Bu sayımızda çok yönlü kişiliğiyle tanıdığımız Kapt. Mustafa Can’ı ağırladık. İTÜ Denizcilik Fakültesi Güverte Bölümü mezun olan Kapt. Can, uzun yıllar uzak yol gemi kaptanlığı yaptıktan sonra Transbosphor Denizcilik ve Güneş Denizcilik ile beraber gemi işletmeciliği ve acente tarafında hizmet vermeye başladı. Aynı zamanda Çankırı Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Olan Kapt. Mustafa Can döneminde burs verilen öğrenci sayısı 150’den 1005’e çıktı. Kurucusu olduğu Carmed İlaç ile dünyayı standardize edilmiş karvakrol ile tanıştıran Kapt. Can, 2MC Otelcilik ile turizm alanında yatırımlar yapıyor. İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Üyesi de olan Kapt. Can, navlunlardan deniz kültürüne kadar sık sık görüşlerine başvurulan bir isim.

Denizcilik piyasasına girenlerin yüksek navlunları gemi işletmecilerinin karı sandığını belirten Kapt. Mustafa Can, “Bu paraları ya yeni gemiye ya da tamire harcayacağız. Eğer sana verilmiş bu emanet paraları yersen de batarsın” diyen Can ile sektörümüzün gündeminde olan birçok konuyu Ağva’da sahibi olduğu Otel Castle Nolana’da masaya yatırdık.

Ülkemizin dünya lideri olması uğruna hayatımızı ortaya koyduk Ülkemizin dünya lideri olması uğruna hayatımızı ortaya koyduk

İşte Kapt. Mustafa Can’ın çok konuşulacak açıklamaları:

 

Galericiler gemi alırsa…

 

Kaptan Mustafa Can, “Navlun fiyatlarıyla ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Müsteşar Dr. Özkan Poyraz zamanında bir master programı vardı ve beş sene evvelinden bu durumu bekliyorlardı. Şimdi armatörün canı 2008’den 2021’e kadar cidden çok yandı. Belki yine iddialı bir laf edeceğim ve diyeceğim ki bu navlunlar iki sene daha inişli çıkışlı devam edecek. Hisse senedi ile uğraşanlar bilirler, eğer bir hisseyi simitçi dahi almaya başlamışsa o hisseden çıkma vakti gelmiştir. Bu sektörde de galericiler gemi almaya kalktıklarında artık gemi satış vakti gelmiş demektir. Genel olarak denizcilikte para var deyip piyasaya giriyorlar. Bu da beraberinde yeni gemi inşaları getiriyor ama burada biraz akordeon etkisi olacak. Denizcilik piyasasına yeni girenler bilmiyorlar ki bu yüksek navlunlar bizim paramız değil. Bu paralar, bizden ya yeni gemiyle ya da tamirle gidecek. Eğer sana verilmiş bu emanet paraları yersen de batarsın” şeklinde konuştu.

 

Navlunlar yükselecek beklentisi batırabilir

 

Can, “Güncel bir örnekle ilerleyelim. Oba Makarna, Savana Shipping’i kurarak doğru bir hamle yaptı. Sonuçta ihracata dayalı üretim yapıyorlar ve 2-3 ay sonrasına çok uçuk rakamlı navlun fiyatları beklentisi var. Sadece bu da değil. Pandemiden dolayı hemen hemen her kalemde aksaklılar söz konusu. Mevzu sadece işlerin artması değil, ağırlaşması. Ürünler fabrikada aylarca kalabiliyor veya gemiler 20-30 gün bir limanda bekleyebiliyor. Konteynerde sıkıntı hala devam ediyor. Bu noktada Oba Makarna doğruyu yaptı. Bu hamleyle de ticaretini sürdürmeye devam ediyor. Bu navlunlar normale düştüğü zaman hatta normalin biraz daha üzerindeyken hurdaya satsa kendini kurtarır. Hatta kara bile geçebilir. Tabii bunu mu yapacak yoksa devam mı edecek göreceğiz. Bizler, nasıl ki navlunlar iyi diye hemen gemi yapmıyorsak onlar da tekrar yükselir diye ellerindeki gemileri çıkarmayıp batabiliyorlar. Deniz, getirirken iyi ama götürürken de çok götürebilir” ifadelerini kullandı.

 

Gemilerin hurdaya çıkarılmayacağı belliydi

 

Kaptan Can, “Hükümetin 20 yıldır ağzında sakız gibi çiğnediği, büyük törenler yaptığı ve hiçbir zaman da yerine getirmediği taahhütleri var. Bu proje iki kere hızlandı. Birisi Binali Yıldırım’ın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yaptığı dönemdi. Dediler ki dünyanın en pahalı hurdası Hindistan’da ve biz oradakinin iki katını vereceğiz. Bunu söylediklerinde yıl 2010’du. Ne oldu o dönem; armatörler ellerindeki gemiyi verecek bir sene de inşa için bekleyecekti. Bu arada hemen hurdacılar Türklerden gelen gemilere indirim yaptılar. Bizim gemi inşacılar da fiyatları yükselttiler. Şimdi burada oluşacak hacimden herkes pay istedi ve istemekte de haklı. O dönem bir TV programında bir tane yeni gemi bile hurdaya girmeyecektir dedim. Hatta epey iddialı konuşup bir gemi bile kesilse ehliyetimi burada çıkarıp yiyeceğim açıklamasını yaptım. Haklı da çıktım ki nasıl çıkmayayım. Bu şartlarda gemiyi hurdaya çıkarmak büyük yanlış olurdu” dedi.

Rusları bile ikna ettik ama…

 

Can, “Sonra Mustafa Varank Bey farklı bir yaklaşımla geldi ve dedi ki 10 gemi alın, biz garanti verelim, adı Koster olan da bir firma kurun. Oldu mu? O da olmadı. Ne yazık ki biz grup olarak çalışamıyoruz. Karadeniz Nehir Tipi Gemiler Kulübü Başkanıyım. O dönem şu öneriyi yapmıştım: Bu navlunlar yerlerde sürünürken bizim bir misyonumuz olmalı. Ticaretimiz devam etmeli ve gemiler 20 yaşına geldiğinde yeni inşaya para bulabilmeli. Bunun için Rostov Blacksea 30’larda, Mısır 50’lerde olmalı ama böyle mi oluyor, hayır. Ticaret dönsün diye cebimizden para vermeye razı geliyoruz. Bütün brokerleri bir salonda toplamayı önerdim. Bütün yükleri de görelim ve ona göre pozisyon alalım. Zarar edeceksek zararı hepimiz birden karşılayalım. Yük miktarı azaldığında gerekirse gemilerimizi bir gün yatıralım. Karadeniz’de hepi topu 500 gemi vardı. 350’si de Black Sea Ship Owner kulübündeydi. Biz bu anlaşmayı yaptığımızda ve piyasayı kontrol ettiğimizde diğer 150 gemi de bize gelecekti. Rusları ikna ettik ama Türkleri ikna edemedik çünkü biz Türklerde, ‘en iyi tamiri benim enspektörüm yapar, en iyi yükü de benim brokerim bağlar’ diye bir mantık var. Bu iş böylesi bir ben merkezci tavır yüzünde olmadı” ifadesinde bulundu.

 

 Biat oldukça bakanlık da işe yaramaz

 

Ne yazık ki bütün STK’lar siyasi diyen Can, “Herhangi bir işe siyaset bulaştığında olay bambaşka hale bürünüyor. Bir şekilde siyaset üye haklarının önüne geçiyor. Siyasi davranışlar ön plana çıkıyor ve tüm sistem çöküyor. Böylece de STK’lar hiçbir işe yaramaz hale geliyor. O parti ile seçim kazanıyorlar. O partiyle de kaybedip gidecekler. Bir de bizde, başkanın görev süresi bitiminde kendisinin tavsiye ettiği kişinin başkanlık koltuğuna geçmesi gibi bir gelenek var. Kısaca hikaye hep aynı hikaye. Biat edildiği sürece Denizcilik Bakanlığı’nın kurulmasının da bir şeyleri değiştireceğine inanmıyorum. Öyle ya da böyle bir güce biat edildiği, el pençe divan olunduğu sürece kim sektörün sorunlarını, kim üyelerin çıkarlarını savunacak?” iddiasında bulundu.

Denizcilik eğitimi kendisini gösterdi

 

Kaptan Can, ““Denizcilik sektörü İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yetiştirdiği profesyoneller sayesinde çok uzun adımlar attı. Şimdi o profesyoneller armatör, yan sanayici, tersaneci oldular. Bizim denizciliğimizin yüzü çok fazla değişti. Bu okulların sayesinde sektörümüz emin ellerde diyebiliriz. Bu okullarımızı da Piri Reis Üniversitesi ile Karadeniz Teknik Üniversitesi takip ediyor” dedi.

 

Tamer Başkan durağanlığı kırdı

 

Her şeyin bir zamana ihtiyacı var diyen Can, “Güneydoğu’da bile tarım işçilerinin çiftçilik tarafına geçmesi yüzlerce yıl sürdü. Deniz Ticaret Odası’nda da o süreç yaşanıyor. Sonuçta Kıran Ailesi’nin armatörlük geçmişi 50 yıllık. Geçmişte DTO Yönetim Kurulu’nda Rizeli ve Trabzonlu haricinde kimse yoktu. Bakın şimdi benim gibi bir Çankırılı da var, Batmanlı da var. Şunu da eklemeyi vicdanen görev olarak görüyorum. İMEAK Deniz Ticaret Odamız, Metin Başkan dönemindeki durağan yapısını Tamer Başkan ile kırdı ve gerçekten herkese erişti. Bu daha da devam etmeli. Denizin olduğu her yerde odamız da söz sahibi olmalı. Deniz ve denizcilikle alakalı olan her bir noktada var olmalı. Tek bir kanala ağırlık verip, denizciliği tekdüze bir yapıda görmemeli. Tamer Başkan’a ulaşmak istediğiniz an ulaşabilirsiniz. Telefon açtım, ulaşamadım diye bir durum söz konusu olamaz. Eskiden Metin Başkan’a sadece çekişmeli seçim zamanlarında ulaşır, başka da ulaşamazdınız” şeklinde konuştu.

Tonaj vergisi şart

 

Bir hayali olduğundan bahseden Kaptan Mustafa Can, “Bir adayı denizcilere vereceksiniz. Yalnızca Türk denizcilerine de değil ve hiç vergi de almayacaksınız. Döviz gelecek ve buradaki hesaplarda duracak. Bu hesaplardan da kredi ve üretim olarak geri dönecek. Böyle bir sistem olsa. Sizce vergiye ihtiyaç olur mu? Yunanistan öyle kolay bir şekilde tonaj vergisine geçmedi. Yıllarca debelendiler ve en sonunda da başardılar. Bugün dünyanın en büyük filo sıralamasında birinci Çin, ikinci Japonya, üçüncü de Yunanistan. Yunanistan tonaj vergisine geçerek Avrupa Birliği Üyesi olmasına rağmen denizcilik firmalarının çoğunu kendi ülkesinde çekmeye ikna etti. Türkiye, bugün Yunanistan gibi bir hamle yapsa hatırı sayılır bir tonajı ve armatörü kendine çekebilir. Sıkışmış birçok armatör Türkiye’ye gelecektir. Böylece hayal edilen cari fazlaya ulaşıp faizleri gerçekten düşürme gücüne erişebiliriz” ifadelerini kullandı.

 

Mükemmel konumdayız

 

Kaptan Can, ““Bizim kalifiye elemanımız çok fazla ve Avrupa’ya da hem mesafe hem de mantalite olarak çok yakınız. Bir Filipinli veya Hintli gibi değiliz. Daha yaratıcı düşünebiliyor ve hızlı kararlar alabiliyoruz. Türk insanının çalışma şeklini de beğeniyorlar. Çinli Cosco Türkiye’de ofis kurdu ve 100 gemisini buradan yönetiyor. Türkiye lokasyon olarak mükemmel bir konumda. Sabah 8’den akşama kadar bir tarafın kapanışını ve bir tarafın da açılışını gören bir ülkeyiz. Hatta bizim çalışanlarımıza 7 / 24 ulaşabilirsiniz. Hollanda da tonaj vergisi uygulayan ülkelerden biri. Açıkçası bizde neden uygulanmıyor anlayamıyorum. Örneğin bir Türk firması, 50 gemisini Hollanda’da kurduğu şirketten yönetiyor. Neden? Tabi ki vergiden dolayı. Bu ayıp bizim. Onların da gemilerini bu ülkeden kontrol etmeleri gerekiyor. Getirsinler bize bu sistemi ve tonaj vergisini de ülkemize ödesinler Hollanda’ya değil!” dedi.

 

Siyaset her an olabilir

 

Çankırı Vakfı çalışmalarının çok iyi devam ettiğini belirten Can, “Burs verdiğimiz öğrenci sayısını 150’den bine taşıdık. Çocuklarımızın ihtiyaçlarına sadece burs vermek olarak da bakmıyoruz. Her zaman onların yanlarındayız. Yüksek lisans yapanların, doktoraya yurt dışına gidenlerin yanında olduk, destekledik. Vakfı bir öğrenci kulübü gibi kullanmalarına izin verdik. Kütüphanemizi açtık ve istedikleri zaman kullanabiliyorlar. Vakfa ne zaman giderlerse gitsinler tarhana çorbamızı ve bazlamamızı yiyebileceklerini bilirler. Kimsenin aç, açıkta kalmasına izin vermeyiz. Kütüphanemizde kahvemiz, çayımız her zaman vardır. Geçmişte vakıf başkanlığı yaptığım sürece siyasete bulaşmayacağım dedim ve bunun da arkasında durdum. Mart 2022’de başkanlık görevim sona erecek. Belki de siyasete girme zamanı geliyor” ifadesini kullandı.

 

Pandemiyi Vacrol-M ile yendik

 

Kaptan Can, “Aynı zamanda standardize edilmiş karvakrol içeren gıda takviyesi geliştiren ve üreten Carmed İlaç’ın yönetim kurulu başkanıyım. Vacrol ve S-MIX adlı ürünlerimiz bağışıklık sistemini güçlendiriyor, romatizmayı bile ortadan kaldırıyor. Bu ürünlerimizi ben ve yakın ekibim dahil on binlerce kişi koronvirüse karşı kullandık, kullanmaya da devam ediyoruz. Sağlıklı yaşama katkısı olan ürünlerimizi düzenli olarak kullanmak zararlı bakterilerin ölmesine, faydalı bakterilerin de çoğalmasına yardımcı oluyor. İbni-i Sina’yı takip eden bir kurumuz. Onun gösterdiği yolda ilerliyoruz” açıklamasını yaptı.

 

Hobiydi, otelcilik oldu

 

Hobi olarak başlayıp bir işletmeye dönüştürdüğü otelden de söz eden Kaptan Can, “Castle Nolana Ağva’yı hobi olarak görüp başlatmıştık ama burada zamanla kendini rahatça idare eden bir ekosistem oluştu. Hayvanlarımıza düzgün bakıyor, hastalanmamalarına özen gösteriyoruz. Sıfır atık mantığıyla hareket ediyoruz. Tarladan ve seradan topladıklarımızla yemek yapıyor, kalanlarla tavuklarımızı besliyoruz. Tavukların dışkılarını gübre olarak tekrar kullanıyoruz. Keza ineklerin, atların da öyle... Solucan gübresi de üretiyoruz. Burası doğal bir ortam ve misafirlerimiz de güzel vakit geçiriyorlar” dedi.

Kaynak: 7DENİZ DERGİSİ / ÖZEL

Editör: Haber Merkezi