Kaptan Salih Zeki Çakır, Koster filolarının yenilenmesi konusunda sektörde bürokraside, kamu kurum ve kuruşlarında şüphesiz en çok çaba gösteren isimlerin başında geliyor. Yaptıklarıyla sektörde adından söz ettiren Çakır, bilgiyi paylaşmak konusunda her zaman hevesli olduklarını, çünkü bilgi paylaşıldıkça kazananın her zaman sektör olduğunu vurguluyor. Her insanın bir yapısı var diyen KOSDER Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Orion Denizcilik Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Salih Zeki Çakır, 'Denizcilikte pek çok uzmanlık alanında faaliyet gösteriyoruz. Bu biraz yapıdan kaynaklanıyor. Ben denizciliğe adım attığımdan beri sektörün sorunlarıyla ilgiliyim. Madem denizciyiz bu işler nasıl diye anlamaya çalışıyorum. Sektöre girdiğim ilk yıllarda hemen her işle uğraşmak zorunda kaldım. Uğraşınca deneyimde kazandım. Böylece sektörde önemli bir bilgi birikimine sahip oldum. Ancak ben bilgiyi kendime saklamam. Kendime zarar vereceğini bilsem bile paylaşırım.

Zaten paylaşarak bugünlere geldik. Ama bundan herkes istifade etmiş oluyor. Benim hayat felsefem herkes mutluysa ben de mutlu olurum. Etrafımdaki insanlar mutlu değilse ne olursa olsun memnun olmam. Sektörde kim olursa olsun iyi niyetli bir şekilde destek olmaya çalışırım' dedi. Kaptan Salih Zeki Çakır, 'Hepimizi aynı gemideyiz. Fikirlerin daha çok paylaşılması gerekir. Bilgilerimizi paylaşmalıyız. Bilgi paylaşınca fayda getirir. Ben ne biliyorsam paylaşırım. Her şeyi biliyorum diyemem zaten o yüzden pek çok konularda temkinli yaklaşırım ve istişare ederim. İnsan doğası gereği her şeyi bilemez. Her şey odaklanmak mümkün değil. Kim ben büyük resmi görüyorum derse sizi yanıltmış olur. Herkes kendi uzman olduğu konuya odaklanmalı. Dolayısıyla herkes kendi bildiği işi yapsın ve çok iddialı da olmamak lazım. Tecrübemizi kullanarak bir ekip çalışmasıyla bir asgari müşterek çıkarıp bilgiyi paylaşarak daha başarılı olacağımızı düşünüyorum' şeklinde konuştu.

'Yeni Türkiye' olgusu ve denizcilik sektörünün bu oluşumda işin neresinde olduğunu değerlendiren Kaptan Çakır, 'Yeni Türkiye vizyonu genel kabul görmüş ve her kademesiyle değişen yeni anlayışlar barındırıyor. Bu anlayışlardan bir tanesi belirlenen yeni Türkiye'nin hedefleri var. Orta ve uzun vadede belirlenmiş hedefler var. Yeni Türkiye modelinin ana teması şudur. Denizcilik kamusal işleyişte ve siyasette gerektiği gibi anlaşılamıyor. Anlaşılamamasının temel sebebi denizcilik bir bütün olarak, soyut kavram olarak ele alınıyor. Soyut kavramla da bütünün parçalarını ortaya çıkarmak mümkün olmamaktadır. Burada denizcilik kamuda ve bürokraside üç tarafı denizlerle çevrili. 8 bin küsur sahil şeridi, denizci ülke denizci millet, denizlere hakim olan cihana hakim olur… Gibi hep böyle bunlar ezberletildi.

Belki 100 sene önce bu cümlelerle bir farkındalık oluşturmak mümkündü. Zaten bu söylemlere kimsenin bir itirazı yok. Böyle bir genel kabul var. Denizcilik önemlidir ama neden önemlidir bunun altı doldurulmadı. İhtiyaç duyulan analizler, uzmanlılar, etütler işin içerisine sokulmadı. Türkiye Cumhuriyeti'nde denizciliğe önem vurgulanmasına rağmen bu detaylandırılmadı. Bunun altında yatan gerekçeler açıklanmadı. Şimdi tek başına denizcilik bir bütün olarak ele alındığı zaman anlaşılır değil' ifadelerini kullandı. 'Herkes projesi kadar konuşsun' Denizcilik pek çok alt faaliyetten oluşan bir yapıya sahip diyen Kaptan Salih Zeki Çakır, 'Amatör denizcilikten başlayarak, balıkçılıkla, gemi inşa sanayi, armatörlük faaliyetleri, deniz turizmi, limancılık, su altı turizmi sayacağımız pek çok alt grup var. Bütün bunları ayrı ayrı ele almak lazım. Önümüzdeki büyüyen Türkiye vizyonunda. Bu hedeflerden biri de ekonomik büyüklük olarak 2023'e kadar dünyadaki 10 ülkeden biri olmak. Vizyonun ana fikri bu. O zaman denizcilik de buna entegre olabilecekse, bu ilk 10 sıralamasına girmesi lazım. Bununla ilgili somut olarak yapılan elle tutulur, gördüğümüz somut bir çalışmaya ben şahit olmadım. Buna dikkat çekmek istiyorum. Önümüzdeki süreçte denizciliği hangi alanda büyüme potansiyeli var onun çalışması, projelendirilmesi, etütlerini yapılması fizibilitelerini yapılması lazım. Bunu yapacak olana da, bu iş için bir kamu kaynağı aktarılıyor.

Bunu yapacak olan Deniz Ticaret Odası'dır. Onun bütçesi, insan kaynakları var. Yönetimlerinin de böyle oluşması lazım. Bu tip çalışmalar proje odaklı çalışılmalı. Onlar buna kafa yoracak. İlgisi, bilgisi olan insanların söz sahibi olması lazım. Değilse zaman geçiyor. Bir şekilde bu kurumlar sorgulanmadan idare ediliyor. Kimsenin diyecek bir şeyi yok. Burada Türk denizciliği balıkçılıktan, deniz turizmden mi, gemi inşadan mı, armatörlükten mi veya diğer faaliyet alanlarından mı gelişecek. Hepsinde de potansiyel var zaten. Ama bunlar kendiliğinden olmayı çıkartıp bir ivme kazandırmak lazım. Burada daha büyük potansiyel, deniz hak ve menfaatleri var. Zaten Türkiye ekonomisi büyüyorsa limanlar büyüyor demektir. O da başka bir çalışmaya ihtiyaç var. Ama armatörlük aynı değildir. Türkiye ekonomisi büyüyünce armatörlük büyür diyemeyiz. Orada yapılması gerekenler var. Turizmi, balıkçılık, deniz eğitimde de öyle. bunların fizibilitesinin yapılması lazım.

Dolayısıyla kamuya bu ihtiyaçlar anlatılırken bu projelerle ortaya çıkılması lazım. Değilse anlaşılamıyor. Bir ezber var. O ezberi kimse de bozmak istemiyor. Hele bürokraside değişler olduğu zaman. Siyasette değişmeler olduğu zaman her gelen aynı söylem üzerinden zamanı geçiriyor. Biz kendiliğinden olmasını bekliyoruz. Biz kendiliğinden ne kadar oluyorsa olayı oradan çıkarıp gelişmeyi hızlandırmamız lazım. Buna ivme kazandırmak lazım. İnisiyatifi sektörün eline alması lazım. Bu anlamda deniz ticaret odasının fiilen bunları yapmasını beklemek belki haksızlıktır ama bu iş tavsiye edilir. Bu işle ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının etkinliği artırılır. Onlar bu çalışmaları başlatanlara yardım eder. Onların önünün açılmasına çalışılır. Sektör projeleriyle konuşulsun ve tartışılsın istiyorum. Projeler üzerinde hedefler revize edilsin. Söylemden bu iş çıkarılsın. Herkes projesi kadar konuşsun. Meclis toplantılarında gelip 3-5 konu üzerinde rutin konuşmalar yapılıp dağılıyoruz. Halbuki her meclis toplantısında bir proje tartışılsa, uzmanlar gelip sunumlar yapsalar, diğer paydaşların da ilgisini çekme açısından faydalı olur. Bunları paylaşınca da doğru bildiğimiz varsa bir eksiğimiz ortaya çıkar. Böylece projelerde fazla katkıyla yenilenmiş, doğru hedefe varmış olur. İlgi ve bilgi artırılır. Katılım sağlanır. Biz buna çalışıyoruz. Değilse zaten herkes işini yapıyor.

Önemli olan konuya büyük resme bakarak hareket etmek lazım. Bu arada bir dinamizmi tekrar devreye sokmak lazım. Buradaki uyumu yeterli görmüyorum. Bunun kasıtlı veya bilerek yapıldığını düşünmüyorum. Eleştirmek için eleştirmiyorum. Ben sektörün iyiliğini istediğim için bu şekilde öneriler sunuyorum' açıklamasında bulundu. Koster yenileme projesi Koster yenileme çalışmaları konusunda da bilgiler veren Çakır, 'Biz çalışmaya başladığımız aydan beri bunun genel kabul görmesi üzerine vurgu yaptık. Biz çalışmalar başlattığımızda böyle bir ihtiyacın olup olmadığı yönünde soru işaretleri vardı. Ne gerek var, Türkiye büyük tonajda büyüyor. Küçük tonaja özgün bir kapasiteyle koster diye adlandırıyoruz. Böyle bir genel kabulle koster diye adlandırdık. Bir algı oluşsun özgün bir market oluşsun diye. Bizim şuanda başardığımızı düşünüyorum. Artık kimse olmamasını düşünmüyor. Kamuda, reel piyasada, denizcilik camiasında böyle bir ihtiyaç olduğunu herkes rahatlıkla kabul ediyor. Tonajla ilgili hem Türkiye'de hem dünyada güvenilir ve gerçekçi veriler bizim elimize geliyor. Onun için inandırıcılığı ve gerçekçiliği daha bir kabul görür hale geldi. Biz bütün çalışmalarımızda toplantılarımızda böyle bir ihtiyaç var diyoruz. Bu ihtiyacın giderilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Mevcut yapıda kendi kendini finansa edecek bir düzen olmuyor. Uzun vade olması gerekiyor. Bu projenin hayata geçmesi için 3 temel şartı var. Birincisi uzun vadeli finansman ve maliyeti düşük olacak. İkincisi minimum öz kaynaklı olacak. Bir diğeri, bunları gerçekleştirecek organizasyonun olması gerekiyor. Koster derneğinin kuruluş amacı da budur' ifadesinde bulundu. Türkiye Ulusal Deniz Araştırma Stratejisi Belgesi Benim gündeme getirmek istediğim konular üyelerin ilgisi dışında olunca söylediklerimiz anlaşılmadı diyen Kaptan Çakır, 'Keşke o belge gene Bakılabilinse. 2006'da yine DTO'da 7-8 sayfalık bir rapor hazırladım. Odanın denizcilik araştırma geliştirme uygulama merkezi kurmasına vurgu yaptım.

DTO'nun AR-GE'yi özendirecek çalışmalar yapması lazım. Metin beyden önce konuşanlar sıkıntılarını anlatıyorlar. Daha sonra metin bey çıkıp cevaplıyor. Daha sonra konuşulmadığı için bir dahaki meclis toplantısına kalıyor söyleyeceklerimiz. Ve bu da yanlış anlaşılmalara sebep olabiliyor. Ben Deniz Ticaret Odası AR-GE yapsın demiyorum. Bunu söylemeyecek kadar tecrübeye ve bilgi birikimine sahibim sektörde. Benim söylediğim DTO'nun AR-GE'ye özendirecek Eşgüdümlü çalışmalar yapmasıdır. Böyle sivil toplum örgütü AR-GE yapamaz. DTO'nun fikirleri ortaya çıkarması konusunda öncülük edebilir diye fikir beyan ediyorum. Geçtiğimiz günlerde Bakanlar kurlunun imzasıyla Türkiye Deniz Araştırmaları Stratejik Belgesi diye bakanlar kurulu bir belge yayınladı. O belgeyi bu çalışma seyir, hidrografi ve oşinografi hizmetleri plan ve koordinasyon kurulu üzerinden yetki verildi. Doğal olarak muhakkak güzel işler yapıyordur. Ama Türk denizciliğinin ticari olarak varmayı düşündüğü hedeflere yönelik AR-GE yapmasında sakınca yok ama DTO ile bir eşgüdüm olması gerekirdi. Çok iyi fikriniz vardır ama uygulamaya geçmiyorsa heba olmuş demektir. Bu AR-GE'nin ticarete dönüşmesi lazım. DTO'nun burada olmamasını bir eksiklik olarak gördüm. Ancak Metin Kalkavan buna savunma olarak DTO AR-GE yapmaz dedi' ifadelerini kullandı. '2014 yılı iyi geçti' Kaptan Çakır, 'Ben denizcilik sektörüne adım attığım günden beri yaşanan olumsuzluklara rağmen sektörün müspet yönde gelişeceğinin düşündüm. Türk denizciliği her alanda büyümeye devam edecektir. Ama hangi alt meslek grubunda ilerde olacağını kestirmek zor. Denizcilik hem bir bütün olarak büyüyecek. Hem bütünün parçaları olarak da büyüyecektir.

Burada geçmiş yaşananlardan ders çıkartarak benim hep söylediğim bir söz vardır. Şanslı olmak istiyorsak hazırlıklı olmalıyız. Şans her zaman hazırlıklı olana güler. Biz her şartta hazırlığımızı yapıp duruma göre riskleri iyi analiz etmemiz gerekir. O anlamda da bu kadar riskli bir sektörde birlikte hareket etmemiz gerekir. Firmaların önünü açacak oluşumların hayata geçirilmesi gerekir. Birlikte iş yapma kültürünü oluşturmak ve yaygınlaştırmak gereklidir. Geçmişte örnekleri var ama bunu daha çoğaltmak ve başka meslek gruplarına dağıtmak lazım. İyiye de kötüye de hazır olup oradan istifade etmek lazım. Yoksa karşınıza ne çıkarsa ona razı olmak zorundasınız. Hangi açıdan baktığınıza bağlı ama örneğin 2014 yılına bakarsak, 2013'e göre daha iyiydi. Seneye de daha iyi olacak. Kendini toparlamış. Uluslararası rekabet şartlarına göre konumlanmış tersaneler oluştu. Onların aldığı siparişlere göre bir noktaya gelindi. Onunda artırılması gerekir.

Orada tamir ve bakım gelirlerinde ciddi bir artış var. Bu kümelenmeden kaynaklanan bir sonuç oldu. Bu kümelenme olumlu anlamda bir etki yarattı sektöre. Bu açıdan bu gibi gelişmeler sevindirici bizim için. Umarım çok daha iyi ve güzel günler bizi bekliyor. Tamir bakımdaki gelirler katma değeri yüksek olan faaliyetlerdir. Bunun aslında ihracat rakamlarına dahil edilmesi katılması dahi gerekebilir. Burada başarı için tersanelerin bazı konularda uzmanlaşması gerekir. Örneğin bazı tersaneler römorkör konusunda uzmanlaşmış durumda. Seri üretim prensibine göre çalışan tersaneler oluşturulması gereklidir. Her şeyi yapan tersane yerine belli konularda uzman olan ve belli projeleri kabul tersaneler olması daha faydalı olur. 2015 yılı gemi inşa ve armatörler için iyi bir yıl olacak. Tek istisna büyük tonajdaki belli segmentler çok fazla yeni inşa, kapasite/ihtiyaç fazlası var. Oralarda sıkıntı devam edecek. Büyüme gecikecek. O tonajlarda dünyada da gelişmelerin olması gerekiyor. Bütün bunları denizcilikte faaliyet yapıyorsanız her alanında Çin'e dikkat etmek lazım. Çin'in istatistikleri çok şeffaf değil. Çin'den alınan verilere güvenmemek lazım. Çin'deki verilerin çok iyi analiz edilmesi lazım. Hem Türkiye hem dünya piyasaları Çin'e bağlı durumda. Dolayısıyla orayı çok iyi analiz etmek gerekir' şeklinde konuştu.

Cengiz Tepebaş - 7DENİZ

Editör: TE Bilisim