Son bir haftadır Deniz Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Recep Canpolat, ortalığı tuz buz eden açıklamalar yaptı. Canpolat yazısında özetle; Cengiz Kaptanoğlu’nun Türk Deniz Eğitim Vakfı’nın geçmiş döneminde yolsuzluklar olduğunu iddia ederek TÜDEV’i Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Vakıflar Genel Müdürlüğü Çalışma Grup Başkanlığına şikayet ettiğini yazdı.

 

Şimdi bunun neresinden tutsanız orası elinizde kalıyor. Metin Kalkavan’ın ortak olduğu Denizciler Turizm’e ait M/F Ankara Feribotunun, fahiş fiyatla TÜDEV’e satılmasını mı konuşalım, yoksa ondan vazgeçelim de bakımının satış öncesinde yapılması gerekliyken bunun da Piri Reis Üniversitesine yıkılmasından mı bahsedelim, ondan da vazgeçip yine Denizciler Turizm’e ait M/F Samsun gemisinin yüksek fiyatla TÜDEV’e kiralanmasını mı ele alalım bilmiyorum. Bunlar öyle vahim iddialar ki ama daha vahimi ne biliyor musunuz her fırsatta Piri Reis Üniversitesinin TÜDEV tarafından yaratılan en büyük proje olduğunu dile getiren Metin Kalkavan’ın eğitim hususundaki büyük cümleleri. Hepsi kulağımda çın çın çınlıyor. Yazmadan edemeyeceğim siz milletin gözünün içine baka baka masal mı anlattınız. Şayet anlatmadıysanız neden çıkıp ortaya bu iddialar için tek bir kelam etmiyorsunuz…

 

Adama sormazlar mı seçim sürecinde dillerden düşürmediğiniz Piri Reis Üniversitesinin başarısını ballandıra ballandıra anlatırken, Oda’nın gelirlerinin buraya aktarılmasına karşı çıkanlara eğitim düşmanı gözüyle bakmanız bu sebepten miydi? Ya da seçimi kaybedince derin bir sessizliğe bürünüp bir yandan Tamer Kıran’a destek söylemleriniz sürerken diğer yandan meclis toplantıları öncesinde bir araya gelip yaptığınız kritiklerinizin ana gündeminde bu konu mu yer alıyordu. Merak ediyorum muhalefet yapmama sebebiniz cidden neydi? Şayet muhalefet yapsaydınız Cengiz Kaptanoğlu’nun şikayetine gerek kalır mıydı yoksa çoktan bunlar ortaya dökülür müydü? Sadece bu olay da değil ki sektörün dedikodu gündemini oyalayan. Bir mevzuda şube yolsuzlukları… Diğer mevzu DTO Petrol yakıt borçları… Muhalefet yapmayınca hepsi bir kenarda sus pus durdu tabii! Burada başka çok şey yazılır çizilir ama olayın ayrıntılarını bilemediğim için kimseyi zan altında bırakmak istemem ama yakın dönemde meşhur olan bir söz var: Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şeyler oldu diyorum ve bu konuyu ister bilgi eksikliği deyin ister detay eksikliği deyin şuracıkta bırakıyorum.

 

Bir de tabii Cengiz Kaptanoğlu’nun sektörün kuyusunu kazdığına dair bir algı yaratılıyor. Şaşırmamak elde değil. Neden kuyusunu kazıyormuş ki! Şayet varsa bir yolsuzluk ya da usulsüzlük ortaya çıkmasında kötü olan yan nedir? Sektörün imajı mı? Yani sektörde bu alavere dalaverelerin dönmesinde hiçbir sorun yok ama gerçeğin konuşulmasında sorun var öyle mi? Bu nasıl çiğ bir düşüncedir arkadaş. Yahu ortada bir yolsuzluk ya da bir usulsüzlük olduğu raporlara geçmiş bunu oturup konuşmak gerekirken bırakıyoruz kenara, dönüyoruz Cengiz Kaptanoğlu’na vay efendim bunu neden yaptın diye çemkiriyoruz. Cengiz Kaptanoğlu’nun dilekçe vermesinde yanlış hiçbir taraf yoktur. Evet sektörü zora soktuğu doğrudur ama şayet dilekçesi gerçekleri ortaya çıkaracaksa kimsenin tek bir laf etmeye hakkı da yok diye düşünüyorum. He şayet dilekçenin aslı astarı yoksa, gerçekten bir hırs uğrunaysa bırakın da onu o zaman hiç durmadan yazalım.

 

Bir türlü anlam veremediğim bir diğer nokta da bu iddia geçmiş döneme aitken neden patlamaya hazır olan bomba yeni yönetimin kucağında. Şu anda DTO Başkanı Tamer Kıran ve ekibi tüm enerjilerini bu sorunu çözmeye harcıyorlar. Konunun muhatapları nerde Göcek’te Kaş’ta orada burada. Keyfe bak, umursamazlığa bak! Çıkıp ortaya sorunu çözmek, konuşmak, sektörü bilgilendirmek varken başka hesaplar yapıp, örtbas etme çabasındalar.

 

Yanlış anlaşılmasın ben kimseye yolsuzluk yaptı diyemem. Bu yönde bir iddiam da yok. Bu iddianın sahibi Cengiz Kaptanoğlu. Doğru mu yoksa yanlış mı söylediği de er geç ortaya çıkar. Benim demek istediğim çok net bir şekilde şu: DTO’nun Metin Kalkavan ve ekibi döneminde iddia edilen bu konuyla neden sadece Kıran ve ekibi uğraşmakta. Ayrıca Kalkavan döneminde yaşanmış bir olay adalete taşınınca nasıl oluyor da “ben mağdurum” deyip dut yemiş bülbül gibi susuyorlar. Geçmişte de yazdım şimdi de yazıyorum hem Oda’yı hem TÜDEV’i hem Piri Reis Üniversitesi’ni babanızın şirketiymiş gibi yönettiniz. Meclis üyelerinin uyarılarını hiç ama hiç dikkate almadınız ki burada hemen bu konuda en çok savaşı veren Salih Zeki Çakır’ı yazmak isterim. Çünkü, ona da haksızlık yapıldığına inanıyorum. Kendisini abuk sabuk bir sürü şeyle itham ettiler. Tüm bunları belki siz unuttunuz ama biz unutmadık. Şimdi mağdur edebiyatıyla geminizi yüzdürmeye çalışıyorsunuz… Ama bu işin sonu nereye varacak hep birlikte göreceğiz…

 

Açıkçası uzun zamandır konuşulan bu konuyla ilgili yazmak istemedim çünkü her zaman sektörün ayrıştırmaya değil birleşmeye ihtiyacı olduğuna inanan biriyim. Başka türlü gelişemeyeceğimizi ve dünyadaki rakiplerimizle yarışamayacağımıza inanıyorum. Bu sektörün gündemi ne birilerin hırsı olmalı ne de kavgası. Bu sektörün tek bir gündemi olmalı. O da Türk denizciliğinin yarınları…

 

Bakmak isteyen olursa diye bir zamanlar konuşulan iddialar ve haberler:

IMO Genel Sekreteri: Denizcilere yönelik haksız muamele arttı IMO Genel Sekreteri: Denizcilere yönelik haksız muamele arttı

https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/denizcilerden-ankara-ve-samsuna-5-8-milyon-dolar-270151

 

https://www.denizhaber.net/mf-ankara-feribotu-piri-reise-satildi-haber-53366.htm

 

https://www.denizhaber.net/yazi/metin-kalkavan-ve-ekibi-hata-yapiyor-329.htm

Kalın sağlıcakla

İbrahim Kocamış/ 7DENİZ

Editör: Haber Merkezi