Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından bu yıl ilki düzenlenen ve Tersane İstanbul’da 1-3 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilen Türkiye Denizcilik Zirvesi’nin ilk gününde ‘Denizcilikte Ticaret’ başlıklı oturumda konuşan Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (Türklim) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakan Genç son bir yılda limanlarda yaşanan gelişmeler ve bundan sonrası için atılacak adımlar için açıklamalarda bulundu. Genç, Türkiye’nin bir liman modeline ihtiyacı olduğunu söyledi.

 

Böyle bir zirveye düşündüğü ve gerçekleştirdiği için Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na teşekkür ederek sözlerine başlayan Türklim Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hakan Genç, “Hep söylenir, bugün işittiğimiz dünya ticaretinin dış ticaretinin yüzde 80 ile 90 arasında denizyolu kullanılıyor. Dolayısıyla denizyolu kullanıldığı zaman limanlar kullanılıyor anlamı ortaya çıkıyor. Buradaki tedarik zinciri içerisinde bir tarafta bir aksama söz konusu olduğunda ticareti sekteye uğratıyor. Dolayısıyla bu çok önemli bir konu. Pandemi nedeniyle dünyada limanlarda çok büyük darboğazlar yaşandı. Başta Amerika'nın pasifik kıyısındaki limanlar, Çin limanları, kuzey Avrupa limanları ve bu durum şu anda geçmiş değil. Devam eden bir sıkışıklıktan bahsediyorum. Burada gemilerin gelişleri, geliş programları sürekli değişti. Şöyle bir rakam var. Tarifeli seferlerde yüzde 50 ile yüzde 80 arasında bir değişiklik söz konusu oluyor. Yani daha önceden bildirilmiş her 10 uğrağın 5 tanesi ya iptal ediliyor ya son dakikada olmayacak başka bir program size veriliyor. Bunun karşısında da limanlar buna uygun hareket etmek mecburiyetinde kalıyorlar imkanları ölçüsünde. Bu tabi çok büyük krizlere yol açtı. Los Angeles hakikaten çok önemli bir örnek. Los Angeles'ta 6000 konteyner yüklü bir geminin operasyonu 9 gün sürdü. Yani bunun için 2 buçuk gün gerekiyor normalde.  Konteynırlar limanları doldurdu. Arka sahalar çok büyük ölçüde etkilendi. Bu arada boş konteynır sıkıntıları yaşadı. Çünkü boş konteynerler Çin’e geri dönüyordu. Şu anda bu sorun dünyada halen bir ölçüde var. Orada çok büyük bir kriz yaşandı tabi Türkiye’de böyle olmadı. Göreceli olarak Türk limanları da muhakkak etkilendiler. Kurvaziyer limanlar bu darbeyi en fazla hissedenler ama diğer limanlarda da  etkiler hissedildi” şeklinde konuştu.

 

Limanlar bu süreçte epey mücadele verdiler diyen Genç, “Bu süreçle mücadeleye TÜRKLİM olarak 2020 mart ayında hemen başladık ve aralığa kadar devam ettik. Her ay bir rapor yayınladık. Limanların nabzını tutmaya çalıştık. Gelen gemi sayılarında nasıl bir azalma oldu? Gemilerin limanda beklemeleri ne oldu? Kamu idaresinin düzenleyici tedbirleri kısıtlamalara yönelik nasıl gelişti? Limandaki depoların, antrepoların doluluk oranları ne oldu? Hinterlandında ulaşım imkanlarındaki azalmalar nasıl gerçekleşti ve bununla birlikte sadece limanlarda değil, limanla ilgili bütün kurum ve kuruluşlarda kamu kurumları da dahil olmak üzere istihdamda ne tür sıkıntılar yaşandı? Bunları paydaşlarımıza raporlar şeklinde ileterek paylaştık. Limanlar hakikaten tedarik zinciri içerisinde çok önemli bir yere sahip olmaları nedeniyle burada üretilen hizmetlerin aksaması tüm tedarik zincirinde büyük hasarlara, büyük maliyetlere yol açıyor. Bunu gördük. Hatta artık tedarik zinciri yöneticileri pandemi sonrasında nasıl önlemler almaları gerektiği konusunda düşünmeye başladılar” dedi.

 

“Türkiye büyüme potansiyeli olan bir ülke”

 

Genç, ”Limanları bekleyen sorunlar ve ihtiyaçlar kapsamında 2021 ve ötesine bakarken 25 yıllık bir vade ile bakalım. Çünkü bir hazırlık yapacaksak ihtiyaçlarımızı belirlerken böyle bir vade uygun olur diye düşünüyorum. Şimdi limanlarımızda elleçlenen yüklerin miktarı 496 milyon ton. Türkiye büyüme hırsı ve kapasitesi potansiyeli olan bir ülke. Yani biz 25 senelik perspektif içerisinde baktığımızda yüzde 3 ortalama 1 büyüme ile 25 sene sonra limanlarımız da 1 milyar ton elleçlemek durumundayız. Bunun üzerinde 1 kapasite arz etmek durumundayız. Bunun içerisinde konteynerler var. Çok büyük bir büyüme var konteynırda. Normal ekonomik büyümenin dışında bir de konteynır penetrasyon dediğimiz daha fazla yükün konteynerize olmasıyla bu sektörde artışlar daha fazla oluyor. Dolayısıyla 25 senelik 1 perspektif içerisinde bugün 12 milyon TEU konteynır elleçleyen limanlarımızın da minimum 35 milyon konteynır elleçlemesi gerekecek. Bunun içinde 50 milyon civarında bir konteynır elleçleyecek kapasiteye sahip olmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

 

“Türkiye’nin önünde iki önemli sorun var”

 

Bu rakamlar size nasıl hareket etmeniz gerektiğini söyleyen yol gösteren kavramlardır diyen Genç, “Türkiye'nin önünde 2 tane sorun var ki tüm dünyadaki limanların önünde de bu sorun var. Bir tanesi dijitalleşme, diğerleri de 0 karbon emisyonu dekarbonizasyon. Türkiye'nin de topoğrafik yapısı dikkate alındığında limanları denizden dolgu yapmak suretiyle kazanıyoruz. Bunun da bir sınırı var. Dolayısıyla dijitalleşmeye orada limanların çok aşırı bir ihtiyacı var. Yani daha etkin daha randımanlı bir üretim ortaya koymak durumundasınız. Saatte yaptığınız hareket sayıları 1 vinçte bugün 25 yapıyorsanız 30 yapmanız lazım. 35 yapmanız lazım ki elinizdeki kapasiteden daha fazla istifade edin. Bu arada fiziki yapılarınızı hazırlayın. Limanlar özellikle yükün indiği ama daha sonra da sevk edildiği orada durmayan yerler olduğu için bilginin tekrar üretildiği yerlerdir. Bu bilgi üretilirken de müşteri dediğimiz kişi bir kere bir açıklık, bilinirlik istiyor. Yani o bilgiye çabuk ulaşmak istiyor ve bu ortamların sağlanması gerekiyor. Bunu da dijitalleşme sağlıyor. Dijitalleşme tabi çok güzel bir laf ama aynı zamanda çok da pahalı bir yatırım. Burada gereksiz yapılan yatırımların da heba olma riski de var. Dolayısıyla burada bir platform oluşturulmalı. Bu platform üzerinde de limanlar, gemi hatları, acenteler forvardırlar ön veya son taşımayı yapan organizatörler, kamu kurumları, gümrük başta olmak üzere demiryolu organizatörleri, karayolu organizatörleri bunların içerisinde bulunmalı.  Bu dijitalleşme orada kurgulanmalı. Çünkü bunların arasında da bu bilgi alışverişinde de birtakım Sorunlar var. En baştaki sorun da güvensizlik. Yani kendinize ait olan bir bilgiyi bir başkası ile paylaşmak durumunda oluyorsunuz. Bunların muhakkak surette aşılması gerekiyor. Tabi burada büyük bir finansman ihtiyacı da var. Onu da hani limanların üzerinde bırakmamak gerekiyor. Diğer taraftan 0 karbon emisyonunu hem IMO açıkladı hem de Avrupa Komisyonu Greendeal 2050 yılı itibarıyla 0 sera gazı üretimi olacak” ifadelerini kullandı.

 

“Bir liman modeline ihtiyacımız var”

 

Evyapport'tan limandaki vinçlerin devrildiği kazaya ilişkin açıklama Evyapport'tan limandaki vinçlerin devrildiği kazaya ilişkin açıklama

 Yani bu konuştuğumuz konuları da içinde tartışabileceğimiz bir konsept bu. Biz nasıl 1 liman modeliyle 2046 yılındaki bu durumu yöneteceğiz? Şu anda limanlarımız Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yine o bakanlığa bağlı olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü ve Ticaret Bakanlığı gibi 4 bakanlığın düzenlemeleri ile yönetilen bir oluşum. Şimdi burada başka bir model ihtiyacını özellikle ifade etmek istiyorum. Aksi takdirde burada geri kalacağız. Bir klasik liman idare limanı otonom sistemi mi kullanacağız? Şu anda Avrupa limanlarında kullanıldığı gibi yoksa işte Singapur’daki gibi içine her türlü şeyin bir liman içerisinde her türlü hizmetin üretildiği ve o yüzden üreticilerinin de hissedar olduğu paydaş olduğu daha böyle bir yapı mı kullanacağız? Bunları muhakkak tartışmamız gerekiyor” açıklamasında bulundu.

7DENİZ - ÖZEL HABER

Editör: Haber Merkezi