kocaman bir yer var. Dedim gemi eskilerini buraya toplayayım. Hem toplantı salonu olsun hem de gelenler burada keyif alsınlar. Tabii daha önce bizde olana stimli bir geminin makina kontrol panelini koyunca işin şekli değişti. Elimdeki objelere baktım. Gemileri ben söktüğün için hepsinin bence bir hikayesi var. Onları yerleştirmeye başlayınca söktüğüm geminin IMO numarasını biliyorum. Tarihini biliyorum. Fotoğrafı bende var. Hem fotoğraflı olsun hem de sahibi belli olsun ki diğerlerinden farklı olsun derken her objesi sahipli müze ortaya çıktı. Açılışını da 27 Nisan 2017’de yaptık. O zaman fark ettim ki bayağı ciddi ve güzel bir şey çıkmış ortaya. Başlangıçta bizim topladığımız malzemelerle müzeyi oluşturduk. Biz buraya açtıktan sonra, müzeyi gezen insanlar, ellerinde hatırası, hikayesi olan gemi eskilerini hediye etmeye başladılar. Derken burası bir anda Türk Ticaret Müzesi gibi bir konuma geldi. Şimdi biz Türk ticaret denizcilik tarihini yazacak kadar veya yazmaya aday olacak kadar bir ekiple birlikte çalışmaya başladık. Umarım başarılı oluruz” şeklinde konuştu.


Geçmişten geleceğe bir denizcilik müzesi


Yaptıkları bu çalışmayla denizcilik tarihinde geçmişten geleceğe uzanan bir panoramayı hayata geçirdiklerini söyleyen Meşe, “Bunlar bizim her sene verdiğimiz takvim kapakları, ilk defa 2001 yılında çıkarmıştık. Türk gemi baca forsları bunlar. Her sene değişir yalnız. Mesela bu sene 5 tane armatör denizciliği bırakmış. Onların yerine dört tane gelmiş. Bu takvimlerde aynı zamanda bunları da görebilirsiniz… En alta da nostalji olsun diye geçmişteki büyük armatörlerin baca forslarını koymaya başladık. Nostaljilerin sayısı arttı şimdi. Yani çok büyük şirketler bile bırakıp gitmişler onların nostaljik baca forslarını aldık ki yani hiç olmazsa hatırlayanlar ve o gemide çalışanlar için güzel bir anı olsun. 2020 geliyor şimdi. Onu da ayırdığımız yere duvara koyacağız. Ama ilk olarak Türk ticaret denizciliği için başladığımız şey bu. Güzel bir alışkanlık haline geldi. Yeni armatörler bacalarını buraya gönderiyorlar. Bizde yeni yılda müzeye yerleştiriyoruz. Osman Öndeş’in bununla ilgili yazdığı bir yazı da burada görebilirsiniz. Çok güzel bir yazıdır” dedi.

Abid Beşer belki yok ama anısı bizimle


Müzede bir geminin ne şekilde yaşadığı hakkında örnek veren İlker Meşe, “Geminin adı Abid Beşer. Türkiye’de yapılmış bir gemi. IMO numarası belli. İnternette IMO numarasını girince karşınıza bu gemi çıkar. Bu gemi artık yok ama gemiyi yaşatıyoruz. Ne ile makine telgrafıyla, çanıyla. Bu gemide çalışan veya bu geminin sahibi, bu gemide anısı olan herkes gelip burada bir anısını paylaşabilir bizimle” ifadesinde bulundu.

İnsanlar deniz ticareti ilgili bir şey öğrenmek istediklerinde önce bize gelsinler istiyorum

GF, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayınladı GF, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayınladı


Müzeyi gezerken yanından geçtiğimiz parçalar hakkında bilgi veren Meşe, “Bizim okul, Deniz ticaretine zabit yetiştiren en eski okul olduğu için, mezunlarımıza deniz ticaretinin her yerinde, her mevkiinde rastlamak mümkün. Bende bu müzede eski mezunlarımızdan, bir köşe hazırlamaya karar verdim. Bu Halit Gürdeniz ağabey, Amiral Cem Gürdeniz’in babası. Bizim okulda protokol hocasıydı. Deniz örf ve adetler diye bir kitap yazdı. Bizim çok önemli bir abimizdi. Mesela burada Fahrettin Küçükşahin ağabey hala yaşıyor. Benim de hocamdı. Hala öğretmenlik yapıyor. 1951 mezunumuz. Aynı zamanda bizim tarihimiz. Bu duvarda ise Abdürrahim Akarsu ağabey var. DEFAV vakfımıza bütün mirasını bıraktı. Okulun yetiştirdiği efsane kaptanlarımızdan. Burada Ferit Biren ağabey var. Türkiye’ye ilk Ro-Ro’yu getiren insan. Hem komodorluk hem de governorluk yapan bir abimiz. Burada Suay Umut ağabey var geçen sene kaybettik. Suay Umut ağabey, Türkiye’nin en büyük armatörüdür bence. Altay Altuğ ağabey var. İki oğluyla beraber iki oğlu da kendisi gibi bizim okuldan mezundur. Uzmar’ın sahibi. Her zaman ailecek sektörümüze destek olan bir ailedir. Onun köşesi bu. Buraya Refik Akdoğan ağabeyi koyduk. Hala yazıyor, hala üretiyor. Buraya da Tahir Sarıoğlu’nu. Yokluğunu çok hissediyoruz. Yakında Sanmar gelecek, onu koyacağız. Ondan sonra iki tane profesör ağabeyimiz var. Onların da resmini buraya koyacağız. Bı gördüğünüz kütüphaneyi çok önemsiyoruz. Ağırlıklı olarak denizcilik kütüphanesi olmasını düşündük ama sığamadık bu yüzden ayrıca üst kata Atatürk bir de Çanakkale kütüphanesi yaptık. Tabii müzemize gelen bir Osmanlı amiral kılıcı ile de Osmanlı gelmeye başladı. Türk gemileri, Osmanlı gemileri derken bize denizcilik tarihiyle ilgili müthiş bir kaynak akmaya başladı. Onları toparlıyoruz. Kütüphaneyi web sayfasına taşıdık. Kütüphaneye giren önce kitabın resmini görecek. Kitabın resmi, kaç sayfa olduğu, kimin tarafından yazıldığı, tarihi görecek ki kafasında bir şey canlandırabilsin. Sadece kitabın ismi veya yazarıyla canlandırmak çok zor olur. O yüzden internet üzerinden öyle bir şey hazırladık. İnsanlar denizcilikle ilgili bir şey öğrenmek istedikleri zaman önce bizim kütüphaneye baksınlar. Bizde yoksa başka yere gitsinler istiyorum” dedi.


Müzedeki parçaları anlatmaya devam eden Meşe, “Burada ilk gemi, Aliağa sökülen Pasıfıc Princess yani (love boat) bizim ‘Aşk’ gemisi başlıyor. O gemiyi biz sökmedik. Başka bir tersane söktü ama o gemiyle ilgili kamaralarından çıkan 5-6 tane resim vardı. Onları aldım. O resimlerden iki tanesi burada. Burada da Alman mayın arama tarama gemisi “Maria Atalanta” var. Bu geminin içinde hiç metal yoktu. Sadece sarı alüminyum ve ahşap vardı. Mayın yapışmasın diye hiç metal kullanmamışlar. Gemiyi bir armatör almış özel yat olarak kullanmaya başlamış. Hiçbir yerine dokunmamış. Üst katta göreceğiniz bir yemek masası var. Hiç çivi kullanılmayan bir masa bu. O masayı yaptırmış, demir bir soba koymuş. Oradan çıkan birkaç aksesuarı buraya koyduk. Geminin hikayesini de burada yazdık. Tabelaları kendisi yazdırmış. Hiç bozulmamış. Burada gördüğünüz gemi,1977 İngiliz yapımı gemi. O tarihlerde gemilerdeki bu radar kutusunu göstermek istedik. Buraya koyduk. İki tane rudder indikatör kutusu, projektörü. Bunları koyduk buraya. Burada Yunanlılardan aldığımız bir gemi var. Norveç yapımı. Onun kıç dümeni. Güzel bir dümen. Burada da “Lady Rana” gemisi var. Çok bereketli bir gemi çıktı bu. Bende bu gemilerle ilgili binlerce fotoğraf var. Bu “Mecit Bey” gemisi, çanını ve saatini görüyorsunuz. Burada “Silver” gemisi var. Burada gördüğünüz kutu, analog olarak hazırlanmış bir yükleme hesap kutusu. Başka bir yerde örneği olduğunu düşünmüyorum. Bunun da güzel bir dümeni ve saati var. 1974 Hollanda yapımı bir gemi. Burada da bir kronometre var. Denizde şimdiye kadar bulunmuş en iyi şey. Hiçbir havada bozulmaz. Bu denizcilikte en büyük buluşlardan bir tanesi” diye devam etti.


Daha önce çalıştığı bir geminin maketini gösteren Meşe, “Kocaeli gemisi. Bu gemide 1979-1980 yılında 3.mühendis olarak çalıştım. Bu gemide 18 tane haftalık gazete çıkardım. 18 sayı dile kolay. Her çarşamba gemide kamara amirinin panosuna asardım. Önce şaşırdılar. 3. sayıdan sonra gemi mürettebatı kendileri de katılmaya başladılar. Bende onların anılarını gazetede paylaşmaya başladım. Burada gemideki hayatı, beklentileri, üzüntüleri görebilirsiniz. Ama çoğunlukla memleket hasretini göreceksiniz. Bu gazeteleri sanki bir gün müze açacakmışım gibi saklamışım.
Bu “Namık Kemal” gemisinin pusulası. Bu gemide 1975 yılında staj yapmıştık. Bu makette GaziAntep gemisinin maketi. Mustafa Mükan’ın babasının. Bu geminin yapımında çektiği fotoğraf albümlerini bizimle paylaştı. Babası lakabı ile Çingene Nuri, Nurettin Mükan. İlk kaynağından itibaren gemiyi teslim alana kadar fotoğraf çekmeye başlıyor. Bizde bu maketin altına bu albüme koyarak anılarını herkesle paylaşmış olduk.” diye anlattı.


Ankara yolcu gemisinin maketi önünde anlatmaya devam eden Meşe, “Bu geminin kendisi gibi meşhur bir kaptanı vardır. Şefik Göğen. Kızından babası ile ilgili resimlerini aldık. Çok ünlü bir kaptandır. Geç kaldı diye limanda eşini bıraktığı söylenir. O zaman Türkiye güzeli Günseli Başar’ı Ankara gemisinde ağırlamıştı.


Türkiye’de ilk bombalanın geminin hikayesini de burada bulabilirsiniz. Gemini baş Mühendisi İlhan Özerdim’in hatıralarından bu kitabı yaptık. MED Transporter gemisi, Irak’ta bombalanıyor. Onun hikayesi onun fotoğraflarını, 1982’deki gazete kupürlerine kadar bu kitapta bulabileceksiniz. Bu Turgut Reis sandalının hikayesi de çok güzeldir. 1974 yılında Kıbrıs çıkarması sırasında Kaddafi Türk jetlerine yedek parça ve benzin verdiğini hepimiz hatırlarız. ABD yardımı birdenbire kesiyor. Benim üç dönem arkadaşım,75 yılında Kaddafi’ye teşekkür etmek için bu sandal ile Libya’ya gitmeye karar veriyorlar. Maketi birebir aynısıdır.
 

Burada ise söktüğümüz en eski gemi olan bir römorkör var. Buradaki oturma grubundaki koltuklarda bu römorköre aittir. Bu bölümde, müzemizi açtıktan sonra bize gelen hediye gemi objelerini bulabilirsiniz. İlk hediyemizi Kapt. Salih Zeki Çakır gönderdi. Ondan sonra başladı gemi objeleri gelmeye başladı Burada da Murat Reis var. Arif Ertik Bey’in hediyesidir. ABD’nin hibe ettiği bu gemiye çok iyi bakmış bizim deniz kuvvetleri. ABD hibeyi geri almak şartıyla yaparmış zaten. Bu denizaltıyı da aslında iyi bakıldığı için daha sonra geri aldılar. Şimdi Amerika’da Navy Museum da ABD ve Türk bayrağıyla duruyor. Burada onun dinleme cihazı var. O gemide çalışan ikinci komutana verilen plakette yanında duruyor. Burada da yunanların söktüğü bir ABD savaş gemisi var. Çok ünlü bir gemi bu. Pasifikte savaşa katılan bir gemi. Aliağa’da söktüler bunu. Devir göstergesini getirdiler.


Bu kitap müzemize hediye edilen en güzel eserlerden bir tanesi Kpt. Erbil Özkaya ağabeye hediye edilen bir kitap bu. Sancak ve bandrollere mahsus albüm. 1913 tarihli. Çok güzel bir kitap bu. Hediye edenin yazdığı metni de yanına koydum.
Burada Yavuz gemisinin lumbozun görebilirsiniz. Ayrıca, Osman Öndeş’in hediye ettiği Yavuz Gemisini söktükten sonra güverte tahtalarından yapılan zarf açacağı burada yer alıyor. Bu parça Halis Kalkavan gemisinin cayrosu. 1925 tarihlerinde aklına gelmiyor insanın cayro aslında. O tarihlerde varmış. 1921 yapımı aslında. Cyro bulunduktan sonra, sapmaların en aza indiği bu tarih çok önemli bence. Burada Kırşehir Gemisinin 1924 yapımı geminin iskele feneri. Burası Osman Öndeş Ağabeyimin hediyelerinin köşesi. Bu kıymetli kod kitabının bir benzerinin bu kadar bakımlı olarak bulunabileceğini zannetmiyorum.


Geçmişten bugüne uzanan Türkiye ve dünya haritaları


Bizim okulun hikayesi içerisinde adı geçen okul gemilerini ve kotralarını burada bulabilirsiniz diyen Meşe, “Bu tekne de Celal Bayar’ın oğluna geliyor. Oğlu vefat edince bizim okula hediye ediyorlar. Bizim okulda iyi bakılamadığı için Moda Deniz Kulübü’ne hediye ediliyor. Teknenin hikayesini muhakkak okumanız lazım.


Bu Hamit Naci gemisinin maketi ve gemide kullanılan salata tabağı, kahve fincanlarını burada görebilirsiniz. Ayrıca Söğütlü Okul Gemimizin de maketini bulabilirsiniz. Burada üç kitap göreceksiniz. Boyut yayınları sahibi Bülent Bey tarafından hediye edildiler. Birinci kitapta, eski Türkiye haritaları, ikinci kitapta Topkapı Sarayı’ndaki haritalarının bir kopyası üçüncü kitapta ise Roma Yolu Haritası var. Çok eski bir harita. O dönemki harita tekniği böyle. Her şeyi düz düşünüyorsun. Türkmenistan’a kadar gidiyor. Düz bir çizgi üzerine çizmişler her şeyi. Muhteşem tarihi bir kaynak.

Burada Tarsus gemisinin hikayesini bulacaksınız: Bu obje Tarsus Gemisi’nin ikinci mühendis kamarasının anahtarı. Hikayesi çok enteresan. 1931-1965. 1960 yılında gemi İstinye Tersanesinde tamir ediliyor. Açığa alıyorlar. Demirliyorlar. O akşam bir Bulgar şilebiyle bir Yugoslav şilebi çarpışıyor. Biri tanker. Gemilerden biri bunun üstüne düşüyor. Birlikte yanmaya başlıyorlar. İşte bu anahtar geriye kalan tek obje. Yandıktan sonra gemiyi hurdaya çıkarmışlar. ABD’liler gemiyi geri almışlar ve 1975 yılına kadar gemiyi okul gemisi olarak kullanmışlar. O yıla kadar gemi hayatta kalmış. Geminin o günkü fotoğrafları da var burada. Bu geminin hikayesini kimse bilmiyordu tesadüfen bu anahtar her şeyi değiştirdi” dedi.

Kurtarmak istediğim çok şey var


Burada ise tesadüfen bulduğumuz ilginç bir obje var diyen İlker Meşe, “1921 tarihinde daha cumhuriyet ilan edilmeden önce Trabzon limanında gelen gemilerden patenta alıyorlar. Sağlık vergisi. O vergiyi o zaman daha cumhuriyet kurulmamış ama Kuvayı Milliye Hükümeti alıyor. Bu obje onun orijinal vesikası. Bu objeyi ihaleye girerek aldık. Yaptığım şey tarihi gerçekleri toplamak. Onları bir araya getiriyorum ki doğru kaynaklardan geriye bir şeyler kalsın istiyorum. Burası ise sadece bize ait olmasın istiyorum… Kendi mesleğim ve denizcilikle ilgili gördüklerimizi toplamaya çalışıyorum. Kurtarmak istediğim çok şey var aslında. Onları arşivliyorum, saklıyorum. Bu konuda bunu duyup benimle bağlantı kurup ellerinde tarihi ve önemli objeleri bizimle paylaşsınlar. Ayrıca öğrenciler çok meraklı. Buraya geldiklerinde çok keyif alabiliyorlar. Burada ciddi bir birikim var. Bu çok uğraş isteyen bir iş. Buluyorsun, biriktiriyorsun parçalarını birleştiriyorsun. Hikayesini ortaya çıkarıyorsun. Çok zaman ve emek gerekiyor bunun için” şeklinde konuştu.

Röportaj: İbrahim Kocamış

Editör: Haber Merkezi