Kredi kartı azami akdi ve gecikme faizleri özellikle Ocak 2007’den itibaren piyasadaki faizlerin ana belirleyici unsur olmuştur. Sektör içindeki hesaplama tüm bankalar neredeyse faizlerini azami faiz oranlarına eşitlemiş veya bu oranlara çok yakın rakamlar belirlemiştir. Peki, bundan sonra da Merkez Bankası’nın belirlediği azami faiz oranları piyasada ana belirleyici unsur olarak kalmaya devam edecek midir? Bu sorunun cevabı Merkez Bankası’nın tavrına bağlı olduğu kadar kredi kartları piyasasının yapısal dönüşümüne de bağlıdır. Bu yapısal dönüşüm ise hesaplama hem tüketici davranışlarına hem de, belki daha fazla, arz yönlü gelişmelere bağlıdır. Kredi kartları piyasasının yapısından ve temel paydaşlarının kredi kartları faizlerine vermiş oldukları tepkilerden bahsetmiş olduğumuz bölümde görüleceği üzere mesele tüm yönleriyle düşünüldüğünde hiç de basite indirgenemeyecek kadar komplekstir. Bu girift yapının kökeninde arz yönlü bir takım yapısal problemler önemli yere sahiptir. Bu bölümde regülatörlerin karar alırken hesaplama göz önünde tutmaları gereken Türkiye kredi kartı piyasasının yapısına dair özellikleri anlatacağız. Türkiye kredi kartları piyasası yoğunlaşma endekslerinin bir hayli yüksek olduğu bir piyasadır. İlk altı banka sektörün neredeyse yüzde 90’nını ellerinde tutmaktadır. Bu altı bankada kendi içlerinde ikişerli gruplar halinde üçe ayrılabilir. İlk iki banka kredi kartı faiz hesaplama kredi kartı pazarına ciddi manada ilk yatırımları yapan Yapı Kredi Bankası ve Garanti Bankası’dır. Bu iki banka pazarın neredeyse yarısını ellerinde tutmaktadır. Bu bankaları birbirlerine yakın paylarla İş Bankası ve Akbank takip etmektedir. Bu gruptaki son iki banka olarak ise HSBC ve bu pazarda hızla yükselen Finasbank’ı saymak mümkündür. Pazardaki diğer oyuncular bu kredi kartı faiz hesaplama bankalara kıyasla çok düşük piyasa paylarına sahiptir. Bu sıralama bankacılık sektörünün genel sıralamasından farklılık arz etmektedir. Özellikle 90’larda ve 2000’li yılların başlarında kredi kartlarına yatırım yapan bankalar kredi kartları piyasasında aslan payını kapmayı başarmışlardır. Arkadan gelenler ise kredi kartları piyasasının artan önemi geç kavramışlar ve sonrasında pazar paylarını artırmada güçlükler yaşamaktadırlar.  Bankaların pazar paylarını artırmaya kredi kartı faiz hesaplama çalışmalarının piyasada rekabeti arttırıcı yönde etki yapması beklenir. Fakat çift yönlü piyasalardan olan kredi kartları sektöründe tek bir pazar yoktur. Bankalar açısından bakıldığında piyasa payını ve karlılığını büyütmeye çalışan bir banka kredi kartına borçlanan müşterilere mi yoksa üye işyerinden mtv alınan komisyonlara mı odaklanmalıdır? Yoksa bu iki piyasada aynı anda mı rekabete girmelidir? Rekabete faiz yoluyla mı faiz dışı faydalar sağlayarak mı katılmalıdır? Ürün çeşitliliğini ne kadar artırmalıdır? Hangi üye işyerleriyle anlaşmalar yapmalıdır? Taksitlendirmeye mi yoksa borç ötelemeye mi önem vermelidir? Yıllık ücret üzerinden mi rekabete girişmelidir? Ne tür pazarlama teknikleri izlemeli, mtv yeni müşterilere nasıl ulaşılmalıdır? Eminiz bu ve benzeri sorular bankaların her dönemde kendi içlerinde sıkça sordukları sorulardır. Aslında bankaların izlemiş oldukları stratejilerin tahlili azami faiz oranlarının belirlenmesinde yol gösterici olabilmektedir. Örneğin piyasa paylarını büyütmeye çalışan bankaların neredeyse hiçbiri faiz rekabetine girmeyi tercih etmemişlerdir. Bu da mtv bize literatürde çokça işlenmiş bir konu olan; kredi kartı piyasasının kendine özgü dinamiklerle çalıştığını ve bankaların kolay kolay faiz rekabetine girmeyeceğini gösteren önemli bir kanıttır.
Editör: TE Bilisim