Navtek Genel Müdürü, Gemi İnşaatı ve Makineleri Mühendisi Ferhat Acuner ile 7'den 70'e hepimizin gurur duyduğu milli projelerimizi konuştuk. Sohbetimizde işin üretim kısmına değil de üretimden bir adım öncesine yani dizayna değindik. Bu işe o kadar fazla emek harcayıp, amiyane tabirle kafa patlatan bir firma ki Navtek yılda 200'e yakın projeye teklif veriyor. O teklifi verirken aslında projeyi anlamış ve yapılabilecek duruma getirmiş olduğunu düşününce de ortada ciddi bir iş yükü olduğu ayan beyan ortaya çıkıyor. Dizayn gemi inşada pek gündeme gelmeyen konulardan bir tanesi.

Bu konuda ülkemizin nasıl bir gelişim gösterdiğini anlatır mısınız? Türkiye 2008'deki krize kadar gemi inşada büyük bir yükseliş yaşadı. Dizaynın da o dönemde geliştiğini söyleyebiliriz. Nispeten daha ufak olan dizayn şirketlerimiz gemi inşadaki trende bağlı olarak büyüdü. Bence içinde bulunduğumuz zaman dilimine göre ülkemizde 4 tane büyük dizayn şirketi ve 'home ofis' şirketleri saymazsak da 20'ye yakın küçük ölçekli dizayn firması var. Krizden sonraki duruma bakarsak, bütün işler durduğu gibi dizayn işleri de duraksadı. Açıkçası dizayn bu süreçten oldukça fazla etkilendi.

Çıkış yolu bulması da zor bir sektör. İşte o zaman imdada askeri projeler yetişti. Bu, sektöre yönelik bilinçli bir politikanın sonucu mudur bilemiyorum lakin savunma sanayi projeleri sektörün kurtarıcısı oldu. Bu sefer de savunma sanayi projeleri bize çok farklı bir açılım getirdi. Savaş gemileri hakikaten dünyada teknolojinin ulaşacağı son nokta. Ülkemiz bu hamleyi yaparak çok önemli bir adımı atmış oldu. MİLGEM bu konuda oldukça önemli bir paya sahip muhakkak. Kuşkusuz tabi ki. 1990'larda devletin girişimi ve bütçesiyle başlayan bir süreç bu. Her ne kadar temelleri oldukça eskiye dayansa da devlet işleyişinin özel sektöre kıyasla daha uzun olması bu projeyi beraberinde ileriki tarihlere atmıştı. Bu adımların atılmasıyla da sektörümüz tabiri caizse gömlek değiştirdi. Bizim ofisimizde onlardan bir tanesi. ADİK Tersanesi'nin LST projesini yaptık. Şu anda da elimizde Sedef Tersanesi'nin İspanya'dan aldığı projenin bir parçası olan LCM'lerin dizaynı var. Tasarımı neredeyse bitti. Bu hem ülkemiz hem de bizim için büyük bir aşama çünkü teknoloji üretiyoruz. Bu noktada tekrar ifade etmeliyim ki biz bugün teknoloji üretebiliyorsak, bu başarı, askeri projelerin sayesinde olmuştur. 2008'den önce ürettiğimi gemiler tipik, ticari gemilerdi ve üretimin her alanına yönelik yaklaşımları sınırlıydı. Tasarım da söz konusu talebe göre yapılıyordu ve açıkçası tasarımcının projeye katacağı yenilikler sınırlıydı fakat savunma sanayide ayrıntılar, istenilenler, talepler çok farkı.

Bu da sınırları birkaç çıta yükseğe taşıyor. Madem savunma sanayi bu konuda etken bir faktör, o zaman Türkiye bugün bunu satabilecek aşamada mı? Bu oldukça güzel bir nokta; Biz, 2008'e kadar standart gemiler ürettik, çoğu zaman temel dizayn kısmı da yurt dışından geldi ve biz burada detay tasarımı uyguladık. Buraya kadar ürettik ama kendimizden bir şey katıp, bu konuda enine boyuna mesai harcamadık. Ne yapabiliriz, ne kadar daha iyisi olabiliri çok da düşünmedik. Krizden sonraki süreç ise bambaşka. Devletimizle birlikte askeri projelere adım attık, bu konuda bizler saatlerce mesai yapıp, emek harcadık. Bir bilgi birikimine sahip olduk. Düşünüp, tasarlayıp, tekrar masaya yatırıp, birkaç kez daha yapılabilirliği zorlayarak tecrübe ve deneyimi elde ettik. Sonra tüm bu süreçlerin sonunda olası mükemmel dizaynı tasarladık.

Bugün neredeyiz diye sorarsak, evet biz bugün uluslararası standartlara uygun şekilde tasarım yapabiliyor ve başarılı işler ortaya çıkarabiliyoruz. Bunun elbette ki ihracatı mümkün. Navtek olarak bizim en büyük hedeflerimizden bir tanesi de bu zaten. Devletimiz için de bunun büyük ve öncelikli hedefler arasında geldiği kanaatindeyim. Böylesi büyük işler çıkarak bir sektörden neden yeteri kadar haberdar değiliz? Aslında bu bizimde zaman zaman sorguladığımız noktalardan bir tanesi. Bu alanda hizmet veren biz dizayn firmaları yeteri kadar kendimizi ifade edemedik, dolayısıyla da ülkemizin bu alandaki kapasitesini gözler önüne çıkaramamış olduk. Burada doğaldır ki askeri projelerin gizlilik temelli ilerlemesi ilkesi faktördür ancak bihaber olunması için başlı başına bir neden değildir. Gerek kendimizi tanıtma gerekse de işin içerisinde dizayn tarafının da olduğu bilincinin oturmamış olması sanırım en önemli iki neden. Halbuki biz bunun bilinmesini istiyoruz. O gurur duyarak yaptığımız projelerimizin yine Türk firmaları tarafından tasarlandığının bilinmesi bizim öncelikli hedeflerimizden biri. Birazda Navtek'i konuşalım. Hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz? Elimizde devam eden 4 projemiz var. Bunların 2 tanesi askeri, 2 tanesi de sivil projeler. Navtek olarak tasarımda bir adım öndeyiz diyebilirim. Büyük gemiler değil ama uluslararası pazarda karşılığı olan anahtar teslim projeler hazırlıyoruz. Mesela elimizde tasarladığımız arkeolojik araştırma teknesi var ve inşaatını da gerçekleştiriyoruz. 4 Mayıs gibi teslim edip, Bodrum'a göndereceğiz. Bir tane de enerji gemisi projesi var. Afrika ülkeleriyle görüşme halindeyiz, onlar için hazırladığımız prototipler var. Bunların dışında birçok projeyi takip ediyoruz. Yılda 100'e yakın projeye teklif veriyoruz. Yıla vurursak üç günde bir teklif verdiğimiz ortaya çıkıyor. Bu oldukça yüksek bir rakam.

Navtek olarak bugüne kadar yapıp bitirdiğimiz tekne sayısı 170 civarında. Aslında bir projeye teklif verirken o projeyi anlamış ve yapacak durumdasınız demektir. Bu da çok ciddi bir iş yükü anlamına geliyor. Ön tasarım dediğimiz şeyi yapmış oluyoruz. Herkes zannediyor ki burada bir raf var, ne istiyorsam o raftan alıp veriyorlar bize. Onlar rafta duruyor. Ama kimse yapılmış bir geminin aynısını yaptırmak istemiyor ki. Bir tasarımcının hayalidir o. Bize gelip hazır bir projeyi isteyen olabiliyor ama iş orada kalmıyor. İnşaat aşamasında gelen taleplerle o gemide yeniden tasarlamış gibi değişiklikler yapıyoruz. Bir gemiyi tasarlarken ilk ve en önemli konu, hızı, gücü, stabilitesi gibi çalışmalardır. O konuya çok emek harcıyorsunuz. Türkiye'de gemi tasarımı konusunda çok iyi bir yerdeyiz aslında. Küresel pazarda off-shore'u biraz ayrı tutarsak, bilinen her tür gemi, bilinen standartların en üst seviyesinde olacak şekilde Türkiye'de tasarlanabiliyor. Benim ofisimde de bu yapılıyor. Başka meslektaşlarım da yapabiliyor. Savunma sanayi projeleri bunun üstüne eklenmiş halde. Yaklaşık 30 senedir bu işlerin içinde olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim. Bundan 15 sene önce bu bir hayal bile değildi. Türkiye'de yurt dışı pazarlara hitap edebilecek gemilerin tasarlanması imkansız görülürdü. Artık yurt dışıyla rahat rahat görüşüyor firmalarımız. Eminim 3-4 seneyi bulmadan sektör olarak yurt dışına tam olarak açılacağız. Şu anda sadece piyasa koşullarından dolayı bekliyoruz. Teknolojik olarak, kalite olarak hiçbir eksiğimiz yok. Biz yurt dışındaki projelerde cazip hale geldiğimizde eminim ki devlet bize destek verecektir. Savunma sanayinin önüne konulmuş Türkiye'nin temel strateji hedeflerinden biri de budur. Birçok proje zaten öyle geliştirildi.

Bugün dünyada, Amerika, Fransa, İtalya ve Belçika'nın çok büyük girdilerinden birisidir savunma sanayisi. Bir gemi 100 liraysa, bir savaş gemisi, 1.000 lira oluyor. Bir Türk tasarımı savaş gemisi yaptığınızda, bunun saldırı önleme sistemleri, muhabere sistemleri tümüyle Türk tasarımı oluyor; bu konuda uzmanlaşmış Türk şirketleri dışa bağımlılığı minimumda tutarak artık tüm bu elektronik sistemleri üretebiliyor. Savunma sanayi projeleri firmamızın omurgasını oluşturuyor. Bu çok büyük bir alan ve biz burada ilerlemek istiyoruz. Diğer hedeflerimiz ise şuana kadar kendini ispat etmiş bulunan yüzlerce enerji santralları ve küçük spesifik botlarda imalatçı firma olarak yurt dışına açılmak.

İbrahim Kocamış- 7DENİZ

Editör: TE Bilisim