Küreselleşme ile birlikte günümüzde ülke ekonomileri birbirlerine bağımlı hale gelmiş, “küresel tedarik zinciri” kavramı ekonomik ve kültürel değerlerin yayılmasında yüksek stratejik önem kazanmıştır. Bu anlamda söz sahibi olmak isteyen her ülkenin küresel tedarik zincirine dair bir planı ve projesi mevcuttur. Dünya ticaretinin 80’ini taşıyan deniz taşımacılığı da elbette ki “küresel tedarik zincirinin” önemli unsurlarının başında gelmektedir.

 

Akdeniz’in en uzun kıyı sınırlarına sahip ve konumu itibari ile doğal bir geçiş yolu olma özelliği taşıyan bir coğrafyada yer alan ülkemiz; enerji hammaddelerinin üretim merkezlerine, son ürünlerin tüketim merkezlerine, önemli geçiş kanallarına olan yakınlığı ve ana hatların geçiş güzergahı üzerinde olması sebepleri ile, “küresel tedarik zincirinin” önemli bir parçası olma potansiyelini barındırmaktadır.

 

Çağdaş UZUN Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisi1 Temmuz 1926 yılında imzalanan Kabotaj Kanunu ile denizciliğe dair ülke geneline yayılan kurumsal bakış açısının ilk adımı atılmış, aradan geçen doksan beş yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti denizcilikteki gelişmeleri takip ederken denizcilik sektörüne dair kurumsal bakış açısını sınırlı kaynaklarla ele almayı tercih etmiştir. Bugün ise görünen odur ki denizciliğin sahip olduğu potansiyele uygun olarak ve bakanlık düzeyinde geniş katılımlı “Denizcilik seminerleri” düzenlenerek sektör paydaşlarının fikirlerini sunabileceği ortamlar oluşturulmakta, Lojistik Vizyon Hedef ve Stratejiler Raporu” oluşturularak denizciliğin ilerlemesi için yol haritası çıkarılmaya çalışılmaktadır.

 

Denizcilik konusunda aldığım eğitim ve sektörde geçirdiğim yaklaşık 10 yılda, gemi yönetimi ve liman işletmeciliği alanlarında edindiğim bilgiler doğrultusunda ve sektör paydaşları tarafından da çoğu kez dile getirilmiş olan, Türkiye’nin denizcilik stratejisinde dikkate alması gereken hususlara dair yaptığım derlemeyi aşağıdaki şekilde paylaşmak isterim;

 

  • Türkiye Cumhuriyeti, “Denizci Devlet” olmalıdır.
  • Türkiye Cumhuriyeti, denizciliği stratejik öneme sahip sektör olarak kabul etmelidir.
  • Türkiye Cumhuriyeti, “Denizcilik Bakanlığı” kurarak denizciliği Bakanlık düzeyinde ve kurumsal bir yapıda kurgulamalıdır.
  • “Denizci Devlet” olmak için “Denizci Millet” olmak gerekir. Denizcilik kültürünü yaymak adına denizcilik eğitimi veren kurumlar yaygınlaştırılmalıdır.
  • Denizcilik mevzuatı sektör temsilcilerinin görüşü alınarak ve Türk şirketlerine uluslararası rekabet gücü kazandırmayı hedefleyerek gözden geçirilmelidir.
  • Denizcilik mastır planı için çalışılmalı, kısa ve uzun vadeli planlar oluşturulmalıdır. Denizcilik içerisinde yer alan limanlık, gemi yönetimi, gemi inşa, yat inşası, deniz turizmi gibi alt seğmeneler için de ayrı ayrı master planları ve kısa/uzun vadeli planlar oluşturulmalıdır.
  • Kabotaj taşımacılığı, “kombine taşımacılık” bakış açısı ile ele alınmalı, orijin ve teslim yeri arasında teslim süresi, taşıma maliyeti, ekipman ve depolama altyapıları ve bunların optimize edilmiş bağlantı rotaları kurgulanmalıdır.
  • Transit taşımacılığın Uzak Doğu-Avrupa bağlantı hattında bulunan Türkiye’nin küresel lojistik ağına entegrasyonu için önemine uygun politikalar geliştirilmeli ve bu politikaları destekleyecek karayolu, demiryolu, depolama ve liman bağlantıları için altyapı çalışmaları planlanmalıdır. Çin’in, ”Kuşak Yol” projesine entegrasyon için politik imkanlar seferber edilmelidir.
  • Limancılık özelinde geri sahalara dair düzenlemeler yapılmalı; şehirlerin içerisinde kalan limanların geri saha ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için intermodal bağlantılar ile iç bölgelerde kurulacak lojistik merkezler ile bağlantı sağlanmalıdır.  Liman geri sahalarında şehir yapılaşması sınırlandırılmalıdır.
  • Yüksek yatırım maliyetleri gerektiren denizcilik sektörlerinin finansal destek bulabilmesi için Türk bankalarının denizcilik şirketlerine uluslararası geçerliliği olan teminat tedarik edilebilmesi sağlanmalıdır.
  • Türk gemi filosu büyütülmeli ve gençleştirilmeli, Türk bayraklı gemi sayısı artırılmalıdır.
  • Limanlarımızın deniz yaklaşım kanallarında derinlikler artırılarak mega gemilerin uğrak yapabileceği limanlar oluşturulmalı ve ana rotalar üzerindeki hatların ülkemiz limanlarına çekilmesi sağlanmalıdır.
  • Yat inşa sektörünün kur farkından doğan avantajını fırsata çevirebileceği bir ortam yaratılmalı ve sektörün ihracat potansiyeli değerlendirilmelidir.
  • Acentelik döviz kazandırıcı faaliyet olarak kabul edilmeli ve acentelerin hizmet kalitesini artırıcı çalışmalar yapılmalıdır.
  • Gemi inşa sektörünün rekabet gücü artırılmalı, Dünya’da değişen gemi inşa taleplerine cevap verebilir pozisyona gelmesi için teşvik edilmelidir.
  • Denizcilikle ilgili yazılım ve donanımların Türk firmaları tarafından üretilerek ihraç edilmesi sağlanmalıdır.
  • Büyüyen gemi boyutları, otonom deniz araçları, Endüstri 4.0, dünya limanlarındaki teknolojik gelişmeler, gemi inşa ve yat inşasında geleceğin beklentileri belirlenerek buna dair altyapı çalışmalarına başlanmalıdır.
  • Türkiye’nin güvenli depoculuk, 4PL, soğuk zincir depoculuğu alanlarında yatırımlar ile denizcilik alanında hizmet kabiliyeti desteklenmelidir.
  • Deniz turizmi, intermodal bir bakış açısı ile ülkemizin doğal ve tarihi güzelliklerinden en yüksek faydayı alacak şekilde teşvik edilmelidir.
  • Denizcilik sektörü bileşenlerinin tamamı, düşük karbon ayak izi hedefi ile, ölçülebilir karbon ayak izi sistemine dahil edilmelidir.
  • Halihazırda çevreye en az zararlı taşıma sistemlerinden olan denizciliğin çevre duyarlılığı arttırılmalı bu anlamda farkındalık çalışmaları yapılmalıdır.
  • Yerli firmalara kurumsal bir devlet anlayışı ile destek verilirken yabancı yatırımcının Türkiye’de denizcilik sektöründe yatırımları teşvik edilmeli ve Dünya çapında örnek bir know-how birikimi hedeflenmelidir.

 

Yapmış olduğum bu derlemedeki konu başlıklarını çoğaltmak veya bu başlıkların her biri için ayrı ayrı kapsamlı çalışmalar yapmak mümkündür. Ancak düşüncem odur ki bütün bu başlıkların ortak noktası Türkiye’de denizcilik adına iş gören herkese bu anlamda sorumluluk düştüğünü gösteriyor olmalarıdır. “Denizci Devlet” kavramı, denizciliğe kapsamlı ve kurumsal bir bakış açısı ile yaklaşılmasını ifade ederken, denizciliği devlet kurumlarında en üst düzeyde temsil etmekle başlayabilecek bu süreç ancak kültürel bir değişim ile birlikte başarıya ulaşabilecektir. Bu anlamda denizci devlet olmanın yanı sıra denizci millet olma yaklaşımına da önem vermek son derece önemlidir.

 

Ülkemizde denizciliğin, potansiyelinin çok altında değerlendirildiği açıktır. Doğru politikalar ve toplum desteği sağlanması halinde ülkemizin sürdürülebilir, ekonomik, çevre dostu, teknolojik gelişmelere açık ve geleceğe dair hedefleri olan bir denizcilik sektörü kurabilecek gücü mevcuttur. Bugüne kadar yapılan yanlışlardan dersler çıkartılarak önümüzdeki dönemde meslektaşlarım ile birlikte çalışarak ülkemiz denizciliğinin gelişimi konusunda hedeflediğimiz günleri görebileceğimize olan inancım tamdır.

Maersk: Kızıldeniz dönüş için hala çok riskli Maersk: Kızıldeniz dönüş için hala çok riskli

 

Çağdaş UZUN

Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisi

Editör: Haber Merkezi