Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından düzenlenen 12. Ulaştırma ve Haberleşme Şurası’nın ikinci günü “Sürdürülebilir Lojistikte İnovasyon, Yeni Trendler ve Yeşil Lojistik Uygulamaları” paneliyle devam etti. Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Açıl Sezen’in moderatörlüğünü yaptığı panele, İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Başkanı Tamer Kıran, Avrupa Denizcilik Emniyeti Ajansı (EMSA) İcra Direktörü Maja Markovcic Kostelac, ÖBB Rail Cargo Türkiye Genel Müdürü Murat Hürmen, PTT Genel Müdürü Hakan Gülten ve Arkas Lojistik Genel Müdürü Serhat Kurtuluş, konuşmacı olarak katıldı.

 

 

Açılış konuşmasını yapan Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Selim Dursun, lojistik sektöründe inovasyonun önemine işaret ederek, lojistik sektörünün çok başarılı inovasyonlar uyguladığını belirtti. Yeniliklerin rekabet konusunda önemli avantaj sağladığını kaydeden Dursun, “Yüz yüze temas pandemiyle yerini farklı uygulamalara bıraktı. Lojistik şirketlerimiz yeniliklere açık olmak ve trendleri takip etmek zorunda, yoksa geride kalırlar. Burada lojistikte inovasyonun milli olması büyük önem taşıyor. Biz buna çok önem veriyoruz. Devlet olarak gerekli çabaları da sarf ediyoruz. Vatandaşlarımıza sunduğumuz hizmetlerde dijitalleşmeyi yaygınlaştırarak hem süreyi kısaltıyor hem de vatandaşımızın birçok işlemi evinden yapabilmesini sağlıyoruz” dedi.

 

 

‘Çevreyi korumak için atılan her adımın arkasındayız’

 

Gelecek nesillere devredilecek dünyayı daha temiz ve güzel şekilde bırakmak bir sorumluluk olduğunu dile getiren Dursun, “Yeşil lojistik uygulamaları burada kilit rol taşıyor" dedi. Bakanlık olarak bu konuda birçok çalışma yürüttüklerini aktaran Dursun, “Çevreci uygulamalar yapan firmalara belge verecek, ödüllendirmeler yapacağız. Çevreyi korumak için atılan her adımın arkasındayız. Bakanlık olarak yaptığımız tüm projelerde bu yer alıyor. Otoyollar, limanlar, altyapılar hepsinde bu geçerli. Emisyon azaltımı ve çevreci uygulamalar büyük önem taşıyor. Dünya da, AB de çalışma yapıyor bu konuda. Avrupa'da karbon düzenlemesi yapılıyor. Yeşil Mutabakat ile ilgili dönüşümlere karşın bizler de şimdiden hazırlık yapmalı ve uygulamaya geçmeliyiz. Özellikle tedarik zincirinde yer alan firmalara görev düşüyor. Taşımacılık ve lojistiğin burada yeri büyük. Biz yakından takip ediyoruz ve gerekli müdahaleleri de yapıyoruz. Yenilenebilir ve düşük karbonlu yakıtların kullanımıyla çevreci enerjinin payını artırmak da önemli. Havacılık ve denizcilik için de yenilenebilir yakıtların kullanılması önemli ve bu konudaki çalışmaların da artırılması gerekiyor” diye konuştu.

 

 

Denizcilik sektörü tedarik zincirinin çok önemli bir parçası

 

Deniz yolu taşımacılığı ile dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 90’ının yapıldığını ve Türkiye’de bu oranın yüzde 80’lerin üzerinde olduğuna dikkat çeten Dursun, “Denizcilik endüstrisi dünya tedarik zincirinin çok önemli bir parçasını oluşturuyor. İklim değişikliğinin etkilerinin daha görünür hale gelmesiyle birlikte karbondioksit salınımı verilere göre yıllık 940 milyon tondur. Bunun çevreye verdiği zararı düşündüğümüzde minimize etmek için gerekenlerin yapılmasının ne kadar önem arz ettiğinin farkındayız” ifadelerini kullandı.

 

 

Denizcilik Genel Müdürlüğü finansal destek mekanizması oluşturacak

 

Dursun, Türkiye’nin denizcilik alanındaki projelerinden de bahsederek şöyle devam etti; “Denizcilik Genel Müdürlüğümüz denizcilik sektöründen kaynaklanan sera gazı salınımlarının azaltılması ve yeşil denizciliğin desteklenmesi projesi kapsamında gemilerimizde ve limanlarımızda çevre dostu, sürdürülebilir ve güvenli taşımacılık için kullanılacak yenilikçi teknolojilere finansal destek mekanizması oluşturulmasını hedefliyor. Oluşturulacak mekanizma ile finansal destek sağlanabilecek projelerimizden bahsedecek olursak, düşük emisyonlu, alternatif yakıtlar ile çalışacak yeni gemilerin inşası veya konvansiyonel yakıtlarla çalışan mevcut gemilerin dönüşümü, liman tesislerinde liman elektriği gibi altyapıların kurulması ve sürdürülebilir enerji kullanımına yönelik çalışmaların desteklenmesi, LNG, bio LNG, metanol, yeşil hidrojen ve amonyak gibi yakıtların istasyonlarının kurulması gibi. Bunlar devlet olarak destek vereceğimiz, teşvik edeceğimiz başlıklar.

 

 

Kostelac: Avrupa, karbon nötr bir kıta olmayı hedefliyor

 

Gazeteci Açıl Sezen’in moderatörlüğünü yaptığı panelde ilk sözü EMSA İcra Direktörü Maja Markovcic Kostelac aldı. Avrupa’nın 2023 itibariyle karbon nötr bir kıta olmayı hedeflediğini belirten Kostelac, “İnsan kaynaklı faaliyetlerden kaynaklanın bütün emisyonları sıfırlamak istiyoruz. Tüm lojistik zinciri de buna dahil. Denizcilik alanından bakıldığında ise denizciliğin karbon ayak izine katkısı yüzde 13. Sürdürülebilir bir mobilite stratejisi geliştirilmeli. Bu denizcilik alanına taşınmalı. Ve şu an hazırlanmakta olan yasal düzenlemelerle bunu desteklemeliyiz. Bu stratejik yanı ama gerçek dünyada inovasyonlara ihtiyacımız var. Tüm lojistik zinciri ve deniz taşımacılığı el ele çalışmalı. Ancak bu şekilde başarıya ulaşabiliriz. Biz EMSA’da pek çok araştırma yürütüyoruz. Farklı alternatif yakıt türlerini inceliyoruz. Yeni teknolojilere nasıl taşıyacağımızı araştırıp sorgulayacağız” dedi.

 

 

Gülten: Lojistik sektörü çevreci uygulamalarda öncü olmak zorunda

IMO Genel Sekreteri: Denizcilere yönelik haksız muamele arttı IMO Genel Sekreteri: Denizcilere yönelik haksız muamele arttı

 

PTT Genel Müdürü Hakan Gülten lojistik sektörünün dünyadaki çevreci uygulamaların birçoğunda öncü olmak zorunda olduğunu aktararak "Dünyadaki petrolün yüzde 60'ını kullanan sektörden bahsediyoruz. Dünyadaki enerjinin yüzde 25'ini kullanan bir sektörde, burada yapılacak çevreci uygulamaların etkisi çok büyük olacaktır" dedi.

 

 

Hürmen: Demiryolunun önemi 2020 yılında keşfedildi

 

ÖBB Rail Cargo Türkiye Genel Müdürü Murat Hürmen, pandemiyle birlikte alışık olunanın dışında bambaşka şartlar altında ticaret yapmak zorunda olunduğunu belirterek, “İnsanlar demiryolunu keşfettiler. Pandemiyle beraber aşırı taleple karşılaştı demiryolu şirketleri. Çünkü tırla gidilemeyen yerlere gitti. Networkümüzü genişlettik. Ve insanlar demiryollarının pandemi sürecinde de çalıştığını gördü. Bu bilinçle birlikte yeni bir trend oluştu. İhale açan şirketler artık çevreci şartlar aramaya başladı. Gidişat şunu gösteriyor. A’dan B’ye demiryolu ile gidecek sadece ön ve son taşımalar tırlara kalacak. Demiryolunun önemi 2020 yılında keşfedildi. Çevremizi koruyoruz. Yeşil enerji tüketiyoruz. Gerekli altyapılarımız mevcut. Buna dijitalleşmeyi de katarak yeni hizmetler vermeye başladık” dedi.

 

 

Kurtuluş: Kombine taşımacılık karbon ayak izi en düşük taşıma oluyor

 

Arkas Lojistik Genel Müdürü Serhat Kurtuluş ise, Arkas Lojistik olarak havayolu, demiryolu, denizyolu, ve karayolu olmak üzere tüm modlarda taşımacılık yaptıklarını belirtti. Karbon ayak izine değinen Kurtuluş, “Bir kilometrelik karayolu taşımasında denizyoluna göre, göre 11 kat daha fazla karbon ayak izi oluşuyor. Demiryolunda ise denizyoluna göre 2 kat fazla oluşuyor. Dolayısıyla bu modlar arasında en düşük karbon ayak izine en düşük sahip olan yol denizyolu oluyor. Ve yüklerin taşınacakları noktalara kadar deniz yoluyla gitmesi, akabinde ise ulaşacakları yere kara üzerindeki hareketlerini demiryolu yapması, en optimum çözüm oluyor. Dolayısıyla kombine taşımacılık, deniz kıyısı haricindeki iç kesimdeki yerlerde oluşan bir optimum çözüm olarak karbon ayak izi en düşük olan taşıma oluyor” dedi. Yeşil Mutabakatın önümüzdeki yıllarda Türkiye’deki sanayiciler ve üreticiler için önemli bir rekabet avantajı ortaya çıkaracağını belirten Kurtuluş, şunları söyledi: “Bu regülasyonları, anlaşmalara uyumun, üretimleri buna göre planlama, lojistik, stratejik konumumuz gereği lojistik avantajlarımız sebebiyle bir satış argümanı olarak Avrupa Birliği’ne ticaret yapmamızda etkili olacak.”

 

 

Konuşmasına, Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olmasına ve yürürlüğe girmesine duyduğu memnuniyeti ifade ederek başlayan İMEAK DTO Başkanı Tamer Kıran, “Küresel ısınmayla bu derece mücadele eden dünyamızda çocuklarımız için çok önemli bir adım” dedi.

 

Kıran: Gemi insanlarının sorunlarına hükümetler nezdinde çözüm bulunmalı

 

Konuşmasına gemi insanlarının pandemi nedeniyle gemilerde yaşadıkları sorunlara dikkat çekerek başlayan Kıran, “Her şeyden önce sosyolojik bir sorunumuz var. Oradan başlayalım. Gemi insanlarımız, deniz çalışanlarımız, tam 1,5 yıldır gemilerden ayrılmak için veya gemilere gitmek için büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Bu sadece taşımacılığın değil, dünyanın bir sorunu. Küresel pandemide bu kadar emek sarf edip, bu kadar büyük fedakarlıklar yapan bu insanlar maalesef kontrat süreleri bittiğinde evlerine gidemiyorlar. Dolayısıyla derhal hükümetler nezdinde bu işe artık bir çare bulunmalı. Yoksa sürdürülebilirlik açısından artık son raddeye gelmiş durumdayız. Gelen gemilerde çalışan gemi insanlarımız neredeyse 10- 11 aydır gemilerdeler. Bunları bir an önce kontratlarını bitiminde değiştirmemiz gerekiyor. Bu hepimizi sorunu” dedi.

 

 

İnsan gücüne alternatif çözümler üretmek gerekiyor

 

Deniz taşımacığında sürdürülebilirlik için sorunun olduğu yere bakıp müdahaleye oradan başlamak gerektiğine vurgu yapan Kıran, “Pandemi sürecinde gördük ki, limanlar ve kara nakliye gibi özellikle insan gücüne dayalı yerlerde ciddi sıkıntılar yaşandı. Hastalık nedeniyle insan gücünün azalması, gemilerin çok uzun süreler limanlarda beklemesi, bir konteynerin bir ülkeye girdikten sonra o ülkeden tekrar çıkışı için geçen sürelerin çok uzaması bütün bu süreçleri aksattı. Dolayısıyla kesinti nerede oldu dediğimizde insan gücüne alternatif çözümler üretmek gerekiyor. Konteynerin limanına indikten sonra karayolu ile değil de belki demir yoluyla, otonom lokomotiflerle nihai varış noktalarına gönderilmesi. Daha az insan gücüyle çalışan gemilere doğru bir sürecin yaşanması ve benzeri korunlarla değerlendirilebileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

 

 

Küresel olaylardan daha az etkilenen çözümler üretmeli

 

Denizcilikte daha inovatif olarak yapılabilecek konusundaki düşüncelerini paylaşan Kıran, şöyle devam etti: “Otonom, uzaktan kumandalı gemiler, henüz deneme aşamasında olmakla birlikte şu anda bir tane ya yapıldı ve devreye alındı. Deneme seferleri yapılıyor. Başarılı olup olmayacağını zaman gösterecek ama bu bağlamda daha az küresel olaylardan etkilenen çözümler üretilebilir. Çünkü dünya çok küçüldü ve bununla birlikte mal hareketi çok arttı. Eskiden birbirlerine yakın ülkeler birbirleriyle alışveriş yaparken bugün dünyanın iki ucundaki ülke alışveriş yapıyor. Dolayısıyla da bu ikisi arasındaki sürekliliği sağlayabilmek için daha teknolojik, daha yeni teknolojiler gündeme gelebilir” ifadelerini kullandı.

 

 

Kıran: Sıfır emisyonu sağlayacak teknolojinin bir an önce bulunması gerekiyor

 

Yatırımların daha yeşil olabilmesi için yapılması gereken teşvikler ve desteklere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kıran, deniz yolu taşımacılığında bunun ihtiyaçtan ziyade bir mecburiyete dönüştüğünü belirterek, “Sürekli olarak daha da sıkılaştırılan, daha da yapılması zor hale gelen bir kurallar silsilesi hemen her hafta her ay karşımıza çıkıyor. Uluslararası Denizcilik Örgütü 2018 yılında bir hedef koymuştu. 2050 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde 50 azaltalım demişti. Aradan 3 sene geçti şimdi sıfır emisyonu konuşuyoruz. 2030 yılında ise sıfır emisyon hedefine ulaşabilecek gemilerin üretimine ilişkin tarih belirlendi. Yine 2024-25-26’da devreye girecek yeni emisyon kuralları var. Artık bundan sonra deniz taşımacılığında kullanılacak olan gemilerin zaten daha çevreci, daha yeşil olma mecburiyeti var. Ona uygun gemileri üretilmesi gerekiyor. Bugünkü teknoloji ile ve fosil yakıtlarla sıfır emisyon mümkün değil. Petrol türevli yakıtlar kullanılarak makinelerin çoğu çalışıyor. Sıfır emisyonu sağlayacak teknolojinin öncelikle bulunması gerekiyor. Alternatifler var ama hepsinin farklı zorlukları var. Metanol, amonyak, hidrojen, elektrik var. Ama hepsinin birbirine göre farklı dezavantajları var… Bütün bunların çözülüp bu yeşil gemilerin nasıl yapılacağının öncelikle üretilmesi gerekiyor.

 

 

‘Ülke olarak gemi inşada çok iyiyiz’

 

Dünyanı bir taraftan karbon salınımını önlemekle uğraşırken diğer taraftan enerji verimliliği ve rüzgar, güneş gibi alternatif enerji kaynaklarını devreye alınmasıyla üzerinde yoğunlaştığını belirten Kıran, şöyle devam etti: “Gemi inşa mühendisliğinde çok yeni duymaya başladığımız teknolojiler şu anda mühendisler tarafından geliştirilmeye çalışılıyor. Bu teknolojik tedbirlerin dışında enerji tasarrufa için bir de operasyonel tedbirler var. Ülkemiz gemi inşa olarak özellikle römorkör inşasında çok iyiyizdir. Dünyada ilk olan elektrik bataryalı römorkörü inşa ettik. Tuzla Körfezi'ne hizmet veriyor. LNG yakıtlı römorkörü inşa ettik ve ihraç ettik. Bu anlamda baktığımızda gemi inşa sanayimiz son derece etkin ve bölgemizde yetkinlikle projelerine devam etmektedir.”

 

 

2,5 trilyon dolarlık ekonomi önümüzdeki 5-10 sene içinde yenilenmek zorunda

 

Kıran, “Dünya yepyeni bir düzene gidiyor. Bugün var olan teknolojilerin 10 sene kesinlikle olmayacağını düşünüyoruz da, 2-3 sene gibi yakın bir sürede dahi olmaması muhtemel. Bu yepyeni tıkanmalar yaratabilecektir. Bugün var olan gemilerin bir anda tamamen devre dışı kalması gerekecek bir duruma doğru gidiyoruz. Şu anda 2,5 trilyon dolarlık bir gemi dünyada yüzüyor. 2,5 trilyon dolarlık yepyeni bir ekonomi önümüzdeki 5-10 sene içinde yenilenmek zorunda. Bugünün teknolojisiyle 2,5 trilyon dolar. Yeni teknoloji ile belki 5-7-10 trilyon dolarlık bir ekonomi yenilenmeye doğru gidiyor. Ülke olarak biz bunun bilincinde olmalı ve buna göre tedbirlerimizi almalı ve ondan ne kadar pay alabilirize bakmamız gerekiyor” diye ifade etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

7DENİZ

Editör: Haber Merkezi