Salgının yakıcı etkilerini ülkemizde hissettiğimiz şu günlerde, hepimizin kafasında aynı soru: Bundan sonra ne olacak? Yalnızlık ve çaresizlik duygusuyla geçirdiğimiz günlerin ardından normale dönebilirsek aynı hayatı yaşamaya devam edecek miyiz, yoksa ülkemizde ve dünyada bir şeyler değişecek mi? Bilinmezlik denizinde kulaç atarken denizcilerle 5 soru 5 cevap şeklinde karantina sohbetleri yapmaya karar verdik. İşte Erhan Esinduy’a yönelttiğimiz soruların yanıtları.

 

Pek çok kişi belirsizlik yüzünden panik içinde. Bu salgın sizde hangi duyguları uyandırdı?

 

Güzel bir soru. Şöyle söyleyeyim bende herhangi bir panik veya endişe duygusu uyandırmadı. Tabii ki bir anda  normal olarak kabul ettiğimiz hayat bir anda değişti ve bizler de esasında ne kadar güzel bir hayat yaşadığımızın farkına vardık. Şimdi durum değişti dolayısıyla ve sükunetle içinde bulunduğumuz yerine hayata ayak uydurmak durumundayız. Bundan kaçış olmadığı için sıkılıp üzülmenin gereği olmadığını düşünüyorum ve bugünkü şartlar dahilinde bir tarafta olabildiğince işlerimizi yine yerine getirmek için uğraşıyorum diğer tarafta da ailem ile birlikte bu günleri nasıl güzelleştirebiliriz diye yollar arıyorum.

 

Karantina günleriniz nasıl geçiyor? Ertelediğiniz planlar var mı?

 

Türkiye'den Gazze'ye yardım için yola çıkan 9. gemi El-Ariş Limanı'nda Türkiye'den Gazze'ye yardım için yola çıkan 9. gemi El-Ariş Limanı'nda

Karantina günlerimin çoğu evde geçiyor.  Ofisimiz 20 Mart tarihinden beri kapalı. Home office çalışma sistemine geçtik birçok işyeri gibi. Ancak ben evimin yakın olması sebebiyle ara sıra daha rahat çalışmak için ofise gidiyorum. Bir de tabi bazen denetlemem gereken gemiler çıkıyor. Onlara da şayet 14 gün üzeri bir yoldan geliyorlarsa ve liman izin veriyorsa gerekli tedbirleri alıp çıkıyorum. Hayat devam ediyor bir şekilde. Evet korona çok hızlı yayılan bir virüs ancak ben şahsen mantık çerçevesinde gerekli önlemleri almak kaidesiyle yaşamaya devam etmekten yanayım. Yani gerekli mesafeyi tutup, ellerimizi sık sık yıkayıp dezenfekte edip suratımıza sürmedikten sonra, diğer kişileri korumak adına hiç değilse maskemizi kalabalık yerlerde taktıktan sonra işlerimi gerektiği kadar yapma taraftarıyım.

 

Sizce dünyada korku küreselleşiyor mu?

 

Bence evet, genel anlamda küreselleşiyor, bu da gayet doğal çünkü her yerde sadece korona konuşuluyor ve neredeyse hep işin kötü tarafı konuşuluyor ama biraz da buna geniş açıdan bakmak lazım olduğunu düşünüyorum.  Yoksa hayatı karartmak çok kolay, hele ki böyle bir ortamda. Bu dünyada sadece korona yok , bize sürekli koronayı ve kaç kişinin öldüğünü gösteriyor medya. Tüm konuşmalar bu konu hakkında ancak unutmayalım ki dünyada her sene (sadece bu dönemde değil) koronadan ölenlerin sayısından kat kat daha fazla çocuk açlıktan ölüyor. Peki bunu kimse konuşup panik yapıyor mu? Yapmıyor tabii çünkü ucu bizlere dokunmuyor. Bu bir örnek sadece, bunun gibi ölüm sayılarının koronadan ölenlerden çok daha fazla olan bir sürü başka sebepler hastalıklar var ama bunlar göz önüne getirilmiyor. Bizlerde bize dokunmadığı için önemsemiyoruz. Zaten bunlarla ilgili medya da aktif değil. Dolayısıyla hayatımızda bunların bir yeri yok ama korona öyle mi? Yatıp kalkıp sürekli korona, etkileri, ölüm sayıları hep bunları görüyoruz, duyuyoruz. O zaman korkunun küreselleşmesi çok çok doğal ama doğru mu? Bence değil hem de hiç değil.

 

Tarihteki salgınlarla, yaşadığımızı karşılaştıracak olsanız neler söylersiniz?

 

Acaba teknolojinin ilerlemesi, insanların daha da dazla bilgiye sahip olması insanlık adına iyi mi yoksa kötü mü oldu diye bazen düşünüyorum. Neden derseniz? Eskiden tıp bu kadar gelişmemişken hastalıklar yine vardı. Hep vardı. Ancak insanlar bilmedikleri için korku yoktu. Salgınlar oluyordu, eksen ne gelirse yapılıyordu. Tabii ki ama zaman içinde bir şekilde salgınlar da geçiyor. Hayatta kalanlarla devam ediyordu. Şimdi ise bilgi çok çok daha fazla. Teknoloji her geçen gün gelişiyor ve bizler de her şeyden daha fazla korkuyoruz çünkü biliyoruz. Yani evet insanlar ortalama daha uzun yaşıyorlar ama bu uzun hayatlarını daha mutlu yaşıyorlar mı? O tartışılır. Bence genelde daha mutsuz bir nüfus var dünyada.

 

Herkes bu salgın bir dünya sınavı diyor. Nasıl dersler almalıyız, ya da alacağız? Sizce sihirli formül nedir bu dönemde?

 

Sihirli formül diye bir şey yok. Hiç değilse ben inanmıyorum.  Bu virüs dünyanın çoğuna bulaşacak bundan kaçış olmadığını anlamak ve kabul etmek lazım. Ayrıca eldeki verilere göre bu virüse yakalanan nüfusun 80-85’i bunu hafif geçirecek hatta bir çoğu fark etmeden geçirecek. Burada önemli olan istisnalar hariç, genelde 65 yaş üzeri insanlar ile birlikte kronik hastalıklar olan insanlar yani bence yapılması gereken en önemli şey bu kitleyi çok iyi koruyabilmek. Herkesi eve tıkamak sokağı çıkma yasağı getirmek bence şu aşamada asla doğru bir karar değil. Zaten şimdilik bizim ülkemizde de (hafta sonları hariç) böyle bir uygulama yok.

Ders çıkartmaya gelince, her olaydan bir ders çıkartabiliriz. Tabii ki şayet olayı doğru okuyabilirsek. Bence buradaki çıkartılması gereken ders öncelikle temiz olmamız (ki bunu hala anlamamış bir dünya insan mevcut) , doğamıza saygılı olmalıyız, çünkü hırslarımıza kapılıp hiçbir şeye saygı göstermeden sadece kendimiz için bir şeyler yapıyoruz ama bunu yaparken yaşadığımız dünyanın da içine ediyoruz ve işin daha da kötüsü bunu yaparken kendi mezarımızı kazdığımızı fark etmiyoruz bile. Gördük ki bizler dışarıya çıkamadıktan sonra, serbest olmadıktan sonra, gezemedikten sonra, çalışamadıktan sonra, hayatın yasamanın hiç bir anlamı yok. Hapisten farkı yok yani. Durum böyleyken artık insanoğlu bu virüsten gerekli dersleri çıkartıp hem birbirine hem de doğaya karşı saygılı bir şekilde yasamayı öğrenmeli diye düşünüyorum.

İBRAHİM KOCAMIŞ / ÖZEL

Editör: Haber Merkezi